Turizmin tozunu yuttu bir daha vazgeçemedi… Eylem Fındık turizm hikayesini anlattı

Röportaj: Hatice Ünal Bilen

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

“Hani ‘tiyatro tozu yutmak’ diye bir tabir vardır. Ben turizmin de bir tozu olduğunu düşünüyorum. O tozu yutan bir daha turizmden asla vazgeçemiyor…”

 Eylem Fındık, İstanbul’un ilk Park Inn markalı otelinin genel müdürü. Üstelik Carlson Rezidor Grubu’nun Türkiye zincirindeki ilk açılış kadın yöneticisi de…

“Turizm sadece erkek hegemonyasında bir sektör değil, hepimize açık” diyecek kadar dobra, “Artık nasıl başardıysam 20 yıl aradan sonra ikinci kez ayağımı kırdım. Hem de düz yolda ve düz ayakkabıyla” diyecek kadar içten, “Ayağımı kırdığımın üçüncü günü otele ayaklanarak geri döndüm. Ama olsun; içim rahat, aklım rahattı” diyecek kadar işine tutkun ve sadık bir yönetici o. Genç, dinamik, hevesli ve de çalışkan… Her şeyden önemlisi hizmete de, mesleğe de aşık…

İngilizce konuşmak sevdasıyla çıktığı ‘tozlu yollarda’ gönlünü turizme kaptıran Park Inn by Radisson Istanbul Atatürk Airport’un Genel Müdürü Eylem Fındık bu sayımızın iş’te kadın konuğu.

Keyifle okuyacağınızı umut ederiz…

7

Eylem Hanım, sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz? Park Inn by Radisson Istanbul Atatürk Airport genel müdürlüğüne kadar neler yaptınız, turizmle tanışma öykünüzü anlatır mısınız?

Ben turizm sektörüne ilk acentecilikle girdim. O dönem Marmara Üniversitesi İngiliz Dili ve Eğitimi bölümünde öğrenciydim; bir taraftan okuyor bir taraftan da çalışıyordum. Eğitim gördüğüm bölümün turizmle hiçbir ilgisi yoktu. Ama şu vardı, ben çok küçük yaşlarımdan beri İngilizce konuşmayı hep çok sevdim. Hayallerim de o yönde oldu.

Bilemiyorum, belki o dönemler turizm – otelcilik okumak çok yaygın değildi ya da bizleri doğru yönlendiren bir yapı yoktu. Neticede tercihimi İngiliz Dili ve Eğitimi bölümünden yana kullandım. Okulu kazandığım o yıl, Türkiye’de ciddi derecede yabancı dil açığı vardı.

O ilk yazımı İngilizcemi aktif bir şekilde kullanabileceğim bir işte geçirmek istedim. Akabinde Dedeman Antalya Oteli’nin satış departmanında çalışmaya başladım. Otelde geçirdiğim o 6 ay, turizmi sevmek için en büyük nedenim oldu. O kadar hoşuma gitti ki, turizmi bir daha bırakmak istemedim.

Biraz daha açabilir misiniz, turizmin en çok nesini sevdiniz?

Sanırım beni en çok cezbeden, hareketli ve dinamik bir sektör oluşuydu. Aslına bakarsanız, otelcilikte yaptığınız iş temelde aynı. Ancak bu sektörde her gününüz o kadar farklı geçiyor ki, ister istemez kendinizi kaptırıyorsunuz. Turizmi çok sevdim…

Sektör gibi bulunduğum ortam da harikaydı. Belki o dönem birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarımın ve yöneticilerimin bunda katkısı büyük olmuştur.

Hani “tiyatro tozunu yutmak” diye bir tabir vardır, ben hep onu söylerim. Ben turizmin de bir tozu olduğunu düşünüyorum ve o tozu bir yutan bir daha vazgeçemiyor. Bu öyle bir şey ki, bugüne dek turizmde başımdan birçok enteresan olay geçmesine rağmen ısrarla bu sektörde kalmaya devam ettim.

4

“Enteresan anılar” dediniz, bu benim de ilgimi çekmedi değil… Turizmde hangi ilginç olaylarla karşılaştınız, bir örnekle paylaşabilir misiniz?

Siz de bilirsiniz, üniversitedeyken herkes işinde bir miktar daha özverili çalışır. Ben de bir o kadar hırslı, hevesli ve çalışkandım. Hatta işe gitme aşkıyla girmediğim, gecikerek gittiğim pek çok sınavım olmuştur. İpin ucu okulu uzatmaya kadar gitmiştir, öyle söyleyeyim.

Hiç unutmam, o yıl da ayağımı kırmıştım. Bir acentede çalışıyordum ve çok büyük bir kongre organizasyonu hazırlığındaydık. Kongreye katılacak yabancı bir misafirin havaalanından alınması gerekiyordu. O göreve büyük bir istekle ben talip oldum ama öte yandan da bir ayağım kırık… Ben büyük bir gayret ve hırsla havaalanı çıkışında elimde karşılama panosu, kırık ayağım ve bastonumla misafiri bekliyorum…

Orada ne olsa beğenirsiniz, beni gören polisler halime acıdılar ve karşılama panosunu içlerinden biri alıp tutmaya başladı. Bense kenarda öylece oturup, olanları izliyordum. Beklediğimiz misafir nihayet geldi… Kendisini bekleyenin polis olduğunu gören misafirin yüzünü görmeliydiniz. İnanılmaz korkmuştu.

Tarih tekerrürden ibaret” derler. Park Inn by Radisson Istanbul Atatürk Airport’un geçen ay ki açılış toplantısına yine bir ayağınız kırık katıldınız. Buna ne diyeceksiniz?

Artık talihsizlik mi diyelim bilmiyorum, nasıl başardıysam 20 yıl aradan sonra aynı ayağımı ikinci kez kırmayı başardım. Düz yolda yürürken, üstelik de düz bir ayakkabıyla…

Oteli açmadan bir hafta önce ve yine en heyecanlı zamanında ayağımı kırdım. Hadi acısını geçtim, aklımdaki tek şey, otele bir an önce geri dönebilmekti. Üçüncü günümde ayaklanarak geri döndüm zaten. Her ne kadar bunun bedelini ağır ödediysem de çok dert etmedim. En azından içim rahat, aklım rahat… Gururla ve büyük bir sevinçle otelimizi açtık. Emin olun, bu her şeyden çok daha değerliydi.

2

Çok geçmiş olsun tekrar. Umarım bu hayatınızdaki son talihsiz kaza olur. Bu arada tekrar kariyer öykünüze dönmek isterim. Dedeman Antalya’dan sonraki süreci nasıl planladınız?

Otel satışından sonra bir dönem acentecilik yaptım. Bu arada okulumun son senesiydi ve öğretmenlik stajımı da tamamlamam gerekiyordu. Ben öğretmenliğin ne denli kutsal bir meslek olduğunu o zaman anladım. Ama devam ettirmem için yeterli gelmedi.

Anlatayım, bir gün öğretmenler odasında iki öğretmenin sohbetine tanık oldum. Kitapların gelecek yıl yeniden hazırlanacağından ve konuların tekrarından bahsediyorlardı. “Aman Tanrım, ben bir işi sil baştan yeniden yapamam ki” dediğimi hatırlıyorum sadece.

Evet, öğretmenlik çok zevkli bir meslek olabilir. Ama ben kendimi o resmin içinde hiçbir zaman göremedim ve daha başlamadan öğretmenliğe veda ettim.

Anladığım kadarıyla kendini tekrar eden, rutin, durağan işlerden yapı olarak çok uzak birisiniz. Peki, iş hayatınızda ne tür bir aura ve çalışma görüşüne sahipsiniz?

Benimkisi daha dinamik ve hareketli bir işleyiş. Otelciliğin hamurunda da bu var zaten. 16 yıldır aynı grupta, Carlson Rezidor’da çalışıyorum. Evet, baktığınızda çok uzun bir süre olabilir ama inanın o yılların tek bir günü bile aynı geçmedi. Departmanlar arası hareketlilikten tutun, otel değişikliklerine kadar sürekli bir değişiklik halindesiniz.

Buna bir de Rezidor Grubu’nun rotasyon dönemini ekleyin… Bizde 2 ila 3 yıl arasında genel müdürler değişir. Bu kendi içinde zor bir dinamik olsa da bir taraftan da yeni başlangıçlar sizi sürekli yeniliyor, tazeliyor, sıkılmanıza imkan vermiyor ve sürekli yeni şeyler öğreniyorsunuz.

Sanırım otelciliğin beni en fazla cezbeden tarafı, kendini tekrarlayan bir sektör olmamasıydı. Bu benim için önemli bir kriterdi.

Mevzu sadece çalışmak ve para kazanmak da değil… Otelcilik, farklı bir aurası olan bir iş. Baktığınızda çok para kazanmanın da pek çok yolu var. Gelin görün ki, insan sadece sevdiği işi yapabildiği sürece mutlu ve verimli. Ben o açıdan kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü işimi çok seviyorum. Otele her gün hevesle, istekle, koşarak gidiyorum ve nerede olduğunun da hiçbir önemi yok. Kapıdan adım attığım andan itibaren tüm sıkıntılarımı, tasalarımı unuttuğum büyülü bir dünyaya giriyorum.

Bu büyülü dünya, sizi acentecilikten koparacak kadar güçlü bir tesir yapmış olmalı…

Biraz öyle oldu. Toplam 6 yıl acentelerde çalıştım. 1999 yılında Türkiye’de Radisson Otelleri’nin ilki havaalanında açılıyordu. Orada bir satış yetkilisi pozisyonu açığı vardı. Yine otelci bir arkadaşım bana bu işi çok iyi yapabileceğimi söyledi.

Akabinde görüşmeye gittim, hayatımın önemli dönemeçlerinden biridir o. Neden otelciliğe geçmek istediğimi sordular. Mesleğe ilk adım attığım yerin bir otel olduğunu ve o dünyada kendimi daha mutlu hissettiğimi söyledim. Acentecilik de yaparken de aynı dünyanın içindeydim. Bu defa tezgahın diğer tarafına geçip yeni şeyler öğrenmek istediğimi paylaştım.

Neticede her ikisi de satış… Hiç unutmam, eski bir turizmci bir büyüğüm, “Bu meslekte adın soyadın senin ekmeğin soğanın. Adını kirletme, ekmeğini kaybetme” demişti. Bu hakikaten önemli bir şey. Evet, pek çok otel ve acente var. Fakat camia da çok küçük. Bu yüzden ilişkileri doğru yönde ilerletmeli, günü kurtarmak yerine uzun vadeli çalışmak gerekiyor.

1

Bu sözün iş yapma stilinize, idarecilik anlayışınıza yansıması ne oldu?

Genel bir tabir vardır, “Herkes müdür olabilir ama yönetici, lider olamaz.” Benim için de bu önemli bir kriter. Hiçbir zaman günü kurtarmanın derdinde olmadım. Herkese eşit mesafede durmaya ve adil olmaya imtina gösterdim.

Rezidor Grubu’nun şöyle bir mottosu var, bizim bir mutluluk üçgenimiz var. Bu üçgenin bir ucunda otel yatırımcıları ve mal sahipleri; bir tarafında misafirlerimiz; bir tarafında da çalışanlarımız var. Dolayısıyla herkes mutlu olmalı ki iş sürekli, huzurlu ve verimli olabilsin. Tabii yeri geliyor siz tavizler veriyorsunuz yeri geliyor sizin için veriliyor. Bunu belli bir dengede devam ettirebildiğiniz sürece başarılısınız demektir.

Kariyeriniz boyunca turizme sırtınızı dönmek istediğiniz zamanlarınız oldu mu hiç?

Otelcilik kariyerim boyunca toplamda 8 yıl kadar satış pozisyonunda görev aldım. Hatta direktörlüğe kadar yükseldim. O dönemki genel müdürümün de desteğiyle öncelikle yiyecek-içecek departmanına geçtim. Bugüne kadar her departmanda çalıştım. Kariyerinizde özellikle genel müdürlük pozisyonuna göre ilerliyorsanız işleyişteki bazı detayları bilmeniz lazım. Mutfakta haftalarca patates, soğan soyup yemek yaptığım dönemler de oldu, oda temizliği yaptığım dönemler de…

Hatta çapraz eğitim yaptığım zamanlardan birinde çok hoş bir anım da vardır.   Ön büroda çapraz eğitim alıyorum ve aynı zamanda satış direktörlüğü görevini yürütüyorum. Otel çok yoğun, valeler arabalara yetişemiyorlar. Bir misafirimize araba getirilmesi gerekiyor, anahtarı alıp direksiyona ben geçtim. Otelin önüne doğru yaklaşırken misafir arabasını gördü, iki adım öne doğru hamle yaptı, sonra beni fark etti ve geri kaçtı. Bir arabaya baktı, bir bana… Valeye vermek üzere para da hazırlamış, elinde parayla öylece kalakaldı.

İşte hizmet böyle bir aşk. Otelde her an her şey olabiliyorsunuz. Ekibiniz bunu gördükçe emin olun daha çok şevkle çalışıyor, işine sarılıyor. Turizm-otelcilik böyle bir sektör. Ondan kaçamazsınız, kaçtığınız zaman zaten başarılı da olamazsınız.

PIbyRD_Ataturk-3

Gelelim, Park Inn by Radisson Airport’taki genel müdürlük görevinize. Siz aynı zamanda Carlson Rezidor Grup otelleri içindeki ilk Türk kadın açılış genel müdürüsünüz de…

Satış direktörlüğünden sonra genel müdürlük için kariyer planlaması yapmanın zamanı gelmişti. O zamanki genel müdürüm beni çok desteklemişti. Bizim grubumuzda ‘Mentor Mentee’ adında genel müdürlerin yetiştirildiği ve eğitimden geçirildiği bir program uygulanıyor. Bünyemizde bugün itibari ile bu eğitim programından geçmiş 4 tane daha Türk genel müdür bulunuyor. Ben o programa Türkiye’den ilk giren kadın oldum.

Programla beraber ilk görev değişikliği, yiyecek içecek bölümü oldu. Akabinde Türkiye’de açılacak ilk otelimiz olan Çeşme’ye Operasyondan ve Satış Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak gittim.

Çeşme’den sonra Gürcistan’da açılacak bir otelin yine Operasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstlendim. Kadın olmanın zorluğunu sanırım en çok orada yaşamışımdır. Bildiğiniz gibi Rusya’da kadınlar çalışıyor, erkekler daha geri plandadır. Hizmet sektörü kadın, yöneticiler erkek. Yönetici olarak gittiğim için beni kabullenmekte zorluk çektiler. Bununla birlikte yabancı bir ülkeye tek başına gitmiş bir kadın olarak varlık gösterdiğim için de zorlandım.

Tiflis’ten döndükten sonra Ortaköy’deki Radisson Blu Bosphorus’ta Genel Müdür Yardımcılığı yaptım. Bunlar benim için çok büyük tecrübelerdi. Üç otel ve üçünde de aslında prensipte göreviniz aynı ama çok farklı bir çalışma dinamiği içinde işleyişi sürdürüyorsunuz.

 GENEL MÜDÜRLÜĞE BAŞKENT’TE ROMANTİK BAŞLANGIÇ

Ve 2011 yılının Şubat ayında, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Ankara’da genel müdürlük görevime başladım. Göreve Ankara’yla romantik bir başlangıç yaptım. Yaklaşık 3 yıl orada kaldıktan sonra yine bir açılış oteli olan Park Inn by Radisson Istanbul Ataturk Airport için İstanbul’a geri döndüm. Buraya dönüş benim için hakikaten çok keyifli oldu. Park Inn markasının Türkiye’deki ilk projesiydi. O yüzden ayrı bir önemi vardır. Bununla birlikte eve dönmek fikri de benim için çok anlamlıydı. Yaklaşık 2 yıldır üzerinde çalıştığımız projemize açılışımızla birlikte devam ediyoruz.

Biraz önce bahsettiğiniz ‘Mentor Mentee’ programını biraz daha açar mısınız? Grubun iş’teki kadına verdiği değer ve hassasiyet nedir?

Zincir içerisinde son yıllarda kadın yöneticilerin sayısını arttırmak gibi bir yaklaşım söz konusu. Ben de “Woman in Leadership”in Türkiye’deki temsilcilerinden biriyim. Bizim hedefimiz, kadın çalışanlara iş hayatındaki sıkıntıları azaltarak, destek vererek, kariyerlerinde ilerlemelerini sağlamak ve yönetici pozisyonunda daha fazla kadın görmek.

Özellikle üst kademeler için söylüyorum, kadın çalışan sayısının artması şirketlerde daha doğru bir denge ve yönetim sağladığı zaten araştırmalarla da ispatlanmış durumda.

Bizler iş dünyasında biraz daha farklı düşünüyoruz; erkeklere göre daha dikkatli kararlar alıp, daha iyi analiz ediyoruz. Erkekler biraz daha sert kararlar verip, sert çizgilerle hareket edebiliyorlar. Ayrıca bu benim şahsi fikrim de değil…

Bu hareket fırsat eşitliği sağlamak anlamında önemli bir adım oldu. Kadınları bilinçlendirmek de amacımızdı.

Turizm sadece erkek hegemonyasında olan bir sektör değil, herkese açık. Hepimiz alt kadrolardan itibaren beraber çalışıyorsak, üst kademelerde de yine beraber çalışabilmeliyiz. Yaklaşık bir yıldır bu proje üzerinde çalışıyoruz. Zincire de bu bölgeden önemli bir katkı sağladığımızı düşünüyorum.

PIbyRD_Ataturk-39

Bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz? İş ve kişisel anlamda ileriye dönük hedefleriniz, hayalleriniz var mı?

Benim uzun vadedeki hedefim bu oteli hak ettiği yere getirmek. O yüzden şu an bütün konsantrasyonumu otele yoğunlaştırdım.

Ama uzun vadede tabii ki bu şirkette ilerlemek, büyümek, çalışmak ve devam etmek istiyorum. Çünkü çalıştığım şirketten, desteklerinden son derece memnunum.

Kadın olarak kariyer basamaklarını aşarak bu pozisyona gelmek benim için gerçekten çok önemliydi. Belki mesleğe başladığımda bunu bana söyleseler hayal bile edemezdim. Çünkü o zamanlar ki genel müdür imajıyla şu andaki birbirinden çok farklı. Biz daha dost, daha yakın çalışma grupları içinde çalışıyoruz. Kapımız her zaman herkese açık.

İleride emekli olduğumda ne yapmak isterseniz derseniz, herhalde dünyayı gezmek istiyorum derim ama otellerde kalmadan! Çünkü bu bizdeki bir meslek hastalığı. Otele gitmek bizim için tatil değil. Sürekli takipte oluyorsunuz. Otellerden uzak durarak eşimle birlikte dünyayı gezmek istiyoruz. Turistik değil ama daha çok lokal yerleri ziyaret etmeyi seviyoruz. Hep değişik yerlerin, kültürlerin ve tatların peşindeyiz. Bundan sonra da olabildiğince çok yurt dışına seyahat etmek planlarımız arasında.

 Son olarak, şu an grupta hayal bile edemeyeceğiniz hayalleriniz var mı?

Grup içinde hayal edemeyeceğim hiçbir pozisyon yok. Burada istediğiniz sürece her yol size açık. Bu konuda hem şirketimin bana destek olacağından çok eminim hem de zaten isterseniz başaramayacağınız iş yok. Yeter ki hayal edin, yeter ki çalışın…

Şu an için genel müdürlük yapmak benim için çok keyifli. Dediğim gibi öncelikli hedefim, otelimizin hak ettiği yere gelmesini sağlamak. Daha çok yeniyiz. Yeni doğmuş bu bebeği yürütmek, ayağa kaldırmak lazım. Başarılı bir açılış yaptık. Çok kısa zamanda da hak ettiği yere geleceğine inanıyorum. Dolayısıyla öncelikli hedefimde bu otel var.

Onun dışında ileriki yıllarda bölge direktörü olmak ya da daha üst pozisyonlarda görev almak tabii ki herkesin olabileceği gibi benim de hayalim, tabii ki.

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir