Demet Sabancı Çetindoğan: “Dünyada en iyi hikayeyi Türk gastronomisiyle yazarız”

Haber: Hatice Ünal Bilen Fotoğraflar: Ümit Başer Alkaç

Gastronomi Turizmi Derneği’nin (GTD) düzenlediği Gastro Talks ‘Kanaat Önderleri Konuşuyor’ buluşması 18 Şubat Salı akşamı Novotel Bosphorus’da gerçekleşti. Novotel Hotels and Resorts İstanbul Bosphorus Karaköy Genel Müdürü Erkan Öğüt’ün ev sahipliğinde düzenlenen programın bu ayki konuğu, DEMSA Grup Yönetim Kurulu Başkan Vekili, aynı zamanda Türkiye Ortak Nesiller Entegrasyonu Derneği (T-ONE Derneği) Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan oldu. Türk Mutfak Kültürü, Türk Gastronomisi ve Türk Gastronomisini yurt dışında tanıtmak üzere fikir alışverişinin yapıldığı yemekli programın açılış konuşmasını yapan Gastronomi Turizmi Derneği (GTD) Başkanı Gürkan Boztepe, etkinliğin amacına yönelik kısa bir bilgilendirme yaparak, “GastroTalks, yemek eşliğinde kanaat önderleri ile sohbet edebildiğimiz tek toplantı formatıdır. Burada kanaat önderlerinin fikir ve önerilerini Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı ile paylaşıyoruz. Biz istiyoruz ki, Türkiye’deki kanaat önderleri gastronomi turizmi konusunda bizlere vizyon katsın. Biz de elimizden geldiği kadarıyla Türkiye adına, ülkemizin değerlerini ön plana çıkarmanın en doğru yolunu bulalım, raporlayalım” diye konuştu. 2020’nin Gastronomi Yılı ilan edildiğini anımsatan Boztepe, önümüzdeki dönem hedeflerinin kanaat önderleriyle entegre hareket ederek, Türk mutfağını yurt içinde ve dışında tanıtmak olduğunu söyledi.Demet Sabancı Çetindoğan: “Türk mutfağını uluslararası platformda tanıtmaya hedeflendik”

Gastronominin hizmet sektörü içinde önemli bir alan olduğunu belirten Demsa Group Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Türkiye Ortak Nesiller Entegrasyonu Derneği (T-ONE Derneği) Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan ise, derneği tanıtarak sözlerine başladı. 2014 yılında kurulan T-ONE Derneği’nin bugün mozaik yolu, gastronomi, sanat ve görsel sanatlar, termal sağlık-hamam ritüelleri olmak üzere dört farklı komite ile varlık gösterdiğini anlatan Çetindoğan, derneğin uluslararası bağlantılara sahip üyeleriyle öne çıktığını, odaklarında da yurt dışı merkezli tanıtım çalışmaları olduğunu kaydetti. “Türkiye’nin kültürel mirasını, tarihi ve doğal zenginliklerini, ortak değerlerini uluslararası platformda tanıtmayı hedefleyerek bu derneği kurduk. Bütün eforumuzu, zamanımızı, bütçemizi tamamen ülkemizin yurt dışındaki imajını anlatabilmek üzerine harcıyoruz” diyen Çetindoğan, Türk mutfak kültürünü tanıtmak üzere çıktıkları yolda Türk misafirperverliğini Türk yemekleri ve ikramları ile yaşattıklarını söyledi.

“Oscar menüsüne bağlantılarımızla girdik”

İki yıllık bir çalışmanın ardından Oscar Gala Yemeği menüsüne girmeyi başardıklarını belirten Çetindoğan, “Oscar’da çok büyük bütçeler dönüyor. Şu ana kadarki tüm çalışmalar ilişkilerle oluyor. Derneğimizin kurucularının birçoğu zaten Türkiye tanıtımına kişisel katkısı olan isimler. Benimse yaptığım, onları bir araya getirip bir güç oluşturmak oldu. Dolayısıyla hem bu tip bağlantılarımızla maksimum fayda elde etmek hem de bir başka gücümüz olarak, arzu ettiğimiz üst düzey katılımcı kitleyi oraya getirebilmek işin önemli sac ayakları. Bu da dediğim gibi yine üyelerimizin kişisel katkılarıyla oluyor. Yurt dışında birçok dernekte farklı alanlarda çalışmalar yaptım ve gördüm ki, yapılacak ülkenin ya da şehrin orada belli kesimleri tanıyan kişilerle irtibata geçiyorlar ve onlardan o geceye ait bir büyükelçilik oluşturuyorlar. Dolayısıyla onlar kişisel gayretleriyle, kendi eşini, dostunu davet ederek sizin arzu ettiğiniz kitleyi zaten getirmiş oluyorlar” dedi.“Yabancı basın, yabancı acente katılımı önemli”

Uluslararası çaptaki bu tip organizasyonların sadece iş dünyası ve ünlü isimlerle sınırlı olmadığını anlatan Çetindoğan, “Bizim önemsediğimiz bir diğer konu da, yabancı acentelerin, yabancı basının ve önemli insanların bir araya gelmesi. Çünkü biz bunu üç ayaklı düşünüyoruz. Acenteler çok önemli. Çünkü bunları yaparken amacımız, ülkemize daha fazla turistin gelmesini sağlamak. Birebir, ilk ağızdan acentelerin bizleri duyması onlar için çok önemli diye düşünüyoruz ve onların katılımını sağlamaya çalışıyoruz.” dedi. Bu görüşünü bir örnekle aktaran Çetindoğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben Dünya Kanser Derneği Başkanı’nı şahsen tanıyor iken, o iletişimim sayesinde Versay Sarayı’nda gerçekleşen gala davetinde Türk lokumlarımızın tanıtımını yaptık.”“Türkiye isminin magazinselleştirilmesini doğru bulmuyorum”

Demet Sabancı Çetindoğan, Monaco Türk Gecesi örneğinde olduğu gibi, çoğu zaman büyükelçilik desteği de aldıkları etkinliklerin yurt dışı basınında da ses getirdiğini ifade ederek, “Belki de en fazla zorlandığımız konulardan birincisi, etkinliğe doğru kişileri getirebilmek, ikincisi de basında yer alabilmek. Kimi zaman gelseler de, farklı gündemler dolayısıyla istediğimiz etkiyi bazen alamayabiliyoruz.” dedi. Yurt içi basınla ilişkiler üzerine görüşlerini paylaşan Çetindoğan, “Hedefimizde tamamen yurt dışı olduğu için açıkçası eforumuzu çok fazla buraya sarf etmiyoruz. En son Monaco’da da basında çıktı. Ama benim gönlüm istiyor ki, çalışmalarımız magazin sayfasından çok kültür, sanat, gastronomi hatta ekonomi sayfalarında da çıksın. Belki katılımcı kişilerden dolayı bilmiyorum. Türkiye basını biraz daha magazine doğru kayıyor. Açıkçası bu da beni rahatsız ediyor. Oysaki tüm bunlar bizim Türkiye’nin yurt dışı tanıtımına yönelik çalışmalarımız. Türkiye isminin magazinselleştirilmesini doğru bulmuyorum. Bu da bir kültür meselesi.” dedi.“Güç birliği için örgütlenmek lazım”

Türk mutfağının tanıtımında örgütlenmenin önemine değinen Çetindoğan, bireysel gayretlerin dışında devlet, özel sektör ve STK’ların bir araya gelmesiyle yapılan çalışmaların  çok daha anlamlı olduğunu kaydetti. Bu iş birliktelikler sayesinde işlerin çok daha kolay yürüdüğünü anlatan Çetindoğan, bütçeye ve organizasyonun etki gücüne de olumlu yansımalarına işaret etti. “Bizim misyonumuz aslında kendimizi yurt dışında tanıtmak. Ama bir taraftan da alt yapı çok önemli. Genç şeflerimiz de buna dahil. Sevindirici bir tarafı da, benim dönemimde de üniversitelerde genellikle hukukçu, doktor olmak isteyen idealistler vardı. Şimdi bakıyorum, idealist şefler var. Günümüzde hem de çok revaçta bir meslek oldu. T-ONE Derneği olarak, gençlerimizi motive edici ve eğitici çalışmalar yapıyoruz. Çok yakında da komite çalışmalarımız doğrultusunda buna yönelik projelerimizi netleştirmiş olacağız.” dedi. Yurt dışı tanıtım etkinliklerinde Türkiye’nin bölgelerinden destek aldıklarını ifade ederek sözlerine devam eden Çetindoğan, “Bölgelerden, önemli şeflerimizden destek alıyoruz. Konusuna göre yöresel bir şeyi tanıtıyor isek, mutlaka o yöreden destek alıyoruz veyahut Maksut Şef’in yaptığı gibi daha modernize Türk yemeklerinin yapıldığı tamamen tanıtımın programına göre ayarlıyoruz. Roma döneminden kalma mozaiklerimizi tanıtırken orada daha yöresel gittik. Konseptine, konusuna, bölgesine göre çalışmalar oluyor” dedi.

“Dünyada hikayesi olan turizm ilgi çekiyor”

T-ONE Derneği’nin Gaziantep ve Şanlıurfa başta olmak üzere Türkiye’nin imza yemeklerini yurt dışında tanıtmaya devam ettiğini anlatan Çetindoğan, dünyada hikayesi olan ürün, yemek ve turizmin ilgi çektiğini söyledi. “En son Monte Carlo’da Türk yemeklerini tanıtımını yaptığımız bir gecemiz oldu. Yine aynı şekilde Belçika’da bir çalışmamız olmuş, Şef Maksut Aşkar ve ekibi gelmişti. Ya yöresel anlamda ya da Maksut gibi daha modernize Türk yemeklerimizin tanıtımını yaparak farklı açılardan gastronomik zenginliğimizi göstermeye çalışıyoruz. Muazzam bir coğrafyada yaşıyoruz. Şu anda akademik anlamda bu konu üzerinde çalışılıyor. Belki ana yemek gibi değil, tadımlık olarak yerli ya da yabancı turistlere lezzetlerimizi tattıracağız. Çünkü dünyada hikayesi olan turizm ilgi çekiyor. Gastronomi konusunda ülkemiz çok zengin. Çok hikayesi bol bir alan. Bunu maksimum seviyede kullanıp, turizm endüstrisine çok daha katma değeri yüksek hale getirmemiz lazım. İspanya, İtalya, Peru gibi pek çok örnek var. İnanın hepsinden daha zengin bir kültüre sahibiz” dedi.“En az bir yabancı misafiri ağırlamayı misyon edinmeliyiz”

Türkiye’nin uluslararası imajında bireysel çabanın önemine işaret ederek sözlerini sürdüren Çetindoğan, “Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında ‘komşunuzu da alın gelin’ demişti. Biz bunun gücüne inanıyoruz. Emin olun, yabancı konuklar ülkemize geldikten, insanımızı tanıdıktan, yemeklerinizi, şehrimizi daha yakından tanıma fırsatı bulduktan sonra bakış açıları tamamen değişiyor. Anında bir Türk dostu oluveriyorlar. Bu sebeple mümkün olduğunca dost edindiğimiz yabancı misafirleri ağırlamamız gerekiyor. Bu hepimizin bir misyonu olmalı. Hepimiz en az bir kişiyi getirsek, her şey çok başka olur. Bir de ülkemizden yurt dışına inanılmaz bir beyin göçü var. Benim de şahsen tanıdıklarım, çok üst düzeyde gurur duyduğum kişiler. Özellikle tıp dünyasında çok değerli Türkler yaşıyor. Ben diyorum ki, asıl onlar etrafındaki eşini, dostunu, komşusunu davet etse, çok faydalı olur.” dedi.

“Yabancılar evde ağırlanmaktan çok hoşlanıyor”

Dünyada Türk kahvesini tanıtmak üzere kişisel bir gayret içinde de olduğunu belirten Çetindoğan, “Yabancılar evde ağırlanmaktan çok hoşlanıyor. Onlarda da çok iyi oteller, restoranlar var. Ama burada herhangi bir 5 yıldızlı otelde veya restoranda ağırlamak yerine evde ağırlamayı, Türk misafirperverliğini göstermeye çalışıyorum. Geldiklerinde de Türk kahvesi ikramını ritüellerine sadık kalarak yapmaya çalışıyoruz. Tepsinin içinde iki tane gümüş kaşıklık vardır. Bir tanesinde tatlı kaşıklıkları, öbürünün içinde de sadece su bulunuyor. Kahvesini koyuyorsunuz ve taneli reçel oluyor. Eskiden çikolata olmadığı için Osmanlı döneminde bu şekilde taneli reçeller ikram edilirmiş. Ben bunu mutlaka gelen misafirlerimize tattırmaya çalışıyorum. Bu da çok hoşlarına gidiyor. Şu anda bu geleneğimizi devam ettiriyoruz ama kahvenin hikayesini bir şekilde her gelen misafire yaşatmaya çalışıyorum.” dedi.  “Restoran düz ayak olmalı, hatta otelin içinde de olmamalı”

Demet Sabancı Çetindoğan, programın soru-cevap kısmında Türkiye’de atıl durumdaki otel restoranlarına ilişkin görüşlerini de paylaştı. Otellerin üst kısımlarına konumlandırılan restoranlara müşterileri çıkartmanın zorluğuna değinen Çetindoğan, “Bizim Türklerin anlayışında restoranın düz ayak olması lazım. Hatta otelin de içinde olmamalı.” dedi. Türklerin yol üstünde yemek yemeyi daha çok sevdiğini ifade eden Çetindoğan, birbiriyle çakışan otel ve otel dışı restoran menülerinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Standardı korunmayan ete bir eleştiri getirerek, et ithalatında bir sınırlama olduğunu, mayıs, haziran aylarında St. Regis Hotel mutfağı şefinin önderliğinde et üreticileriyle bir araya gelmeyi planladıklarını söyledi.

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir