Turizmde “Kaizen” olur mu? Yetişmiş insan ağaçtan mı toplanır?

Japonların iş disiplinine hayran olarak büyümüş, ancak çeşitli bahanelerle bu disiplini Türkiye’de uygulamaktan imtina eden bir çalışan neslimiz var biliyorsunuz. Yine de belki sektörümüzden birileri farklı davranmak ister diye, bu konuda doğru bilinen bir yanlışı düzeltmek niyetindeyim. Japonlar ülkelerini dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden biri haline getirirken sadece çok uzun saatler çalışmadılar. Doğru, ölesiye çalışan ve başaran nesillerin hikâyesi hayranlık uyandırıyor… Ancak onlar bir yandan da felsefi bir iş geliştirme yaklaşımı ortaya koydular ve öncülüğünü yaptıkları konseptlerden biri de “Kaizen” oldu. Türkçeye “daha iyisi için değişim” olarak çevirebiliriz.

“Kaizen”, organizasyon şemasının en altından en üstüne kadar tüm çalışanlara hem kendilerini hem de yaptıkları işi her defasında birazcık da olsa iyileştirme inisiyatifi verilmesiyle ortaya çıkan bir süreçtir (örneğin; işçilerin bir sorun gördüklerinde tüm üretim hattını durdurabilmelerine izin veren “Andon” prensibi de bu yaklaşımın ürünüdür). İyileştirilecek en küçük şey dahi, zaman tasarrufuna ya da daha karlı ve prestijli bir operasyon yapılmasına yardımcı olabilir. Değişimi önce planlar, sonra dener, ardından çıkan sonuçları kontrol eder ve en sonunda da geniş çaplı uygulamaya geçersiniz. Bu dört aşama, sürekli daha da ileri giden bir tekerleğin dört dilimi gibidir.

 

 

Türkiye turizminde, özellikle insan kaynaklarıyla ilgili çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sıkıntılar, tedarik zinciri, tesis yönetimi ve pazarlama gibi tüm kritik alanlara da sirayet etmektedir. Aslında turizm, çalışanların direkt ve dolaylı dokunuşları ile çok büyük farklar ortaya koyabildikleri bir hizmet sektörüdür. Dolayısıyla bu noktada “Kaizen” çok işimize yarayabilir. Tabii ki önce insana yatırım yapmayı öğrenebilirsek! Uzun yıllar doğru profesyonelleri doğru ücretlerle çalıştırmayı reddeden ama inadı bir kez kırılınca yapılan tasarruf hamleleri ile profesyonellere verdiği fazla ücretin 10 mislini tasarruf ile geri kazanan otel yatırımcılarının hikâyelerini hepimiz duyuyoruz. Peki, nasıl oluyor bu? Profesyonel kişi hem tesise gözü gibi bakıyor hem de satın almadaki israfın önüne geçiyor. Pazarlamada da benzer bir durum var. İyi çalışanlar, kalıpların dışına çıkarak yeni fırsatlar ortaya koyabiliyorlar. Neden? İşini sahiplenmesi gerektiğine, işi ile birlikte kendisinin de büyüyeceğine inanıyor da ondan.

Sorun şu ki, ülkemizde iyi çalışanlar şu an sadece yabani ağaçlarda yetişiyorlar. Kendi imkânlarıyla, bu vahşi ormanın iklim şartlarına, hastalıklarına ve elektrikli testerelerine rağmen direniyorlar. Bu sebeple de sayıları çok az… Hâlbuki biz bu insanları tabiri caizse konvansiyonel tarım ile kitleler halinde yetiştirebilmeliyiz. Hatta üretim fazlamızı yurt dışına ihraç edebilmeliyiz. Çarkların şans eseri ezemediği bir avuç insan ile 2023 hedefimiz olan 65 milyar dolar turizm gelirine ulaşmamız çok güç olacaktır. Evet, çok çalışmak güzel. Ancak yetmiyor. Yüksek bir verimlilikle, üst düzey bir teori-pratik eğitim ekosistemiyle ve doğru insanlarla birlikte ilerlememiz gerekiyor. Bizi ileriye taşıyacak, sürekli kendimizi yenilememizi sağlayacak temel bir felsefemiz olması lazım. Sunduğumuz hizmeti sanat haline getirebilmemiz lazım.

Onur İlhan /ECE Türkiye Proje Yönetimi A.Ş. İş Geliştirme Müdürü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir