Gıda ve bağlı sektörlerde lojistik

“Personel düşük ücretle, kötü çalışma koşullarından şikayetçi. Müşteri alamadığı kalite ve hizmetten şikayetçi. Herkes şikayet ediyor ve mutsuz ancak çözüm için kimsenin sorumluluk almaktan yana bir tavrı yok…”

Lojistik sektöründeki 15 yıllık deneyimlerini gıda ve bağlı sektörlere yönelik tespit ve değerlendirmeleri ile paylaşan DKV Doğu Avrupa ve Ortadoğu Bölge Başkanı Muzaffer Tuna, sektördeki gözlemlerini şu sözleriyle paylaşıyor: “Lojistik sektöründe görev yaptığım yaklaşık 15 yıl boyunca taze gıda maddelerinin lojistik modeli hep ilgimi çekmişti. Özellikle yurtdışına yaptığım iş seyahatlerinde, İtalya, İspanya ve Fransa’da hangi bölge olursa olsun, her zaman taze deniz ürünleri bulunabiliyor olması hem beni meraklandırdı, hem de kıskandırdı. Sadece büyük veya şöhretli lokantalar değil, kasaba lokantalarında bile lokal olmayan malzemeler her daim taze ve makul fiyat ve miktarda bulunabiliyordu. Benim için bu kadar ilgi çekici olmasının diğer bir nedeni ise bir taze gıda ülkesi olan Türkiye’de kısa mesafede bile taze ürün tedarikinin sorun olmasıydı. Gıda lojistiğinin yedi ayrı disiplinde incelenmesi gerektiğini belirten Tuna, bunları kuru gıdalar, ambalajlı gıdalar (konserve vb.), taze meyve ve sebze, taze balık, et ve tavuk, taze süt ürünleri, dondurulmuş gıdalar, kısa ömürlü ambalajlı gıdalar (ekmek vb) ve ambalajlı içecekler olarak kategorilendiriyor. Ayrıca yedi disiplinin aslında iki ana kategori altında incelemenin de mümkün olduğunu söyleyen Tuna, bunu soğuk zincir ve ambalajlı gıda olmak üzere iki alt kola ayırarak gıda lojistiğinin önemine dair şunları söylüyor: “Gıda lojistiğine atfedilen önem daha çok ‘soğuk zincir’ uygulamaları içindir. Çünkü bozulmuş gıda hem sağlık açısından tehlikeli hem de ciddi parasal kayıp riskleri taşımaktadır. Ülkemizde ‘soğuk zincir” uygulamaları bazı firmalar tarafından yaklaşık 10 yıldır Avrupa normlarına  uygun yapılıyor. Hizmet standartları üretici firmaların tabi olduğu uluslararası ve yerel normlar tarafından belirlenmekle birlikte, yine de knowhow olarak yerel bir modelin henüz uygulanmadığı kanısındayım.

ÇALIŞAN RİSKLERİ HENÜZ İÇSELLEŞTİRMİŞ DEĞİL

Bunun yanı sıra henüz süreçler ve riskler gıda ve lojistik sektörü çalışanları tarafından içselleştirilmemiş durumda. En kötü örneğini, 2013 yılında gözlemlediğim geleneksel özensizlik sonucu oluşan bir durumu paylaşmak isterim. İsmi çok büyük bir fast-food zincirinin İstanbul’un en gözde semtlerinden birinde bulunan restoranında, ekmekleri açık kasalarda, ambalajsız olarak otopark zemininde gördüm. Otopark yer altında, hemen 10 m ileride büyük çöp kapları var. Ekmeklerin alınmasını yaklaşık yarım saat bekledim. Bu dünya çapındaki zincir eminim ki, kendi lojistik kurallarını on yıllar önce oluşturmuş ve yine muhtemelen her yıl revize ederek mükemmelleştiriyordur. Ancak zincirin gücünü en zayıf halka belirliyor yine… Sürücü, muhtemelen acelesi olduğu için malzemeleri oraya bırakmayı teklif ediyor ve restoran yetkilisi yine iyi niyetle, arkadaşını kırmamak için kabul ediyor. Düşünüyorum da fotoğraf ya da video görüntüleri ile durumu tespit etseydim ne olurdu? Bir daha o restoran zincirinde asla yemek yemediğimi söylemem gereksiz sanırım.”

PERSONEL DE MÜŞTERİ DE MUTSUZ!

Gıda lojistiğinde eğitimin önemine de vurgu yapan Tuna, hızlı personel değişiminin sektörün önemli sorunlarından biri olduğuna dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her şeyin sonunda geldiğimiz gibi yine eğitim diyeceğiz ancak burada mesleki eğitim eksiklğinden daha fazla sorunlar var. Eğitim için yatırım yapan şirketler, personel değişim hızından şikayetçi. Personel düşük ücretle, kötü çalışma koşullarından şikayetçi. Müşteri alamadığı kalite ve hizmetten şikayetçi. Herkes şikayet ediyor ve mutsuz ancak çözüm için kimsenin sorumluluk almaktan yana bir tavrı yok. Örnek olayda, eksik olan mesleki eğitim kadar kişisel gelişim. Yere düşen yiyeceği yememeyi daha 4-5 yaşlarında öğreniriz ancak burada ilgili kişi riskleri büyük ölçüde bilmesine karşın sorumluluk almıyor. Asıl sorun burada belki. Bireylerimizin bütünlüğünün olmaması, topluma karşı sorumluluk duyguları taşımamaları… Bizler, her fırsatta mesleki eğitimleri verdirip bununla övünürken, delik bir kaba akıtılan sıvı gibi, eğitim ve verilen emekler kabın diğer tarafından akıp gidiyor.”

DENETİMDE CİDDİ EKSİKLİKLER VAR

Mustafa Tuna, bir diğer önemli konu olarak denetim soruna değiniyor. denetim gücü ve ciddiyeti eksikliğinin de önemli bir problem olduğunu belirten Tuna, “Araçların içine ısı kaydedici ekipman yerleştirmek mutlaka önemli bir önlem ancak aracın ya da deponun temizliği ve denetimi ne olacak? Bu konulardaki mevzuatlar yeterli olsa bile denetim gücü eksikliği, denetim ciddiyeti eksikliği ve yaptırımların adaletsizce oluşu, ilk üreticiden son kullanıcıya kadar herkesin ortak sorununda çözüm yollarını en baştan tıkamakta. Lojistik sektöründe iş modelini öğrenme, taklit ve modelleme süreçleri içinde müşteriden yardım alabilmek çok önemli. Lojistik sektörü, bu anlamda, öğrenme ve uygulama yeteneği çok yüksek bir sektör. Her türlü koşula pürüzsüz uyum sağlayabilme yeteneği ile ana sanayinin yolgöstericiliğinde ilerleyebilir. Ancak ana sanayinin bakış açısının da ‘iş ortaklığı’ yönünde olması şart. Bir kaç puanlık maliyet avantajı için insan sağlığı, marka, firma imajı kolaylıkla riske atılabiliyor. Özellikle bu işkolunda başarı ‘ortaklık’tan geçiyor” şeklinde sözlerini tamamlıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir