Ecolab Türkiye-İsrail’den Sorumlu Ülke Müdürü Hülya İbrahim: “Ecolab’dan gelecek her işe varım!”

“Bir işi kalbi ve beyni birleştirerek özveri ve sevgiyle yapmak başarı getirir. Bunun içinse tutku şarttır ve ben her işi tutkulu yapmayı seviyorum…”

 Ecolab Türkiye-İsrail’den Sorumlu Ülke Müdürü Hülya İbrahim, temizlik ve hijyen sektörünün deneyimli isimlerinden biri. Kariyer hayatını özel yaşamıyla bir potada başarıyla eriten İbrahim, profesyonel olduğu kadar açık yürekli ve alçakgönüllü de. Özel yaşamını, ailesini anlatırken ne kadar samimiyse sektöre dair projelerini, yatırımlarını ve mesleki sorunları paylaşırken de bir o kadar mütevazı ve duygusal… “İyiliğe, insana, adalete, kalbe ve beyne dokunan her işin içinde olmak istediğini söyleyen Ecolab Türkiye-İsrail’den Sorumlu Ülke Müdürü Hülya İbrahim ile işin kimyasından öz kimyasına kadar her şeyi keyifli bir söyleşiyle sayfalarımıza taşıdık. Öncelikle biraz kendinizden bahsedebilir misiniz, Hülya İbrahim kimdir? İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya bölümü mezunuyum.

Kimya, öteden beri ilgimi çeken bir bölüm olmuştur. Ben de tercihimi merkezinde insanın var olduğu fen bilimlerinden yana kullanmışım. Ya tıp olacaktı ya da kimya… Bakıldığında her ikisinin temelinde ya insan var ya da bilim. Dolayısıyla istediğim bölümü de okudum. Ardından İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı’nda master programına katıldım. Mezun olduktan sonraki ilk iş tecrübem, kozmetik sektörü oldu. 2 yıl çalıştıktan sonra baktım kimyayı seviyorum, kopamıyorum, varolmak istediğim tek yer insanın dokunduğu yerler… Ve yönümü o çok sevdiğim tarafa, kimyaya çevirdim.

Hayatımın sonuna kadar laboratuvarda kalmak istemediğimi çok iyi biliyordum. Belki işin içinde, satış-pazarlama olmalıydı, organizasyon olmalıydı… Kimya ile ilgili bir alanda bilgi ve becerimi gösterebileceğim alanlar olabilir mi diye düşündüm ve bu doğrultuda işletme master’ının doğru bir yön olacağında karar kıldım. Master yaptıktan sonra bir yıl kadar İngiltere’de kaldım. İngiltere, hem işletmenin farklı bir alanında hem de dil konusunda kendimi geliştirmek anlamında benim için önemli bir deneyim oldu. Kariyer yolculuğunuzdaki ikinci adımınız ne oldu? Ecolab’la nasıl tanıştınız? Artık gitmek istediğim yönü çok iyi biliyordum. Ben kararlarımı daha çok kalbimi ve beynimi birleştirerek alırım. Yurt dışından döndükten sonraki ilk işyerimdir Ecolab. O dönemlerde Henkel Ecolab ismi altında bir ortaklık yapısında kurumla tanıştım ve işe Araştırma- Geliştirme bölümünde Ar-Ge Mühendisi olarak başladım. İlk etapta gıda hijyenine yönelik çalıştım. Akabinde kurumsal bölümün Ar-Ge’sine hizmet verdim. Beş yıl boyunca Henkel Ecolab’ın Ar-Ge kadrosunda Satış Destek ve Ar-Ge Mühendisi olarak görev yaptım. Ecolab bu beş yıllık çalışma hayatınızda size neler öğretti, neler kattı?

Öncelikle Ecolab’dan gelen bu iş fırsatı bana çok cazip geldi. Çünkü işi mutfağında öğrenebileceğim bir bölümdü. O beş yıl bana çok şeyler kattı ve öğretti… Öyle ki hem bir yanıyla o çok sevdiğim mesleğime dokunuyordu hem de kendimi satış konusunda geliştirme fırsatı sunuyordu. Müşterilerimizle birebir diyalog halinde olmak, ilişkileri yüz yüze sürdürmek kadar satış ekibi ile beraber sorunları çözmek apayrı bir deneyim kattı kariyerime. Pazarı daha iyi anlamama fırsat veren bir bölümdü orası. Yeni bir mezun olarak uluslararası bir şirkette çalışmanın birçok avantajını yaşadım. Gerek mesleki gerek kişisel eğitim anlamında Ecolab’dan büyük destek aldım. Bu destek gerek saha çalışmalarımda beraber çalıştığım tecrübeli iş arkadaşlarımdan öğrendiğim bilgiler doğrultusunda, gerek yurt dışı

seminer ve eğitim programları şeklinde gerekse firmanın know how’ını aktarması doğrultusunda oldu. Biliyordum ki bu benim için tartışmasız büyük bir fırsattı. Bugün baktığımda öğrenmek ve kendimi geliştirmek anlamında ne kadar doğru bir karar verdiğimi çok daha iyi anlayabiliyorum. İşe doğru yerden başlamış olmak, kişinin sonraki yıllardaki kariyerinde onemli bir rol oynuyor. Ecolab da zaten özellikle yeni iş hayatına katılan kişilere gerekli eğitimi veren, doğru yönlendiren ve yatırım yapmaktan çekinmeyen bir firma. Kurum bu anlamda gerek müşterisine gerek pazarına gerekse elemanına ciddi yatırımlar yapabilen bir yapılanmaya sahip. Bu yüzden kendimi şanslı hissediyorum. Firmanın kadın çalışanlarına bakış açısı ve genel yaklaşımını nasıl buluyorsunuz? Evet, Ecolab kadına fırsat veren bir kurum. Bugün bizim firmamızda çok sayıda üst düzey yönetici kadın görebilirsiniz. Oransal olarak bakıldığında firmamızda yönetsel bazda yedi pozisyon mevcut ve bunların ben dahil dördü kadın. Bu, güzel bir oran. Kariyer sürecinize geri dönersek, Ecolab Türkiyeİsrail’den Sorumlu Ülke Müdürü görevi nasıl geldi, anlatır mısınız? Şirketin Ar-Ge bölümünde beş yıl çalıştıktan sonra satış bölümüne geçtim. Öncelikle kurumsalın direkt satış bölümünde yer aldım. Daha sonra bölüm yöneticisi oldum. Sonraki dönemde 2 yıl boyunca Türkiye’nin de içinde yer aldığı Doğu Avrupa’nın Kurumsal kısmının yöneticiliğini yaptım. Son bir buçuk yıldır ise Ecolab’da Türkiye ve İsrail’den Sorumlu Ülke Müdürü olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda Kurumsal Bölüm Yöneticiliği görevini de birlikte yürütüyorum. Temizlik ve hijyen sektörü kadınla daha yakından bağdaştırılabilecek bir iş gibi görünüyor. Bu sektörün bir çalışanı olarak siz nasıl değerlendirirsiniz bu durumu? Her işletmeye kadın ve erkek olmanın muhakkak getirdiği birtakım artılar vardır. Kadın belki sezgisel olarak daha güçlüdür. Fakat onun ötesinde bir işi yaparken farkın kadın ve erkek olmaktan kaynaklı olduğunu düşünmüyorum. İşe uygun olmanın çok büyük etkisi var bence. Fakat bizde çalışan kadın yöneticilere bakıldığında gerçekten işine çok hakim, sezgileri güçlü, aldıkları kararlar güçlü profiller oldu ve bu doğrultuda biz başarılı işler çıkardık. Bu, yaptığınız işle de çok alakalı. Çatısı altında birden fazla bölümü barındıran firmamız sadece kurumsal anlamda değil, endüstriyel anlamda da hizmet veriyor. Biz Ecolab olarak endüstri ve kurumsalı iki bacaktan birçok farklı segmentte destekliyoruz. Burada erkek ve kadın dengesini korumamız avantaj olarak yansıyor. Ancak geneline baktığınız zaman, bu bir bütündür, ben öyle görüyorum, kadın ve erkeği beraber bir işletmede eğer güçlü yanlarını kullanarak işe yönlendirebiliyorsak aslında hedefe ulaşıyoruz.

Özetinde, ne lazım derseniz, bir işi kalbi ve beyni birleştirerek özveri ve sevgiyle yapmak başarı getirir. Sevilmeden yapılan hiçbir işten başarı çıkacağına inanmıyorum. Bunun içinse tutku şarttır ve ben her işi tutkulu yapmayı seviyorum. Ecolab’da sizi en fazla motive eden nedir diye sorsam? Baktığınız zaman Ecolab’ın yaptığı bütün işler aslında dünyaya fayda sağlayan işler. Biz sadece ürün satmıyor; aynı zamanda eğitim veriyoruz ve bunları sistemle destekliyoruz. Örneğin, suyun doğru yönlendirilmesi ile ilgili birçok alanda varız.

İşin geneline baktığımızda Ecolab, özünde; iyiliğe dokunan, fayda sağlayan her işte var… Biz asla zararlı bir sektörün içinde olmadık. Bu da çok güzel bir şey. Yenilikçi tarafımız olmazsa olmazımız. Bir yönetici olarak siz nasıl bir kimyaya sahipsiniz? Evet, kimyayı iyi bildiğimi iddia ettim, dolayısıyla kendi kimyamı da iyi anlatmam lazım. İç dünyamda oldukça sevecen, dinlemekten zevk alan, hümanist bir yapım var. Kendinizi sınıflayın derseniz, sanırım hümanist tarafım daha ağır basar. Yaptığım her işte insan öğesi daima önde gelmiştir. Bu anlamda doğru yerde olduğumu düşünüyorum. Çünkü biz burada insan odaklı bir iş yapıyoruz. Biraz önce dedim ya, işin kimyasını okudum ama her zaman insana dokunan bir iş yapmak istedim. Bugün bu işi yapmıyor olsaydım herhalde özveriyle çalışan, sorun çözen, yardım eden idealist bir doktor olurdum. Zor bir yönetici misiniz? Ben zor olmadığımı düşünüyorum. Fakat dönem dönem zor ikna edildiğimle ilgili geri bildirimler alıyorum. Rakamlarla daha kolay ikna edilebildiğim söylenebilir. Kararlı, sabırlı, çabuk yılmayan, adil ve insancıl bir yapım var. Hassas duygunuz nedir diye soracak olursanız, benim için adalet çok önemli.

Kibiri sevmem, kendimde de bulundurmamaya özen gösteriyorum. Bundan sonraki kariyer planlarında neler var? Ben hayatım boyunca hiçbir zaman “şunu olmak istiyorum” demedim, o hep bana geldi. Bundan sonra ne gelir bilmiyorum ama şu an zaten sorumluluğum altında önemli bir bölge ve yapacak çok işim var. Türkiye şu anda yeni bir yapılanmanın içinde. Biz Ortadoğu bölgesinin içindeyiz. O bölgede Türkiyeİsrail, MENA ve Güney Afrika olmak üzere üç alt bölge oluşturuldu. Önümüzde çok önemli fırsatlar var. Ecolab Türkiye’ye çok inanıyor ve güçlü bir ekibe sahibiz. Yarın bana neler getirir bilmiyorum, Ecolab’dan gelecek her işe varım. Son olarak sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Ecolab olarak global ve lokal pazarda çok sayıda rakibimiz bulunuyor. Rekabet güzel, aynı zamanda çok sağlıklı bir çalışma şekli bence.

Hem bir Ecolab çalışanı hem de tüketici olarak rekabeti sonuna kadar desteklediğimi ve doğru bir çalışma şekli olduğuna inandığımı belirtmek isterim. Ancak bu noktada bir parantez de açmadan geçemeyeceğim, rekabet ancak yapıcı ve sektörü geliştirici olduğu sürece faydalıdır. Pazara zarar veren, geliştirmeyen, seviyeyi aşağılara çeken şekle dönüştüğü takdirde üzücü olabileceğinin de söylemek isterim. Türkiye pazarında zaman zaman bunun örneklerine rastlayabiliyoruz. Bugün dünyadan, iklimlerin değişmesinden, kaynakların gelecekte nasıl doğru tüketilmesi ya da yönlendirilmesi gerektiğini konuşuyoruz. Örneğin global bir firma olan Ecolab’a baktığımızda bunun sorumluluğu gereği yapılan her işin doğru yapılması mantığıyla, Ecolab en basit ürünü bile müşterilerine çevreye saygılı bir şekilde götürür. Bu aynı zamanda Ecolab’ın misyonu ve vizyonunun önemli belirleyicilerindendir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir