“Her şey dahil” Herkes mağdur…

Türk turizm sektörünün en büyük sorunu “her şey dahil” “All Inclusive” sistemini bir de bizim bakış açımızdan değerlendirelim istedim. Her şey nereye dahil? Kim buna dahil? Kime ne dahil? Bu her şey neden hep dahil de arada neden bize hariç?

14 Mart 2018 Moskova Uluslararası Seyahat ve Turizm Fuarı’na (MITT) katılan dönemin Turizm Bakanı Sayın Kurtulmuş, “Bu yıl yaklaşık 6 milyon Rus turistin ülkemizi ziyaret etmesini bekliyoruz. Bu, gerçekten de rekor rakam olacak” demişti. Sputnik’in haberine göre; Türk otellerinde “her şey dahil” sisteminin iptali konusunun gündemde olmadığını dile getiren Kurtulmuş, “Otelcilerin sözlerinden bildiğim kadarıyla kimse böyle bir girişimde bulunmadı. All Inclusive (her şey dahil) Ruslar arasında çok popüler ve ben herhangi bir otelcinin bu sistemden vazgeçilmesini teklif ettiğini duymadım. Eğer herhangi bir otel buna karar verirse bu özel bir durum olacak” ifadelerini kullanmıştı.

Bu durumda “her şey dahil” sisteminin ana talepkarı olarak Ruslar ön plana çıkıyor. Bu durumda müşterilerimizin demografik yapıları ve tüketim alışkanlıkları konusunu da incelememiz gerektiği ortaya çıkıyor. Gezen, meraklı ve eğlenceye para harcayan Alman, İngiliz ve İskandinav turistlerden sonra limitsiz içmekle övünen, tüm gün havuz kenarında oturarak arka arkaya votka yuvarlayan ve tatili sadece güneş, içki ve havuz üçgeninde yaşayan Rus turistler sanırım bizim de turizm anlayışımızı ciddi şekilde sarhoş etti.

11/2017’de ‘Her Şey Dahil’ kitap oldu. Antalya’da turizm sektörünün önemli isimlerinden Recep Yavuz, 30 yıllık turizm deneyimlerini ‘Her Şey Sahil’ adlı kitabında topladı.

Antalya’da bir dönem Seyahat Acentaları Derneği’nin başkanlığını da yürüten Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz, turizm sektörü ve sorunlarını anlatan ‘Her Şey Sahil’ adlı kitap yazmıştı. 144 sayfalık kitabında turizme dair 37 güncel makaleye yer verdiğini belirten Yavuz, bahşişten her şey dahile, turizm güvenliğinden otel isimlerine, kaçırılan tarihi eserlerden uçaktaki domates suyuna kadar her turisti sarıp sarmalayan konuları işlediğini söylemişti. 50 milyon turist, 50 milyar dolar turizm geliri hedeflenen Türkiye’de 50 turizm kitabı bulunamayacağını dile getiren Yavuz, “Turizme dair öğrenilenler maalesef aktarılmadan unutulmaya yüz tutuyor. Bu yüzden 20 senedir her şey dahili, otobüs kazalarını, turist kazıklamayı, yabancı dil sorununu tartışıp duruyoruz. Ben bu bağlamda küçük bir kapı açıyorum. Bu kapının daha çok ışık saçması sizlerin elinde. Destek olmak, bu bilgileri elden ele ulaştırmak ve hatta genç turizmcilere hediye etmek Türk turizmi açısından önemli bir hizmet olacaktır” demişti.

Demek ki “her şey dahil” artık kültür hayatımızda bile hariç tutamadığımız durum oldu. Ayrıca ben Sayın Yavuz’a en içten şekilde katılıyorum.

Neden ısrarla bu konuya takılı kalıyoruz peki? Yunanistan ve İspanya ciddi oranlarda bu sistemden vazgeçmeye başladı ve neredeyse sıfıra indirmek üzereler. Yunanistan’da hizmet veren tesis oranı %2’ye inmiş durumda.

Bu noktada en büyük tartışma turizmcilerin allem edip kallem edip getirdiği müşterilere yerel esnaf ve işletmeler tarafından yüksek kalitede ürün ve hizmet sunulmaması. Yani biz turizm işletmelerimizi geliştirirken ve dünya standartlarına taşırken esnaf, küçük işletme ve yerel halk içinde aynı gelişimi maalesef gösteremedik. Sokakta rahat yürüyemeyen, girdiği lokantadan ve bindiği taksiden kazıklanmadan inmeyi başaramayan, taklit ve beşinci sınıf imitasyon ürün satan mağazalarda aradığını bulamayan turistin 5 yıldızlı tatil köyünden dışarı çıkmasını beklemek de fazla iyimserlik oluyor. Hele gece saat 22.00’den sonra içki alamadığı, kumsalda oturup içemediği ve inanılmaz vergilerle şişirilmiş alkollü içkilerle otel dışında yüzde 100 kazıklanacağı bir ülke olarak bu konuda bence hiç şansımız yok.

Diğer yandan evet, turist dışarıda olmazsa esnaf ve küçük işletmeler de gelişemez çünkü para kazanmaları için o turistin gezmesi lazım. Burada turizmciler ve esnaf birlikleri birbirlerine çemkireceklerine birbirini eğitse bence çok daha başarılı olurlar. Esnafın ve turistik yörelerdeki halkın öncelikle turisti sınırsız para kapısı ve gerizekalı sanma huyunu bırakması, sokakta her gördüğü sarışına asılacağına annesinin namusundan bile önde tutması gerekir. Ayrıca dışarı çıkmayan turist doğal olarak kültürel faaliyetlerin oluşmaması, konser, tiyatro veya çeşitli aktivitelerin oluşmamasını sağlaması açısından da etken olduğunu görmemiz gerek. “Her şey dahil” sistemlerden önce Bodrum ve Marmaris’in gece hayatları, bar ve eğlence yerleri sabahlara kadar dolarken çarşılarının kalitesi değme büyük şehirlerde bile yoktu. Ben üniversite okuma hevesiyle yanıp tutuşurken birçok arkadaşım gencecik yaşlarda oralara göçüp hepsi benden çok daha zengin turizm yatırımcılarına dönüştüler.

Ayrıca bu sistemlerde otellerin de yeterince para kazandığına inanmıyorum. Düşünsenize bedava bulduğu sürece tüketimde ve israfta sınır tanımayan bir turis güruhu oluşturmayı başardık. Elbette hep “her şey dahil” isterler. Elbette eğer bu sistemi kaldırırsanız biz de gelmeyiz diye tehdit ederler. Maalesef kuzeyli dostlarımız alkol tüketiminde ve yeme kabiliyetinde sınır tanımayan bir genetiğe sahipler. Ancak benim anlamadığım Avrupa’da hazır rakip de yokken biz de ufaktan bu sistemi daraltmaya başlasak… Neden olmasın? Biz de en azından “her şey dahil” sistemlerin fiyatlarını yukarıya çeksek??? Aşağıdaki “her şey dahil” de en ucuz ülkeler tablosu gerçekten utanç verici Sayın Meslektaşlarım;

Travelsupermarket’in araştırmasında 1 Mayıs – 30 Eylül tarihleri arasındaki 7 gece konaklamalı ortalama tatil fiyatları baz alınarak hazırlandı.

İşte araştırmaya göre “her şey dahil” de en ucuz 10 ülke ve 7 gecelik ortalama tatil fiyatları (kişi başı fiyatları):

1- Bulgaristan: 459 Pound

2- Türkiye: 464 Pound

3- Fas: 471 Pound

4- Malta: 484 Pound

5- İspanya: 502 Pound

6- Yunanistan: 518 Pound

7- Mısır: 519 Pound

8- Portekiz: 596 Pound

9- Kıbrıs: 596 Pound

10- Hırvatistan: 636 Pound

En ucuz ikinci ülkeyiz. Üstelik tarih, deniz, kış ve kültür turizmi açısından hepsinden ileride ve sınırsız kaynaklara sahibiz. Ama işte Göbekli Tepe’ye beton dökmemek gerekiyor. Ya da restorasyon derken çinileri söküp boya badana yapmamak gerekiyor.

Daha kongre turizmine de hiç dokunmadım. 12 aya yayılmış bir turizm politikasına ihtiyacımız var. Dünyanın parası harcanarak yapılmış devasa tesislerin yaz kış çalışabilmesi için gereken her türlü pazarlama fikrine ihtiyacımız var.

2023 hedefimiz 60 milyon turist ve 60 milyar dolar ama bu turiste bu fiyatlarla bu rakamı nasıl yaptırabiliriz ki? Bu aşamada yapılması gereken acil bir seferberlik ilanı ve tüm turizm bölgelerinde turistik işletmeler, esnaflar, taşımacılar ve hatta yerel halkın katılacağı eğitim ve bilgilendirme seferberliği ile birlikte paralel gelişecek fiyat ve pazarlama politikalarının “her şey dahil” sistemini de küçülterek ve daraltarak gelişen bir hareketin devlet desteği ve kontrolünde sağlanması… 2010 yılından beri esnaf – turizmci kavgası haline gelen ama bir arpa boyu yol kat edemediğimiz bir çekişmeye dönen tartışmayı ancak bu şekilde bitirebiliriz.

Maalesef kendimizi mahkum ve mecbur hissettiğimiz bu döngüden turizm hizmet kalitesinin arttırılması, yerel halk ve esnafın bilinçlendirilmesi, bireysel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, huzur ve güven ortamının kesin ve net olarak sağlanmasıayrıca alkoldeki yüksek vergilerin aşağı çekilmesiyle kurtulabiliriz.

Eskiden olduğu gibi bir İngiliz kız yalnız ve dekolte kıyafetiyle Bodrum çarşıdan Gümbet’teki oteline sabahın 03.00’ünde korkmadan ve yürüyerek gidebilmelidir.

Otelciler eskisi gibi misafirlerine kasabanın en iyi lokantalarını tarif etmeli, taksiler en kısa ve en hızlı şekilde taksimetresi doğru olarak o misafiri oraya götürebilmelidir. O misafir lokantadan hayatının en makus hesabını ödemeden mutlu bir şekilde kalkabilmeli ve hatta çok beğendiği için tatili süresince sürekli gitmelidir.

Eskisi gibi sanatçılarla, çeşitli etkinlikler, festivaller, yarışmalar ve aktiviteler düzenlenmeli ve orada yaşayan yerli, yabancı, misafir tüm ahali hep birlikte eğlenebilmelidir.

Uzun zamandır neden ve nasıl bu hale geldik diye düşünüyorum ama her seferinden birbiri içine geçmiş birçok cevap karşıma çıkıyor. Bu yazıda birkaç cevapla uğraştım ama başka sebepler ve başka süreçler de buna etki etti biliyorum. Sadece çözüm yolu aramak için geç olmadığını ve herkesin bu pastadan pay alarak mutlu ve mesut bir turizm cenneti olacağımız günlerin de uzak olmadığını biliyorum.

Sabırlı olmak ve akıllı olmak zorundayız. Birbirimizi dinlemek, anlamak, empati yapmak ve bu konuda çözümün parçası olmak zorundayız. Çözümün parçası olmadığımız her gün sorunun yapı taşı olmaya devam edeceğiz.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir