Kafa nereye renovasyon oraya!

Kafaları yenilemeden renovasyon renovasyon olur mu? Hadi bir beyin fırtınası yapalım…

Türkiye için klasik bir durum haline gelen sezon bitti algısı ve sektörün son bir iki hamlesi artık kış moduna geçmeye başladığımızın göstergesi olarak görünmeye başladı. Bizde hep aynı döngü yaşanır; sonbahar sezon kapanır ve bakım, onarım, yeni binalar, ekler, boya badana işleri sezonun getirdiklerine göre planlanır. Kazançlar, gelirler giderler ortaya konur ve ilk önce şu lafı duyarsınız “bu sene şu kadar kazandık, ehh artık şuraları bir yenileyelim” ya da hiç bahsi bile açılmaz…

Peki hiç algımızı, pazarlama mantığımızı, yönetim ve performans becerilerimizi en önemlisi de önümüzdeki seneye olan bakış açımızı ve beklentimizi revize ediyor muyuz? Yoksa gene “bu sene de İngilizler gelmedi Allah Ruslardan razı olsun” mu diyeceğiz? Türk insanının en büyük hastalığı beklemektir. Biz aksiyon almayı seven bir millet olmadık ve olamayacağız. O yüzdendir ki millet Ortaçağ’da haldır huldur yeni kıta ararken biz olan dükkanla ve onun müşterileriyle yetinmeyi uygun gördük.

Turizm sezonu ve genel ülke performansımız ne olduysa oldu. Biz hep söylenmeyi tercih ediyoruz. Zaten canım Avrupalılar da artık hepten sırtını döndü bize, hem çekemiyorlar da zaten, global kriz var, ülke de savaşın eşiğinden döndü… Sayacak mazeret çok… Şunu hiç anlamamışıdır, nerede ne olduğu ve nasıl olduğu önemli olsa da benim derdim elimdeki 300 odayı 150 gün doldurup bir de bu insanlara ekstra ne satabilirim, nasıl memnun edebilirim onu düşünmek olmalı. Dünyada potansiyel manada yaklaşık en kötü rakamlarla saysak ortalama 500 milyon turist varken benim hedef rakamım sadece ortalama 8.000 kişi civarındaki çiftlerden biri karar verici olsa bu 4.000 kişi demek… Yani ekim ayından mayıs başına kadar ikna edilecek 4.000 kişi… Çok mu zor?

Küçük işletmeler için çok daha kolay bu… Restoran veya gecelik mekanlar için zaten paralel durum söz konusu o bölge ne kadar revaçta olursa onların işi de o kadar iyi!

O zaman gene geliyoruz ortak akıl, ortak bilinç ve ortak hareket etmeye… Sinerji oluşturmak zorundayız. Bölgeler ve turistik alanlarda bir yöresel kültür ve pazarlama bilincimiz olmalı… Benim getirdiğim misafire kıyıdaki balık restoranı da aynı ilgi alakayı göstermeli, taksici de aynı oranda korumalı, sokaktaki genç te usül adabla iletişim kurmalı… Sonuçta bu sinerji, ortak akıl veya eğitimle oluşmalı…

Ama bireyselde bakacak olursak nedir esas sıkıntımız? Aksiyon almak, aktif pazarlama yapmak, sosyal medyadan tut ta dergi ve hedef pazar reklamlarına dek yapılacak çalışmalar bir yana çalışma mantalitemiz ve hizmet kalitemizle alakalı yapacağımız revizyonlar o kadar önemli ki… Bu ayrıca insanlara anlatmak için yeni hikayeler demektir. Turizm ticaret olduğu kadar yenilik, moda, eğlence ve hizmet alanlarında değişim ve gelişimdir…

Hayata bağlanmaya ve yaşamsal mücadele içerisindeki varlığımızı hem kurumsal hem de bireysel olarak sürdürmeye mecburuz… Ancak! Bu mücadele içerisinde diğer insanların zevk, eğlence ve yaşam standartlarını barındırıyorsa üstelik de bu kriterler zaman içerisinde hele şu çağda günlük hatta anlık olarak değişiyorsa biz de bu değişimlere ayak uydurmak zorundayız… Sürekli gelişmeli ve değişmeliyiz…

Haa diğer revizyonlar mı? Kafalardan başlayalım ben de önümüzdeki ay teknik ve ticari konularla devam edeyim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir