Arap rüzgarı sıcak esiyor!

Aslında bu macera yeni başlamadı. Hatırlayanlar ve yaşı tutanlar iyi bilir. 1980’lerde ciddi bir Arap akını vardı. Özellikle Kuveyt, Suudi Arabistan, Ürdün, Irak ve Suriye’den ciddi bir yazlıkçı turist akını yaşardık. Arada olaylar, savaşlar, bir takım sıkıntılar derken bu rüzgar dinmişti. Son iki senedir artarak tekrar esmeye başladı. Tam da bu noktada Türkiye’nin yelkenlerini açma zamanı gelmiştir! Çünkü bu rüzgar sıcak, zengin ve köklü dostluk ilişkilerinden kaynaklı yani bizim için son derece kıymetlidir.

İstatistiklere bakalım, sürekli yükseliş trendinde! 2018 yılında her 4 turistten 1’i Arap olmakla beraber eskiden olduğu üzere artık sadece büyük şehirler değil, Karadeniz kıyılarından Akdeniz’e dek geniş bir coğrafyada misafir kabul ediyoruz. Birçok şehir Trabzon, Bodrum, İzmir gibi Suudi Arabistan şehirlerine direkt uçuşlara başladı. İstanbul zaten her daim revaçta olduğundan sıkıntı çekmiyor ama Sabiha Gökçen Havaalanı da sisteme girerek Batı Karadeniz ve Marmara için bir köprü oluşturmaya başladı. Arap yatırımcılar Türkiye’de hem ticari hem de şahsi yatırımlar yapmaya başladılar. Artık ciddi bir nüfusun bir ayağı Türkiye’de.

Bu rüzgar ve oluşan bu dinamizm aslında çok seneler önce geleceğim diyerek sinyal vermeye başlamıştı. Özellikle Türk TV dizilerinin Arap Yarımadası reytingleri ile başlayan rüzgar, muhafazakar iktidar döneminde de oluşan güven ortamıyla Arap turist ve yatırımcı için Türkiye’yi bulunmaz bir konuma sürükledi. Havasının ılıman ve yaz sıcaklarından kaçmak için uygun olması, yeşili ve doğası ile kültürel ortak zenginliklerin varlığı Türkiye’yi daha da değerli kıldı. Ancak bu noktada hala tüm ülke çapında eksik kalan turizm dönemi denen olgunun ortadan kalkması ve 12 ay turizm yapacak yatırımların ya da anlayışın artması gerekiyor.

Arapça konusunda Türkiye’de sıkıntı çekmeden misafirler ağırlanabiliyor. Ülkede hem dili konuşan ciddi bir insan potansiyeli hem de altyapısı var. Bu da Arap misafirlerin rahatça ve güven içinde konaklaması için çok önemli bir sebep.

Doğal park ve alanların daha cazip, daha natürel bir şekilde yapısını bozmadan misafirler için hazırlanması gerekiyor. Türkiye’de halen el değmemiş rotalar ve bölgeler bulunmakta. Betonlaşmadan turizme kazandırmanın önü açılmaya başladı ve bu alanlar özellikle iklim itibariyle Arap dostlarımızın ilgisini fazlasıyla çekecektir.

Türkiye ayrıca yatırımın kolaylığı, bürokratik işlemlerin azlığı ve hızı ile de yabancı yatırımcılara uygun bir ülkedir. Hatta ikinci vatandaşlığın çok kolay ve ucuz olduğu ülkemiz dünyaya açılan bir pencere niteliği ile de çok caziptir.

Arap dostlarımız misafir olarak elbette istedikleri rahatlıkta davranıp gezebilirler. Ancak Türkiye kültürel ve dini yakınlıklar sebebi ile gene de birçok Avrupa veya dünya ülkesinden çok daha konforlu bir yaşam ve konaklama imkanı sunmaktadır.

Tüm bunlar alt alta toplanınca haklı olarak sadece İstanbul’a gelen yabancı turist sayısı 13,5 milyon ve Arap turist sayısı 3,5 milyon iken Suudi Arabistan’dan gelenlerin sayısının yalnızca 600 civarında olması oldukça düşük bir rakamdır.

Dolayısıyla bu fuar ve organizasyonlar ile bu sayının daha da hak ettiği yüksek rakamlara ulaşması için gayret ve çaba sarf ediyoruz. Bunu dostlarımızdan umuyoruz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir