TURYİD’in global zirvesinde 360 derece “gastroekonomi” konuşuldu

Haber: Hatice Ünal Bilen

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

 Türkiye’nin ilk Global Gastroeokonomi Zirvesi’ni düzenleyen Türkiye Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD), gastronomi konusunda dünya markası olan ülkelerin temsilcilerini İstanbul’da ağırladı, gün boyu devam eden dört oturumla gastronomiye 360 derece “ekonomik” ve “diplomatik” bir boyut kattı!

Türkiye Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği (TURYİD) gastronominin Türkiye’de de yaratıcı endüstrilerden biri olarak algılanması ve ülke ekonomisini büyüten, kaynak oluşturan bir endüstri olarak kabullenilmesi hedefiyle 29 Mart Perşembe günü İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre Salonu’nda Global Gastroekonomi Zirvesi’ni düzenlendi.

Yaklaşık 2 bin kişinin katılımıyla gerçekleşen zirveye TURYİD Başkanı Kaya Demirer, Kalkınma Bakanlığı Bakan Yardımcısı Yusuf Coşkun, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Ali Temurci, Kültür ve Turizm Bakanı Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Araştırmacı Şef Vedat Başaran’ın yanı sıra Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Ticaret Konferansı Yaratıcı Ekonomiler Bölüm Şefi Marisa Henderson, Peru, Güney Kore-Japonya, İspanya ve Danimarka’yı temsilen Isabella Falco, Inaki Gaztelumendi, Pelle Oby Andersen ve Young Hong konuşmacı olarak katıldılar.

Dört oturumda gastroekonomisine global bakış

Zirvede son yıllarda dünya gastronomi haritasına yerleşen ya da yerini güçlendiren ülkeler; Peru, Danimarka, Amerika, Güney Kore, İngiltere, İspanya’nın bu başarıya ulaşırken yaşadığı süreç ve devlet politikaları, tarım, ekonomi, turizm arasındaki görünmeyen iş birliği gibi konular, gastronomi alanında ülkeleri öne taşıyan toplumsal başarı hikayeleri; bu başarılarda payı olan, ya da bu amaçla kurulmuş yapılarda yöneticilik yapan kişilerin sunumlarında yer aldı. Gün boyu dört oturum halinde gerçekleşen zirvede “Kalkınanın En Yeni Kaldıracı: Gastronomi”, “Gastronomi Yeterli Yatırım Çekebiliyor mu?”, “Globalleşmenin Kritik Öğleleri” ve “Gastronominin Ekosistemi” başlıkları sektörün önemli temsilcileri tarafından görüş ve önerilerle masaya yatırıldı.

Manchester bazlı Cultura Danışmanlık şirketinin içerik ve uluslararası ilişkiler danışmanlığını yaptığı Global Gastroekonomi Zirvesi’nin kapanış konuşmasını da UNESCO’nun yaratıcı kentler listesine aldığı Gaziantep’in büyükşehir belediye başkanı Fatma Şahin yaptı. 

Kaya Demirer: “Gastronomiyi ülke gündemine sokan “Fatma Şahin’e müteşekkiriz”

Sunuculuğunu gazeteci, yazar Hande Demirel’in üstlendiği zirvenin açılışında konuşan TURYİD Başkanı Kaya Demirer gastronomi sektörünün ekonomik göstergelerine detaylı olarak yer verdiği sunumunda şu konulara değindi:

“Bugün gastronomide markalaşan, yatırım yapan ve küreselleştirenleri bir araya getirdik. Globalleşen dünyada gastronomiyi marka yapmayı beceren ülkelerden gelen kişiler aramızdalar. Yoktanı var edenler sıradanı yıldızlaştıranlar aramızda. Öğleden sonraki konuşmada, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanımız Fatma Şahin aramıza katılacak. UNICEF’in topu topu dünyada 24 tane şehirde verdiği Yaratıcı Ekonomilerde Gastronomi Dalındaki ödülün birinci temsilcisi olarak katılacak. Biz kendisini çok seviyoruz. Çünkü yıllardır gastronominin turizmdeki önemini, ekonomideki önemini anlatmak için çabalayan bir dernek olarak biz TURYİD, Fatma Hanım’ın katkılarıyla gastronominin ülkenin gündemine girdiğini düşünüyoruz. Bunun için kendisine müteşekkiriz.”

“Zirveyi uluslararası bir kuruluşça raporlayıp kamuoyuyla paylaşacağız”

“Birinci Global Gastroekonomi Zirvesi dedim. Çünkü şu anda burada bütün zirvenin kayıtlarının tutanaklarını hazırlayan bir ekip çalışıyor. Bir uluslararası kuruluş bu zirveyi raporlayacak, bu zirveden çıkan neticelerin hem Ankara’ya, merkezi yönetime hem bizimle paylaştıktan sonra kamuoyuna açıklayacak. Her sene 2023 hedefine giderken ülkemiz, 100. yılı hedefindeki Türkiye’nin 2023 yılına kadar oluşmuş stratejilerini gastronomide konuşacağız. Her sene bir daha bir araya geleceğiz. Gerekirse öz eleştiri de yapacağız.”

“Türkiye gastronomiye %2 bütçe ayırıyor, çok gerideyiz”

Türkiye gastronomisinin bugünkü güncel durumunu konuşurken iki ülkeyle de mukayese yapan Kaya Demirer, sözlerini şöyle sürdürdü: “İspanya ve Peru. İspanya bundan 20 yıl önce deniz güneş kum üçgeninden uzaklaşmanın vaktinin geldiğini düşündü. Biz bunu büyütemiyoruz dediler. Nerede daha kalifiye, harcama eğilimi yüksek turisti yakalarız deyip, ülkelerinin zaten yaşam tutkusu olan yeme içmeye, gastronomiye yatırım yaptılar. Sonucunda da ne kadar kişi başı turist harcamasına ulaştıklarını gördük, birazdan rakam da vereceğim. İspanya yatırımı ülkesine yaptı. Araştırma geliştirme ve eğitimle birlikte şeflere yatırımla yaptı. Peru ise önce dünyanın önemli metropollerine restoranlarını ihraç etti. Restoran ihracatı yüzünden üzerinden gastronomiyi önemli kitlelerin merkezine oturtturdu. Şimdi artık insanlar Peru’ya turizm amaçlı giderken Peru’nun gastronomisini deneyimlemek için gidiyorlar. Her ikisi de doğru. Biz her ikisini birlikte yapmalıyız. İki ülkede de yaşam tutkusu olan gastronomiye ayırdıkları bütçe milli ekonomilerinin İspanya’da yüzde 8’ini, Peru’da yüzde 11’ine denk geliyor. Biz yüzde 2’deyiz. Çok gerideyiz ama bir o kadar da demek ki potansiyel sahibiyiz.”

“Durumu değiştiremezsek 2023 hedefimizde 34 milyar dolarda kalacağız”

Türkiye’de gün geçtikçe gastronomiye yatırımcıların ilgisini daha da arttığını kaydeden Demirer, rakamlar verdiği açıklamasında, “Amerika’nın yiyecek içecek sektörü büyüklüğü 782 milyar dolar. Türkiye kadar Amerika’nın yeme içme sektörü. İspanya ve İtalya’yı önemsiyorum çünkü Akdeniz çanağındaki bizimle turizmde rekabet eden iki ülkeyiz. Neredeyse 100’er milyar dolarlar. Biz 15 milyar dolardayız. 15 milyar dolar İspanya ve İtalya’nın altıda biri, çalıştırdığı istihdam olarak iki misli istihdam oluşturuyor Türkiye’nin yeme içme sektörü. Aslında altıda bir verimlilik, ciro bile 12’de 1 verimdeyiz. Bu da önemli ama istihdam tarafında kuvvetliyiz. İspanya’nın turist başına harcamasına bakarsanız 1.150 doları görüyorsunuz. Bizim 680 dolarımızla mukayese ettiğimiz zaman. Bu rakamlar Cumhurbaşkanımızın koyduğu 100. yıldaki 50 milyon turist 50 milyar doları yakalayamıyor. Eğer durumu değiştirmeyi beceremezsek 34 milyar dolarda kalacağız. Peki İspanya’yı yakalarsak ne yaparız? 50 milyon turisti yakaladığımız zaman 57.5 milyar dolar hasılat elde ederiz. İkisi arasındaki 23 milyar 500 bin dolar da 2023 İhracatçılar Meclisi Türkiye cari açık öngörüsü olan 80 milyar doların yüzde 30’unu tek başına kapatır. İşte gastronominin ekonomisinin potansiyeli burada yatıyor.” şeklinde konuştu.

“Kalkınma Bakanımız ‘Bana içinde ithalat olmayan ihracattan bahsedin’ diyor, biz ihracatın içinde ithalat olmayan kalemiz”

Yaratıcı ekonomiler içerisinde gastronominin Avrupa Birliği ülkelerinde otomotivden bile fazla ekonomi oluşturduğunu anlatan Demirer, Kalkınma Bakanının “Bana içinde ithalat olmayan ihracattan bahsedin. İthalat ihracat dengesinde ihracat tarafı güçlü olan ihracattan bahsedin” sözlerini anımsatarak, “İhracatın içinde ithalat olmayan kalem gastronomi, katıksız ihracat kalemi. Gıda ihracatında henüz emekleyemiyoruz bile desek aslında işin daha çok başındayız.” dedi. Akdeniz çanağında İspanya, İtalya ve Fransa’nın peynir, şarap ve zeytinyağı ihracat rakamlarını Türkiye ile mukayeseli olarak paylaşan Demirer, “Peynir ihracatında ülkemiz maalesef 24. sırada, 150 milyon dolar ile. Fransa ve İtalya’nın peynirlerini 3 milyar dolarlık ihracat karşılığı bulmasının önemli nedenlerinden biri, dünyanın her bölgesine yayılmış olan restoranları ve restoranların içinde deneyimle tattırdıkları peynirlerin daha sonra marketlere, o vasıtayla da evlere girmesi konusu. Restoranın ihracatı sadece bir restoran açmak değil, o ülkenin aslında ürünlerini en kolay tanıtma yollarından biri. Bir başka örneğimiz, şarap. Gastronominin içinde bütün dünyadaki ülke kriterlerinde yemek içmek denildiği zaman yemeğin yanında şarabın çok büyük önemi var. Fransa en başta 10 milyar dolarlık ihracatı var. İtalya 6 milyar dolar, İspanya ise 3 milyar dolar şarap ihracatı yapıyor. Biz Türkiye olarak 10 milyon dolarlık ihracattayız henüz. Oysaki çok kaliteli üretimimiz var. Zeytinyağı bir üçüncü ürün. İspanya ve İtalya 200 bin tonun üzerinde ihraç ediyor. Tunus bir alt ihracatçı. Tunus’ta üretilen yağlar İspanya ve İtalya’ya gidiyor, markalaşıyor, dünyaya tekrardan bir ihracat ürünü olarak çıkıyor. Türkiye’nin 50 bin tonunun içinde de dökme yağ, açık yağ dediğimiz bir yağ ihracatı var. Markalaşmayı henüz istediğimiz noktada başaramadığımız için yağlarımızı İspanya’ya, İtalya’ya gönderiyoruz, etiketlerini koyup dünyaya tekrar ihracat yapıyorlar.” diye konuştu.

“Gastrodiplomasiyi bundan sonra daha çok duyacaksınız”

Türkiye’nin 2017 işsizlik rakamlarını paylaşan Demirer, “Geçen yılki işsizlik oranımız yüzde 10.9. 2016’ya göre çok hafif bir iyileşme var. Ama 15-24 arası işsizlik oranımız yüzde 20. Sektörümüzün istihdamdaki payı yüzde 8. Ekonomideki payı yüzde 2. ben artık diyorum ki, turizmin altın çocuğu gastronomi istihdamın etkin silahı gastronomi. Bu sektörün yaratıcı ekonomilerdeki etkin rolünü rakamlarla ancak bu kadar yapabiliyoruz. Bir de size yeni bir tabir daha kullanıyorum. Gastrodiplomasi. Kendi ülkesinde nüfuslu insanlar, kanaat önderleri yemeye içmeye meraklılar. Bu insanlar sizin ülkenizin ürünleriyle mutlu oldukları zaman özellikle bazı dönemlerde siyaseten sıkışan diplomaside faydalı olabiliyorlar. İnanın gastrodiplomasi tabirini bugünden sonra daha sık duyacaksınız.” dedi.

“Doğu Akdeniz, Gaziantep ve Ege üzerinden gastronomiyi tanıtalım”

Kaya Demirer sözlerine devam ederken turizmde yeni pazarlar ve global seyyahlar için özgün hikayeler oluşturulması gerektiğine işaret ederek, “Senin hikayen ne, niye senin ülkene gideyim diye. Benim hikayem üzerinde oturduğum topraklardaki köklerim, geleneklerim, bugünüm ve geleceğim. Onun için size TURYİD Derneği Yönetim Kurulu ve üyeleri olarak çok somut iki rotayı da veriyor. Bir tanesi Doğu Akdeniz ve Gaziantep. Bir diğeri Ege Bölgesi. Adana’dan başlayan Antep’e kadar giden her birimde havalimanı olan, çok yakında Çukurova Havalimanı’nın da aralarına katılacağı rotada tarih topraktan fışkırıyor. Ne kadar güçlü gastronomi zengini olduklarını da ben söylemiyorum, UNICEF söylüyor. Türkiye’de Gaziantep ve Hatay olarak iki şehrimize verdiler. Burada yatırım teşviki gerekli. Biz istediğimiz arzı yakalayamadığımızı düşünüyoruz. Kalitemizi yükseltmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Önce kendimiz tecrübe edelim istiyoruz. Ege Bölgesi’nde ise kıyı Ege’de Ayvalık’tan zeytin şehrinden başlayıp Bodrum’a kadar indiğimiz bir yerde yine çok güzel tarih ve kültür var. Çeşme ve Urla’ya geldiğimizde hem ot ve enginar festivallerimiz var hem şarapçılığımız çok güçlü. Her yerde havaalanlarımız var. Üstelik oralarda otellerimiz, restoranlarımız da mevcut. İç piyasada 60 gün çalışıyorlar. Tek yapmamız gereken şey, kapıları açık tutmak, tanıtımı gastronomi üzerinden bu bölgede yapmak. Yatırıma da gerek yok.” dedi.

“Gastronomide markalaşmak için ortak hareket etmeliyiz”

Türkiye’nin gastronomide markalaşması için yol haritası sunan Kaya Demirer, “Ortak hareket edip, kültür politikalarını üretmemiz lazım. Ortak düşünceyle birlikte hareket etmemiz lazım. Markalaşma sürecinde imaj oluşturulması lazım. Bu imajı yaratırken bir karar vereceğiz, biz hangi yöne gideceğiz? Biz diyoruz ki, üreticiler ve tedarikçiler iyi, temiz ve adil gıda, GDO’suz ürün, sürdürülebilir tarım, hayvancılık, balıkçılık, takip edilebilir tedarikçilik yapmalıyız. Bu işe önem veren, geleneklerine bağlı ama inovasyon odaklı şefler yetiştirmeliyiz. Medyamıza demeliyiz ki, ‘Lütfen ama lütfen sorumlu, yapıcı kritikleri olan eleştirilerle bizi destekleyin.’ Merkezi ve yerel yönetimden ricamız şu, regülasyonda yenilikler yapmalıyız. Güncellenmesi gereken bazı yönetmeliklerimiz var. Bugüne kadar hiç yatırım teşviki almamış olan yiyecek içecek sektörüne de uygulamalıyız. Denetlemeleri artırmalıyız.” 

Marisa Henderson: “Türkiye’nin çok büyük bir potansiyeli var ama henüz maksimize edilemedi”

Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Ticaret Konferansı Yaratıcı Ekonomiler Bölüm Şefi Marisa Henderson, Birleşmiş Milletler’in gastronomiyi yaratıcı ekonomiler içinde ne denli özgün bir noktaya taşıdığını şu sözleriyle anlattı: “Bizler Birleşmiş Milletler olarak neler yapıyoruz? Bölgeler ile ürün arasındaki bağlantı önemli. Bu sayede yerel üreticilerin uluslararası pazarlarda görünürlükleri aratacaktır. Kobilerin gelişimini artıracak, global rekabet güçleri yükselecek. İkinci olarak, çiftçilerin tarlalarındaki kapasitelerini artırmaya çalıştık. Biyoçeşitliliğin korunması için de birtakım çalışmamlar yaptık. Ürünlerin tüketimini artırmayı sağladık. Türkiye’de gastronomiyle ilgili aktiviteler birkaç sene içinde artış gösterdi. Türkiye önemli bir destinasyon. Çok büyük bir potansiyeli var ama henüz maksimize edilemedi. Türkiye’de gıda sektörü yüzde 45 oranında kayıt altına alınmış durumda. Yani büyük başarılara imza attınız. UNTWO olarak bu diyaloğun bir parçası olduğumuz için mutluyuz. Bu diyaloğu daha da geliştirerek büyütmek istiyoruz.”

Vedat Başaran: “Kalkınmak için gastronomik değerleri ortaya çıkarıp paylaşmalıyız”

Türkiye’de gastronomi anlamında son yıllarda olumlu gelişmelerin yaşandığına dikkat çeken Çağdaş Türk Mutfağı tanımının yaratıcılarından, girişimci ve şef Vedat Başaran, “Güzel şeyler oluyor ama işin bu kısmı toparlayıcı ve geleceğe ışık sunacak en önemli kısmı. Bu bakımdan organizasyon son derece önemli. Gastronomi ülkemizde son 5-10 yıldır kelime olarak var, dünyada da 20 yıldır konuşuluyor. Yiyecek içecek, F&B diyoruz ama bu kelimeler tam anlamıyla gastronomiyi karşılamıyor. Ülkemizde son yıllarda gastronomi anlamında büyük gelişmeler oldu, 3. Turizm Şurası’nda ilk defa Gastronomi Komisyonu kuruldu, gastronomi turizmi konuşuldu. Ortaya çok değerler çıktı. Gastronomiye olan bu desteğin arkasındaki bir enerji var. Biraz önce Kaya Demirer’in de söylediği gibi gastrodiplomasi hakikaten önemli. Bu ülkenin bence kalkınabilmesi için en önemli değerlerinden biri, elindeki daha henüz tanımlayamadığımız gastronomik değerlerin ortaya çıkarılıp, bunların global ortamda paylaşmaktır.” 

Ahmet Ali Temurci: “Bu etkinliklerin artarak devam etmesi ve zirvenin yeni iş birliği olanakları doğuracağı inancındayım”

Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Ali Temurci yaptığı konuşmada “Dünyaca ünlü şeflerin, gastronomi yazarlarının ve aşçıların bir araya gelerek uluslararası bir konferansta İstanbulumuzu, zengin mutfak kültürümüzü tanımaları bizim için çok büyük bir fırsat. Türkiye olağanüstü bir mutfak kültürüne sahip. Dolayısıyla böylesi bir zirvenin İstanbul’da gerçekleştirilmesinden daha doğal bir seçim olamazdı. Bildiğiniz üzere Bakanlığımız son dönemlerde gastronomiyi stratejik planlama çalışmalarının ana aktörlerinden biri olarak ele alma yönünde çok ciddi bir hamle başlattı. Gastronomiyi kültür ve turizmde öne çıkan bir unsur olarak ele alma yönünde başlattığımız çalışmalar kapsamında Kasım 2017’de Turizm Şurası’nda gastronomi turizmine müstakil bir alan açarak yer verdik. Biz aslında Bakanlık olarak bu işin biraz daha tanıtma ve pazarlama kısmında varız. Özellikle gastronominin yurt dışında tanıtma ve pazarlama alanında varız. Gastronomiye daha yakın çalışmamız aslında San Sebastian Gastronomika’ya konuk ülke olarak katılmamız sayesinde olmuştur. Ben bu çaptaki etkinliklerin artarak devam etmesi ve zirvenin yeni iş birliği olanakları doğuracağı inancındayım.” şeklinde konuştu.

Yusuf Coşkun: “Zaman gastronomi turizmini harekete geçirme zamanıdır”

Kalkınma Bakanlığı Bakan Yardımcısı Yusuf Coşkun, “Gastronomi günden güne popüler hale gelmeye başladı. Artık karın doyurmanın ötesine geçmiş durumda. Sektörün ekonomiye katkısı çok büyük. Katma değeri yüksek, turizme katkı sağlayan önemli bir kalkınma aracı olduğunu biliyoruz. Bu doğrultuda 10. Kalkınma Planı’nda gastronomi turizmine de yer verdik. Bu plan çerçevesinde Bakanlık olarak sahip olduğumuz potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek için somut adımlar atıyoruz. Geçtiğimiz yılın verilerine baktığımızda 27 milyar dolarlık gelirin yüzde 22’lik harcamaların yeme içme olduğunu biliyoruz. Bunu daha da artırabileceğimiz inancındayız. Bu anlamda yurt dışı tanıtımlar da çok önemli. Artık zaman gastronomi turizminde harekete geçme zamanıdır.” dedi. 

Hüseyin Yayman: “Gastronomiyi Türkiye’nin geleceği olarak görüyoruz”

Kültür ve Turizm Bakanı Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, “Türkiye’de ilk defa gastronomi turizmi Şura’da bir ana başlık olarak gündeme geldi. Biz artık ülkemizin sadece deniz kum güneşle anılmasını istemiyoruz. Biz aynı zamanda turizmi çeşitlendirmek istiyoruz. Bu hedeflerimize de sektörle birlikte ulaşmak istiyoruz. 50 milyon turist, 50 milyar dolar hedeflerimizde gastronomiyi bir kaldıraç olarak kullanmak istiyoruz. Biz turizmi çeşitlendirirken aynı zamanda pazarı da çeşitlendirmek istiyoruz. Turizmde ve gastronomide birkaç önemli unsura dikkat çekmek isterim ki, standardizasyon, markalaşma, destinasyon odaklı tanıtım ve kamusal farkındalık oluşturmak çok değerli. İnsanların bir hikaye peşinde koştuğu bu dönemde Türkiye’nin hikayesini büyütmek istiyoruz. Gastronomiyle GSMH’nin yüzde 12’si, istihdamın yüzde 10’unu temin eden, dolaylı olarak 50’ye yakın başka sektörler aktif hale getiren bir alandan bahsediyoruz. Türkiye’nin geleceği olarak görüyoruz. Bu heyecanı yakalayabilmek için de gastronomi ve gastrodiplomasi çok önemli.” diye konuştu. 

Isabella Falco: “Gastronomi cenneti olmak istiyoruz”

“Peru’da Gastronominin Çarpıcı Yükselişini” örnek ve hikayeleriyle aktaran Promperu’nun İmaj ve İletişim Direktörü Isabella Falco, “Yemekle birlikte toplumsal bir dönüşüm oluyor. Peru mutfağında bunu görebiliyoruz. Bizim mutfağımız neden başarılı? Çünkü Peru’da çok farklı kültür, malzeme ve tekniklerin füzyonunu görebiliyorsunuz. Dünya genelinde biyoçeşitlilik anlamında çok zenginiz. Vizyoner şeflerimiz çok. Bizim şeflerimizin tek bir amacı var, uluslararası düzeyde Peru’ya ait tariflerin paylaşılması. Bizim ülkemizde eskiden herkes futbolcu olmayı hayal ederdi, şimdi şef olmayı hayal ediyorlar. 4. kuşak şeflerimiz yemek yaparak açlığı yoksulluğu kaldırmak, gıda dönüşümünü sürdürülebilir kılmak istiyorlar. Peru mutfağının geliştirilmesi için her yıl bir gastronomi fuarı düzenliyoruz. 400 binden fazla insan bu fuara katılıyor. Dünyanın önde gelen şeflerini ülkemizde ağırlıyoruz. Uluslararası reklam kampanyaları yaptık. Peru gastronomi fırsatlarını en üst düzeyde kullanan bir ülke. Gastrodiplomasi bizler için de çok önemli. Bizde zenginlik doğayla uyumla ölçülür. Yoksa zenginlik dediğiniz çeşitlilik fazlalığı değil, bir deneyim sunabilmek. Sonraki amacımız, bir gastronomi cenneti olmak istiyoruz.” sözleriyle Peru mutfağının dünyadaki karşı konulmaz yükseliş sırlarını paylaştı. 

Iñaki Gaztelumendi: “İspanya’nın gerçek sırrı, yemeğimizi ve şaraplarımızı çok sevmemiz”

Bask Bölgesi Danışmanı Tangible Consulting Direktörü-Ortağı Iñaki Gaztelumendi, “Gastronomi Turizmi: İspanya’nın Gizli Kalmış Sırrı” başlıklı konuşmasında şu noktalara temas etti: “Önce gastronominin farklı rollerini kabul etmek lazım. Kültür tarafı var, inovasyon için önemli bir unsur. Sürdürülebilir bir kalkınma ve turizm için önemli. Gastronomi bir iletişim, kültürel farklılıkları kapsayan, medyanın da içinde olduğu bir sektör. Bizim tapas kültürümüz var. Tapas dediğiniz şey, sadece ufak porsiyonları paylaşmak değil, bir yaşam tarzı, bir sosyalleşme. İspanya’nın turizm politikalarında gastronominin yeri büyük. 9 milyon euroluk bir bütçemiz, lezzet haritamız var. Kültürel miras olarak gastronominin tanınması çok önemli. Yerel üretim önemli. Gıda turizmi bir değer zinciri oluşturuyor. Bilgi, inovasyon önemli. Gastronominin İspanya’daki ürün portföyündeki yerini anlayabilmek önemli. Güvenilir ve orijinal bir İspanya gastronomi söyleminin oluşturulması, kurumsal yönetim önemli. İspanya’nın gerçek sırrı, yemeğimizi ve şaraplarımızı çok sevmemiz.”

 Pelle Øby Andersen: “Tavuklarımız dünyanın başka bir ucundan gelmemeli!”

“Kuzey Ülkelerinde Yiyecek İçecek Devrimi” başlığı altında Danimarka’nın gastronomide herkesi hayreti düşüren gelişim öyküsünü paylaşan Pelle Øby Andersen, “Gastronomi aslında restoran sektöründen daha önemli. Çok ciddi bir sorumluluğu var. Yeni girişimciler çıkıyor, bir start up’ları var. Keyif olarak yaparsak daha başarılı olacağız. Doğaya dönme, yerel bir gurur duyma olayıdır bu. Restoranlarda sadece kendi ürünlerimizi kullanıyoruz. Pek çok ülkeyle iş birliği yapıyoruz. Hükümet bir eylem planı hazırladı, önemini anladı. Tavuklarımız dünyanın başka bir ucundan gelmemeli. Yenilik yapmazsanız bu sektörde kaybedersiniz.” dedi.

 Ilyoung Hong: “Küreselleşmeyi lokal mutfak ve malzemeyle yapmak önemli”

“Kore ve Japonya Mutfağını Globalleştirmek” başlığıyla konuşan Le Cordon Bleu Japonya Temsilci Direktörü ve Le Cordon Bleu Kore Genel Müdürü Ilyoung Hong ise, “Bizler asıl olarak lokal mutfağı nasıl global olarak yaratabiliriz, onun peşindeyiz. Kore mutfağında Kimchi ürünümüz ile globalleşmeye çalışıyoruz. Yaklaşım olarak Japonya Kore’den çok daha farklı. Lokal mutfaklar küreselleştirmenin tek bir yolu yok çünkü yemek çok sübjektif. Gıda insanlarla seyahat ediyor. O zaman lezzet de değişiyor. Küreselleşmede en önemli unsur, eğitim. Kullandığın malzeme de çok önemli. Küreselleşmeyi lokal mutfak ve malzemeyle yapmak önemli.” şeklinde konuştu.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir