Eresin Otelleri Genel Müdürü Müberra Eresin: “Turizmi İdeallerimden Vazgeçecek Kadar Çok Sevdim”

“Otelcilik öyle bir meslek ki, içine girdiğiniz anda sizi büyülüyor ve ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz. Bende de öyle oldu, turizmi ideallerimi bir köşeye bırakacak kadar çok sevdim…”

Turizm emektir, gönüllülüktür, özveridir. Hep en iyiye koşmak, çalışmak, sevmektir turizm. Serilse de altın halılarla önünüze, en mükemmeli olabilmek için birgün, daha fazla mücadele edebilme tutkusunu yüreğinizde hissedebilmektir.
Tıpkı, otelcilik sektörünün deneyimli isimlerinden Müberra Eresin’in turizmde başarıya uzanan örnek hikayesi gibi…

Turizm sektöründe bir duayen markanın 2. kuşak temsilcilerinden Eresin Taxim ve Premier, Eresin Crown Genel Müdürü Müberra Eresin ile dünden bugüne turizm yolculuğunu samimi ve keyifli bir söyleşi ile sayfalarımıza taşıdık.

Müberra Hanım, turizm hikayenizi anlatır mısınız?

Otelcilik sektörüyle nasıl tanıştınız? Liseden sonra Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’ni kazandım ve ikinciden sonra okurken çalışmayı çok istedim ancak ailem biraz da muhafazakarlıktan belki, o dönem beni başka bir yerde çalıştırmak istemedi. O zamanlar ailem otelciliğin dışında bir de Sirkeci’de araba alım satım işleriyle uğraşıyordu. Bana “madem ekonomi okuyorsun, en iyisi gel bizim muhasebe bölümünde çalış, bize de yardımcı olmuş olursun” dediler.

Siz ne yaptınız peki?

Aslında maliyet muhasebesini çok seviyordum. Hedefim, bir fabrikada üretim maliyeti üzerine çalışmaktı. “Geçici olarak gel çalış” denilince, sabah okula, öğleden sonraları Sirkeci’deki Eresinler Otomotiv’de muhasebede çalışmaya başladım. Bir süre sonra çok sıkıldım ve isyan ettim. O dönemde Topkapı’da küçük ama şirin bir otelimiz vardı, Özcan Hotel ve bir de BW Eresin Taxim vardı. En azından onlardan birinde çalışırım diye düşünmüştüm, zorlu bir ikna turundan sonra BW Eresin Taxim’de muhasebe’de çalışmaya başladım. Bir zaman sonra o da bana keyif vermemeye başladı. Ben daha çok işin maliyetler ve üretim safhalarında yer almak istiyordum. Otel muhasebesi belli bir rutin içindeydi ve o dönemler maliyet kontrolleri vs. çok daha yüzeyseldi, sıkıcıydı açıkçası. Öte taraftan üniversiteyi bitirene kadar başka bir yerde de çalışmama izin yoktu. Öyleyse resepsiyonda çalışayım dedim ama ona da ikna etmek çok kolay olmamıştı ailemi. O dönemdeki genel müdürümüz “Eğer resepsiyonda çalışmaya başlarsan bir daha otelcilik mesleğinden kopamazsın” demişti. Benimse turizm yapmak gibi bir düşüncem yoktu, üreten bir yerde çalışmayı istiyordum ve derken resepsiyonda çalışmaya başladım ve genel müdürümüzün de söylediği gibi turizmden bir daha kopamadım.

Turizmin en çok nesini sevdiniz?

Otelcilik öyle bir meslek ki, içine girdiğiniz anda sizi büyülüyor ve ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz. Bende de aynen öyle oldu. Otelcilik yaparken, insanlarla hep biraradasınız, farklı kültürden, farklı dil ve dinlerden yeni insanlarla tanışıp aslında dünyayı gezmeden de keşfedebiliyorsunuz. Hiç rutini yok. Her gün başka işlerle uğraşıyorsunuz. Sürekli aktifsiniz. O dönemlerde BW Eresin Taxim, bölgenin ilk otellerindendi. O zaman Taksim’de bir Hilton, bir Divan, bir Sheraton bir de biz varız sanırım. O kadar yoğun çalışıyoruz ki, sürekli over booking problemleri vs. Müthiş… Sıkılmaya hiç vaktiniz yok ve tabii çok keyifli. Sonuç, tüm idealleri bir köşeye bırakıp, artık otelcilik mesleğinde kalmaya karar verdim.

Otelci olmaya karar verdikten sonraki süreç nasıl gelişti?

Bu kararı aldıktan sonra ilk işim üniversiteden mezun olur olmaz, yabancı dil eğitimi için İngiltere’ye gitmek oldu. Turizm ile uğraşacaksanız iyi bir yabancı dil olmadan zaten hedeflerinize ulaşmak imkansız. Ben aslında İngilizce için 3 ay diye gittim sonrasında ailemi de ikna ederek Hotel & Catering üzerine master yapıp, 3 yıl sonra döndüm. O süre zarfında farklı yerlerde, farklı departmanlarda çalıştım. İçlerinde beni en çok etkileyen Hotel Royal Cresent oldu, dekarasyonundan tutun da kişiye özel hizmetleri ve misafirle kurulan birebir ilişkileri, işleyişi çok farklıydı ve bana orada kalıp onlarla çalışmam için sözleşme teklif ettiklerinde, hayır derken gerçekten çok zorlandım ama şimdilerde orada izlediğim misafirlere yaşatılan, hissettirilen ayrıcalığı Eresin Crown Hotel’de kendi misafirlerimize hissettiriyor olmayı biz de başardık ve bu beni gerçekten çok mutlu ediyor.

Master’ım bittikten sonrada bir süre daha orada çalışıp Surrey Univercity’e doktora başvurusu yaptım. Derken sınav, söyleşi ve kabul edildim, Hotel Management üzerine bir doktora programı vardı ona katılmak istemiştim ama maalesef bu defa aile engeline takıldım.

Ne yazık ki bu defa ikna olmadılar, tam o sırada Eresin Topkapı’nın inşaatı devam ediyordu ve bana ihtiyaç vardı. Oteli açalım sonra gidersin demişti ağabeyim ve ben de Surrey Univercity’deki hakkımı dondurdum. Sonrasında geri döndüm. Bir gün giderim diye, her yıl kayıt zamanı geldiginde tekrar dondurdum, ama maalesef 3.yıl dondurma hakkım sona ererken, ağabeyim “istersen artık doktora yapabilirsin” dedi. Fakat o da zaten artık gitmeyeceğimden çok emindi, üç yıl çalışıp bir şeyleri tam oturtmuşken bırakıp gitmeyi açıkçası bu defa da ben yapamamıştım.

Elinizin altında hazır bir aile işi varken, siz zor olanı seçmişsiniz. Bunu yaparken aklınızda tam olarak ne vardı?

Türkiye’de şöyle bir imaj var, aile işinde çalışan aileden olan gençlere, her görev tepeden inme veriliyor gözüyle bakılıyor. Çevremde bu ithamlara maruz kalan birçok arkadaşım vardı ki, benzer bir durumu ben de yaşamak istemedim. O arkadaşlarım da çok profesyoneldiler, diğer çalışanlar kadar iyiydiler ve belki de daha fazla çalışıyorlardı ama yine de aileden oldukları için bu pozisyonda oldukları konuşuluyordu. Ben yurt dışında Maid’lik yaptım, garsonluk yaptım, resepsiyon, rezervasyon, satış, ön büro, tüm departmanlarda çalıştım ve sonuçta buraya döndüğümde her departmanda çalışabilecek haldeydim. Nitekim o şekilde de oldu. Resepsiyon, rezervasyon, satış derken, yönetici kadrolarına geçtim ve nihayet bu noktaya geldim.

Tabii burada geçmiş dönem genel müdürlerimizin de emeğini unutmamak lazım. Hepsinin bana çok değerli katkılar sağladığının altını çizmem gerekir. Yurt dışında çalışma kararımın bir başka temel nedeni de, otelcilikteki işleyişin yurt dışında nasıl olduğunu öğrenmekti.

Ve tabii diğer bir neden de, o yıllarda İstanbul’daki bir otelde çalışmak isteseydim, normal bir personel olarak çalışamayacaktım. Türkiye’ye gelseydim bu soyadla herhangi bir otelde çalışmak çok kolay olmayacaktı benim için. Ağabeyim Murat Bey ve kardeşim Salih Bey’le hatta bugün bile hala otellerin isimlerini değiştirsek de yeni nesillere öyle mi devretsek diye çok sık sohbetlerini yaparız. Otellerin soy isimimizle aynı olması durumu maalesef zor bir durum.

Yurt dışı deneyimi size otelcilik anlamında neler kattı? Türkiye’ye dönüşte adaptasyon sıkıntıları yaşadınız mı?

İngiltere’de insanlar işlerini hem çok severek hem de önemseyerek yapıyorlar. Ben bir master öğrencisiydim ve housekeeping departmanında çalışabiliyordum. Hatta benimle birlikte bu işi yapan bir Fransızca öğretmeni de vardı. Ama 90’lı yıllarda Türkiye’de turizm eğitimi çok fazla yoktu. Otellerde çalışan bazı arkadaşlar işlerini çok fazla benimseyememişlerdi. Şimdilerde tabii daha iyi. Okumuş, eğitimli kadrolara sahibiz ve tercihler daha bilinçli yapılıyor. Ben buraya geldiğimde maalesef uzun bir süre o zorluğu yaşadım, günlük hayata adapte olmanın yanında bir de orada çalıştığınız kişilerle burada birlikte çalıştığınız kişiler arasında uçurumlar vardı. Neyseki şimdi çok daha iyi durumdayız. Son 4-5 yıldır turizm rakamlarımız çok daha iyi ve toplumun otelciliğe bakış açısı değişti, çalışanlar bilinçli seçimlerle işlerini daha çok sevip benimsiyorlar artık.

Gelelim İngiltere’den Türkiye’ye dönüşünüze. Buraya gelince ilk neler yaptınız?

Yurt dışından döndükten sonra Best Western Eresin Taksim’de rezervasyon, ön büro müdürü, satış müdürü ve satış pazarlama direktörü olarak çalıştım. Satış pazarlama ile uğraşmak çok keyifli, hala çok severek yapıyorum. Hedeflerinize ulaşmaya çalışmak çok zevkli. Aslında genel müdür olmayı hiç istemedim ama bir şekilde oldum. Şu anda Eresin Taxim ve Premier ile beraber Eresin Crown’un da Genel Müdürlüğünü yapıyorum. Bu arada tabii satışla ile de direkt ilgileniyorum.

Genel müdürlük yapmayı neden istemediniz?

Operasyonda çok fazla içeridesiniz. Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri takip edememek gibi bir korkum vardı sanırım. Neyse ki ben hep iyi bir ekibe sahip oldum. Bu bakımdan kendimi şanslı bir yönetici olarak gördüm hep. Ekibimden ve tabii ailemden çok büyük destek alıyorum ve aslında genel müdür olmanın da dünyayı takip etmeye engel olmadığını keşfetmiş oldum. Önemli olan ekip, ekibiniz gerçekten 58 hotel restaurant & hi-tech iş’te kadın sağlam ve güçlüyse zaten genel müdür olarak her işe yetişebiliyorsunuz. Bu arada satış ve pazarlamayla da yakından ilgilenebiliyorum. Dediğim gibi çok keyif aldığım bir iş. Günün sonunda otellere gelir sağlayan bir departman olması da cabası tabii.

Sektörde sert, disiplinli ve mesafeli bir duruşunuz var. Siz kendinizi bir yönetici, turizmci olarak nasıl tarif edersiniz?

Çok kolay bir yönetici olduğum söylenemez. Biraz fazla mükemmeliyetçiyim, çok çalışırım. Dediğiniz gibi genel olarak insanlar benden çok çekinirler. Yeni tanıştığım insanlara karşı mesafeli bir duruşum vardır. Ne zaman ki tanımaya başlarım, o zaman mesafeleri yavaş yavaş daraltırım.

Söylediğim gibi ekip arkadaşlarım konusunda çok şanslıyım. Çok uzun yıllardır birlikte çalıştığım arkadaşlarım var. Birlikte geliştirdik, birlikte büyüttük. Elimizden geldiğince aile oteli konseptini yaşatmaya çalışıyoruz. Ne kadar büyürsek büyüyelim, bunu değiştirmemeye gayret ediyoruz, bizi birlikte mutlu eden bu. Çok klasik olacak ama inanın gerçek düşüncemdir ki; biz profesyoneliz ama amatör ruhla çalışıyoruz. Ekibimizle birlikte biz gerçekten büyük bir aileyiz. Çekirdek ailemde Murat Bey ve Salih Bey de en büyük destekçilerim tabii. Aramızda güzel bir iş paylaşımı var, sorumluluk alanlarımız farklı, herkes birbirine destek ama aynı zamanda herkes kendi sorumluluğuna da konsantre olmuş durumda. En önemlisi, daha önce büyüklerimizin yaptığı hataları yapmamaya özen gösteriyoruz. Kurumsallaşma yolunda hala kararlıyız ve bunu belli noktalarda başardık da diyebilirim.

Neydi o hatalar, biraz daha açabilir misiniz?

Büyüklerimiz geçmişte çok fazla iş ayırımı yapmamış. Bir şekilde herkes bu işi ben daha iyi bilirim kafasındaymış. Türkiye’de biliyorsunuz kurumsallaşmak çok zor. Biz de ciddi anlamda kurumsallaşmış bir otel zinciri değiliz. Ancak bunu sağlamak için büyük çaba sarf ediyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi ben ve kardeşlerim arasında sorumluluk paylaşımları var. Kimse kimsenin uzmanlık ve sorumluluk alanına girmeyi tercih etmiyor. Bu konuda en büyük şansımız, birlikte çalıştığımız zincir grup kökenli idarecilerimiz ve tabii maalesef geçmişte ortaklık yaptığımız büyüklerimiz oldu sanırım. Genel müdürlerimizden olumlu katkılar sağladık ve geçmiş dönemde ortaklık yaptığımız büyüklerimizin hatalarından da iyi dersler çıkarttık diyelim.

Bir de eski nesiller çok kişiselleştiriyorlardı sanırım. Yıllar önceden hatırladığım, henüz ortakken bir fikir ortaya attığınızda büyükler tarafından çocuk gibi görülüyordunuz. “Gittin turizm okudun da her şeyi mi öğrendin?” zihniyeti bahsettiğim. Tipik bir cümle bu ve o yıllarda bu cümleyi çok duydum. Fakat şimdi öyle değil. Zaten kardeşlerimle aramda 2-3 yaş fark var. Aynı neslin çocukları olduğumuz için aramızda bir iletişim problemi yaşamıyoruz. Herkes birbirini iyi anlıyor ve gerektigi kadar hoşgorülü davranıyor. Şunu iyi biliyoruz ki, profesyonel yardım almadan hiçbir işi doğru düzgün götüremezsiniz! Tabii ki kendi fikirlerinizi geçmişten gelen tecrübe ve bilgilerinizle birleştiriyorsunuz. Bu bakımdan kurumsallaşma adına doğru adımlar attığımızı düşünüyorum. Ama yapılacak daha çok işimiz var.

Bundan sonraki iş ve gelecek planlarınızda neler var, biraz da onlardan bahseder misiniz?

Tabii yeni projeler, yatırımlar hep gündemde ve devam edecek ve sağlığım el verdiği sürece çalışmaya devam… Kadın veya erkek hiç fark etmez, inandığım şu, sağlığı ve koşulları el verdiği sürece kişi çalışmalıdır. Kaldı ki kişiyi ayakta tutan, hayata karşı motive eden de bu enerjidir. Etrafıma baktığımda insanların çalışmayı bıraktıkları gün yaşlandıklarını görüyorum ya da bana öyle geliyor. Henüz kağıt üzerinde bile emekli olmaya çok vaktim olsa da sonrasında daha uzun yılar çalışmayı planlıyorum. Ama herhalde bu kadar yoğun çalışmam, yeni arkadaşlarımız yetişiyor ve yavaş yavaş sonrakilere yükleri devretmek lazım. İlerleyen yıllarda kendime daha fazla vakit ayırarak bu işi yapmaya devam ederim. Yaptığım işi gerçekten seviyorum. Turizmde, özellikle otelcilik sektöründe yaptığınız işi sevmezseniz katlanabilmeniz de pek mümkün olmuyor.

Eresin Otelleri’nde neler oluyor, paylaşmak istediğiniz yeni projeleriniz var mı?

Aslında bizim için önemli gelişmeler oluyor tabii. Geçtiğimiz dönem Barcelo Eresin Topkapı’da ortaklığımız bulunan amcam Bircan Eresin Bey’le yollarımızı tamamen ayırdık ve artık Eresin Otelleri’nde kendisiyle herhangi bir ortaklığımız yok. Amcamın hisselerini almak çok da kolay bir iş değildi bizim için. Oldukça büyük bir yatırım, dolayısıyla şimdilerde ancak toparlanıyoruz ve yeni bir yatırım için hazırlanıyoruz. Tabii bu zorlu sürecin sonunda uzun zamandır daha rahatız, sevgili amcam Bircan Bey’le ortaklığımızı sonlandırdığımızdan bu yana sanırım hareket kabiliyetimiz arttı ve Eresin Otelleri şimdi tam da biz üç kardeşin istediği çizgide büyümeye devam edecek inşaallah. Yine İstanbul’da bir 4 yıldızlı otel projemiz var. Onunla ilgili proje çalışmaları devam ediyor. Biraz önümüzü görerek devam etmek istiyoruz, umarım en kısa zamanda bununla ilgili gelişmeleri de size aktarabilirim. Murat Bey ve Salih Bey bu konuda çalışıyorlar, yatırım kısmı onlarda ve ben genelde hazıra konuyorum. Ancak otelin açılış safhasında onlara destek veriyorum. İnşaat ve finansman gibi konular bende değil, bende olmadığı için de çok şanslıyım doğrusu. Gayet adil bir iş bölümü değil mi? En keyifli kısmı bende…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir