O zaman gastromüzikalite!

Ne sık duyar olduk değil mi son zamanlarda “gastronomi” kelimesini? Gastronomi aşağı gastronomi yukarı! E boşuna da değil hani! Bir restoran açıyorsun misal; kodlarını çözdüysen Dubai senin New York benim, büyümene asla ve kat’a bir engel yok! Şefsin, aşçısın (!) ya, bir füzyon, moleküler patlatıyorsun, tuttuysa da menülerin, gelsin o vakit en kıdemlisinden rütbelerin, tv programların, danışmanlık ücretlerin… Elin kalem tutuyorsa az biraz, hopp Ferran Adria’ya taş çıkartacak (!) bir iki reçete, pi ar (!) destekli imza günleri, workshoplar, atölyeler, söyleşiler, jüri koltukları, marka yüzleri!.. Şükür her önüne gelen zaten yemek fotoğrafçısı, yemek-prop stilisti!

Sizce de fazla davetkar, iştah kabartıcı, keyifli ve de kazançlı değil mi?

Bundan değil mi ki zaten bunca aşçı, yemekçi derneği, federasyon kapışmaları, lezzet festivalleri, sayısız workshoplar… Anlayan da bu işin içinde anlamayan da! Sonradan gurme olup sektörün sonsuz nimetlerinden nemalanmaya çalışanlar mı dersiniz, iki kap yemek pişirmekle executive şefim havalarında etrafta salınanlar mı? Hadi biraz daha haddimi aşayım, iki yemek kitabı yazdım, sahte beğenilerle mekanları tanıttım diye sosyal mecralarda fenomenleşme çabasına girenleri mi katarsanız bu güruha, yoksa iki bakla bir sofasında oluşum çabasına girenleri mi?

İşin kötü yanı her telden ayrı bir ses çıkıyor. Tıpkı akorları bozulmuş gitar gibi…

Hani gastronomi, yemek kültürü birleştirici paydamız, ortak dilimizdi? Türk mutfağımızla dünyada en güçlü argümanlara sahip ülkeydik? Tarihimiz, kültürel, doğal güzelliklerimiz ve zengin yemek kültürümüzle bir gastronomi rotası olarak en güçlü adaydık? Yemek yedinci sanat dalımızdı? Türk gastronomisi sen bizim her şeyimizdin!

Öyleyse neden bunca kakofoni?

Lüks bir tabağa servet ödeyecek bir zümre sırf dünyayı lezzet deneyimi yaşamak için talan ederken bir de üstelik!

Ama bir güzel haber: Sektörüne sahipler çıkan vizyoner yaklaşımlar da var içimizde. Elindeki “altın çocuğun” farkındalığı ve duyarlılığıyla Türkiye gastronomisinin geleceğini ileri taşıyacak projeleri hayata geçiriyor, adeta sektöre ışık oluyorlar. Ki bunun son örneğini Türkiye Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD)’nin İstanbul’da düzenlediği Türkiye’nin ilk Global Gastroeokonomi Zirvesi’nde şahit olduk. Dünya gastronomisine yön veren konuşmacıların katıldığı zirvede başarılı sunumuyla sektörün ekonomik boyutuna 360 derecelik bir perspektif katan Başkan Kaya Demirer’in de o gün söylediği gibi, gastronomide markalaşmak için ortak hareket etmek, ortak bir akıl oluşturmak vakti gelmiştir artık!

Öyle hep bir ağızdan da değil! Yeri geldiğinde profesyonel bir senfoni orkestrası ahenginde ve bilincinde, her enstrümanın kendi alanında uzmanlaştığı “enstrümantist” tavrımız ve duruşumuzla… Birbirinin önünü kesmeden, gastronominin müzikalitesine az biraz kulak vererek!

Keyifli hafta sonları dilerim.

Hatice Ünal Bilen…

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir