“Otelcilik insanı sevmekle başlar” Müjen Ağaoğlu

“Şimdi bana inanan ve güvenen insanlara teşekkür ediyorum… Ama ben de iyi bir öğrenciydim çünkü çok çalıştım…”

Önce insanı sevdi, kıymet verdi… Birilerinin hayatlarına samimiyetle dokunmanın dayanılmaz hafifliğini hissettiğinde, otelcilik onun için vazgeçilmez bir yol oldu. Bu yolculukta ne amatör ruhunu kaybetti ne de yıllarını adadığı eğitim ve kariyer basamaklarını… Sonra gerçek mutluluğun sırrını keşfetti. Ona göre mutluluk ‘bir’ değil ‘hep’ olabilmekti. Başkalarını mutlu ettiği ölçüde o da mutluydu artık… Otelcilikle başlayan serüvenini eşi ve Yemekhane Yiyecek ve İçecek Hizmetleri birlikte kurduğu Uluslararası Servis ve Hizmet Akademisi (USLA) ile taçlandıran sektörün genç ve deneyimli isimlerinden Müjen Ağaoğlu bu ayki “iş’te kadın” konuğumuz. Çocukluk hayallerinde filizlenip, otelcilikle yeşeren kariyer öyküsünü keyifli bir söyleşiyle sayfalarımıza taşıdık.

Müjen Hanım, söyleşimize otelcilik yolculuğunuzun ilk adımları, ilk hayalleri ile başlamak isterim. Otelcilikle ilk nasıl tanıştınız, anlatır mısınız?

Ben TED Ankara Koleji mezunuyum. O yıllarda organizasyon işlerine merakım çoktu. Hatta çocukken bir restoranın telefonunu çevirip, bir grup yemeğimizin olduğunu söyleyip, “Şu yemekleri koyalım, bu yemekleri hazırlayalım” dediğimi daha dün gibi hatırlarım. Genç kızlık hayallerimde de otelcilik vardı. Bir otel resepsiyonunda çalışan bayan görmüştüm. Misafirlerine çok zarif bir şekilde yardımcı oluyordu. Çok hoşuma gitmişti, “Birgün ben de onun gibi olacağım.” dedim. Deyiş o deyiş… Otelciliği o kadar çok sevdim ki, meslek olarak daha da ileriye götürmek isteğiyle İngiltere’de Uluslararası Turizm ve Otel İşletmeciliği yüksek lisansı yaptım. Türkiye otelcilik dalında yapılan çalışmaları kapsayan, engellilere yönelik yazılmış ilk tezlerden biridir o. Bu arada dönemsel olarak ön büro, restoran ve barda da çalıştım. Bilkent Üniversitesi’ndeyken ziyafet satışında yönetim stajımı yaptım. Ben aslen Ankaralıyım. İngiltere’den döndüğümde Ankara’da çok az otel olduğundan rekabetin yoğun olduğu bir şehir olarak İstanbul’a yerleşmeye karar verdim. Hyatt Regency İstanbul’da işe başladım. Önce ön bürodaydım. Akabinde Ziyafet Satış Koordinatörlüğü yaptım. 2000 yılında İnsan Kaynakları Müdür Yardımcılığı ve Eğitim Müdürlüğüne yükseldim. Eğitim vermeye başladığımda asıl olarak ziyafet satış kökenli olduğum için iç misafire hizmet vermem gerektiğini fark ettim. İç misafir bence çok kıymetli. En çok da kişilerin hayatına yeni bakış açıları kazandırması tarafıyla. Çünkü özellikle operasyon esnasında sahip olduğunuz bakış açısı misafir memnuniyeti ve sürdürülebilirliği sağlama konusunda size iyi bir rehber oluyor.

“OTELCİLİK, İNSANI SEVMEKLE BAŞLAR”

Bana göre otelcilik de böyle bir şey işte… Otelcilik yapmak için önce insanları sevmelisiniz. Kişilere kıymet vermelisiniz ki aslında kurumlar o kişilerle gerçek değerini buluyor. Otelciliğin en güzel ruhu, bir aile hissiyatıyla oluşuyor. En basitinden hapşırdığınızda size “iyi yaşa” diyecek 200 tane arkadaşınız var. Bu çok hoş bir duygu. İçeride ne hissediyorsanız, dışarıya yansıttığınız da o oluyor. Ben hep şanslı biri oldum, imkanlarım gereği en iyi okullarda, en iyi eğitimleri alma fırsatım oldu. Bu değerlere sahip olmak tabii ki insana artı bir sorumluluk da yüklüyor. Her şeyden önce kazanırken kazandırmak sorumluluğunu kendinizde hissediyorsunuz. Sonuç itibariyle işinizi sadece kendi şartlarınızı iyileştirmek adına yapmıyor, önemli bir amacınız da sektörü iyi hale getirmek oluyor.

Bu algınızı turizm sektöründeki hedef ve kararlarınıza ne şekilde yönelttiniz? Sektördeki ilerleyişiniz ne şekilde devam etti?

Biliyorsunuz, turizm-otelcilik, Türkiye’nin en fazla gelir sağlayan alanlarından biri. Bu alanda şimdiki adıyla Grand Hyatt’ta eğitim müdürlüğü yaptım. 2005 yılında sadece otel, restoran ve otelcilik mantığında hizmet veren noktalara eğitimler veren bir firma olarak eşimle Hotrain Otel ve Restoran Eğitimlerini kurduk. Bu zaman zarfında butik bir anlayışla işletmelere özel eğitimler hazırladık. Eğitim veri tabanlarını otelcilik sektörüne yönelik hazırladık. Daha sonra buna İnsan Kaynakları hizmetleri yönetimini de dahil ederek görev tanımımızı daha da genişlettik. Bunu yaparken istihdamda ciddi ölçüde sıkıntılar olduğunu gördük. Biz bu sektöre fazla insanı çekemiyoruz. Bunun pek çok sebebi olabilir, bir defa genç insanlar kendilerine rol modelleri görmek istiyorlar. İkincisi, memur zihniyetinde işleyen bir sektör kesinlikle değil. Sizin istek ve ihtiyaçlarınızdan önce o sahneye çıktığınız andan itibaren karşınızdaki kişilerin istek ve ihtiyaçları ön plana çıkıyor.

USLA DOĞUYOR…

Hep bir operasyon anı, hep başkalarına hizmet verme çabası… Hal böyle iken biz de dedik ki, “Biz bir eğitim firmasıysak ve kurumlara özel eğitim veriyorsak, bunu kişilerin sertifika alacakları ve birey olarak da ulaşabilecekleri bir kurum haline getirmek lazım.” Tam da bunları konuşurken -bu arada hamileydim ve benim ikinci doğumum olmuştur- American Hospitality Academy (AHA)’den gelen bir teklifle masaya oturduk. Dünya üzerinde farklı okullara sahip bu kurumun mutfak dışında otel işletmeciliğine yönelik eğitim programları da bulunuyor. USLA, bir okul bağlantısı olan Türkiye’nin ilk uluslararası otel işletmeciliği ve mutfak eğitimleri veren akademisi özelliğine sahiptir. Bu akademiyi Ocak 2012’de açtık. O günden bu yana çalışmalarımızı popülaritesiyle beraber daha çok mutfak üzerine yoğunlaştırdık. Profesyonel aşçılık, pasta ve ekmekçilikle beraber otel işletmeciliği ayağında kişilere özel otelcilik eğitimleri de veriyoruz. Akademimizin en önemli özelliği, öğrencilerimize teoriyi pratiğe dökebilme imkanını geniş olanaklarda sunabilmemiz. USLA’nın “8752” adında bir restoranı var ve öğrencilerimiz orada bir restoran ortamını sıcağı sıcağına yaşayabiliyorlar. Bununla beraber öğrencilerimize bir otel sistemindeki tüm süreci birebir yaşatabiliyoruz. Protel’in sponsorluğunda kurduğumuz sınıfımızdan tutun ön büro simülasyon odamıza hatta kahveyle ilgili hazırladığımız özel simülasyon odasına kadar tek amacımız eğitimleri aslına uygun uygulamalarla vermemiz. Hatta yakın bir zamanda akademimizde çay uzmanlığı dersleri de vermeye başlayacağız. Elbette tüm bu girişimlerimiz profesyonel bir düşünce ve algının izdüşümleri ancak tek başına onlar da yeterli değil elbette. Profesyonelliğimizin arkasında hiç kaybetmediğimiz bir amatör ruhumuz da var tabii.

Bunu biraz daha açabilir misiniz? Bunca profesyonelliğin içinde amatör ruhu yaşatmak sizce neden gerekli ve şartları neler?

Çünkü amatör ruhu kaybederseniz, yaptığınız işin bir keyfi, kıymeti de olmaz. Hepimiz aslında günlük hayatta sürekli yeni şeyler öğreniyoruz. Birileri bizim hayatımıza dokunuyor ve ona dokunduğu zaman biz aslında kendi hayat penceremizi, çerçevemizi siliyoruz. O ne kadar parlak olursa dışarıya baktığımızda o kadar güzel bir dünyamız olur. Bunu oluşturmak için de bunu aktaran insanların aynı enerji ve keyifle sanki ilk defa birine bir şey aktarıyormuş gibi önce dersini çok iyi çalışarak ve geliştirerek, öğrenmenin sonunun olmadığını düşünerek yaklaşmalı.

Bu bitmeyen enerjiniz ve motivasyonunuz bu duygularla mı besleniyor?

Ben şanslıyım diyorum çünkü kendi sektörümü severek okudum, severek yapıyorum ve kısmetse severek de ilerletmek istiyorum. Hala amatör ruhumu kaybetmiş değilim. O ruha sahip olduğunuzda birçok insanın hayatına da dokunuyorsunuz. Önce kişiye, devamında da bir topluma, ülkeye dokunuyorsunuz, hepsi bu. Yakın bir zamanda öğrencilerimden bir tanesi “İlk müjdemi sizinle paylaşmak istiyorum” diye bir mesaj attı. Dalında çok iyi bir kurumda, çok iyi bir pozisyonda çalışacağını yazıyordu. Bunun mutluluğunu bana başka hiçbir şey yaşatamaz. Çünkü insanın sevdikleri kadar birlikte çalıştığı insanların mutluluğu da çok önemli. Benim enerji kaynağım da, motivasyonum da bunlar işte.

Bunların dışında sizi daha başka hangi özellikleriniz en iyi tarif eder?

Ben disiplinli biriyim. Bunu yaparken bilgimi başkalarıyla paylaşmayı önemsiyorum. Çünkü birlikte yol aldığım arkadaşlarımın donanımına ve yeni bakış açıları kazanmalarına katkıda bulunmak beni mutlu ediyor. Onun dışında çok kolay pes etmem, çok çabuk yorulmam, enerjim kolay kolay kaybolmaz. Bunu başarabilmenin kendimce birkaç yöntemi var. Mesela çok uzun saatler çalıştığımda kendime 5-10 dakika da olsa zaman ayırırım. “Anne Müjen” gider, “eş Müjen” gider, “işteki Müjen” gider, Müjen’in kendisi ne seviyorsa o kalır, sadece ona bakar. O gün kitap okumak hoşuma gidiyorsa onu yapar. Vakti yoksa bilgisayarı kapatmadan önce farklı bir konuda bir şeyler okur… Bir nevi hayatla bağlarını koparıp, salt kendi özüne besleme yaparak gelişir.

Bir tarafta işiniz diğer tarafta aileniz ve özel yaşamınız… Bir mutfak akademisi kurucusu olarak kendi mutfağınıza zaman ayırabiliyor musunuz? İyi yemek yapar mısınız mesela?

Bir otel işletmeciliği öğrencisi olarak profesyonel anlamda yemeğin yapımına dair belli bir akademik fikrim ve tabanım var tabii ki. Ama takdir edersiniz ki, bu işte sadece bilgi yetmiyor, mutfağa hakim olmak ve iyi yemek yapmak için bir de belli bir beceriye sahip olmak gerekiyor. Ben çok becerikli, çok iyi yemekler yapan biri değilim. Tarifleri çok iyi takip edebilirim. O yüzden işin ağırlama kısmıyla ilgilenmeyi daha fazla tercih ediyorum.

Kendi akademinizde yemek dersleri alıyor musunuz?

Zaman zaman derslere giriyorum. Çünkü o zaman daha farklı gözlemler ve değerlendirmeler yapıyorum. Kendimce workshoplara girdiğim oluyor.

Bugünden baktığınızda hayal ettiğiniz yerde misiniz?

Hayat öyle bir şey ki, tesadüflerle örülü ve o tesadüfler insanın kendini keşfettiği yönde ilerliyorsa demek ki mutlusunuz. Eğitim ve insan kaynakları bir zamanlar düşünmediğim ama birilerinin yol göstericiliğinde ulaştığım bir yol oldu benim için. Şimdi bana inanan ve güvenen insanlara teşekkür ediyorum. “Ama ben de iyi bir öğrenciydim çünkü çok çalıştım.” diyorum. Bundan sonraki hayallerim arasında kişisel olarak sağlık ve huzur var ve kendi açımdan kendi gelişimim için bir üst seviyede eğitim almayı, doktora yapmayı düşünüyorum. Bunlarla beraber işimizle ilgili Amerika’da farklı bir kurumdan USLA Akademi olarak bir teklif aldık. Şirketlere yönelik eğitim müfredatlarını geliştirmelerini istiyorlar. Bu bence çok önemli bir atılım. Sanırım onlarla bu yıl içinde bir çalışma yapmaya başlayacağız. Onun dışında her kurum bu ülke için bir değer. En iyi şekilde yönetmek de bizlerin ödevi. Bu yüzden USLA olarak en iyiyi yapmak için gayret gösteriyoruz. Bu doğrultuda Culinary Instute of Switzerland ile bir anlaşma yaptık. USLA’dan mezun ettiğimiz arkadaşlarımız Kanada’da Imperial Hotel Management Collage’a devam edebiliyorlar. Aynı zamanda “Gambero Rosso” adında bir İtalyan uzmanlık programı var. O da kendi dalında çok büyük bir kurum. Oradan bir şef gelip, akademimizde eğitimler veriyor. Bu da apayrı bir bölümü. Bütün bunları araştırmak ve kendi kurumumuza kazandırmak için elimizden ne gelirse onları yapmaya gayret gösteriyoruz.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir