Gizem Şalcıgil White: “Türk kahvesinin yurt dışındaki yüzü olmayı hedefliyoruz”

Röportaj: Hatice Ünal Bilen – Fotoğraflar: Rassi Borneo

Türk kahvesi ile ilk tanışması, bir yakın aile dostunun büyülü sanat dünyası sayesinde olduysa da, bu 500 yıllık kültürel mirasa tutkusu ve hayranlığı, asırlık geleneğin tarihteki önemi ve sosyal yaşamdaki etkisini kavrayışıyla başladı. Ne zamanki Amerika’daki eğitimi sırasında bir kültürel diplomasi projesi tasarlamak üzere yola çıktı.. Toplumlar arası en güçlü kültürel köprünün kahve olduğunu farketmesi çok da zaman almadı. Önce yurt dışında Türkiye’nin ilk dijital kahve evini hayata geçirdi. Ardından gönüllü ekibiyle ‘Gezici Türk Kahvesi Kamyonu’nu tasarladı.

Son 12 yılını kültürel diplomasi aracılığıyla Türk kahve kültürünü daha etkili tanıtmaya adayan ve Türk kahvesinin yurt dışında hakkettiği değeri kazandırmak hedefiyle uzun vadeli kültürel markalaşma projelerine devam eden Türk kahvesinin hanımefendisi ve gönüllü elçisi Gizem Şalcıgil White ile kahveye dair tüm hayallerini, projelerini ve kariyer hikayesini konuştuk.

‘Turkish Coffee Lady’ unvanına sahipsiniz.  Uluslararası kadın girişimcilik hikayeniz nasıl başladı? İlk gençlik ideallerinizden başlayarak anlatabilir misiniz? 

1981 Ankara doğumluyum. Mimar kökenli bir aileden geliyorum. Çocukluğumdan beri ailem her zaman en büyük hazinem oldu; annem, anneannem, teyzelerim güçlü ve başarılı kadınlar olarak bana büyürken rol model oldular. Ankara’nın efsanevi belediye başkanlarından biri olan Vedat Dalokay’ın torunu olmaktan dolayı ayrıca büyük gurur duyuyorum. Hep kendisi gibi topluma faydalı bir birey olmak hayaliyle büyüdüm, düşlerimde öğretmen olmak vardı. Ne yazık ki, dedemin 1991 yılında eşi ve oğluyla bir trafik kazasında ani şekilde vefat etmesi ve ailemizin geçirdiği zor dönemler beni çok etkiledi ve çocukken bazı sağlık sorunları yaşamama neden oldu. Ama, Vedat dedemin ünlü “Yelkenimizdeki rüzgarı çaldılar ama yılmadık” sözü azimle yola devam etmem için bana güç verdi. Bugün Atatürk ilkelerine bağlı bir Cumhuriyet kadını olarak yetişmemi ve iyi bir eğitim alarak ülkeme faydalı olmamı sağladı.

Nasıl bir eğitim aldınız? Sonrasında profesyonel hayata hangi iş kollarında devam ettiniz?

İlköğretim ve liseyi TED Ankara Koleji’nde okudum. 1998 yılında Bilkent Üniversitesi’nde hem bankacılık ve finans bölümünü hem de grafik tasarım bölümünü kazandım. Aile üyelerimin çoğu mimar ağırlıklı olduğu için tasarım alanında okumayı arzuluyordum ama mezun olduğum dönemde bankacılık Türkiye’de gelecek vaadeden ve gençler için çok cazip bir kariyer alanıydı. Bu nedenle tercihimi, eğitimi hem İngilizce hem Fransızca olan bankacılık ve finans bölümünden yana kullandım. Üniversite öğrenimimi tamamladıktan sonra, Garanti Bankası Mecidiyeköy Ticari şubesinde göreve başladım. Bir seneyi aşkın süre bu sektörde çalıştıktan sonra, iletişim alanının dünyada giderek daha da önem kazandığını gözlemledim ve yurt dışında bir eğitim programına kabul alıp Boston’a taşındım. İlk olarak Boston Üniversitesi’nde “Uluslararası Pazarlama” üzerine bir yıl eğitim aldım. Üniversitede stajımı yaparken global pazarlama sektörünün gidişatını daha yakından analiz etme şansım oldu ve Boston Emerson Koleji’nin “Küresel İletişim Pazarlama ve Reklamcılık” programına başvurup kabul aldım. 2008 yılında yüksek lisans derecemi aldığım bu programda ülke markalaştırma ve kültürel diplomasi konuları ile tanıştım. Başlıca ülkelerin uzun vadeli bir devlet stratejisi haline getirdiği bu kavram üzerine o dönemde Türkiye’de kapsamlı bir çalışma olmadığını farkedince, araştırmalarımı bu yönde yoğunlaştırdım.

“Türk kahvesi ile tanışmam ise, 1993 yılında anneannemin çok yakın ressam bir arkadaşı olan Nushet hanım sayesinde oldu. Çok güzel fal bakar, vakti olduğunda bana fal sanatını öğretirdi. Nushet hanım’ın Kavaklıdere’deki evine gidip o büyülü sanat dünyasına dalmak için sabırsızlanırdım. Türk kahvesi kültürüne hayranlığım ve tutkum tarihteki önemi ve sosyal yaşamdaki etkisini anlayınca başladı. 500 yıllık kültürel bir mirasımız olan Türk kahvesi geleneği asırlardır hoşgörü, barış ve dostluğu simgeliyor. Bu nedenle, 12 senedir kültürel diplomasi aracılığıyla Türk kahve kültürümüzü daha etkili tanıtmayı kendine misyon edindim ve bu konuda uzun vadeli kültürel markalaşma projeleri geliştirmeye devam ediyorum. Türk kahvesinin bilinirliğini arttırmak amacıyla yaptığım kültür turları sırasında takipçilerim bana ‘Turkish Coffee Lady” ismini uygun gördüler. Bende bu ünvanı sevgiyle ve gururla taşıyorum.”

“Türkiye Massachusetts eyaletinin neresinde?’ sorusu kırılma noktam oldu” 

Eğitimim boyunca Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye’nin yurt dışında yanlış ve eksik tanındığını farkedince kendimi dünyada giderek daha da çok önem kazanan kamu diplomasisi alanında geliştirmeye karar verdim. Türkiye, yabancılarda olumlu veya olumsuz bir çok farklı algı oluşturuyordu. Amerikalıların çoğu, ülkemizi isim olarak bilse bile haritadaki yerini hatırlayamıyordu. Boston’a ilk taşındığımda bir Amerikalı’nın bana “Türkiye Massachusetts eyaletinin neresinde?” diye sorması kırılma noktası oldu. Bir vatansever ve girişimci bir birey olarak bu konu da ne yapabilirim diye yola çıktım ve tüm bu tecrübeler Türkiye’nin dünyaya kattığı değer hakkında farkındalık oluşturan ödüllü kültürel projelere ve bugün bir kadın girişimcilik hikayesi olan ‘Turkish Coffee Lady’ zincirine dönüştü. En büyük hayalim, Türk kahvesinin yurt dışında hak ettiği değeri görmesi…

Yüksek lisans programı sonrasında, 2011-2016 yılları arasında, Washington Türk Büyükelçiliği ve Türk Hava Yolları’nın Washington ofisinde halkla ilişkiler üzerine, sonrasında Dünya Bankası kapsamında faaliyet gösteren bir kadın güçlendirme vakfında program geliştirme koordinatörü olarak çalıştım. Tüm bu işlerde tam zamanlı çalıştığım dönemde, bir kültürel diplomasi projesi tasarlamak için kahve üzerine yoğunlaştım.

Bir kültürel diplomasi projesi tasarlamak üzere çıktığınız bu yolda neden özellikle Türk kahvesine yoğunlaştınız? Aklınıza böyle bir düşünce nereden geldi? 

Kahve, Amerikan ve Türk toplumları arasında ortak bir payda çünkü… Önce bir grup çalışma arkadaşım ile beraber Türkiye’nin ilk dijital kahve evi olan Turkayfe.org isimli sosyal iletişim ağını kurduk. 2009 yılında geliştirdiğimiz bu projenin çalışmaları süresince, Türk kahvesinin toplumlar arası güçlü kültürel köprüler kurulması adına büyük misyon taşıdığını farkettim. Kahve ve kahvehane kültürünün bizim  topraklarımızdan dünyaya yayıldığını daha etkili şekilde anlatmak istiyordum. 2012 yılında ABD’de çok popüler hale gelen yemek kamyonlarını keşfettim ve Amerikalılara dünya mutfaklarını tattıran bu seyyar kamyonların Türk mutfağını tanıtmak adına çok önemli bir iletişim aracı olacağına karar verdim. Amerikalılar kahveyi çok seviyor, bizim 500 yıllık bir kahve kültürümüz var, bu ortak paydada nasıl kültürel bir iletişim kurabiliriz diye düşündüm ve 2012 yılında gönüllü bir ekip ile beraber ‘Gezici Türk Kahvesi Kamyonu’nu (Turkish Coffee Truck) tasarladık. Projenin ana amacı, zengin kahve kültürümüzün dünya tarihine katmış olduğu değer konusunda farkındalık uyandırmak ve kahve seven toplumları yakınlaştırmaktı.

Bu tanıtım turunu gerçekleştirebilmek için ben tam zamanlı işimden ayrıldım ve ABD’nin doğu yakasındaki 5 eyaleti kapsayan bu projeyi “Türk Kahvesi, 500 yıldır Dostluğun Tadı” sloganıyla hayata geçirdik. Ana sponsorumuz Kurukahveci Mehmet Efendi’nin ve ATA-DC Derneği’nin desteği ile ABD’de çok popüler olan seyyar yiyecek araçlarından bir tane kiraladık ve aracı renkli Türkiye görselleri ile giydirdik. İlk turumuzu Türk Amerikan gençlerinden oluşan 10 kişilik gönüllü bir ekip ile Nisan-Mayıs 2012 tarihleri arasında Amerika’nın batı yakasında düzenledik. Harvard, Yale gibi önde gelen Amerikan üniversitelerinde uzman sunumları aracılığıyla 500 yıllık kahve kültürümüzü tanıttık. ABD’nin başlıca şehirleri olan Washington, Baltimore, New York City, New Haven ve Boston şehirlerinde seçkin üniversitelere ve festivallere geziler düzenledik.

“30 bini aşkın kişiye Türk kahvesi ikramı yaptık” 

2012 Mayıs-Eylül aylarında düzenlenen kültürel tanıtım turlarımız esnasında, gönüllü ekibimizin olağanüstü enerjisi ve sponsorlarımızın destekleri sayesinde çok güzel dönüşler ve destekler aldık. Gerek Türk basını gerek yabancı basınında geniş şekilde yer alan bu gönüllü girişim, Amerikalı Milletvekili Dennis Kucinich tarafından ABD Kongresi’ne bir bildiri aracılığıyla da tanıtıldı. Yayınladığı bildiride Milletvekili Kucinich bu kültürel girişimi Türk ve Amerikan toplumları arasındaki ilişkileri ‘kahve sohbetleri’ ile pekiştirmeyi amaçlayan bir dostluk projesi olarak tanıttı. Yabancılar gönüllülerce düzenlenen bu dostluk projesini çok beğendi ve takdir etti. Tüm bu turların sonucunda, toplamda 10,000 kişiye Türk kahvesi ikram edildi ve zengin kültürümüz yabancı toplumlara birebir tanıtıldı.

2013 Şubat ayında İstanbul’u ziyaret ettikten sonra, mayıs ayında da T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ile Hollanda, Belçika ve Fransa’yı kapsayan bir tur daha gerçekleştirdik. Bu tanıtım turu çerçevesinde seçkin üniversiteleri ziyaret etmenin yanı sıra Brüksel’de NATO’nun genel merkezi, Toyota Avrupa yönetim merkezinde ve T.C. Avrupa Birliği Daimi Temsilciliği’nde kahve ikramları gerçekleştirdik. Basında genişçe yer almasının ve sosyal medyada paylaşılmasının ardından dünyanın bir çok noktasından tebrik mesajları ve davetiyeler aldık.

2016 yılında da Kanada’nın Toronto şehrinde bir haftalık bir tur gerçekleştirdik. Ziyaret ettiğimiz ülkelerde birçok festivale katıldık ve beklediğimizin üzerinde bir ilgi gördük. 2019’da ABD’de kültürel köprüler kurmak amacıyla hayata geçirdiğimiz ABD Türk kahvesi tanıtım turu da çok ses getirdi ve binlerde kişi Türk kahvesini ilk kez deneyimledi. Sonuç olarak, şu ana kadar toplamda 30,000’den fazla kişiye Türk kahvesi ikramı yaparak Türk kültürünün tanıtımına katkıda bulunduk.

“Yürüttüğüm kültürel markalaşma projeleri kapsamında, 2012 yılında Bridge to Türkiye Fund kuruluşundan da “Spirit of Humanity” ödülünü aldım. 2014 yılında “Gezici Türk Kahvesi Evi” projesinden ötürü İstanbul Turist Rehberleri Birliği tarafından “Kültürel Sürdürülebilirlik” ödülüne layık görüldü. 2015 yılında JCI International tarafından kültür dalında Türkiye’nin “En Başarılı Genci” seçildim. 2017 Mart ayında Turk of America dergisi tarafından “ABD’nin (40 yaş altı) En Etkin 40 Türk Amerikalı Genci”, 2017 senesinde de Washington Türk Amerikan Derneği’nin prestijli “Üstün Toplum Lideri” ödüllerine layık görüldüm. En son, 2019’da hayata geçirdiğimiz ABD Türk kahvesi tanıtım turu nedeniyle TÜHİD Halkla İlişkiler Derneği tarafından verilen Türkiye Markası Ödülü’nü almaya hak kazandık.”

500 yıllık bir kültürel miras olan Türk kahvesine sahip çıkmak ve markalaştırmak konusunda siz nasıl bir yol haritası önerirsiniz? Bu anlamda tespit ve önerileriniz neler olur? 

Ülke markamızın geliştirilmesi için yapılması gereken en önemli misyonlardan biri toplum olarak kültürel değerlerimize sahip çıkılmasıdır. Günümüzde yabancı toplumlar nezdinde algıları şekillendirmek için halktan halka iletişim büyük önem taşıyor ve Türk kahvesini daha etkili tanıtmak “kültürel diplomasisi” ile mümkün. 2009 yılından beri devam ettirmekte olduğum kültürel etkinliklerin başlıca amacı, kahve seven toplumları birbirine yaklaştırırken Türk kültürünün bilinirliğini de Amerikan halkı nezdinde artırmaktır. Kahve diplomasisi aracılığıyla yabancı toplumların zengin kültürümüzü daha yakından tanıyıp kültürümüze değer verdiğini birebir tecrübe edindim ve Türk kahvesi kamyonları ile bunu dünyanın her bir köşesine ulaştırmayı hedefliyorum. Çünkü günümüzde başka etnik isimlerle anılan diğer önemli kültürel değerlerimiz lale, yoğurt ve döner gibi Türk kahvesini de kaybetmemiz an meselesi. Bu nedenle, Türkiye’nin dünya ekonomisinden daha fazla pay alan güçlü bir ülke olması için dünyaya olan katkılarını vurgulaması büyük önem taşımaktadır. Amacım, kahve sohbetleri ile toplumları birbirine yakınlaştırmak ve kahve denilince Türkiye çağrışımı yapmasını sağlamak. Bu bağlamda, kahveyi Türkiye ile özdeşleştirmek büyük önem taşıyor.

Türk kahvesi 500 yıllık bir Türk markası ve aynı zamanda dünyanın ilk kahve pişirme yöntemi. Ülkemizi globalde temsil eden bu değerli kültürel mirasımız. 16. yüzyıldan beri dünyaya yayılan kahve kültürünün başlangıç noktası olarak bugünkü dev kahve sektörünün oluşmasına önayak olmuş. Dünyada üretilen bütün kahve öğütücülerinin ayarı Türk usulüne göre yapılmış ve üretilen çoğu kahve öğütücüsünde Türk kahvesi (en ince çekilen – finest) seçeneği bulunuyor. Ancak, dünya tarihinde çok önemli bir yere sahip olan bu kültürümüz yurt dışında yeterince tanıtılmadığı ve tüketilmediği için hala keşfedilmeyi bekleyen zamansız bir cevher. Türkiye’den yeterince dünya markası çıkaramadık diye hep konuşulur, halbuki 500 yıllık bir markamız ve bugün birçok dünya markasından çok daha değerli bir kültürel mirasımız var. Yabancı kahve zincirlerinden kahve almak yerine zengin kahve kültürümüze değer vererek tecrübe etmek ve geleneksel şekilde ritüelini korumanın milli bir görev olduğunu düşünüyorum.

Bu başarılı kadın girişimcilik hikayenizle Facebook’un da dikkatini çektiğinizi biliyoruz. ‘Facebook for Business’ ile geliştirdiğiniz iş birliğinden ve hali hazırda devam eden projelerinizden de kısaca bahseder misiniz? 

Bildiğiniz gibi, yurt dışında Türk kahvesi kültürünü tanıtmam nedeniyle Amerikalı takipçilerim bana “Turkish Coffee Lady” ismini vermişlerdi ve ben de dört yıl önce ilk işimi kurarken bu özgün ismi marka ismi olarak seçmiştim. 12 yıldır süregelen kültürel çalışmalarımız ve kadın girişimcilik hikayemiz Facebook’un dikkatini çekti ve bizi resmi business kanallarında kapsamlı şekilde tanıtmak için davet ettiler. Tüm Amerika genelinde bu tanıtım programı için seçilen altı küçük işletme sahibinden biri olarak ünlü moda tasarımcısı ve fenomen Tan France’in sunduğu “Boost My Business” programının konuğu olduk ve bir sosyal girişim olarak pandemi sürecinde yaptığımız çalışmaları anlattık. France’e, bu röportaj sırasında evinde Türk kahvesi hazırlamayı öğrettik ve France hayırsever bir girişimci olarak tanımladığı Turkish Coffee Lady girişimini Instagram’da takipçilerini artırması için Facebook ekibi ile olarak destek vereceklerini belirtti. Program şu ana kadar 2,6 milyon izleme ile viral hale geldi.

Ayrıca, Facebook for Business’in T Brand Studio ile yaptığı bir reklam anlaşması aracılığıyla Turkish Coffee Lady, The New York Times gazetesine de marka hikayesi ile haber oldu. Facebook ve Instagram’ın Turkish Coffee Lady’i tanıttığı bu programı, Avatar oyuncusu ünlü aktris Zoe Saldana aracılığıyla “Facebook for Business” sayfasından duyurdu. Biz de Türk kahvemizi bu önemli platformlara taşıyabildiğimiz için büyük gurur duyduk.

“Türk kahvesi belgeselini 5 Aralık’ta ABD’de yayınlayacağız”

Bunun haricinde kurucu başkanlığını yürüttüğüm Turkish Coffee Lady Vakfı olarak, geçtiğimiz yıl Washington Belediye Başkanı Muriel Bowser’dan “Dünya Türk Kahvesi Günü”ne ilişkin bir beyanname almayı başarmış ve New York Times Square’de dev ekranlarda bu önemli günü kutlamıştık. Bu yıl yine 5 Aralık’ta kutlayacağımız “Dünya Türk Kahvesi Günü” için Arzum Okka ve mikro sanat ustası Hasan Kale’nin değerli katkılarıyla, Türkiye’nin yedi bölgesinden farklı sunum ve hikayeleri ile zenginleşen bir Türk kahvesi belgeselini aralık ayında Amerika Birleşik Devletleri’nde bir turne ile yayınlamayı öngörüyoruz. Bir kültürel markalaşma girişimi olan bu belgesel ile, tarihin ilk kahve pişirme yöntemi olan Türk kahvesinin dünyayı 500 yıl önce nasıl değiştirdiğini ve Anadolu’da yüzyıllardır yaşayan farklı kahve kültürlerinin birbirinden ilginç hikayelerini yabancı toplumlara aktarmayı hedefliyoruz.

Ödüllü Cinec Film iş birliğinde hayata geçirilecek olan bu yapımın çekimleri; Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Ege, Kapadokya, Safranbolu, İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirildi. UNESCO’nun Dünya’nın Somut Olmayan Kültürel Mirasları listesinde yer alan Türk kahvesinin eşsiz hikayesini bu yapım eşliğinde ABD’nin beş ayrı eyaletinde yapılacak kültürel etkinlikler ve mikro sanat dehası Hasan Kale’nin canlı gösterileri kapsamında aktarmayı hedefliyoruz. Kahve kültürünün İstanbul’dan Avrupa’ya, sonra dünyaya nasıl yayıldığını günde 400 milyon adet kahve tüketen Amerikalı kahve severlere anlatmaya hazırlanıyoruz.

Türkiye ve dünya kahve endüstrisi için genel bir değerlendirme yapar mısınız? Sektörü önümüzdeki yıllarda neler bekliyor? 

Günümüzde dünya kahve pazarının değeri yaklaşık 100 milyar dolar civarında. 2025 yılında 236 milyar dolara yaklaşması öngörülüyor. Özel yapım kahve sektörü de son 10 yılda hızla büyüdü, çünkü bugün tüketici nitelikli kahve türlerine daha çok eğilim gösteriyor. Bugün dünyanın kalbine giden yol kahveden geçiyor ve dünyada hızla büyüyen bir gurme kahve trendi var. Kahvede farklı lezzetler arayan ve dünya mutfağını merak eden tüketiciler gurme kahve türlerini tercih etmeye başladı. İnsanlar artık kahve ritüellerini birebir deneyimlemek istiyor.

İki seneye yakın bir zamandır içinde bulunduğumuz pandemi dönemine rağmen, kahve sektörüne her geçen gün yatırımlar katlanarak artıyor, çünkü bu belirsiz süreçte bile kahve tüketimi herşeye rağmen devam ediyor. ABD Ulusal Kahve Birliği’nin raporuna göre, özellikle genç ve sosyal nüfus gurme kahve trendinin büyümesinde etkili bir rol oynuyor. Müşteriye özel bir deneyim yaşatan ve yüksek kalite hizmeti sunan konsept kahve mağazaları da özel yapım kahve menüleri ile pazarda paylarını artırmaya devam ediyor.

Diğer taraftan, yine pandemi ile değişen ortamda paket kahve satışları giderek artarken Specialty Coffee Association Derneği’nin açıklamasına göre; pandemi sürecinde Amerika’da özel yapım kahveyi tercih edenler artık evlerinde yeni kahve türleri denemeye başladılar ve yüzde %47si evde kahve yapmanın rahatlığını sürdürmeyi tercih edeceğini paylaştı. Ayrıca, evinde kahve yapmak için makine alımı yapanlar çevreye zarar vermemesi için az israf yapan kahve çeşitlerine yöneliyor. Çünkü, iklim değişikliği ile beraber yaşanan hava koşullarındaki farklılıklar, artan yağmur miktarı ve aşırı sıcaklar nedeniyle kahve üreticilerinin kaliteli kahve çekirdeği yetiştirmekte yaşadığı zorluklar fiyatların ciddi oranda artmasına neden olacağı ve üretimin azalacağı öngörülüyor.

“Her ne kadar kahve çekirdeği ülkemizde yetişmiyor olsa da…” 

Tüm bu olumsuzluklara ve hızla değişen alışkanlıklara rağmen, sürekli büyüyen bu $100 milyar dolarlık pazar yeni ürünler ve sunumlar arayışındayken doğa dostu olan Türk kahvesinin pazar payını artırrması için büyük bir atılım yapılabileceğini düşünüyorum. Türk kahvesinin eşsiz lezzeti ve kişiye özel sunumu yabancı toplumlara doğru şekilde tanıtılırsa potansiyelinin çok yüksek olduğuna inanıyorum.

Örnek olarak, ABD’de yaşayan popülasyonu çok yüksek etnik nüfuslara bakıldığında, özel yapım kahvenin özellikle Asya ve Hispanik toplumlar arasında daha popüler olduğunu görüyoruz. National Coffee Association USA Derneği’nin son araştırmasına göre, bu kesimler “kahve deneyimi” adı altında yeni lezzetler ve sunumlar arayan bir özelliğe de sahip. Her ne kadar kahve çekirdeği ülkemizde yetişmiyor olsa da, kahvemizin yüzyıllar boyunca toplumsal ilişkileri şekillendirmiş ve kendi kimliğini taşıyan bir kültürel miras olması bu farklı hedef kitleleri için keşfedilmeyi bekleyen yeni bir cevher.

“Türk kahvesini dinamik ve olumlu çağrışımlar yapan bir markaya dönüştürmeliyiz” 

Öte yandan, yeni pazarlara açılırken Türk kahvesinin lezzeti ve sunumu hakkında oturmuş bazı olumsuz algıları değiştirmek ve yurt dışında farklı etnik kesimlerin kahvemize sahip çıkmasının da önüne geçilmesi büyük önem taşıyor. Bu bağlamda, Turkish Coffee Lady olarak sosyal girişimciliği destekleyen inovatif hikayesiyle Türk kahvesini farklı bir dille anlatan yeni jenerasyon bir iş modelinin yerel pazarın ilgisini çekeceğini öngörmekteyiz. Halktan halka iletişimi, kültürel arası köprü kurulmasıyla sağlayan Türk kahvesini “dinamik ve olumlu” çağrışımlar yapan bir marka ismine dönüştürmek ülkemizin kalkınması için uzun vadede önemli ticari katkılar sağlayacaktır.

Bir kadın girişimci olarak iş dünyasında kadın olmak üzerine neler söyleyebilirsiniz? Sektörün hemcinslerinize sunduğu fırsatlar/ fırsat eşitsizlikler konusunda tespitleriniz ve tavsiyeleriniz neler olur? 

Bence en önemli sorun, toplumda yerleşmiş bazı önyargıların sonucunda doğan cinsiyet ayrımı. Toplumların kadınlara yüklemiş olduğu bazı olgular ve sorumluluklar var. Bu kabuğu kıran çalışkan ve azimli kadınlar bile iş hayatında üst düzey görevlere gelmek için daha çok çalışmak zorunda. Üstelik kimi zaman hem anne hem eş hem de iş sahibi olarak bu zorluklarla mücadele etmeye çalışıyorlar. Özellikle kadınların duygusal yapıları nedeniyle her pozisyona uygun görülmemeleri, fikirlerinin ciddiye alınmaması, iş yerinde uygulanan mobbing, kadının akademik ve iş kariyerindeki başarısını gölgelemek için evdeki sorumluluklarını ikinci plana attığı gerekçesiyle yargılanması gibi cesaret kıran birtakım engellerle çok şık karşılaşılıyor.

İşverenler olarak kadınların önlerine engel çıkarmak yerine daha çok fırsat çıkarmalıyız. O zaman kendi potansiyellerinin farkına varıp toplumsal kalkınma sürecine daha fazla katkıda bulunabilmeleri de mümkün olabilecektir. Özellikle kadın veya erkek yöneticiler kurumlarında bir fırsat eşitliği oluşturmak istiyorsa ‘iş hayatında kadınlar zorlanır’ tabularını aşıp kadının üretkenliğinin işletmelere destek olacağını görmeli ve kadının özgüveninin artırılmasıyla toplumda feraha ulaşılması için üstlerine düşen görevi yapmalıdırlar.

Kendine güveni ve cesareti olan her kadın iyi bir iş sahibi veya girişimci olabilir, çalışkanlığı ve üretkenliği ile topluma değer katar. Girişimcilik hem çok keyifli hem de bir o kadar zorlu bir yolculuk. Girişimci olmak isteyen kadınların tasarlayacakları konseptin başarılı olması için öncelikle çok iyi bir pazar araştırması yapmalarını, dünya trendlerini çok iyi takip etmelerini ve hayallerinin peşinden koşmak yerine sağlam adımlarla hedeflerine yürümelerini tavsiye ederim. Bu yola çıkmadan önce mutlaka bir yol haritası oluşturulması ve uzun vadeli sürdürülebilir bir sistem için alt yapı çalışması oluşturulması büyük önem taşıyor. Birçoğumuz hayalimizdeki ürün ve iş modelini tutkuyla çevremizle paylaşıyoruz ama iş büyüdükçe her gün başka bir problemi çözmek gerekebiliyor, emeklerin karşılığını almak bazen bir sene, bazen üç sene sürebiliyor. Bu süreçte, stres ve zorluklar ile baş edebilmek hiç kolay değil ama güçlü kalıp tüm bu olumsuzlukların cesaretlerini kırmasına izin vermemeliler. Hayallerini gerçekleştirmek için vizyonlarına inanan kişiler başarılarında kilit rol oynayacak. Asla vazgeçmemekten vazgeçmesinler; en önemli başarıları yapacakları girişimcilik serüveninde öğrendikleri olacaktır.

Bundan sonrası için planlarınız, projeleriniz, hayalleriniz neler? 

Turkish Coffee Lady olarak, 2009 yılından beri zengin mutfak kültürümüzü dünyaya tanıtmayı kendimize misyon edindik. Önümüzdeki birkaç yıl markanın bilinirliğinin artırılması, yüksek kalite hizmetinin sağlanması ve müşteri ilişkilerinin geliştirilmesine odaklanacağız. Bu özgün konsepti geliştirmek, büyütmek ve Türk mutfağını hakettiği şekilde dünyaya tanıtmak adına markayı bir zincir haline getirmek en büyük isteğimiz. Bugün globalde bilinen bir isim olmasına rağmen 500 yıllık bu kültürel değerimiz yurt dışındaki kahveye ilişkin kitap ve kaynaklarda çoğu zaman yer bile almamaktadır. Bu baglamda, BaristaOl.com iş birliğinde yurt dışındaki baristaları Türk kahvesi hakkında bilgilendirmek ve eğitmeyi amaçlıyoruz.

Amacımız, herkese Türk kahvesini ulaşılabilir kılmak; çünkü bu katma değerli ürün Amerika’da alışveriş merkezlerinde, havaalanlarında, restoranlarda ve otellerde ve hatta diğer kahve mağazalarının menülerinde bile yer almıyor. Biz de Turkish Coffee Lady markası ile eşsiz Türk kahve kültürünü konsept mağazalarda ziyaretçilere sunmayı amaçlamakta ve yerel pazarda şubeleşerek kendi otantik ürünlerimizi geliştirmek için bir alt yapı çalışması hazırlamaktayız.

Pandemi ile değişen ortamda paket kahve satışları her gün giderek artarken, Amerikan damak tadına uygun hazırlanmış sekiz değişik aromalı özel gurme kahve ürünleri genç nüfusu hedefliyoruz. Türkiye’nin kültürel miraslarından ilham alan kahve harmanları ülke markasına katkıda bulunmak adına İstanbul, Mardin, Kapadokya, Ege, Zeugma, Göbeklitepe, Patara ve Efes gibi tarihi kentlerin isimlerini temsil ediyor. Turkish Coffee Lady’nin bu tematik ürün serisinin içinde geleneksel, dibek kahvesi, damla sakızı, kakule, karamel, çikolata, fındık ve çilek lezzetlerinde sekiz adet farklı aroma bulunuyor.

“Türk gastronomisinin yurt dışındaki yüzü olmayı hedefliyoruz” 

Nihai marka hedefimiz, uzun vadede franchise sistemi ile büyüyerek Türk gastronomisinin yurt dışındaki yüzü olabilmektir. Bu bağlamda, öncelikli olarak gıda sektöründe faaliyet gösteren kadın girişimcilerin desteklendiği bir networkü Amerika pazarı için geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu dev pazarda büyümek isteyen girişimcilere rehberlik ve yol arkadaşlığı yaparken, zengin mutfağımızı temsil eden kaliteli Türk markalara pazarlama ve halkla ilişkiler alanlarında destek vermeyi planlıyor ve dayanışma ekonomisi oluşturarakTürk mutfağına daha fazla görünürlük kazandırmayı planlıyoruz. Uzun vadede, gastronomimizin marka değerini artıracak uzun vadeli stratejik bir vizyon ve halkla ilişkiler aracılığıyla hikayeleştirilmesi ile mümkün olabilecektir.

#gizemşalcıgilwhite #turkishcoffeelady #turkishcoffee #türkkahvesi #iştekadınröportaj #gastronomiröportaj #haticeünalbilenröportaj

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir