Adanmış turizmci: Dilara Selimoğlu Özürün

Röportaj: Hatice Ünal Bilen  Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

Tepeden inme bir koltuk değil onunkisi. Misafir bavullarına etiket yapıştırarak adım attığı turizm-otelcilik sektöründe altı yaşından bu yana ‘adanmışlıkla’ yoluna devam eden profesyonel bir turizmci. Kariyer yolculuğunda garsonluk, barmaid’lik, kasiyerlik de var; ön büro, satış, mutfak, housekeeping de! Duayen bir turizmci babanın hakkını teslim edecek sağduyu, kararlılık, donanım ve sorumluluğunda bir emektar!
Gelecek planlarında ‘çocuğu’ olarak nitelediği grup otellerini güvenli ellere teslim ettikten sonra turizmi terapistlik ile birlikte yürütmek istediğini anlatan Assos Eden Group Başkan Vekili Dilara Selimoğlu Özürün ile sektöre ilham katacak başarı hikayesini konuştuk.

Dilara Hanım, turizmci bir aileden geliyorsunuz. Mesleğe başlarken otelci olmak sizin için de bir hayal miydi o günlerde?

Son 10 senedir bu soruyu kendim de çok sorguluyorum. Otelcilik, benim için bir hayal miydi yoksa format buydu da ben mi o formata uymuştum?
Ama şunu iyi biliyorum; turizmi çok uzun senelerdir severek yapıyorum. Ne de olsa içinde doğdum, büyüdüm…
Ailem turizmdeki ilk yatırımları olan Assos Eden Beach’i açtığında altı yaşımdaydım. Daha okuma yazmam bile yoktu. Almanya’dan 15 günlük gruplar gelirdi. Benim görevim, otobüsten inen misafirlerin bavullarına etiket yapıştırmak olurdu. Sonra arkamdan resepsiyonist ağabeyler oda numaralarını yazardı.
Daha 10 yaşımdaydım, ön büroda telefonlara bakıyordum. Fiyat vermiyordum ama müşteriyi nereye yönlendirmem gerektiğini iyi biliyordum.
Anlayacağınız, turizme alaylı olarak başladım. Arkasından işletme okudum. O aralar sanat yanım da ağır bastı. Çocukluğumdan beri hayatımda resim, müzik hep oldu. Turizmci bir ailenin çocuğu olmasaydım kimbilir belki de sanatla uğraşırdım…

“Türkiye’de turizm okumak istemedim”

Ama ne turizm okudunuz ne de profesyonel sanata yöneldiniz. İşletmeyi seçerken neyi hedeflemiştiniz?

Aslında turizm okuyacaktım ama Türkiye’de okumak istemedim. Çünkü Türkiye’deki okulların turizme yeterince eğildiklerini düşünmüyordum.
Planlarımda İsviçre’ye gitmek vardı ve her şey hazırdı. Ama babam beni yurt dışına göndermek istemediğini söyleyip karşı çıktı. Tek çocuk olduğum için biraz ürktü sanırım. Mücadele etmedim, “tamam” dedim. Aslında şimdiki Dilara olsa “tamam” demez!
Biraz önce kendimi sorgulamakla kastettiğim tam da bu işte. Demek ki ben de yeterince istememişim, hazır değilmişim…
Üniversiteden mezun olduğumda ise Londra’ya gitmeyi istedim. O zaman da İngiliz Konsolosluk saldırısı oldu. Bu plan da bir süreliğine rafa kalktı. Oysa Dilara kendine bir yol çizdiyse ondan sapmak istemez! Tabii o zamanlar çok esnek değildim. Şimdilerde kendimi biraz daha hayatın akışına bırakabiliyorum.
Devamında üniversiteden sonra ya direkt olarak işe başlayacaktım ya da yüksek lisanstan sonra profesyonel hayata geçecektim. Konsolosluk saldırısı olunca İngiltere’ye vizede sorun yaşadım, 3-4 ay beklemem gerekiyordu. O süreci mesleki kurslar ile değerlendirmeyi tercih ettim. O zamana kadar her sene otelde çalışıyordum zaten. Ofis hayatıyla tanışmam ise tam olarak bu dönemde oldu.

“Tepeden inmedim”
Profesyonelde hep aile otellerinde mi çalıştınız?

Evet, en başından Assos Eden Group’un içinde hep ailemle birlikte çalıştım. Başka da bir imkan yoktu zaten. İçeriye yönetici gerekiyordu.
Bu koltuğa tepeden inmedim. Housekeeping’te de çalıştım, mutfağa da girdim, barmaid’lik, garsonluk, resepsiyonistlik, kasiyerlik de yaptım. Bir sıkıntı halinde tüm departmanlara çözüm olabilecek yeterlilik ve tecrübeye eriştim.
Şu an satış ve pazarlama tamamen kontrolümde. Sezonumuz çok yoğun geçtiği için otele de çok sık destek oluyorum. Ancak birebir konsept operasyonun içinde olmuyorum. Gidip de servise müdahale etmiyorum mesela. Biz dolduruyoruz, onlar misafiri mutlu ediyor, öyle söyleyeyim. Babam Hilmi (Selimoğlu) Bey misafirin, bense satışın başındayım.

Biraz önce “Aslında şimdiki Dilara tamam demez” dediniz ya, şimdiki Dilara’yı iş yapma stili ve hayatı yorumlama şekliyle daha yakından anlatabilir misiniz?

“Şimdi çok başkayım” derken daha sabırlıyım. Turizme erken bir yaşta girdiğim için otelcilikle ilgili pek çok şeyi de öğrenmek durumunda kaldım.
Mesela hiç unutmuyorum, 13 yaşımdayken havuzda yüzüyordum. Babam yanına çağırarak, “Dilaracığım bu böyle olmaz, sen büyüdün artık. Bu değirmenin suyunun nasıl döndüğünü görmen lazım. Bundan böyle yarım gün çalışacaksın” dedi. İlk zamanlar biraz söylendiysem de işin içine girdikçe hoşuma gitmeye başlamıştı aslında.

Babanız size ne görev vermişti, hatırlıyor musunuz?

13 yaşındasınız, haliyle sizi test etmek istiyorlar. Dosyalama, faturaları ayrıştırma gibi işleri güvendikçe verdiler. Arkasından ön büro programını öğrendim. Yaklaşık 10 gün gibi kısa bir süreçte giriş-çıkış ve fatura kesmeyi öğrenmiştim. 23 yaşıma geldiğimde otelcilikle ilgili pek çok bilgiye ve tecrübeye sahiptim.
Okullar kariyer günleri yapıyor, şimdiki gençlere bakıyorum, çocuklar sunum yaparken sanki o otelde tatil yapacaklarmış gibi bakıyorlar. Bir otelin hizmet aksının idrak edilmesi bence çok önemli, ne yazık ki şimdiki nesilde bunu pek göremiyorum.

Yedi yaşından itibaren 10 sene boyunca klasik gitar çaldığını söyleyen Dilara Selimoğlu Özürün, şarkı söylemenin resim yapmak kadar kendini rahatlattığını dile getirerek, “Hobimi mesleğimin içinde yapma şansım oldu hep. Her an, her yerde söylemesem de özgün müziği çok seviyorum. Otelde çok söylemişimdir mesela. Babam en çok bu yönümü kıskandığını söyler. Hayatımda sadece işim yok, ruhumu besleyen ilgi alanlarım da fazla” diyor.

Sorunuza dönersem; tam kadın enerjisiyle hareket eden bir yapıya sahibim. Özel hayatımda terapi alanlarına ilgi duyuyorum. Çok uzun zaman yoga yaptım, bir dönem yoga eğitmeni oldum. Şu sıralar ‘Aile Dizimi’ adı verilen bir terapi uygulaması yapıyorum.

Nedir bu Aile Dizimi, kısaca bahseder misiniz?

Hayatınızda devam eden dinamiklerin atalarınızdan gelip gelmediğini kontrol eden bir sistem. Bu terapiyi işimle beraber götürdüğümde insanlara daha farklı baktığımı fark ettim. Bendeki değişiklik bu. Sert bir duruşum yok, her zaman sabreden bir yapım oldu. Bekliyorum, her şeyin bir niyetle başladığına inanıyorum. Niyetiniz iyiyse, tüm güzelliğiyle şekillenip size geri dönüyor zaten.

Kadın enerjisi, erkek egemen bir sektör olarak nitelendirilen turizmde ayrıcalık mı sizce?

Hayat bir denge. Ne kadınsız erkek olur ne de erkeksiz kadın! Sadece kadın demek bazen erkeği ezmek anlamına geliyor. Sadece erkek egemen dediğiniz zaman kadınsız yürüyemiyor. Çünkü erkeğin bakış açısı çok düz. Ama kadın fikirleri ve varoluşuyla çevresini ve dünyayı başkalaştırabiliyor.

Kadın detaycıdır. Kadın kapsayıcıdır. Ama günümüzde yoğun iş temposu sebebiyle zaman zaman bu özelliğimizi kaybediyoruz. “Çocuk da yaparım kariyer de” diyen kadın çok sert gittiğinde mutsuzlaşabiliyor. Kadın mutsuzsa dünya da mutsuz olur. Erkek çok çabuk yok edebilir, kadın hedefi yok etmek bile olsa hemen bitirmez. Form değiştirerek işini halleder.
O yüzden bence kadın enerjisi bir ayrıcalık boyutu değil, aslında var olanı kabul etmek ve onun farkındalığıyla hareket etmek olarak algılanmalıdır.
Bu noktada kadının, kadınlığını unutmadan hareket etmesinde fayda görüyorum. Hatta bu benim iş dünyasındaki tüm kadın çalışanlar için en büyük dileğim.

Assos Eden Group’taki kadın istihdamınız ne düzeyde?

Bizim ofis kadın cenneti gibi. Şu anda altı kişiyiz. Bunlardan ikisi erkek, dördü kadın. Bir de Hilmi (Selimoğlu) Bey var tabii, babam. Şu an satışa destek olacak yeni arkadaşlar arıyoruz ama tercihim erkek ağırlıklı. Çünkü bahsettiğim o dengeyi kurabilmek için erkek çalışanlara da ihtiyacımız var.

Duayen bir turizmcinin evladı olmanın dayanılmaz hafifliğine düşmemişsiniz belli ki. Anlattıklarınızdan bunu anlıyorum. Babanızın en çok hangi nasihatleri kulağınıza küpe oldu?

Babam çok detaycı ve tezcanlı bir adamdır. O yüzden de çok hızlı hareket eder. Onu başarılara taşıyan en önemli özelliklerinden biri de budur. Babam, benim gözümde hakikaten rol modelimdir. Çok sözü, nasihati vardır, kulağıma küpe yaptığım. “Bil ama yapma” der mesela. “Çünkü bilirsen yönetebilirsin. Ama bilmezsen yönetemezsin” der. Ben de onun bu nasihatini bir ders olarak aldım, kendime kılavuz edindim.
Babam çok güvenirdi bana. Sağ olsun halen de öyledir. O kadar ki 17-19 yaşlarımdaydım. Housekeeper işten ayrıldığında beni onun yerine görevlendirdi. İlk başlar zorlandım tabii. Ama iş başa düşünce çok büyük işler öğreniyorsun. Büyük dersler ediniyorsun.
Hiçbir zaman “yapamıyorum” deyip ağlamadım, pes etmedim. Zaten ağlayan da bir yapım yok. “Erkek Fatma” derler ya, bir yanım öyledir. Bir yanım da feminendir ki onu da sonradan keşfettim.
Şimdilerde ikisinin uyumuyla mutluyum. Eskiden kendimi parçalarcasına ortalara atardım. Şimdi “ben önemliyim, durmalıyım” diyorum. 10 iş varsa 4’ünü yapıyorum. Bu döneme 27 yaşımda yöneldiğim kişisel gelişim ile girdim. O zaman daha bir sakinleştim, doğaya, kendime, özüme döndüm. 12 senedir de böyle yaşıyorum.

Biraz da Assos Eden Group’un yatırım geçmişinden bahsetmenizi isterim. Hikaye ilk nasıl başladı?

Otelcilik hikayemiz çok ilginç bir şekilde başlıyor. Ben daha çok küçüğüm. Küçük bir yerimiz olsun, denize girerken zorlanmayalım, gündüz yemeğimizi pişirir, biraz istirahat ederiz, rahat deriz düşüncesiyle başlıyor her şey. Ailem, Kadırga Köyü’nde küçük bir ev yapalım diye düşünürken yol, su, elektriğin dahi olmadığı bomboş bir koyu birdenbire mühürlüyorlar. Gerekçeleri ise sit alanı olması. Babama arsa sahibi olduğu koya ancak otel yapabileceğini söylüyorlar. O vakitler babamın turizmle uzaktan yakından bir alakası yok. Uğraşıyor, didiniyor ve işi çözüyor.
Babam çok akıllı ve öngörülü davranıyor. Assos’tan pazarlama yönetmek çok zorken işin kalbinde olmak düşüncesiyle ofisi 1987’de İstanbul’da açıyor. O günden sonra da hiçbir zaman satış ve pazarlamamız otellere dağılmadı. Tek ofiste topladık. Kimbilir belki de bu kadar büyümemizin sebebi bu oldu. Kontrollü ve merkezci hareket etmemiz bizi besledi.

“Assos ile ailece gönül bağımız var”

Assos ile ailece gönül bağımız var. O yüzden otelciliğe orada başladık. 1986 yılında Assos Eden Beach ile turizme ilk girişimizi yaptık. Otobüslü grupların olduğu bir dönemdi. Ağırlıklı Avrupalı turistler olmak üzere yabancı gruplarla çalışıyorduk.

Arkasından Assos Eden Gardens’ı açtık. O dönem savaş oldu, Yugoslavya yolu kapandı. Güneyde hatırı sayılır yatırımlar hayata geçti. Otobüslü gruplar tamamen kesildi, charter seferleri başladı.
Ardından yatırımlarımız devam etti. 1999 yılında Limak’tan Nazlıhan Oteli aldık.
Assos Eden Group olarak bugün dört belgeli tesise sahibiz. Assos Nazlıhan’ın yanında bir binamız daha var. Ona da ayrıca belge aldık. 9 odalı, deluxe hizmeti veren bir tesis o. Nazlıhan Otelimiz ile komşu olduğu için berabermiş gibi hizmet veriyoruz.
Bunların dışında bünyemizde Assos Eden Gardens Tour Tourism acentamız da bulunuyor.

Bu yıl nasıl başladı? Grup yatırımları olarak yılsonu için öngörüleriniz nelerdir?

Son 3 senedir -meslek duayenleri bile- turizmin gidişatıyla ilgili belirsiz ve endişeli bir yaklaşım içindeler. Bildiğiniz gibi, sektörde büyük değişimler oldu, ciddi krizler yaşadık, incoming turlar kesilme noktasına geldi.

2019’da ise daha farklı durumlar yaşıyoruz. İş öyle bir noktaya geldi ki, “biz önceden bu korunma önlemini alıyorduk ve işliyordu” diyen duayenler “şimdi ne yapsak olmuyor” ifadelerini kullanıyor. Yine de ben her şeye rağmen hem bölgeme, yatırımlarımıza, operasyonlarımıza hem de kendime güveniyorum. Bu yılı hedeflediğim gibi atlatabileceğimi gözlemliyorum.

6 yaşından bu yana turizme emek verdiğini belirten Dilara Selimoğlu Özürün, otelde en çok muhasebe ve ön büroda çalışmaktan zevk aldığını söylüyor. Otelciliğe adanmışlıkla başlayan ve genç yaşında pek çok sorunun hakkından gelecek mertebeye ulaşan Özürün’ün gelecek planlarında kişisel gelişim yolculuğunu grup otellerinin içerisine uyumlayarak bölgede sürdürülebilir turizmi başlatabilmek var.

Gündeminizde yeni yatırımlar, projeler var mı?

Şu anda yok. Renovasyon faaliyetlerimiz dönemsel olarak devam ediyor. Amacımız, sezonu mümkün olduğu kadar uzatmak. Tesislerimiz yıl boyu tam kapasiteli çalışmasa da 12 ay boyunca açık. Ne var ki “sezonu kısa” algısı satışlarda önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Aslında Assos, sadece deniz kum güneş bölgesi değil. Harika bir doğası var. Alternatif turizm çeşitlemelerine çok meyilli. Trekking sporu için elverişli bir alana sahip. Kaz Dağı hemen yanı başında. Kültür deseniz, M.Ö. 3000 yıllarına dayanan köklü bir tarihi geçmişi var. Körfez’de termal yatırımlar hayata geçmeye başladı. İyi ki de geçti. Çünkü o bölgenin yatırım ihtiyacı vardı.
Bölgemizde 2. konut dediğimiz sistem çok yaygın. Bu da bence bölgenin yeni bir destinasyon olamamasının en büyük sebeplerinden bir tanesi. Yazlık, devre mülk mantığıyla devam edildiği için turizme çok açık kapasiteli olamıyor. Arka arkaya sefer yapıldığı zaman bunu karşılayacak yatak kapasitesi mevcut değil. Yavaş yavaş oluyor diyelim.

Dilara Hanım, bundan sonrası için neler planlıyorsunuz?

İşletmemiz bizim çocuğumuz, öyle bakıyoruz. Bundan sonrası için otellerin kontrol mekanizmasını kuvvetlendirip işin içinde birebir değil, sadece yukarıda kontrolör ve iş geliştirici olarak bulunmak istiyorum ki gözümü yeni yatırımlara, yeni projelere rahatça çevirebileyim.
Kişisel olarak da hedefim, 10 yılı aşkın süredir ilgilendiğim kişisel gelişim yolculuğumu otellerimizin içerisine uyumlayarak bölgede sürdürülebilir turizmi başlatabilmektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir