Şovmen şef: Ayvaz Akbacak

Röportaj: Hatice Ünal Bilen Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç

 Onun mutfak serüveni yemeğin içinden ayıkladığı soğanlarla başlıyor ilk. Tokat’ın Zile Kuruçay köyünde bir çiftçinin beşinci çocuğu daha o vakitler. Anne mutfağında kırmızı etli kavurmadan bazlama ekmeğine şımarık bir sofra adabının en şanslı üyesi aslında o. Mutfak dünyasının en renkli şeflerinden Ayvaz Akbacak’ın keyifli ve samimi anlatımıyla; son derece afacan, komik, ar damarı çatlak bir çocukmuş da aynı zamanda. O kadar ki etrafında gülmekten kırıp geçirmediği tek bir komşu, arkadaş bırakmamış o günlerde. Bu yeteneği pek bir erken fark edilmiş; birgün çekmiş ilkokul öğretmeni Akbacak’ı yanına, “sen ileride mutlaka tiyatro eğitimi almalısın” demiş…

Oyunculuk sevdasına köyden İstanbul’a kaçış

Deyiş o deyiş… Zaten oyunculuk hayali her gece rüyalarını da süslüyor… İşte o sevda 14 yaşında köyünden İstanbul’a kaçmış Ayvaz şef. Tüm hayali oyuncu olmak! Madem Tokat’ın köyünde okuma imkanı yok, daha o yaştan hayatın sırrını çözmüş olacak, hem okuyup hem oyunculuk yapma hevesiyle ilk vedasını yapıyor doğduğu köyüne. Kasımpaşa’da bir bekar odasına sığındığı o günlerde cebinde Kadir İnanır, Kemal Sunal şöhretini örnek aldığı hayalleriyle Taksim’de kendi halinde bir ajansın yolunu tutuyor. Ne var ki, onu ne bir keşfeden çıkıyor ne de bir sinema teklifinde bulunan!

Bu iş böyle olmaz deyip, bir başka hayaline, karate sporuna asılıyor bu defa da. Akbacak, tabak tabak yemek tüketmeye başlıyor, malum sporcu ya, bir yandan da güç kazanması gerek! Çok para kazanma hevesi de cabası…

Önce Taksim Han Restaurant’a çırak olarak kapak atan Akbacak, ilk ömürlük nasihatını, ilk cesaret ödülü olan kahve makinasını çıraklık yaptığı bu restoranda alıyor. Arkasından bir esnaf lokantası serüveni daha… O zaman gelsin yemekler girsin cebe paralar… Bulaşıktan sonra komilik ile devam ediyor, mutfaktaki yolculuğuna. Afacanlık had safha! Ama adına “küçük aşçı” denecek kadar da mutfağın gözdesi, meziyetlisi… “Hem para kazanıyorsun hem de istediğini yiyorsun. Kraldan önce yemeği tek tadan şeflerdi” sözleriyle mesleğe ve sektöre daha bir ısındığını anlatan Ayvaz şefin kariyerindeki aydınlanması çok erken başlamış benim anladığım kadarıyla da.

Lezzeti “naturellik ve sadelik” olarak yorumlayan Ayvaz şef, kendi tarzında ve çizgisinde lezzeti tabağa yansıtmayı seviyor. “Bir kadın çok güzelse aşırı makyaj yapmasına gerek yok, o güzelliğini öldürürsün. Kaliteli ürün kullanıyorsan doğru pişirme tekniğiyle tabağa yerleştirip servis etmen yeterli” diyen usta şefe göre malzemeyi doğasına uygun pişirmek ve doğru zamanda tüketmek lezzette birincil faktörlerden.”

Bütün bu hırsı ‘Türkiye’nin en iyisi olmak için’

Devam ediyoruz, bu keyifli sohbete. Ayvaz şef, artık canının çıktığı, işi öğrenme hırsıyla kavrulduğu 90’lı yılların ortasında bu defa İstanbul’un en yeni ve popüler alışveriş merkezi olan Akmerkez’deki S Cafe’ye atıyor kementini. Tek emeli artık aşçılığı ciddiyetle öğrenip Türkiye’nin en iyi olmak. İsmi Amerikalı kendisi Türk Mustafa Usta’nın kalbini kazanmasıyla hafta sonlarını da kapatıyor. Elit tabaka kültürünü, bistro cafe mantığını ilk yerinde öğrenmenin mesleğine büyük avantajlar sağladığını anlatan deneyimli şef, her daim bilinçli bir çalışan olarak yoluna devam ettiğini söylüyor.

Bundan sonrası mesleki eğitimler, kurslar, restoranlarda geçen yoğun mesailer… İlk profesyonel şefliğini 19 yaşında Taksim’deki bir restoranda ilan eden Ayvaz şefin hayatındaki dönüm noktalarından biri de yine bu mekandaki aşçıbaşılığı, şefliği esnasında tanıştığı Türkiye’nin yıldız şeflerinden Yahya Erdoğan, İbrahim Çelik, Haşim Demirtaş ve Bayram Dönmez tanışmasıyla oluyor. Bu buluşma üzerine ilk defa dernekçilikle tanıştığını anlatan Ayvaz şef, Profesyonel Aşçılar Derneği sayesinde tabaklar yapıp, dergilere çıkmaya, adını duyurmaya başlıyor yavaş yavaş…

Hikayenin devamında Akbacak vatana borcunu Konya’da o güzel yemeklerini pişirerek ödüyor. Ne var ki İstanbul’a döndüğünde mutfaktan soğuduğunu hissederek gönlünü yine o bitmeyen oyunculuk hayallerine kaptırıyor. Neşe Erberk ile o gün yaptığı görüşme tam bir fiyasko, anlattığına göre. “Senin boyu kısa, göbeğin var, yaşın geçmiş” sözleriyle adeta dünyasının karardığını söyleyen Akbacak, ama bilmiyor ki yaşadığı bu hezimet sayesinde aslında Türkiye’nin en popüler şeflerinden biri olacak, yıllar sonra İstanbul Üniversitesi’ne bağlı Kitchen’s Academy’de eğitmen şeflik yaptığı bir dönemde Neşe Erberk’e de ders verecek… Sonrası yepyeni restoranlar, danışman şeflikler, üniversite eğitimleri, ilk projeler, ilk konseptler…

Sosyal medyası çok kuvvetli bir şef olan Ayvaz Akbacak, “Medya senin görsel, dijital CV’ndir. Televizyonda yemek yapmak beceri ister. Çünkü ekran karşısında yemek anlatmak eğitim yönünün güçlülüğünü ortaya koyar. Herkes de bunu başaramaz. Televizyonda yemek yapıp, televizyonda kalanlara ben şef demiyorum. Ben hem sahada başarılıyım hem de televizyonda. Ana haberde bilirkişi olarak ben tercih ediliyorsam yaptığım işin doğruluğundandır” diyor.

“Bu manyak şef kimse yukarı çağırın!

İlk Suzan Kardeş ile medya camiası ile tanışan Ayvaz şef, bir dönüm noktası olarak ünlüler camiasındaki yıldızınıysa Şenay Düdek sayesinde parlatıyor. “Bu manyak şef kimse yukarı çağırın” haykırışlarıyla kendisini beyaz saçlı kısa boylu bir kadının karşısında bulduğunu söyleyen usta şef bu sayede televizyon ekranlarıyla sıkı fıkı oluyor.. Meslekteki dehasını keşfediyor… Yıllardır hayalini kurduğu oyunculuğa mesleğiyle televizyonu birleştirerek kavuşmanın yollarını öğreniyor…

Süklüm püklüm gittiği NTV’nin bir yemek programında Suzan Kardeş’in bir tavsiyesiyle kameraları aşçıları gibi görüyor. Günde 1.000-1.500 kişiye tabak çıkartan Doğatepe Restaurant’ta 60 aşçının küt diye tepelerine biniyor. Yazılıyor, çiziliyor, reklam filmlerinde oynuyor…

Ayvaz Akbacak’ın kariyer yolculuğunda beş yılını adadığı Gardens of Babylon’un da yeri paha biçilmez. O sayede sağlıklı mutfakla da ilk defa tanıştığını söyleyen profesyonel şef Ender Saraç danışmanlığında yürüttüğü konsept ile medya camiasındaki ününe ün katıyor. Kalabalığın yalnızlığa dönüştüğü bir anda Bodrum’dan ayrılma kararı alarak İstanbul’a dönüş yaptığını dile getiren Ayvaz şef, tam gaz televizyon programlarına, danışmanlıklara devam ediyor. Kıbrıs’ta “The Kakao” adındaki konsepti oluşturuyor. Almanya’daki dünyanın en prestijli yarışmasına aralarında Mehmet Yalçınkaya ve Mithat Yalçınkaya’nın da olduğu bir ekiple katılarak 19 kategoride hatırı sayılır ödüller alıyor. Sortie’de “Art by Ayvaz Chef” imzasıyla kendi markasını oluşturan Akbacak şimdilerde Ortaköy’ün Boğaz’ın en muhteşem lokasyonundaki Kaytan Restaurant’ın Executive Şeflik görevini üstleniyor. Modern sokak lezzetleri, dünya mutfağı ve nargile konseptinde müşterilerini alkolsüz ağırlayan mekanda dileyenler Ayvaz şefin özel lezzetlerini de tadabilirler, benden söylemesi!

Bir takvim yaprağının arkasında gördüğü patlıcanlı tarifi kız kardeşiyle birlikte uyguladığını anlatan Ayvaz şef, çiğ patlıcanlı ilk yemeğini anne babasına beğendiremiyor tabii. Yıllar sonra Bolulu ustasına çıraklık yaparken bir kez daha deniyor, yine olmuyor. Ve ta ki Kanguru Restaurant’a kadar… O gün o kadar iyi yapıyor ki, her tadan parmaklarını ısırıyor. O günden sonra bu patlıcan hikayesiyle şefler dünyasına “en iyi patlıcan yemekleri ustası” olarak adını yazdıran Ayvaz şef, kimyasını çözdüğü patlıcanın adeta master’ını yapıyor. Şefin mutfağından bir tabak patlıcan yemeği yemeden ayrılmayın derim!Sır gibi sakladığı bir restoran hayali var!

Mutfağı bir ameliyathane gibi gören Ayvaz şefin mutfağında hataya asla yer yok! Başkalarınca “egolu şef” yakıştırmalarına “külliyen yalan” diye cevap veren Akbacak, “Ama mutfağımda acayip deliyimdir, espri yapmayı severim. Gelin görün ki disiplini sağlamak uğruna da beklenmedik bir anda azraile dönüşebilirim” diyor. Oyunculukla başlayan mutfakla devam eden hayallerini ileride Türkiye’de bir ilke imza atacağı yepyeni bir projeyle taçlandırmayı düşündüğünü söyleyen Ayvaz şefe biz de bu keyifli sohbet ve çekim sonrasında başarılar diliyor, bu muhteşem manzaralı mekana veda ediyoruz…

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir