50 milyon, akıllı telefonlarıyla acenteceliğe koşarken TÜRSAB nereye koşuyor?

“50 milyon yerli tüketici akıllı telefonlarıyla seyahat acenteciliğine koşarken TÜRSAB ne yapmayı düşünüyor?” sorusuyla yaklaşan TÜRSAB başkanlik seçimine ilişkin vaadleri irdeleyen İlos Travel’in sahibi Serhad Uslan süreçle ilgili olarak bir yazı kaleme aldı.

Serhad Uslan yazısında şu ifadelere yer verdi:

” İnternetten bir araştırma yaptım, Türkiye’de mobil telefon abonesi 78.9 milyon olmuş. Şirketleri, çift telefon kullananları vs. eklersek, aşağı yukarı 50 milyon kullanıcı var.
Bunu cebimize koyalım ve gelelim asıl meseleye…
Malum TÜRSAB seçimleri yaklaşıyor ve adaylar çalışıyorlar. Adayların hepsi birbirinden kıymetli ve sevdiğimiz arkadaşlarımız. İyi olan kazansın.
Yıllardır TÜRSAB genel kurullarını takip ederim, işin içinde de bulunduğum zamanlar olmuştur. Hepsinde ortak bir konu var ki; “Acenteler hakkı olan konuma gelecekler ” vaadi. Bu hiç değişmedi.
Peki nedir acentelerin hakkı olan konumları? Bu nasıl olacak? Seyahat acentelerinin farklı olması ne demektir? Ben çözemedim. çözülseydi de sürekli konu edilmezdi.
1618 sayılı Seyahat Acenteleri Kanunu yazılalı 47 yıl olmuş. Bu kanun yazıldığı zaman iletişim araçları çok sınırlı ve yavaştı. Teleks vardı mesela. Şimdiki nesil bilmez. Çoğunlukla rezervasyonlar taahhütlü mektupla, bağlatmalı telefonla veya var ise teleksle yapılır. Bu işlem günler ve bazen haftalar alırdı. Ve hatta daha çabuk olması açısından bölgelere gidilir, grup rezervasyonları yüz yüze görüşülerek ıslak imza ile yapılırdı. Ama para da peşin ödenirdi.
Hal böyle iken, bu eylemleri ve işleyişi koruyacak kanunlara ihtiyaç vardı ve 1618 sayılı Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği Kanunu bunun sonucu yazıldı. O zaman kesin ihtiyaçtı ve gerekliydi.
Gelelim günümüze; iletişim araçları olabildiğince gelişmiş, otel, araç, rehber vb. anlaşmaları yapmak artık sadece dakikaları alıyor. Çalıştırılan eleman sayısı buna paralel oldukça azalmış, satışlar artık ofis yerine internetten yapılıyor, paralar tahsil ediliyor, ödemeler yapılıyor ve bunların hepsi dakikalar içerisinde hallediliyor. Hem de parmak ucu dokunuşlarla. Artık ticarette yerel yasalar bile zaman zaman ikinci planda kalıyor, global yasalar baskısını arttırıyor ve kabul ediliyor.
Ve biz seyahat acentelerinin büyük çoğunluğu maalesef bu gelişmeleri takip edecek, uygulayacak, zamana uyacak tedbirleri almakta zorlanıyoruz veya alamıyoruz. Zira bunu yapabilmek hem maddi güce ve hem de bilgi ve beceriye dayanıyor.
TÜRSAB başkanlığına ve yönetim kuruluna aday olan meslektaşlarıma bakınca ne söylemlerinde ne de beyannamelerinde buna çözüm üretecek bir ana veya ara başlık göremiyorum. Yani biz seyahat acentelerini hak ettiği konuma getirecek çare üretememişler. Ama 1618 sayılı kanunun şemsiyesinin altında kalmayı yeğliyorlar. Halbuki bunca gelişmeye karşılık bu yasanın kadük kalmasını göz ardı ediyorlar. Yasa kağıttadır ve gerçeklerle örtüşmemektedir.
Eline her akıllı telefonu alan hem araç kiralıyor hem otel rezervasyonu yapıyor hem transferini ayarlıyor, müze bileti alıyor, restoranda rezervasyonunu yapıyor, uçak, otobüs bileti alıyor ve seyahatini aracısız veya çok küçük aracılık hizmeti ödeyerek organize ediyor.
Şehir turizmindeki seyahat acentesi marifeti %65 düşmüş, uçak şirketleri charter tadında tarifeli seferlerini arttırmaya başlamış ve yaz turizmindeki seyahat acentesi marifetlerine de göz dikmişler, yakın gelecekte sektörün bu kesiminde de egemenliklerini ilan edecekler.
Yani Incoming de yakında elektronik ticarete dönecektir. Elinde akıllı telefon olan 50 milyon yerli tüketici ve dünyadaki milyarlarca tüketici akıllı telefonlarıyla seyahat acentesi olacaklar ve hatta önemli bir kısmı oldular da.
Peki TÜRSAB’a aday olan arkadaşlarım, meslektaşlarım, asıl meselenin bu olduğu noktada ne yapmayı düşünüyorlar?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir