10 parmağında 10 marifet: Nur Ündey Kalpaklıoğlu

Röportaj: Hatice Ünal Bilen Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç

Haliç Üniversitesi İşletme Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı. Anadolu turlarıyla rehberlikte, iletişim becerisiyle halkla ilişkilerde, akademik çalışmalarıyla eğitimde, turizm-gastronomi üzerine kaleme aldığı makale ve kitaplarıyla yazarlıkta, enfes yemekleriyle mutfakta rüştünü ispatlamış bir isim, Nur Ündey Kalpaklıoğlu. Onun için 10 parmağında 10 marifet dersem abartmış olmam sanırım. Turizm sektörünün değerli isimlerinden Kalpaklıoğlu’nu kariyer yolculuğunda başarıya taşıyan çok yönlü kişiliğini ve sektöre dair çalışmalarını sizin için konuştuk.

Nur Hanım, Haliç Üniversitesi İşletme Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanlığı’na uzanan kariyer öykünüzü çocukluk, ilk gençlik hayalleriniz, idealleriniz ve eğitim süreciniz ile anlatır mısınız?

Ben İzmir Karşıyakalıyım. Orta ve lisede İzmir Amerikan Kız Koleji’nde okudum. Oradan aldığım eğitimin kariyerime büyük faydalar sağladığını düşünüyorum. Okulum, her şeyden önce bana bir dünya insanı olmayı, farklı bakış açılarına karşı daima olgun kalabilmeyi öğretti.

Aldığım eğitimin bugünkü “Nur” olmamda katkıları büyüktür. Benim annem ve babam da üniversite mezunudur. Bana bu eğitim imkanını sağladıkları için kendilerine de ayrıca teşekkür etmek isterim. Yedi yıllık eğitimim boyunca farklı dünyaları gördüm, tanıdım. İnsanları olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Öteden beri insanlarla iletişimi ve renkli dünyaları da çok sevmişimdir zaten.

O dönem baş yardımcımızın kızı Turyağ firmasının halkla ilişkiler müdürüydü. Tabii o dönemde halkla ilişkileri kimseler bilmezdi. Okulumuzun düzenlediği bir kariyer gününde Begüm Hanım’ı merakla dinlemiş ve “tamam, benim olmak istediğim bu” demiştim. Onun üzerine Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Halkla İlişkiler ve Gazetecilik okudum. Üzerine bir de lisans ve doktora yaptım. Hatta doçentliğimi de yine halkla ilişkilerden aldım. Bütün bir kariyer planlamamı halkla ilişkiler üzerine yaptım ama öte taraftan iletişime olan tutkum beni rehberlik mesleğine yöneltti. Üniversitedeyken Turizm Bakanlığı’nın açtığı rehberlik kurslarına gittim ve rehber oldum.

Okul bittikten sonra ise İzmir Fuarcılık A.Ş.’de Dış İlişkiler Sorumlusu olarak çalıştım. Fakat yüksek lisansla birlikte yürütmek zor geldi, bıraktım, derslerime ağırlık verdim. O arada da rehberlik yapmaya başladım. Çok da sevdim. Çünkü tarihi ve okumayı çok severim.

Bir tarafta rehberlik bir tarafta halkla ilişkiler… İki çok sevilen iş arasında zor bir karar olsa gerek?

Evet ama rehberlik öyle cezbedici bir iş ki, bir taşa dokunuyorsunuz, onun hikayesini biliyorsunuz. Ona sizden binlerce yıl önce kimlerin dokunduğunu hayal etmek bile inanın çok büyük bir zevk. Onu anlatmak ise çok daha fazlası! Sonuç olarak 10 sene boyunca tek iş olarak rehberlik yaptım. 2000’li yıllara kadar Anadolu rehberiydim. Hem o yıllarda da çok fazla kadın rehber yoktu.

Devam edersem; rehberlik benim için vazgeçilmez bir işti ama doktoramı tamamladıktan sonra turizm bölümlerinde öğrenci yetiştirmek istedim. Her ne kadar akademik kariyerim halkla ilişkiler -iletişim bilimleri üzerine de olsa mesleki tecrübem turizm olduğu için akademik kariyerimle turizmi birleştirdim. “Turizm İşletmelerinde Alternatif Pazarlama Yöntemleri” kitabımı yazdım.  Araştırmalarımda bütünleşik pazarlama iletişiminin turizm işletmelerinde kullanımını çalıştım. Turizm işletmelerinde halkla ilişkiler çalıştım. Bir dönem iki akademik bilgimle sektörel bilgimi ve çok sevdiğim sektörü birleştirerek çalışmayı tercih ettim. Gelin görün ki, rehberlik öyle bir şey ki, insan bir türlü ondan vazgeçemiyor. Eskisi gibi olmasa da Anadolu turlarını hiçbir zaman bırakmadım. Hala da ara sıra İstanbul içinde kısa yürüyüş turları yapmaya devam ediyorum.

Ya Haliç Üniversitesi ile yollarınız nasıl kesişti? Akademik geçmişinizden, görev tanımınızdan ve çalışmalarınızdan da bahsedebilir misiniz biraz?

2013 yılında akademik kariyerime biraz ara vermeyi, kendimi dinlemeyi ve sevdiğim şeylere, hobilerime ve oğluma zaman ayırmayı istedim. İki yıl kadar üniversitede çalışmadım. Turlara çıktım yani rehberlik yaptım, seyahat ettim, yeni reçeteler denedim, yazılar yazdım. Ancak akademik hayattan da daha fazla uzak kalamadım. Bana özgür bir çalışma ortamı sağlayacak, hayalimdeki projelerimi gerçekleştirebileceğim bir üniversitede çalışmak istedim. Haliç Üniversitesi bu anlamda beklentilerimi tam manasıyla karşılıyordu ve tekliflerini kabul ettim.

Şu anda dördüncü yılımdayım. İşletme Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanıyım. Daha önce üniversitenin Kurumsal İletişim Daire Başkanı’ydım. Akademik çalışmalara biraz daha ağırlık vermek, turizmin içinde daha çok yer almak, özellikle turizmin bu sıkıntılı döneminde daha kalifiye, daha nitelikli elemanlar yetiştirmek amacıyla daire başkanlığını bırakıp bölüm başkanlığına geçmek istedim.

Bildiğiniz gibi, kalifiye eleman, turizmin en önemli sorunlarından biri. Üniversitemiz olarak öğrencilerimizin piyasayı iyi bilmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Burada öğrencilerimizi direkt teorik bilgiyle dışarıya göndermek istemiyoruz. Özellikle bu işte akademik kariyer sahibi öğretim  elemanlarımızın yanında sektörden hocalarımızın okulumuza gelip profesyonel hayatı anlatmalarını istiyoruz. Gerek dersler kanalıyla gerekse konferanslarla sektör çalışanlarını öğrencilerimizle buluşturmaya, kurum olarak belli bir iş birliği ve iletişim içinde ilerlemeye çaba gösteriyoruz. Onlarla tanışsınlar, konuşsunlar, soru sorsunlar, büyüklerinden sektörün dinamiklerini öğrensinler istiyoruz.

Profesyonellerin eğitim kurumlarına ilgisi nasıl peki?

Çok ilgililer. Gerek otelciler gerek acenteci arkadaşlarımız, ne zaman davet etsek yanımızda oluyorlar. Şimdiye kadar hiç kimse “benim zamanım yok, gelemeyeceğim” demedi. Onlar için de kalifiye eleman önemli bir ihtiyaç olduğundan desteklerini esirgemiyorlar. Üniversitemiz bünyesinde aynı zamanda Kariyer Merkezimiz ve Sektörde Eğitim Merkezimiz de mevcut. Öğrencilerimiz söz konusu bu merkezlerimize başvurarak çalışmak istedikleri alanlarda iş olanağı yakalayabiliyor.

Turizmden mezunlara sunulan istihdam olanaklarını yeterli buluyor musunuz?

Gençlerin sektöre ilgisi az. Bildiğiniz gibi, turizm son birkaç senedir kötüydü. Fazla turist yoktu. Bir başka sıkıntı da, turizm eğitimi almamış herkes bu işi yapabiliyor. O yüzden birçok öğrenci turizm eğitim almadan da farklı bir eğitimle nasılsa sektörde çalışabileceğini düşünüyor. Sektörün en büyük sorunu da bu. İşletmeler turizmden mezunları istihdam etmeyip, herhangi birini de işe alabiliyor. O yüzden de öğrenciler belki kendilerini garantiye almak için turizmi tercih etmiyor olabilirler. Baktığınızda zaten sektör sezonluk, çalışma şartları uzun. Bayramı yok, tatili yok. Herkes tatil yaparken siz harıl harıl çalışıyorsunuz. Bu noktada öğrencilerimize turizmde çalışmanın avantajlarını, dünyayı tanıyabilme olanaklarını anlatıyoruz. O kadar çok zincir işletme var ki artık, “bugün burada çalışırsın, seneye dünyanın başka bir ucunda çalışabilirsin. Dünyayı görürsün, kendini geliştirebilirsin” diyoruz. Her mesleğin zorlukları var. Ama burada insanları, iletişimi seviyorsanız bence turizm uygun bir alan.

Turizm bölümlerine ilginin düşüklüğü sebebi ile birçok üniversitenin ilgili bölümü kapattığını duyuyoruz. Sizdeki durum nedir?

Kendi fakültem için konuşabilirim, turizme gelen öğrenciler gerçekten turizmi isteyerek geliyorlar. Hatta birçok öğrencimizin de turizmle ilgili aile geçmişleri var. Ya bir acenteleri var ya da benzeri şekilde otelleri, halı mağazaları, otobüs şirketleri var. Turizmle ilgili aile hikayesi olan öğrencimiz çok. Bir diğer tarafta da turizm liselerinde okumuş öğrencilerimiz var ki bu sebeple de dersler onlara kolay geliyor. Konuya daha hakim ve sektörü biliyorlar. Buraya gelmeden önce staj yapıp çalışıyorlar. Ben çok fazla turizm okullarının puan düşüklüğü sebebi ile tercih edildiğini düşünmüyorum. Zaten turizm bölümlerine de tercih yüksek değil. Ne yazık ki birçok üniversitede turizm bölümü kapandı. Biz hala kapatmamakta direniyoruz. Öğrenci sayımız az olduğu halde biz direnen birkaç üniversiteden bir tanesiyiz. Eğer biz de bölümü kapatırsak sektör ne olacak?

O halde buradan sektör temsilcilerine bir mesajınız olur mu?

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda turizm bölümlerinden mezun öğrencilerin çalıştırılması önemli. İşletmeler de personel istihdamında bu bölümlerden mezun öğrencilere öncelik vermeliler. Ayrıca profesyonel hayatta genç elemanların çok zor şartlarda çalıştırmamaları önemli ki, daha başlar başlamaz sektörden soğumasınlar. Özellikle turizm meslek liselerinden gelenlere bu işi sevdirmelerini, daha sonra da üniversitede ilgili bölümü tercih etmeye teşvik etmelerini istiyoruz.

Halkla ilişkiler, rehberlik, akademisyenlik derken 10 parmağınızda 10 marifet dersem abartmış olmam sanırım. Bu çok yönlü çalışma alanlarınızla ilgili iş dünyasında kadının yeri ve konumunu da değerlendirmenizi istesem?

Rehberliğe ilk adım attığım yıllarda Türkiye daha kapalıydı. 1991 yılında rehberliğe başladım. Anadolu’da çalıştım. O zamanlar kadın olmak gerçekten zordu. Ben öyle şeyler yaşadım ve gördüm ki! Şoföre “turistin ihtiyacı var, benzin istasyonunda duralım” diyorum. Şoför ise, “bana emretme, ben kadından emir almam.” diyor. Ya da yine doğu turundayız. Otele gidiyorum, otelci yüzüme bakmıyor, benle değil şoförle konuşuyor. Niye çünkü kadınla konuşmazmış! Bunun gibi o yıllarda büyük  sıkıntılarla karşılaştım. Ama hiçbir zaman da pes etmedim. Her ne kadar bir kadın olarak geçmişte zor şartlarda çalışmış olsak da bugün ne sevindirici ki, iş dünyasında hak ettiği değeri görüyor. İş hayatı kadınlara daha bir alıştı. Türkiye de bu manada gelişti, aydınlandı. Şu an baktığımızda rehber arkadaşlarımız Anadolu’da daha rahat çalışıyor. İşin akademik boyutunda ise, zaten ağırlıklı kadınlar söz sahibi.

Turizm, ataerkil bir sektör olarak bilinir. Bir eğitimci olarak hemcinslerinizi sektöre hazırlarken ne şekilde yönlendiriyor ve motive ediyorsunuz?

“Bu sektörün içinde siz eşitsiniz. Hiçbir şekilde kimsenin sizi ezmesine, ‘sen kadınsın’ diye aşağıda görmesine izin vermeyin. Her zaman dik durun, işinizi en iyi şekilde yapın ve eğer ezildiğiniz ya da hakkınızın yenildiğinizi hissediyorsanız hakkınızı aramaktan çekinmeyin. Asla kabullenmeyin’” diyorum. Okulumuz bünyesinde aşçılık bölümümüz de var. Oradaki kız öğrenci sayımız da çok fazla. Onlara da “her zaman mutfağın sahibi olun, mutfağınızı sahiplenin” telkinlerinde bulunuyoruz. “Asla emeğinizi kimseye vermeyin” diyoruz.

Gastronomiye yakın ilgi duyduğunu anlatan Nur Ündey Kalpaklıoğlu, dünyanın neresinde olursa olsun çok beğendiği bir yemeğin tarifini birebir şefinden almadan restorandan çıkmıyor. Dünya mutfakları arasında en çok Uzakdoğu, İtalyan ve İspanyol mutfaklarına göz kırpan Kalpaklıoğlu için dışarıda yemek yemek kadar ev mutfağında sevgisini katarak pişirdiği ve dostlarıyla paylaştığı lezzetlerin de değeri paha biçilmez!

Özel zevkleriniz nelerdir?

Spor yapmayı seviyorum. Kulübe gidiyorum. Dediğim gibi okumaya çok meraklıyım. En başta da tarih! Gastronomiye ilgim büyük. Ziyaret ettiğim destinasyonlarda her zaman farklı lezzetler tatmayı, reçetelerini almayı ve evde bu reçetelerden yola çıkarak farklı lezzetler ortaya çıkarmayı çok seviyorum. Mutfakta çalışmak beni dinlendiriyor. Hazırladığım lezzetleri sevdiklerimle paylaşmaktan büyük keyif alıyorum. Onun dışında yürüyüşler yapıyorum. Bir de seyahat etmek var tabii! 16 yaşında bir oğlum var. Galatasaray Lisesi’nde okuyor. O da benim gibi seyahat etmeyi çok seviyor. Birlikte anne-oğul çok keyifli seyahatler yapıyoruz. Fırsat buldukça kendi başıma da bir yerlere gitmeye çalışıyorum. Her yıl en az bir tane, daha önce hiç görmediğim bir yere gitmeye çalışıyorum. Bunlar ağırlıklı yurt dışı seyahatler oluyor ama bazen de o kadar zaman problemi yaşıyorum ki, Türkiye içini geziyorum. Türkiye’de Karadeniz en az bildiğim yerlerden. Yakın zamandaki hedefimde Karadeniz, mutfağı ve yayları var…

Bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz? Gündeminizde yeni kitaplar, seyahatler, turlar var mı

mesela?

Tabii akademisyen olduğumuz için hepimizin hedefi aşağı yukarı aynı. Ben de birçoğu gibi profesör olmak hedefindeyim. Bu amaç için de akademik çalışmalar yürütmekteyim. Bununla beraber iyi öğrenciler yetiştirmek kadar sektör içi araştırmaların da yeteri miktarda içinde olmak istiyorum.

Uluslararası MICE Endüstrileri Derneği, Gastronomi Turizmi Derneği ve Rehberler Odası gibi birtakım sivil toplum kuruluşlarına üyeyim. Bu tür sosyal kuruluşlarla birlikte çalışmalar yaparak sektörü daha ileriye götürmek, sektördeki eksiklikleri görmek ve iyileştirmek de hedeflerim arasında geliyor. Kitap projelerimle ilgili olarak da, genellikle alternatif turizm, dijital pazarlama ve kriz yönetimi üzerine çalışmalar yürütüyorum. Şu anda da devam eden projelerim arasında dijital pazarlama ve lüks pazarlama var. Çünkü turizm de sektör olarak lüks görülüyor. O yüzden de lüks otellerimizi, restoranlarımızı nasıl pazarlarız konusunda çalışmalar yapıyorum.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir