Neslihan Şen: “İşimiz sadece lüks bir otel yönetmek değil… Sektöre ve destinasyona karşı da sorumlu hissediyoruz”  

Röportaj: Hatice Ünal Bilen Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç

Çırağan Palace Kempinski Istanbul’un Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü. 2015 yılından bu yana sıra dışı fikirleri ve stratejileri ile hem Saray’ın dünya çapındaki konumunu güçlendiriyor hem de Türk turizmini temsilen taşıdığı sorumlulukları hakkıyla yerine getiriyor. Hız, trend belirleyicilik, adaptasyon, çok yönlülük ve yenilikçilik iş yapma stilinin vazgeçilmez prensipleri! Kendi tabiriyle öğrenmeye aç, meraklı, heyecanlı ve tutkulu! Rutine bile kendi dokunuşuyla hükmedecek kadar sıra dışı ve cesur… Her daim amaca giden yolda, seçkin detaycılığında kaybolmayacak kadar öngörülü, özverili…

Bir dünya vatandaşı olmak gayesiyle adım attığı turizm otelcilik sektöründe bugün dünyanın en gözde otellerinden Çırağan Palace Kempinski Istanbul’un pazarlama ve kurumsal iletişim çalışmalarını başarıyla sürdüren Neslihan Şen ile kariyer hikayesini konuştum.

Çırağan Palace Kempinski Istanbul Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörlüğü’ne uzanan hikaye nasıl başladı?

Çocukluktan bu yana hem karakterim hem de hayata bakışım gereği kesinlikle aktif, insanla ilgili ve çok yönlü bir meslek yapacağımın sinyallerini veriyordum. Hatta ailem hala, sen yapman gereken mesleği yapıyorsun diye söyler. Bir bakıma çok sürpriz de olmadı. Aynı anda birçok işi yapabilmek de sanırım kişilere özel bir durum. Bunun yanı sıra bir de hızlı ve pratik düşünme ile adaptasyonum hep yüksekti. Dile yatkınlığım ise, ortaokul ve lisede çok iyiydi. O yüzden de farklı lisanları aktif kullanabileceğim ve insanla iletişimde olabileceğim bir iş seçmeye yönlenmiştim. Hatta lise zamanında turizm işletmeciliği seçmeye karar verdiğimi hatırlıyorum. Hem sahada aktif olup bir o kadar da işin stratejik tarafında olabilmenin verdiği keyifli denge bu meslekte var gerçekten. Bir de “dünya vatandaşı olmak istiyorum” dediğimi hatırlarım hep. Bu meslek farklı kültürleri, insanları, ülkeleri tanıyabileceğin ve hele ki bu işi global bir şirkette yapıyorsan dünya vatandaşı olabileceğin bir iş. O yüzden kesinlikle eğitimimi doğru yönde aldığımı düşünüyorum.Eğitim sürecinizden bahseder misiniz biraz? Sizi, Türkiye’nin simge bir otelinin pazarlama ve kurumsal iletişim departmanına taşıyan alt yapıyı ne şekilde oluşturdunuz?

Lisans eğitimim Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce ve Fransızca Turizm İşletmeciliği. Fakülte yıllarında, ilerleyeceğim de sektör itibariyle iş hayatına daha üniversite hazırlık sınıfındayken atılmıştım. Yani 18 yaşında kendimi sahada buldum. Aslında üniversiteyle birlikte çalışma hayatım başlamıştı. Stajlar, dönemsel çalışmalar derken sektöre adım atmıştım. İş hayatının gerekliliklerinin o yıllarda temellerini atmanın avantajını mezun olunca da gördüm. Staj dönemleri ve üniversite yıllarındaki çalışma hayatı ile hem farklı yapılar hem de farklı departmanlar deneyimleme şansım oldu. Dediğim gibi, daha mezun olmadan ne yapmak istediğimi ve hangi alanda uzmanlaşacağımın kararını vermiştim. Bu alan ise marka yönetimi, pazarlama ve iletişimdi. Mezun olduktan sonra hangi bölümde ilerlemek istediğime daha da emin olmak adına hem satış ve pazarlama hem de operasyonel bölümleri görmek istedim. Öyle ki rehberlikten havalimanı karşılamaya, otel resepsiyonundan satış ofisine dek farklı farklı birimlerde çalıştım diyebilirim. Özellikle turizmde işin kalbini de bilmek size avantaj getiriyor. Çünkü operasyonu bilmeden genel stratejiyle ilgili yaptığınız her aksiyon da anlamını yitiriyor. Uygulanabilir olmaz ise, kurduğunuz pazarlama ve iletişim stratejisi zaten amacına da ulaşamıyor. Mezuniyet sonrası hızlı bir giriş yaptığım profesyonel iş hayatımda, özellikle uluslararası bir markada çalışmanın hedefi ile önemli deneyimler elde ettim. Üniversite döneminde çalışma hayatına atılarak farklı acenta, otel ve işletmeler ile kariyerime başladım. Çırağan Palace Kempinski İstanbul’daki Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörlüğü görevimden önce uzun yıllar Hilton Worldwide Grubu’nda görev yaptım. Hilton Worldwide İstanbul Bölge Otelleri bünyesindeki Hilton ve Conrad otellerinde 3 otel ve 2 markadan sorumlu pazarlama ve halkla ilişkiler müdürüydüm.

Yöneticilik kariyerimi ilerlettiğim süreçte ise, kişisel ve profesyonel gelişimim için MBA ile devam ettim. İstanbul Bilgi Üniversitesi MBA’den mezunum. MBA biraz daha işin farklı işletme stilleri görme ve kişisel gelişimle ilgili olarak geldi. Halen de MBA’yi üniversite eğitimi hemen sonrası yapmak isteyenleri uyarırım. Zira MBA’in kesinlikle iş hayatına atıldıktan ve belirli bir deneyime sahip olduktan sonra yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü aldığın bilgileri gerçekten iş hayatında kullanabileceğin ve aktive edebileceğin bir süreç oluyor. Buradaki networkler de aynı zamanda hem sosyal hem de iş hayatında yer ediyor.

Anlattıklarınız “Akacak kan damarda durmaz” sözünü destekler nitelikte.

Bahsettiğim gibi zaten dünya vatandaşı gibi hissedip çalışabilecek, keşfin hiç bitmeyeceği, ritmi yüksek, globalleşebildiğiniz ve fırsatları çok olan bir meslek bu. Elbette doğru adımlar, doğru yer ve insanlar çok önemli olmakla birlikte şans faktörü de var. Ben ne şanslıyım ki, kariyerim boyunca hep doğru kişilerle çalıştım. Yoluma ışık tutan kişiler olduklarını gördüm hep. Öğrenmeme, kişisel gelişimime, liderlik vasıflarıma ve bugünüme hep katkıları oldu. Hilton ile yollarımız kesiştiğinde çok değerli ve rahmetli Hasan Sabuncu’yla ilk konuşmamızı hala hatırlarım. “Gözlerinden öyle bir ışık çıkıyor ki senin, tam işini yapıyorsun, hoş geldin” demişti. Tabii Hilton, kariyerimde çok önemli bir okul oldu. Özellikle böylesine global bir markada pazarlama ve kurumsal iletişim yapmak; hele ki o dönemki mevcut araçlarla, geleneksel ve dijitalin dönüşmeye başladığı, e-ticaretin otelcilik için ön plana çıktığı o yıllarda işin teknik ve pratiğe yönelik kitabını global ve yerel ekiplerle satır satır yazdık; bir nevi bu yeni dünyayı baştan keşfettik. Tabii bana da bu inanılmaz deneyimler kattı. Örneğin web sitesine yazılacak metinleri satışa yönlendirirken seçmemiz gereken kelimelerin öneminden, sosyal medya hesaplarının ilk kez oluşturulmasına kadar o ilk adımları attık. Hatta yüzlerce otel arasından sıyrılarak o dönemde bölgede kişisel bir başarı ödülü de almıştım.Türkiye’nin simge oteli Çırağan Palace Kempinski Istanbul ile yollarınız nasıl kesişti?

Kariyerimle ilgili yurt dışı üzerine fokuslandığım bir dönemde gelen bir telefonla başladı her şey diyebilirim. Benden önce görev yapan sevgili Çiler İlhan artık farklı bir sektöre geçeceğini söyledi. “Şu anda mutlusun orada biliyorum ama burası Çırağan Sarayı. Düşünmez misin?” dediğinde bir görüntü geldi gözümün önüne. Tamamen hissiyatla ilgili. Malum bizim gibi pozisyonlarda çok fazla işe alım ilanı verilmez, referans usulü ilerlenir önce. O telefon sonrasında hemen şu anki Genel Müdürümüz Ralph Radtke ile bir görüşme ayarlandı. Bu daha çok sohbetti aslında. Hayata bakış açım, vizyonum ve gelecekle ilgili hayata bakışımı konuştuğumuz bir sohbet. Genel müdürümüz ile yaptığımız o keyifli sohbeti hala anımsarım. Hatta halen daha o mülakatı örnek olarak sektöre yeni girenlerle de paylaşırım. Dünya görüşü, vizyonu ve liderlik vasıfları ile hayranlık duyduğum bir isimdir kendisi. Her zaman da söylerim; kendisi başlı başına bir okul olmakla birlikte sektöre ve hayata dair sohbetlerimizde her seferinde benim için ayrı bir çıkarım vardır. Gerçekten çalışacağın kuruma ek olarak çalışacağın insanları da seçmenin önemine her zaman inanıyorum. Sektöre yeni atılan arkadaşlarla da konuştuğumda “Belki kariyerinin ilk yıllarında böyle bir seçme şansınız olamayacak ama belirli bir zaman sonra seçebilme fırsatları doğduğunda bu hakkınızı kullanın.” derim. Devamında bölge global ofisleriyle ve Mr. Radtke ile görüşmelerden sonra Çırağan Palace Kempinski Istanbul’daki yolculuğum 2015 yılında başladı.

Pazarlama ve Kurumsal İletişim departmanında yaptığınız genel aksiyonlardan bahseder misiniz?

Operasyonel ve satış birimlerimizi bir halka olarak düşünürsek, ben her zaman bu halkanın ortasında pazarlama ve iletişim birimini görmüşümdür. Pazarlama zaten başlı başına satış ve gelirler birimlerini destekleyen ve rakamların da önemi olan bir departman. İletişim departmanıyla bir araya geldiğinde ise gücünü arttırıyor. Özellikle e-ticaret birimi ve dijital stratejilerle harmanlandığında aksiyonlar hedeflerine ulaşıyor. Bir yandan da hem iç hem uluslararası pazarlarda marka değerimizi en iyi şekilde yönetmek; bu hedefi de sosyal medya, basın, sektörel, kurumsal ve bireysel iletişim faaliyetleriyle destekleyerek hep ileriye taşımak ve devamlılık sağlamak bizim işimizin bir parçası. Sektörde ve dünyada fark oluşturabileceğimiz yaratıcı çalışmalar ve stratejiler ile Çırağan Sarayı’nın dünya çapındaki konumunu güçlendirerek hem kurumumu hem de Türk turizmini temsilen sorumluluklar taşıyoruz.

Çağımızda dijital ve sosyal medya akımları ile kurumsal iletişim, kurumsal pazarlama, iletişim alanları da geleneksel metotlardan yeni akımlara yönelmiş durumda. İş yapma stili olarak siz ne kadar gelenekselci, ne kadar yenilikçisiniz?

İkisinin tam da karışımıyım diyebilirim. Yönetim stili ve stratejisi olarak en büyük önceliğim duruma, zamana, profile ve hatta ülkeye göre aksiyonu gerektiği noktalarda adapte edip, hızlı bir şekilde ilerlememdir. Hızın artık bu dönemde öneminin daha da çok arttığını düşünüyorum. Hele ki dünya bu kadar hızlı ve an be an değişimler gösterebiliyorken, değişimi kabullenmemek ya da rezistans göstermek fayda değil zarar getirir. Dolayısıyla hız, trendleri takip etme, sadece turizm değil, birçok farklı sektörü takip etme, adapte edebilme ve değişime açık olma hali iş yapma stilimin öncelikleri…

Değişen dünyada sosyal medya ve dijitalin gücü hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Bunu Çırağan Palace Kempinski Istanbul bünyesindeki çalışmalarınıza ne oranda yansıtıyorsunuz?

Sosyal medyanın geldiği nokta; zaten hepimizin günlük hayatına da etki eden bir haber alma kanalından fazlası olduğu bir dönemden geçiyoruz. Markaların sosyal medya ile sınavı aslında uzun yıllar önce başladı. Yıllar içerisinde sosyal medyada markaların yaptığı pazarlama, iletişim, satış ve marka konumlamasına dair yaptıkları aksiyonları görmeye devam ediyoruz. Bunu kabullenmeyen markaların veya kişilerin maratonda geride kaldığını da gördük. Çırağan Palace Kempinski Istanbul olarak dünyanın en gözde otellerinden birisiyiz. Bu anlamda yapılan her iletişim çalışmasının da var olan ve potansiyel misafir kitlemize ek olarak; sektör tarafından da ciddi şekilde takip edildiğinin de bilinciyle sosyal medya yönetimi konusunda çok stratejik ve profesyonel bir yönetimin gerçekleştiğini söyleyebilirim. Global markamızdan otel yönetimine ve tüm çalışanlarımıza dek öncelikle bu konunun öneminin farkındalığı çok yüksek. Otele gelmeden destinasyon seçiminin önemi, otel seçiminde web sitesine bakmadan sosyal medya kanallarını inceleyen bir misafir kitlesine sahip olduğumuzun bilinciyle iletişimi bu doğrultuda planlıyoruz. İçerik olarak hem çeşitlilik ortaya koyuyoruz hem de içeriği satışa döndürebilecek yönde paylaşımlarla bunu destekliyoruz.“Sosyal medya başarımız ile ödüllendirildik”

Sadece oteli anlatan değil, destinasyona gelme sebebi oluşturabilecek paylaşımlardan; sektörden haberlere dek farklı içeriklerle hedef kitlemize ulaşıyoruz. Bunun yanı sıra, dünyadaki trendleri takip etmek bizim için çok önemli. Dijital mecralardaki trendleri takip ederken bunların adaptasyonu sırasında çok dikkatliyiz. Boğaz’ın kıyısında Osmanlı İmparatorluğu’na ait tek saray ve otel yönetimi lüks marka ile birleştiğinde iletişimin her aşamasında sektörün, iş birlikçilerimizin ve misafirlerimizin beklentilerinin çok yüksek olduğunun farkındayız. Bu doğrultuda sorumluluklarımız oldukça yüksek. Bu konuda bizi başarıya götüren en önemli kriterlerden biri de, her bir içeriği ve görseli tek tek detaylıca inceleyerek, değerlendirerek iletişimi gerçekleştirmek. Yanı sıra kendi içinde bile dinamiklerinin farklı olduğu sosyal medya kanallarının içeriklerini de buna göre özelleştirmek de başarımızın diğer bir sırrı. İçerik oluşturulmasının yanı sıra moderasyonun da gerçek zamanlı yapılması sosyal medya yönetiminde büyük önem taşıyor. Başarımızın ve etkileşim oranlarımızın bu denli iyi olmasının sebebi, takipçilerimize anında cevap verebildiğimiz, süreci iyi yönetebilmemizden kaynaklanıyor işin aslı.

Çok emek ve uğraş vererek üzerine titrediğimiz sosyal medya iletişimi çalışmalarımız bize bu alanda birçok ödül de kazandırdı. Kempinski global markamız tarafından geçtiğimiz yıllarda Avrupa’nın En İyisi ve En İyi Sosyal Medya Kitle Gelişimi ödülleri ile şirket içinde başarımız ödüllendirildi. Yanı sıra Dünya Turizm Forumu Ödülleri töreninde “Sosyal Medyanın En İyileri Ödülü” yine Çırağan Sarayı’na geldi. Üç yıldır üst üste ise Marketing Türkiye tarafından düzenlenen Sosyal Medya Ödülleri Türkiye, Social Brands Veri Analitiği ödül töreni kapsamında “Sosyal Medyada En İyi Otel, Altın Ödül’’ün sahibi olduk. Sosyal medyada yaptığımız çalışmaların ödüllendirilmesi ise, bu yolda ne kadar doğru adımlarla ilerlediğimizin bir göstergesi…

Sohbetlerimizden hatırlıyorum, yakın bir zamanda bireysel olarak aldığınız özel bir ödülünüz de var. Ona da kısaca değinebilir misiniz?

Markamız her yıl belirli bir destinasyonda buluşup satış, pazarlama, halkla ilişkiler ve gelirler birimlerini bir araya getirip, markaya dair stratejileri paylaşır ve tüm yöneticiler bir araya geldiğimiz özel konferanslar düzenler. Geçtiğimiz yıl bu konferans Dubai’de gerçekleşmişti. Tüm dünya otellerinin yer aldığı konferans günleri toplam 3 gün sürüyor. Son akşamda da başarılı otellere ve yöneticilere performansları sebebiyle bireysel ödüller veriliyor. Avrupa bölgesinden de benim dalımdaki bu ödüle beni layık gördüler. Hatta her ödül dahibi sahneye çıkarken o bölgeye yönelik eğlenceli bir şarkı çalar. Bizden de malum, dünya starımız Tarkan’ın şarkısı çaldı. Tüm Kempinski ekibinin alkışladığı ve bir yandan da eğlendiği sahnede ödül aldığım o gurur dolu anı hayatım boyunca unutmayacağım.

Dünyanın en gözde otellerinden birisiniz. İçinde bulunduğumuz pandemide otelin kurumsal iletişim ve pazarlama faaliyetlerinde nasıl bir tutum sergilediniz? Birçok otel ve işletme bazı önlemler aldı. Siz farklı olarak neler yaptınız?

Biz bu süreçte kapılarımızı hiç kapatmadık, yani otelimiz hep açıktı. Çırağan Sarayı’nı yönetiyorsanız almanız gereken kararlar farklı sorumluluklar da beraberindedir. Yani sadece lüks bir oteli yönetmekle değil; sektöre ve destinasyona karşı da kendimizi sorumlu hissediyoruz. Sürecin ilk günlerinde ülkelerine dönemeyen; iş ya da kişisel sebepler ile Türkiye’de olan birçok kişiyi konaklattık. Misafirlerimizin ve çalışanlarımızın güvenliklerini sağlayarak o dönemde de hizmet verebilmek bize başka bir gurur verdi. Restoranların da açılabilmesiyle birlikte yine tam kapasite hizmet vermeye devam ediyoruz. Farklı kıtalarda ve kültürlerde var olan global bir marka olmanın avantajını, bu dönemin en baştaki günlerinde yine gördük. Malum, Çin’de birçok Kempinski otelimiz olduğu için aslında süreci biz aralık ayından bu yana takip ediyoruz. Her hafta Kempinski Global ekipleri konferans görüşmeleri yaparak her bir bölgeden güncel bilgileri paylaşıp, hem global aksiyonlar alıyoruz hem de aksiyonları lokalize ederek ve bunları tüm otellerimizle paylaşarak, bu yaşayan süreci en aktif ve efektif bir şekilde yönetiyoruz.

İlk etapta globalde ‘Kempinski White Glove Services’ olarak tanımladığımız bir dizi önlem ve aksiyonu hemen aldık. Misafirlerimiz otele giriş yaptığı andan itibaren hem güvenlik hem de konforlarını düşünerek otel odalarından restoranlara, etkinlik alanlarından genel açık alanlara dek birçok önlemi içeriyor. Geçtiğimiz günlerde de dünya çapında küresel erişime sahip bağımsız bir otel güvenlik sertifikası şirketi olan Safehotels tarafından denetlenerek, konuklarına otelin faaliyette olabilmesi için hazır olduğunu bildiren kapsamlı bir kalite güvencesi sunan Safehotels CovidClean Otel sertifikası aldık. Hijyenden eğitime, bu konuyla ilgili yürütülen iletişimlerden operasyonel detaylara dek birçok önemli başlıkta geçerlilik alarak bu konuda da önemli adımlar atmış olduk. Bu önlemlerle ilgili adımları atarken bir yandan da lüks ve deneyimin birleşimini konuklarımıza sunmamız gerektiğini unutmuyoruz.

Örneğin odaya giriş yapmadan misafirlerimizin valizlerini dezenfekte ettikten sonra odalarına gönderirken ‘Sizin için dezenfekte edilmiştir’ notlarını valizlerine asarak gönderiyoruz. Odalarda konaklayacak misafirlere ‘hoş geldiniz’ karşılama ikramlarında leziz yiyecek içecek seçeneklerine ek olarak; maske ve dezenfektan da sunuyoruz. Bu zaten bizden beklenecek bir hizmet. Fakat istedik ki, odalara koyulacak dezenfektanlara ek olarak biraz da Türk kültürüne ve misafirperverliğine uygun dokunuşlar yapalım. Böylelikle kolonyayı da bu ikramlara dahil etme fikri gelişti. Kolonyayı odalarda QR kod ile web sitemize bağlanarak detayını anlattığı bir kart ile misafirlerimize sunuyoruz. Zira kolonya hem çok bizim kültürümüze ve misafirperverliğimize uygun hem de dezenfektan olarak tavsiye edilmesiyle iyi bir güven oluşturuyor. Minikleri de unutmadık. Aileleriyle konaklayan miniklerimize ‘Çırağan Palace Princess’ ve ‘Çırağan Palace Prince’ yazılı maskeler armağan ediyoruz.

“Bir sürü hayalim var benim. Hayal kurmayı hiç bırakmam. Hatta olmuşçasına, gerçekleşmişçesine o an’a gidip gerçekten mutlu olup olmadığım görmeye çalışırım bazen. İdealler ise, sanırım benim çok aktif olarak çalışmamla doğru orantılı olarak gelişiyor. Kariyerimde de baktığımda zamanla ilerleyerek devam etti ve ne güzeldir ki, doğru zamanda doğru yerde oldu. Zaten akış da böyle değil mi? Evren olması gereken zamanda ve yerde gerektiği şekilde işliyor.”“Kişiselleştirilmiş çalışmalarımızla çok takdir ve beğeni aldık”

Tahmin edileceği üzere otelde çalışan ekip arkadaşlarımızın hepsi hijyen maskeli. Çalışanlarımıza özel olarak Kempinski marka desenli ve özel filtreli maskeler ürettirdik. Ancak bir yandan da maskeler çalışanlarımızın da konuklarımıza gösterdiği o içten gülümsemeleri saklamasın istedik. Öncelikle tüm çalışanlarımızla tek tek en büyük ve güzel gülüşlerini kameraya gösterdikleri bir fotoğraf çekimi yaptık. Sonrasında bu gülümsemeleri yakalarına takacakları bir rozet ile yerleştirdik. Malum, ‘social distance’ dünyadaki en popüler terimlerden. Bu rozetin altına da ‘My Social Smile’ yazdırdık ve bu şekilde isimlendirdik. Bu inanılmaz bir ilgi gördü. Hatta her hafta tüm dünyadaki Kempinski stratejik departmanların yaptığı video-konferans toplantılarında Çırağan Palace Kempinski olarak yaptığımız bu kişiselleştirilmiş başlıklarla bir sunum yaptık. Çok takdir ve beğeni aldık. Yanı sıra bunlardan ‘My Social Smile’ gibi bazı başlıklar tüm Kempinski otellerine e-mailingler yapılarak örnek olarak gösterildi.

Sizi biraz daha yakından tanıtmak isterim. Bize işteki ve evdeki Neslihan Şen’i nasıl anlatırsınız?

Öğrenme sürecim hep devam eder. Bir nevi kendimi hep yolda görürüm. Yapı olarak okumayı, araştırmayı çok sevmekle birlikte de meraklı biriyimdir. Ama en önemlisi ne yapıyorsam tutku ile yaparım. İşin heyecan ve yaratıcılık taşıması çok önemlidir. Rutine bile bir şekilde kendi dokunuşumu katmayı severim. Bir de detaycıyımdır. Detayların hem özel hem iş hayatında fark oluşturduğunu düşünüyorum. Fakat şu da var, detaylarda kaybolmadan ve büyük fotoğrafı görerek amaca ulaşırım. Sosyalleşmeyi ve yeni mekanları keşfetmeyi severim. Her zaman kaliteli zamana önem veririm. Sevdiklerimle kaliteli zamanın önemine çok inanıyorum. Bir de kendime ayırdığım kaliteli zamana çok dikkat ederim. İyi bir denge kuruyorum diyebilirim.

Şu konudaki görüşleriniz de önemli. Kadın egemen bir sektör turizm otelcilik. Departmana yeni personel alımlarında kriterleriniz neler? Pozitif ayrımcılık söz konusu mu?

İşimizde egemenliğin cinsiyetten çok; yaratıcılık, heyecan ve tutku üzerine olduğunu düşünüyorum. Bu işi tutkudan uzak kişilerin kesinlikle yapamayacağına inanıyorum. Yaptığını söylese de kağıt üstünden öteye gidemez. İş farklılaşamaz, sıradanlaşır ve sıkıcı bir hal alır. Zaten böyle profillerin de zaman içinde ya sektörden uzaklaştığını ya da etkisiz olduğunu görürüz. Departmana işe alımlarda mutlaka mülakatlara ben de girerim. Zaten ekibim ön elemeyi yaptıktan sonra benim görüşmelerim hem karşımdaki kişinin hayata dair yaşam stili, hayalleri, gündeme dair ve farklı sektörlerden de sohbetlere yönelik olur. Bunu özellikle belirtiyorum ki pazarlama ve iletişim alanında kariyer yapmak isteyenlerin sadece kendi sektörleri değil, farklı sektörlere de bilgi ve ilgisinin olmasının önemini vurgulamak adına. Hem yaratıcılık hem de merak biraz da böyle tetikleniyor. Hızlı düşünme, çok yönlülük ve pratik olması benim için çok önem taşır. Çünkü bunlar iş rutinimde çok önemlidir. Ama günün sonunda kişinin kendisiyle alakalı. Zaten içeriden gelmiyorsa, maalesef sonradan öğrenilecek bir şey değil bunlar.

Otelden kalan zamanlarda neler yapmaktan hoşlanırsınız? Özel zevkleriniz, hobileriniz var mı?

Seyahat etmek öncelikle benim için en büyük motivasyonlardan. Her seyahat ettiğimde yenilendiğimi hissederim. Özellikle başka ülkeleri ve kültürleri keşfetmek benim için çok keyifli. Hele ki gittiğim yerlerde klişeden uzak yerleri, restoranları ve bölgeleri görmeye bayılırım. Elbette o gittiğim yerlerin imza yerlerini mutlaka görmeyi severim ama bir de alışılmışın dışında da deneyimler yaratmayı severim. Fiziksel aktivite olarak kişisel antrenörümün de yönlendirdiği farklı farklı spor stillerini denemekten keyif alıyorum. Bu bazen yürüyüş, bazen de pilates olabilir. Egeli olduğum için; denizle ilgili herhangi bir aktivite beni çok mutlu ediyor. Ayrıca mavi yolculuk en keyif aldığım tatillerdendir.

Çırağan Palace Kempinski Istanbul Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü Neslihan Şen- Hotel Restaurant Dergisi Yazı İşleri Müdürü Hatice Ünal Bilen

#çırağanpalacekempinskiistanbul #nesliihanşenröportaj #iştekadınröportaj #iştekadın #turizmdekadın #turizm #otel #konaklama #haticeünalbilenröportaj

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir