Doktorluk Hayalinden Genel Müdürlük Koltuğuna: Melike Koçoğlu

Felsefem ‘çok çalış çok eğlen’ dir. Hakikaten de hakkıyla çalışır, kalan zamanlarımı hem kendimi besleyecek hem de keyif alacak uğraşlarla geçiririm.”

Eczacıbaşı Profesyonel’in yeni genel müdürü… Felsefesi “çok çalış çok eğlen” İş dünyasındaki hızlı kariyer yükselişinin temelinde profesyonel, mükemmeliyetçi, tutkulu, vizyoner ve disiplinli iş yapma stili gibi bir yaşam tarzı haline dönüştürdüğü seyahat, yemek ve sporla beslediği keyif kaynakları da var. O ki yeri geldiğinde iyi bir gurme, sıkı bir Beşiktaş taraftarına bile olabiliyor… Yeter ki içinde sevgi olsun, tutku olsun, cesaret olsun, profesyonellik olsun… 2013 yılında Eczacıbaşı Topluluğu’na Eczacıbaşı Profesyonel Pazarlama Direktörü olarak katılan, Ekim 2016 yılı itibari ile de Genel Müdürlük görevine atanan Melike Koçoğlu’nu övgüye değer kariyer öyküsü ile sayfalarımızda konuk ettik.

4

Melike Hanım, sektör sizi yakından tanıyor ama okurlarımız için bize kendinizi biraz daha tanıtır mısınız? Eczacıbaşı Profesyonel Genel Müdürlüğüne uzanan kariyer yolculuğunuz nasıl gelişti? Hangi idealler ve hayallerle başladınız?

Ben Üsküdar Amerikan Lisesi mezunuyum. Lise son sınıfa kadar doktor olmayı hayal etmiştim. Ailem, arkadaşlarım ve öğretmenlerimin de yönlendirmeleri hep bu yönde oldu. Ne zaman ki son sınıfa geldim, kendi içime döndüğümde doktor olmak istemediğimi fark ettim. Sanırım asıl yapmak istediğim; satış, pazarlama ağırlıklı daha yönetsel işlerdi. Hatta o karar üzerine fen-matematikten Türkçe-matematik bölümüne geçerek, Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümüne girdim. Bu kararımdan da hayatım boyunca memnuniyet duydum. Nitekim kariyerim açısından bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. İşletme okurken yaz dönemlerinde stajlar yaptım. İçlerinde en kıymetlisi son sınıfta başladığım Unilever’deki stajım olmuştur. Üç ay diye başladım, tam bir yıl boyunca part time çalışarak o dönemi tamamladım. Arkasından 2001’de mezun olduğumda Unilever FoodSolutions tarafında Asistan Ürün Müdürü rolüyle iş hayatına resmi olarak katılmış oldum. O süreç zaten Unilever bünyesindeki farklı markalar için de bir atılım dönemiydi. Bana Knor, Calve, Becel gibi ürün gruplarının sorumluluğunu verdiler. Bölgesel ve global takımlarla yakın çalışmanın kariyer gelişimime çok büyük katkısı olmuştur. Çünkü konumum gereği ArGe, ÜrGe, finans ve satış departmanlarıyla yakın temas halinde çalıştım.

Bu çok yönlü çalışma ortamı size ve kariyerinize neler kattı, biraz da açar mısınız?

Şu anki konumumun ilk temelleridir onlar. Beni ürün müdürlüğünden, pazarlama pozisyonundan bu noktaya getiren ana unsur, en çok da içinde bulunduğum fonksiyonla yetinmemem olmuştur herhalde. İşin sadece pazarlama, ürün ya da marka tarafıyla değil, aynı zamanda satış, ticari pazarlama, finans, üretim, maliyetler ve ArGe gibi çok çeşitli yönleriyle de ilgilendim. Bu da benim her zaman hem kendi fonksiyonumda başarılı olmamı hem de farklı ortamlarda bu donanımımla ön plana çıkmamı sağladı. İşte bu sebeple kariyerimin bence en büyük başarı faktörü, her şeyi öğrenmeye açık ve istekli olmam, bunun için de kendime fırsat oluşturmamdır diye düşünüyorum.

3M ile Horeca’ya ara vermiş oldum”

Unilever’de dört yıl çalıştıktan sonra Grup Ürün Müdürü olarak 3M maceram başladı. Böylelikle aslında Horeca’ya da ara vermiş oldum. Farklı bir sektör olarak kırtasiye sektörüne geçtim. 3M’in en önemli markalarından Postit’in ve Scotch’un Pazarlama Müdürü oldum. Sonra zaman içerisinde Satış Sorumluluğu da bana geçti. Bu da biraz önce sözünü ettiğim gibi uzun yıllar müşterilerle, satış ekipleriyle, ticari pazarlamayla çok yakın çalışmamın bana sağladığı birikimlerle mümkün oldu. Üstelik hiç de satış tecrübem yoktu. Satış tecrübem yokken 3M bana satış sorumluluğunu da verdi ve satış pazarlama rolümü devam ettirdim.

3

Satışı sevdiniz mi peki?

Çok sevdim ama hakikaten çok zorlu… Özellikle bayi kanalı ayrı zorlu, perakende ve zincir mağazaları yönetmek ayrı zorlu… Her birinin farklı rekabetten kaynaklı beklentileri var. Ama aslında ben ticareti seviyorum. Satışla beraber pazarlamasını yaptığımız, geliştirdiğimiz ürünlerin satışının da yapıldığını görmek, onun bir parçası olmak, onun gerçekten son müşteriye gittiğini sağlamak beni gerçekten memnun etti. Bununla beraber yönetsel anlamda farklı grupları da idare ediyorsunuz. Anlayacağınız pazarlama fonksiyonundaki kişiler, yetkinlikler, beklentiler ayrı; satış pozisyonundaki arkadaşlarımızın yetkinlikleri, beklentileri, iş yapış şekilleri ayrı. O yüzden burada farklı ekiplerle çalışmak beni çok memnun etti. Zaman içerisinde satış pazarlamada farklı ürün grupları da sorumluluk alanıma eklendi. 3M’in ‘kendin yap ürünleri’ denen bir alt kategorisi vardı. Onların da sorumluluğunu alarak bir süre daha yoluma bu şekilde devam ettim.Gelişen süreçte 3M’de Doğu Avrupa Bölgesi’nin iş güvenliği ürünlerinde Pazarlama Müdürlüğü rolü açıldı. Şirketin bölgesel yapılanması global anlamda değişmeye başladı ve Doğu Avrupa bölgesine de ciddi bir yatırım yapılıyordu. Bu dönemde iş güvenliği çok büyüyen bir iş sahası olduğu için pazarlarda o bölgenin Bölge Pazarlama Müdürü pozisyonu teklif edildi. Bu teklifi farklı ülkeler, farklı kültürler ve bambaşka bir sektörde çalışma fırsatı sunacağı düşüncesiyle kabul ettim. Yaklaşık 2.5 yıl da bu görevde kaldım. Rusya, Polonya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, İsrail, Azerbaycan ve Kazakistan gibi 18 ülkenin bağlı bulunduğu bölgenin de Bölge Pazarlama Müdürü rolünü üstlendim. Dediğim gibi çok farklı insanlarla, kültürlerle, yapılarla karşılaştırdım. Sonra iş geliştirme sorumluluğunu da üstlendim. Böylelikle 3M’de yine hem pazarlama-satış hem de yönetim ekipleriyle çok yakın çalışma fırsatı yakalamış oldum. İş hayatında konfor alanına girmeyi sevmiyorum. Daima yeni oluşumların bir parçası olmayı, gerektiğinde kendimi zorlayarak da olsa yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Tek bir alanda, tek bir işte uzun yıllar uzmanlaşmak yerine farklı işler, farklı insanlar görebileceğim işleri her zaman kolaylıkla kabullenebiliyorum.

Karşımda iş dünyasında daha en başından cesur, sağduyulu, risk alabilen ve inovatif biri var. Kariyerinizdeki hızlı yükselişin de ana temelleri de bunlar olsa gerek

Başarının sırrı herhalde kendine güvenmek… Hakikaten yapabileceğinize inanmanız lazım. Yapmak için de efor sarf etmek gerek. Gerçekten çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Ama dediğim gibi işini severek, akıllı çalışarak, neyi niye yaptığınızı, nelere dokunduğunuzu, etki faktörlerini ya da bu işi etkiyecek insanların kim olduğunu bilerek, doğru çalışma şekli ve yaklaşımlarını geliştirerek çalışmak bence önemli. Bir işe başlarken onu başarabilirim yaklaşımıyla ilerlemek, iyi niyetli olmak, bunu karşı tarafa doğru anlatabilmek, iş odağını kaybetmemek, diğer dış faktörlerin sizi etkilemesine izin vermemek iş dünyasında insanı gerçekten de başarılı kılıyor. Benim genel anlamda işini severek ve tutkuyla yapan bir yapım var. Bu da tabii başarı faktörünü kamçılıyor. İnsan sevdiği işi, severek yaptığında daha başarılı olabiliyor. Onun dışında disiplinli ve zamanı iyi değerlendiren bir yöneticiyim. Mümkün olduğu kadar mevcut şartlar içerisinde en iyi sonucu isterim. Daha azını kendime de, organizasyonuma da yakıştıramam. O yüzden şartların elverdiği ölçüde en iyi sonuç için daima zorlayıcı bir yapıya sahibim.

Bunlar sahip olduğunuz meziyetleriniz, erdemleriniz, başarı faktörleriniz. Ya korkularınız, kaygılarınız, olumsuz bulduğunuz, beğenmediğiniz yönleriniz? Bir özeleştiri de yapmanızı istesem?

Ben çok fazla korkusu olan bir insan değilim açıkçası. Her zaman da şuna inanmışımdır, elinden geleni hakkıyla yaptıktan sonra o iş zaten olur. Olmuyorsa da hayırlısı değilmiş. Bu yüzden hiçbir şekilde endişesini duymam. Felsefem de aslında, “çok çalış çok eğlen” dir. Hakikaten de hakkıyla çalışır, kalan zamanlarımı ise hem kendimi besleyecek hem de keyif alacak uğraşlarla geçiririm. İşimi layıkıyla yaptığımı düşündüğüm için de geriye kalan kısmı da çok fazla endişeyle değerlendirmem.

5

Bahsettiğiniz keyif ve beslenme kaynaklarınızı merak ettim doğrusu. Nedir onlar?

Seyahati çok seviyorum. Arkadaşlarımla beraber dünyanın değişik yerlerine seyahat etmekten büyük keyif alıyorum. Her yıl mutlaka birkaç defa yurt dışı ve yurt içi seyahatler yapıyorum. Bunlar iş gezilerinin dışında oluyor tabii. Örneğin içinde Küba da var, Portekiz, Japonya, Kuzey Amerika, Bankong da var. Her yıl mutlaka bir uzak bir yakın destinasyona seyahat ederim. Burada da neyse ki güneydoğu illerini görme şansım oldu. Mardin, Antep, Van, Karadeniz gibi Türkiye’nin değişik yörelerini gezmeyi seviyorum. O bölgelerde gerçekten bir kültür mozaiği var ve insanın vizyonunu açık tutması lazım. Çünkü yeni insanlar, yeni yaşayışlarla karşılaşmak insanı hem ruhen hem de satış pazarlama anlamında besliyor. Yeni ve farklı insanlar tanımak bence çok önemli. Bu sayede benim ürünümü kim, nasıl nerede görecek, nasıl kullanacak, nasıl bir etkisi olur noktasında kendimizi de fark etmeden içten içe beslemiş oluyoruz. Keza insan olarak da, birey olarak da değişik insanlarla tanışmak kişiye hem haz veriyor hem ciddi bir tecrübe ve bakış açısı katıyor. O yüzden yaptığım seyahatler benim için çok kıymetli. Yeme içme odaklı programlar yapmayı da çok seviyorum. İyi bir Beşiktaş taraftarıyım. Hatta bu yıl ilk defa kombine de aldım. Yeni stadımızdaki maçlara da düzenli olarak gidiyorum. Umarım bunu kış döneminde de devam ettirebilirim. Futbol maçlarını seyretmenin dışında kendim bir spor dalı olarak zaman buldukça yürüyüş yapıyorum, tenis oynuyorum. Benim için işten arta kalan zamanları ruhuma iyi gelecek uğraşlarla geçirmek önemli oldu her zaman. Devam ettirmeye de gayret gösteriyorum.

Kariyer yolculuğunuza tekrar geri dönmek isterim. Eczacıbaşı Topluluğu ile nasıl tanıştınız? Gruba aynı zamanda da Horeca sektörüne geçişiniz nasıl bir kararla oldu anlatır mısınız?

3M’de üstlendiğim bölgesel rolden sonra Eczacıbaşı hayatım başlıyor. 2013’ün Mart ayından bu yana Eczacıbaşı Topluluğu’ndayım. İlk olarak Eczacıbaşı Profesyonel’e Pazarlama Direktörü olarak katıldım. Eczacıbaşı bana bir şekilde ulaştığında, grup olarak zaten ev dışı tüketim kanalında faaliyet halindeydiler. Şirket, sektörün Türkiye’deki büyümesini de göz önünde bulundurarak pazarda daha fazla ileriye gitmek inancıyla stratejik bir yatırım kararı almıştı. Benimle bir araya geldiklerinde bir genel müdür atamasıyla beraber satış, pazarlama, finans ve tedarik zinciri fonksiyonlarını geliştirmek suretiyle daha olgun bir yapılanma amacına yönelik yatırımlar planladıklarını söylediler. Beraberinde bir pazarlama direktörü arayışı içerisinde olduklarını bu konuya son derece önem verdiklerini söylediklerinde bu beni eski bir Horeca’cı olarak çok heyecanlandırdı. Bu da bana piyasanın zorlu olsa da çok keyif veren dinamiklerini ne kadar özlediğimi anımsattı. Bölgesel bir rolden sonra yıllarca yabancı şirketlerde biriktirdiğim deneyimleri Türkiye’ye ciddi anlamda yatırım yapan son derece saygın bir topluluğa aktarmak heyecan verici olacaktı. Nitekim Eczacıbaşı Topluluğu’nun dışarıdan bana ve çevreme verdiği algı ve saygınlık gerçekten beni bu topluluğun bir parçası olmak konusunda çok motive etti ve heyecanlandırdı. Keza o dönemde görüştüğüm yöneticilerim de aynen bu öngördüğüm hissi verdiler. Sonuç olarak 8.5 yıllık 3M macerasından sonra Eczacıbaşı Topluluğu’na geçiş yapmış oldum. İlk basamak, Pazarlama Direktörlüğü İlk bir yıl kadar Pazarlama Direktörlüğü rolünü üstlendim. Bu süreç zarfında ekibimizi tekrar yapılandırdık, portföyümüzü, markalarımızı yeniden gözden geçirdik. İşe yatırımlarımıza devam ettik ve bir yılın sonunda organizasyon olarak satış ve pazarlama rollerini birleştirmeye karar verdik. Ben Satış ve Pazarlama Direktörü olarak bu rolü üstlendim. O kısımda zaten büyüyen organizasyonumuzla beraber yeniden yapılanan bir bayi organizasyonumuz vardı, onu tamamladık. Zaten iyi bir satış ekibimiz vardı; onların gelişim ve eğitimleri konusunda çok yoğun geçen iki yıllık bir satış pazarlama yönetimi oldu. Bu yıl Ekim ayı itibari ile de Genel Müdür atamasıyla tüm organizasyonun sorumluluğunu üstlendim.

2

Biz de sizi yeni görevinizde tebrik ediyor, hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz. Yeni genel müdür olarak hangi başlıklara yoğunlaşıyorsunuz?

Bu sene lansmanını yaptığımız birçok ürün oldu. Bildiğiniz üzere bizim ana işimiz; kağıt, kimyasal ve hijyen. Bununla beraber portföyümüzle desteklediğimiz gıda ürünlerimiz de mevcut. Aslen Eczacıbaşı’nın kendi fabrikalarında üretilen ürünleri satıyoruz. Onun dışında dağıtımını yaptığımız iyi markalarımız var. Aslına bakarsanız biz 2017 yılı hedefimize bahsettiğim bu portföyümüzle sektörde köklenmeyi koyduk. Önümüzdeki yıl için ilk istediğimiz, kimyasal kategorisinde portföyümüze kattığımız yeni ve inovatif ürünlerimizin penetrasyonunu artırmak istiyoruz. Kağıtta ciddi anlamda bir dispencer, ekipman tasarımlarıyla iyileşmemiz ve portföyümüzü yenilememiz söz konusu. Yine aynı şekilde bu ürünlerimizin de penetrasyonunu artıracağız. Dediğim gibi, 2017 yılında mümkün olduğu kadar farklı, çok sayıda noktaya ürünlerimizi götüreceğiz. Onun dışında kendi içimizde hijyen eğitimleri hizmeti veren bir EP Akademi birimimiz var. Gelecek dönemde onu da birçok noktaya ulaştırmayı amaçlıyoruz.

Turizm sektörünün durumu malum. 2016 yılı Eczacıbaşı Profesyonel için nasıl geçti, 2017 yılından beklentileriniz neler? Son dönemde turizm sektörüne bağlı değişen konjonktürle yatırım kriterleriniz değişti mi? Tüm bu kritik süreçlerin yaşandığı bir yılda şirketinizin performansı ne oldu?

Hakikaten 2016 herkesin de okuduğu, bildiği gibi çok zorlu geçti. Rusya ile yaşananlar, sonrasında ülkemizin içindeki yaşananların dışarıya yansımasının verdiği etkiyle sektörde ciddi bir küçülme oldu. Tabii doğal olarak turist sayısının azalması hem otelcilere hem de tedarikçilere olumsuz etki yaptı. Bu yıl bizim için de zorlu geçti.Turizm dışında farklı kanallara da hitap eden bir şirket olduğumuz için oteller tarafındaki açığı bir şekilde diğer müşterilerimizle kapatarak dengelemeye çalıştık. Ama tabii oteller bizim için ciddi bir kanal ve Türkiye için turizm gelirleri çok önemli. Bu yıl Türkiye turizminde çok ciddi kayıplar yaşandı. Bu yüzden gelecek yıl bu kayıpların tekrarlanmaması için hem sektör hem ekonomiye yön verenler olarak aksiyonlar alınmaya başladı. Bunun da piyasalara olumlu yansıyacağını düşünüyoruz. Rusya ile gelişen bu pozitif iletişimin direkt bir yansıması olacak. Çünkü Ruslar da bizden uzaklaştıkları için çok üzüldüler. Onlar da Türkiye’ye gelmeyi gerçekten istiyorlar. İnşallah bunun bize ciddi bir pozitif yansıması olacak. Sonuç olarak, Turizm sektörünün toparlanacağını düşünüyoruz. En eski, o şaşalı günlerine hemen dönmeyecek ama 2016 yılından inşallah çok daha iyi olacak. Bunun devamıyla beraber inşallah 2016’dan çok daha iyi bir yılı bizim göreceğimizi düşünüyorum.

eczacıbaşı

Ev dışı tüketim kanalı alanındaki son dönem gelişmeler hakkındaki tespit ve önerilerinizi de almak isterim. EDT’te neler oluyor?

Ev dışı tüketim kanalı Türkiye’de zaten büyümekte olan bir sektör. Bu yıla kadar çift haneli olarak, Türkiye ekonomisinden daha hızlı büyüyordu. Bunun da içinde bulunduğumuz duraksama dönemine rağmen tekrar devam edeceğini öngörüyorum. Çünkü Türkiye’deki kişi başına ev dışında yapılan harcama Avrupa ve Amerika’nın epey gerisinde. Bildiğiniz üzere son yıllarda dışarıda yemek yeme ve seyahat kültürü bir hayli yaygınlaştı. Her ne kadar bu yıl yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelerle bu alışkanlıklar bir miktar frenlenmiş olsa da devam eden süreçte büyüyerek gelişeceğini düşünüyorum. İnanıyorum ki, kişilerin sözünü ettiğim artan ihtiyaçları bizim ev dışı işimizi her zaman büyütecek. Bununla birlikte Türkiye’de otel ve restoranlar dışında artan ofis ve kurum sayıları paralelinde dışarıda yükselen bir yemek yeme alışkanlığı da var. Bu da bizim işimiz için çok sevindirici bir gelişme. Gerçekten büyüyen bir pazar. O yüzden bu pazarın bir parçası olduğumuz için çok mutluyuz. Evet, bu yıl bazı sıkıntılardan dolayı bir duraksama dönemi yaşadık. Fakat tim bu sıkıntıların aşılıp, yeniden hızlı büyüme sürecine girileceğine inancımız sonsuz.

Horeca kanalında temizlik ve hijyen sektörü için değerlendirmeleriniz ne olur?

Hijyen, kişilerin bilinç düzeyleri arttıkça ihtiyaç olarak da yükselen bir değer. Hijyen aynı zamanda firmalar içinde ayrışılan ya da bir müşteriyi elde tutmak için önemli faktör. Bizim temel işimiz, temizlik ve hijyen alanında beraber çalıştığımız tüm noktalara kafalarını rahat ettirecek profesyonel çözümleri sunmak. Bunu hem ürün gruplarımızla hem Akademi birimimizin vermiş olduğu danışmanlık hizmetleriyle sağlamaya çalışıyoruz. Amacımız; Türkiye’nin hem daha temiz daha sağlıklı nesiller yetiştirmesine fayda sağlamak hem de müşterilerimizin kendi müşterileri karşısında bir değer olarak ayrışmalarına gerekli alt yapı olanaklarını sağlayarak mutlak müşteri memnuniyetini sağlamalarına destek vermek.

Peki bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz?

İşle ilgili önceliğim, Eczacıbaşı Profesyonel’i sektördeki mevcut iyi konumundan çok daha iyi bir noktaya taşımak. Organizasyon içindeki arkadaşlarımızla verdikleri emeğin karşılığını dolu dolu alabilmelerini sağlamak bizim için çok değerli. Burada gerçekten uzun yıllar bu sektörün lideri olarak Eczacıbaşı Profesyonel’i konumlandıracak doğru kararları vermek, ekibimle beraber doğru işleri yapmak istiyorum.

3

Bunu biraz daha açmak isterim. Yeni dönemde yapılanmaya nasıl bir ivme katmayı hedeflediniz?

Hem bizim sektörümüz hem de iş hayatının tamamı çok daha hızlı hareket ediyor. Biz daha hızlı, dinamik bir organizasyon olarak sektördeki liderliğimizi perçinleyerek; hem kimyasal kağıt ve hijyen alanında hem de destekleyici gıda kategorilerimizi devam ettireceğiz. Bayilerimiz ve dağıtım ağımızla çok iyi bir ilişki durumumuz var. Bunları da daha da köklendirerek önümüzdeki nesillere iyi bir iş ortaklığı bırakmak istiyorum. Benden sonraki arkadaşlarıma uzun yıllar sürdürülebilir bir organizasyon devretmek arzusundayım. Nitekim yenilikçi bakış açısı tüm organizasyona daha da yerleşerek devam edecek. Bunun illa ki yepyeni bir ürün olması gerekmiyor. İş yapış, işe yaklaşım, müşteriye gidiş, kendi içimizdeki süreçlere bakış gibi herkesten ‘ben daha değişik ne yapabilirim, işleri daha verimli bir şekilde nasıl sonuca ulaştırabilirim’ gibi yaklaşımları kazanmalarını isteyeceğim.

Son olarak iş dünyasında kadın istihdamının değeri üzerine neler söylemek istersiniz?

İş dünyasında çeşitliliği artırırken bu çeşitliliğe artan kadın istihdamıyla değer katmak bence çok kıymetli. Bu hem iş hayatına etkileri hem de sosyal manada ülkeye katkıları anlamında önemli bir temel taşı. Kadınların kadınları desteklemesi lazım ama organizasyonların da totalde kadınları desteklemesi lazım. Bunu da cinsiyetçi bir yaklaşımla kadın – erkek olarak ayırmamak gerek. Öncelik kişinin işini iyi yapması, sahiplenmesi, tutkuyla bağlı olması çok önemli. Fakat yine de kadınların içinde bu özellik belki biraz daha fazla ön plana çıktığı için o grubun işlere katkısı daha büyük oluyor. Bu etkinin farkındalığıyla Eczacıbaşı Topluluğu da tüm topluluk seviyesinde kadın istihdamını önemsiyor ve destekliyor. Kadınlara pozitif ayrımcılık dediğimiz bir pozisyona iki aday varsa ve ikisi de eş değerse kadını önceliklendiriyor.

 

#DoktorlukHayalinden #GenelMüdürlükKoltuğuna #Doktorluk #GenelMüdürlük #Müdür

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir