Fifti fifti tatil

Corona günleri içinde ekonomik çıkışlar üzerine üretilen fikirler arka arkaya gündemlere düşmeye başladı. Öncelikle şu gerçek maalesef dünyadaki tüm ülkelerin yönetim seviyelerinde kabul görmeye başladı ki, o da uzun süre ekonominin durdurulmasının mümkün olamayacağıdır. Belirli düzeyde kaybı göze almak veya sürü bağışıklığını denemek adına sadece Türkiye değil, tüm ülkeler adımlar atmaya başladı. Kültür ve Turizm Bakanımız da bir açıklama yaparak fifti fifti turizm modelini hayata geçirebileceğimizi duyurdu.

Yani… Tesisler yarım kapasite ile açılarak sosyal mesafe ve tam hijyen kurallarına uymak kaydıyla ticari yaşama geri dönebilecekler. Bu durumda benim gibi biraz işin şeytanın avukatlığı kısmında çalışanların aklına birçok soru geliyor. Bence bu sorular gerçekten çok ciddi ve cevaplarının da pek yuvarlak olmaması gerekiyor. Çünkü çok net belli olan ve Demokles’in Kılıcı gibi üzerimizde sallanan gerçek şu ki, bu virüs temizlenmiş veya aşısı- ilacı bulunmuş filan değil. Yani tehlike içimizde yaşamaya devam ediyor. Bize ve tüm dünyaya telkin edilen de bu gerçekle yaşamayı öğrenseniz iyi olur. Çünkü ekonomik buhranların oluşturacağı gerilimler virüsten daha ağır sonuçlar doğurabilir. Şimdi kendi sorularımıza geri dönelim…

Bu yarı kapasiteli çalışma programına öncelikle küçük işletmeler nasıl uyum sağlayacak? Pansiyon veya düşük yıldızlı işletmelerden bahsediyorum. Zaten maksimum yatak bir odaya nasıl konur uzmanlığında olan, 20 odalı pansiyonunun önünde 80 kişi için sadece 250 metrekare güneşlenme ve denize girme imkanı sunan beachlere sahip olan, küçücük yemek salonlarında dirsek dirseğe veya sırt sırta oturmak zorunda kaldığımız, şezlonglarda ter kardeşi olduğumuz işletmeleri nasıl dizginleyip denetleyeceksiniz?

Çeşitli dezenfektanlarla ilaçlama ve sertifika alıp işletmesini açan yer her oda değişiminde ilaçlama yapacak mı? Yan odada misafir varken bitişikte ilaçlama yapılınca onun kokusu ve tantanası diğer misafirler için hayatı çekilmez kılarken, işletme bu kurallara uyacak mı? Hiç sanmıyorum…

Bu iş bana rakamlara bakılınca sadece büyük otel ve tatil köylerinde uygulanabilecek bir iş gibi geliyor. Gerçekten ben turist olarak otele gidince mesela Side Harabeleri’ni gezebilecek miyim? Nasıl gezeceğim? Hangi şartlar sağlanacak? Oradan çıkıp hangi restorantta ne şartlarda ve hangi hijyen kurallarında oturup yemek yiyeceğim? Hadi gittim kapıda onca turist birikmişken o işletme sahibi kusura bakmayın doluyuz hijyen kuralları var mı diyecek? Kuralları bozarsa kapatma cezası mı vereceksiniz? Hepsinden kötüsü herhangi bir yerde bulaşma olur da bu sebeple ölüm gerçekleşirse, ölenin yakınları kime tazminat davası açacak? Takdir-i ilahi mi diyeceğiz?

Kusura bakmayın Sayın Bakanım ama benim gibi astım hastası ve kanser tedavisi görüp atlatmış kişiler için durum fazlasıyla ciddi! Bu kadar küçük açıklamalardan ziyade çok net olarak tüm sosyal yaşamın planlanarak yaşanması gereken bir durum içindeyiz. Sürü bağışıklığı benim ve bana benzeyen insanların kaldıramayacağı kadar ağır bir lüks.

Tüm bunların yanında daha yazlıkçıları saymadım bile. İnsanlara otelde tatil serbest olursa elbette yazlıkçıları da tutamazsınız. O sahillerde kim nasıl denetleme yapacak? Restoran ve sokaklarda nasıl yürünecek? O daracık Çeşme sokakları, Bozcaada restoranları, Bodrum sokakları veya sahil bandını serbestçe kullanan işletmeler nasıl çalışacak ve denetlenecek? Bunların gerçekten her bir metrekaresini planlamadan bu işe kalkışamayız. Kusura bakmayın ama burada bir sürü durumu veya bağışıklık uygulaması varsa da ben o sürüden ayrılan kara koyun olmayı tercih ediyorum.

Güneşli günler dilerim…

Tezer Öner /Agon Danışmanlık ve Mümessillik Hizmetleri

#turizm #koronavirüs #fiftififtitatil #tatil #seyahat #covid19 #konaklama #yarıyarıyatatil #kültürveturizmbakanlığı #bakanmehmetnuriersoy #tezeröner

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir