GL Events Exhibitons Türkiye / Gülperi Erkanlı: 2019 fuarlarını en erken 2023’te yakalarız

Röportaj: Hatice Ünal Bilen

“Türkiye ve globalde fuarcılık sektörünün 2019 seviyesine dönebilmesi için en erken 2023’ü düşünüyoruz. 2022’de ise sektörün tüm dünyada ancak 2019’un %75’ini yakalayacağını öngörüyoruz.”

GL Events, ihtisas fuarları konusunda uzmanlaşmış dünyanın en büyük uluslararası fuar organizasyonu şirketlerinden biri. Aynı zamanda sektörün en prestijli gastronomi fuarı Sirha İstanbul’un da organizatörü. Türk fuarcılık sektörü açısından en az 200 milyon USD’lik bir kaybın yaşandığı pandemi döneminde globalde, 2020 yılını 3. ve 4. çeyrekteki toparlanmanın etkisiyle 479.4 milyon euro ciro ile kapatan şirketin bu yıl ağırlıklı Çin fuarlarına odaklanacağını belirten GL Events Exhibitons Türkiye Genel Müdürü Gülperi Erkanlı, “Sektörün gerek ülkemizde gerekse globalde, en son kaldığımız nokta olan 2019’daki seviyesine dönebilmesi için dahi en erken 2023 diye düşünüyoruz.” diyor. Bu süreçte kişilerin yeniden uluslararası düzeyde mobil hale gelebilmesinin gerekliliğine dikkat çeken Erkanlı, “2022’de sektörün tüm dünyada ancak 2019’un %75’ini yakalayacağı öngörülmekte” diye ekliyor.

Dünya çapında ilk 10 fuarcılık şirketi içinde yer alan GL Events Exhibitions’ın Türkiye Genel Müdürü Gülperi Erkanlı, pandemi sonrası fuarcılık sektöründen kariyer yolculuğuna sorularımızı şöyle yanıtladı:

2020 yılı GL Events Exhibitons Türkiye için nasıl geçti? Salgınla birlikte nasıl bir kriz yönetimi oluşturdunuz içinizde? Malum fuarcılık, pandemiden en fazla etkilenen sektörlerden biri oldu.

GL Events Exhibitions Türkiye olarak, 2020’nin ilk çeyreğinde oyun fuarımız Gaming Istanbul’u başarılı bir şekilde gerçekleştirirken, 2020’nin ikinci yarısı için planlanan işlerimizi ise 2021’e ertelemeyi tercih ettik. Bu yıl ayrıca grubumuzun dünyanın farklı bölgelerindeki çok prestijli sektörel fuarlarına Türkiye’den katılımcı ve ziyaretçi sağlanmasına öncelik vereceğiz. Öte yandan globalde dijital fuarlarımızı 2020’nin ikinci yarısında çok hızlı bir şekilde devreye soktuk ve bugün baktığımızda bu konuda son 6 ayda 20’den fazla dijital fuarı geride bırakmış ve bu konuda hızlı bir evrim geçirmiş durumdayız. Ancak kurumsal sloganımızda da olduğu gibi bizim işimiz “insanları bir araya getirmek” ve bunun yeniden yüz yüze olabilmesi en büyük arzumuz.

Dünya çapında ilk 10 fuarcılık şirketi içinde yer alan GL Events Exhibitions olarak, 2021’de özellikle Çin’deki fuarlarımıza odaklanacağız. Ayrıca Güney Amerika ve merkez bölgemiz olan kıta Avrupa’sında da gerek 2021 için planlanmış, gerekse 2020’den 2021’e ertelenmiş olan önemli fuarlarımız var.Salgınla birlikte birçok sektörde dijital dönüşüm hamlelerine tanık olduk. GL Events dijital alt yapı olarak sürece ne kadar hazırlıklıydı? Yeni yatırımlarınız oldu mu?

Covid-19 süreciyle beraber, belirttiğiniz gibi birçok sektörde olduğu gibi etkinlik sektörü de pandemi sürecinden büyük ölçüde etkilendi. Yılın ilk çeyreğine ait etkinliklerimizi gerçekleştirdikten sonra, takip eden dönemde alınan tedbirlerle nakit akışını koruyan merkezimiz, 2020 yılını 3. ve 4. çeyrekteki toparlanmanın etkisiyle 479.4 milyon euro ciro ile kapadı. Dünya genelinde etkinlik iptallerinin artmasıyla, GL Events S.A. olarak, global boyutta, faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde hem dijital formatlarda çok sayıda konferans ve kurumsal etkinlikler sunarak hem de yine farklı ülkelerin pandemi koşullarının getirdiği kısıtlamalara uyum göstererek daha butik ya da lokal etkinliklerle çalışmalarımızı çeşitlendirdik. Bu çeşitlilik ve esneklik, sektörde de yeni bir oyun alanı sağlarken, kayıpların bir kısmını telafi imkanını tanıdı.

Bu dönemde Türkiye ve dünya fuarcılık sektörünün yaşadığı en büyük sorunlar neler oldu? Sektördeki daralma nasıl bir tablo koydu ortaya, rakamlarla açıklayabilir misiniz?  Devlet yeterince destek sağlayabildi mi dersiniz?

Pandemi süreci sadece ülkemiz için değil, tüm dünya için ezber bozan bir dönem, halen de etkisini ciddi bir şekilde sürdürmekte. Ben her zaman olaylara olabildiğince gerçekçi ve objektif bakmaya çalışırım. İnsanların bir araya gelmesi ve seyahat etmesi üzerine kurulu her iş dalı, sadece fuarcılık değil, bu süreçten son derece ağır bir şekilde etkilendi. İşim gereği pek çok farklı sektörü ve ülkeyi günlük olarak düzenli takip ediyorum ve her ülkenin kendi medyasında yer alan haberlerde, pandemiyle ortaya çıkan sorunların birbirinden çok farklı olmadığını, desteklerin, tedbirlerin asla tamamen yetmediğini görüyorum. Elbette aradan sıyrılan farklı modeller ve başarı hikayeleri de var. Ama bir yılı geride bırakırken, her şeyin alıştığımız standartta hiçbir yerde devam edemediğini görüyoruz. Bu gibi zorlu dönemlerde her şeye rağmen devletin koruyucu, kollayıcı ve destekleyici tutumu her zamankinden daha önemli oluyor.

“Türk fuarcılığında en az 200 milyon USD’lik bir kayıp yaşandı”

2020’de Türkiye açısından bakıldığında ulusal ve uluslararası fuarların en az %70’lik kısmı ya hiç gerçekleşemedi ya da alışılagelmiş performans seviyesinde gerçekleşmesi mümkün olamadı. Bu kaybı rakamsal olarak ifade etmek gerekirse, Türk fuarcılık sektörü açısından en az 200 milyon USD’lik bir kayıp yaşandı. Biz bu açıdan şanslıyız, zira ara dönemde yurt içinde bu şekilde erteleme ya da iptal gerektiren sadece bir fuarımız vardı ancak yurt dışındaki fuarlarımızın önemli bir kısmını biz de ağırlıklı olarak 2021’e kaydırmayı tercih ettik.

“2020 dönemi kişilerin dijital süreçleri daha fazla benimsemelerine ve profesyonel hayatlarının önemli ve kaçınılmaz bir parçası haline getirmelerinde çok etkili oldu. Ancak yüz yüze etkileşimin yerini tamamen alması mümkün gözükmüyor. Bu nedenle, yılın ilk yarısında dijital fuarların, ikinci yarısında ise hibrid modellerin devrede olabileceğini söyleyebiliriz.” Pandemi sonrası sektör ne yöne evrildi? Yeni Nesil Fuarcılık gibi kavramlar çıkıyor karşımıza.

2021’in yoğun bir şekilde tüm dünyada hasar kontrolü ile geçeceğini, özellikle bu süreci görece az zararla atlatmış ana sektörlerde tamamen, kıtasal ya da bölgesel çeşitliliğe sahip fuarlarla yavaş yavaş hareketlenebileceğini düşünüyoruz. Çoğu uluslararası etkinliğin de geçiş döneminde daha lokal fuarlar şeklinde devam edebileceği ya da büyük uluslararası etkinliklerin farklı lokasyonlarda daha kompakt versiyonlarının olabileceğini öngörüyoruz. 2020 dönemi kişilerin dijital süreçleri daha fazla benimsemelerine ve profesyonel hayatlarının önemli ve kaçınılmaz bir parçası haline getirmelerinde çok etkili oldu. Ancak yüz yüze etkileşimin yerini tamamen alması mümkün gözükmüyor. Bu nedenle, yılın ilk yarısında dijital fuarların, ikinci yarısında ise hibrid modellerin devrede olabileceğini söyleyebiliriz.

Fuarcılık sektörü açısından iki farklı perspektif var. İlki, fuarcılık işinin gereği olarak çok çeşitli sektörlerle iş yapmak ve buna bağlı olarak o sektörlerin de değişen dinamiklerinin doğrudan fuarcılığı etkileyecek olması. Diğeri ise, değişen dinamiklere rağmen gerek iş yapmak gerekse sosyalleşmek için yüz yüze bağlantıların azalsa da yine de önemli bir rol oynamaya devam edeceği…

“2019 seviyesini en erken 2023’te yakalarız”

Fuarcılık sektörünün gerek ülkemizde gerekse globalde, en son kaldığımız nokta olan 2019’daki seviyesine dönebilmesi için dahi en erken 2023 diye düşünüyoruz. Zira kişilerin yeniden uluslararası düzeyde mobil hale gelebilmesi gerekiyor. 2022’de fuarcılık sektörünün tüm dünyada ancak 2019’un %75’ini yakalayacağı öngörülmekte.

Bundan sonra yapılacak fuarlar çok daha etkin, çok daha çarpıcı ve aynı zamanda daha küçük etkinlikler olmak zorunda kalacak. Nicelikten ziyade nitelik ön planda olacak. Aynı konuda çok sayıda ve neredeyse benzer dönemlere denk gelen fuarların yerini, güçlü ve güvenilir iş ortamları sağlayan daha kompakt yapılar alacak kanaatindeyim. Zira farklı sektörlerde ayakta kalmayı başarabilmiş firmalar pazarlama bütçelerini daha dikkatli kullanmak isterken, maliyetlerini de kontrol altına almak isteyecekler. Bu bağlamda fuarlara katılımda çok uzun yıllardır alışılagelmiş gösterişli ve çoğu zaman tek kullanımlık stantların yerini, çok kullanımlı, daha sade ve ekonomik modellerin alacağını öngörüyoruz. Tabii bu yaklaşımın aynı zamanda daha çevreci olduğunu da göz ardı etmemek gerek.

Fuarlar da dijitalleşme konseptine hızlı bir uyum sağlayarak, hibrid bir modele evrilmek durumunda kaldı. Teknolojinin özellikle pandemi döneminde gerek iş hayatının gerekse sosyal ve eğitim hayatının devamlılığını sağlamadaki etkisi, yeni dönemde fuarcılığı da dönüştürmeye devam edecek. Çeşitli nedenlerle seyahat etmek istemeyenleri katılımcılarla gerçek zamanlı buluşturma yöntemleri, ürün sunumları, tanıtımlar, seminer ve yarışmalar gibi pek çok farklı içerik mutlaka dijital erişimlere de adapte edilmek durumunda.“Gastronomi fuarlarının ruhunu ancak fizikselde yaşayabilirsiniz”

 GL Events olarak Sirha İstanbul gibi Türkiye’nin en önemli gastronomi fuarlarından birini de gerçekleştirmektesiniz. Özellikle gastronomi alanı için sormak isterim, gastronomi fuarcılığı dijitale evrilir mi? Bu alanda sanal fuarların hükmü ve sürdürülebilirliği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Sirha İstanbul için 2021 yılı planlamanız nedir, fiziki bir fuar planlıyor musunuz?

Sektörün en büyük gastronomi fuarı Sirha İstanbul’u fiziksel olarak 2021’in son çeyreğinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Eş zamanlı olarak da dijital bir platform aracılığıyla B2B görüşme imkanının oluşturulmasını sağlayan ayrı bir organizasyon üzerinde çalışıyoruz. Fuara gelemeyecek ziyaretçilere ve fiziksel olarak stant ile yer alamayacak katılımcılara bu şekilde ulaşmayı hedefliyoruz. Yurt dışından fuara yapılacak milli katılımlar için de İhracatçı Birlikleri ve Ticaret Odaları’yla iş birliği içindeyiz. Elbette gastronomi özelinde gerçekçi olmak gerekirse, bu alandaki etkinliklerin en önemli boyutu tüm duyularımıza hitap edebilmesi. O nedenle bu alanda tamamen dijital bir fuar ya da etkinlik yerinde bir ara çözüm olabilir ama işin ruhunu ancak fizikselde yaşayabilir ve deneyimleyebilirsiniz.

“Gastronomi olgusunu heyecan verici buluyorum”

Biraz önce işin ruhundan bahsettiniz. Gastronomi sizin için özel bir alan olmalı?

Gastronomi olgusunu, her şeyden önce insanın en temel, en olmazsa olmaz ihtiyaçlarından birini içermesi ve aynı zamanda yaratıcı, ilham verici, besleyici, geliştirici bir şekilde aslında ülkelerin en zengin kaynaklarından ve değerlerinden biri olabilmesi kapasitesiyle heyecan verici buluyorum. Ben bir tabak yemeğe baktığımda, içerdiği ürünlerin yetişmesi, hasadı ve tedarik zincirini, pişirildiği ve sunulduğu ekipmanları üreten koca bir endüstriyi, sunulduğu mekanın turizm, ağırlama ve restoran sektöründeki tüm paydaşlarını, mutfakta hazırlayan şefinden tüm ekibe kadar tutkusunu ve emeğini görüyorum.

Öte yandan 35 yılı geride bırakmış olan Sirha Lyon fuarımıza, her 2 yılda bir Lyon şehrine kattığı değere bakıyorum ve biz de bunu İstanbul’da ve hatta diğer şehirlerimizde niye başarmayalım diyorum. Tüm fuarlarımızda kişisel düzeyde de bir bağ kurmaya, hem alıcı hem satıcı gözüyle bakmaya çalışırım ama itiraf etmeliyim ki, Sirha Lyon, Sirha Istanbul ve Sirha Budapeşte fuarlarımızda her bir standı gezerken büyüleniyorum, gastronomi ve ağırlama sektörünün her segmentindeki yaratıcılıktan çok etkileniyorum. Sirha fuarlarımızla beraber, Şefler Olimpiyatı olarak adlandırılan ve dolayısıyla dünyanın gerçek anlamda en prestijli yarışması olan, Türkiye’nin de yer aldığı Bocuse D’or adaylık süreçleri, seçmeleri, çalışmaları, ülke, kıta ve nihayetinde dünya finallerindeki her aşamayı gözlemleyebilmeyi çok büyük bir ayrıcalık olarak görüyorum.Gülperi Hanım, sizi biraz daha yakından tanıtmak isterim. GL Events Exhibitons Türkiye Genel Müdürlüğüne uzanan kariyer yolculuğunuz nasıl ve hangi ideallerle başladı?

Çocukluğuma ilişkin ilk anılarım Napoli’deki NATO üssü, burada anaokuluna gidişim ve çok farklı milletlerden çocuklarla arkadaşlıklarım… Dolayısıyla yetişmemde ve şekillenmemde çok etkisi olan bu erken çocukluk döneminin hayat çizgimi de belirlediğini düşünüyorum. Yakın zamanda evde bazı düzenlemeler yaparken elime geçen ve 1986 yılına ait bir notta, belki de manifesto demeli, gelecekte uluslararası ortamlarda çalışıp yaşamayı, tercihen yabancı bir şirkette üst düzey yöneticiliğe varmayı hedeflediğimi not düşmüşüm. Deniz Kuvvetleri’ndeki başarılı yıllarından sonra erken yaşta emekli olup, özel sektörde ve yine uluslararası pazarlara yönelik çalışmayı tercih eden babamın sanırım çizdiğim yönde etkisi büyük oldu. Zira çok küçük yaştan itibaren onun iş hayatındaki konularını dinleyerek sohbet etmek, her şeyi tam olarak anlamasam da bana hep çok ilginç gelmişti. Farkına varmadan kafamda bazı nosyonların şekillenmesini sağlamıştı.

Profesyonel hayatın ilk temellerini ne tür bir eğitimle şekillendirdiniz? Okul yıllarınızdan bahseder misiniz biraz da?

Gerek Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nde geçen yıllarım gerekse Bilkent’te devam eden üniversite eğitim sürecim çok güzel ve keyifli dönemlerdi. Özellikle Üsküdar’daki yıllarım kendimi özgürce ifade etme, sorgulama, araştırma, sorumluluk alma, bilim, sanat, edebiyat, yabancı dil ve farklı kültürleri anlama yönünde beni geliştirirken, üniversitede ise daha analitik düşünmeyi öğrendim. Lise son sınıfa geldiğimde Bilkent Üniversitesi o zamanlar henüz 4-5 yıllıktı ve ilk mezunlarını veriyordu. Çok ilginç bir tesadüfle, o dönemki İktisat Bölümü Başkanı okulumuza üniversite tanıtımı için geldi ve aynı günün akşamında da televizyonda üniversiteyi tanıtan bir programa denk geldim. O gün kararımı verdim, bu üniversitede ve bu bölümde okumalıyım diye…

“Medya dünyasına girdim”

Okulu bitirirken ise, o günkü konjonktür bizim gibi yeni mezunlar için bankalarda Management Trainee programları ile o dönemki adlarıyla Arthur Andersen, Price Water Cooperhouse, KPMG gibi denetim şirketlerinde bir kariyer planı sunuyordu. Ben de bu çizgide girişimlerde bulunup, olumlu da yanıt almışken, yolum yine Üsküdar mezunu bir büyüğümle kesişti ve onun da yönlendirmeleriyle medya dünyasına girdim. Show TV ve Cine5’te önce mali işler, ardından da pazarlama departmanında çalıştım. Her ne kadar üniversiteyi yeni bitirmiş olsam da özellikle yabancı şirketler, bankalar ve tedarikçilerle olan tüm süreçlerde aktif rollerim oldu. Dolayısıyla hedefimin tamamı olmasa da içerik itibariyle bir kısmı burada gerçekleşmeye başladı. Ardından, 3 yıllık bir yurt dışı bankacılık deneyimim oldu. İsviçre ve Singapur’da Citibank’te çalıştım, ki bu özellikle 20’li yaşlarındaki her genç için inanılmaz değerli, eğitici, öğretici ve geliştirici bir fırsat. Daha sonra ise Sabancı Grubu’nun en önemli ve eski şirketlerinden Bossa’da 11 yıl süren çok keyifli bir çalışma dönemim oldu. Reel sektörü gerçek anlamda burada tanıdım ki enteresandır; buraya başlamamda da yine en etkin rolü bu defa Tarsus Amerikanlı değerli bir büyüğüm oynamıştır. Bu dönemde tekstil sektörünü çok iyi öğrenirken, aynı zamanda da uluslararası ticaret boyutunu çok iyi deneyimleme imkanım oldu. Çalışma ortamımız, ihracat yapan bir şirket olması itibariyle tamamen globaldi.GL Events ile nasıl tanıştınız?

Bu dönemde geliştirdiğim güzel dostluklardan bir tanesi de şimdiki şirketimle oldu. Uzun yıllar müşterisi konumunda olduğum GL Events’in dünyaca ünlü tekstil fuarı Premiere Vision’da 2013 itibariyle çalışmaya başladım. 2015 itibariyle ise, GL Events Exhibitons’ın yani grubun tüm fuarcılık işlerinin Türkiye’deki operasyonunun başına geçtim. Bu dönemde tekstilde Premiere Vision Istanbul, gastronomi ve ev dışı tüketimde Sirha Istanbul ve tek B2C fuarımız olan Gaming Istanbul fuarlarını gerçekleştirmeye devam ettik. Aynı zamanda da yurt dışındaki fuarlarımıza Türkiye’den katılımcı ve ziyaretçi temin etmek misyonumuz var. Pandemi öncesinde yaptığımız stratejik planda Türkiye özelinde inşaat, madencilik, enerji, tarım, endüstriyel makine, ekipman ve teknolojileri, doğal taş, peyzaj, yüzme havuzları alanlarına odaklanırken, daha uzun yıllara dayalı ilişkilerimizin ve yaygınlığımızın olduğu gastronomi ve tekstilde de derinleşerek devam etmeyi planlamıştık. Pandemi planlarımızda istek ve niyet anlamında bir değişiklik yapmadı, sadece uygulamada ötelemek durumunda kaldık. 2021-2022 takviminde Şili, Türkiye, Fransa ve Çin’deki fuarlarımızda yer alarak, ihracatını artırmak isteyen ve global ölçekte çalışabilme alışkanlığı olan firmalarımızın mümkün olan en fazlasını aramızda görebilmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz.

“Hiçbir şirkette masadaki tek kadın olmadım”

Fuarcılık sektöründe kadın olmak üzerine de düşüncelerinizi öğrenmek isterim.   

Ben şimdiye kadar gerek diğer çalıştığım sektörlerde, gerekse fuarcılık sektöründe kadın olmaktan kaynaklanan herhangi bir dezavantaj yaşamadım. Fuarcılık özelinde bakarsak, bunda sanırım GL Events’in kendi yapısında kadın-erkek sayısının gerek çalışan gerekse yönetici oranı bakımından bir dengede olmasının da etkisi var. Örneğin Sirha fuarlarımızın ve gastronomi işimizin başındaki tepe yönetici bir kadın, Marie-Odile Fondeur. Grubumuzun GreenTech adını verdiğimiz kategorisindeki Peysaj, Doğal Taş, Yüzme Havuzları, Yenilenebilir Enerji fuarları başında yine kadın bir yönetici var. Uluslararası koordinatörümüz yine bir kadın. Şöyle bir düşününce çalıştığım hiçbir şirkette masadaki tek kadın olmadım. Paydaşlarımız ve iş ortaklarımızla olan çalışmalarda da bu durum çok nadirdir, bir elin parmaklarını geçmez. Cinsiyetten ziyade donanım, empati, organizasyon yeteneği, takım oyunu oynayabilme, açık fikirlilik, kendini her an geliştirme ve yeniliklere açık olmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Bize işteki ve evdeki Gülperi Erkanlı’yı nasıl tanıtırsınız?

Fransa’daki iş arkadaşlarım benden bahsederken Alman gibi benzetmesini yaparlar, aramızda bir espridir bu Zira organize bir şekilde çalışılmasını, verilere dayalı hareket edilmesini ve dakikliği severim ama aynı zamanda da Türk olmanın getirdiği bir pragmatizm ve hızlı çözüm üretebilme becerisi de acil durumlar için bir kenarda durur. Genel olarak sakin ve soğuk kanlıyımdır, her konuya çözümcü yaklaşmaya özen gösteririm, çalışma arkadaşlarımı da bu yönde desteklerim. Her ne kadar hayatın çoğu alanında ve özellikle de iş hayatında dijital çözümleri ve kolaylıkları benimsemiş olsam da kendimi bildim bileli vazgeçemediğim alışkanlığım deftere elle not almaktır, özellikle yapılacak işler listesinde.

İşin dışında kalan zamanı dengeli götürmeye, kendime, aileme ve dostlarıma zaman ayırmaya dikkat ederim, daha doğrusu bu denge benim için olmazsa olmaz bir kavram. Benim için günlük olarak, mevsimine göre yüzmek ya da hızlı tempoda yürümek hem tüm günün stresini alan vazgeçilmez bir aktivite hem de konuları kafamda daha rahat çözümlememi sağlayan bir araç. Kitap okumak, okumayı ilk öğrendiğim günden bu yana benimle olan bir alışkanlık. Özellikle seyahatlerde yanımdan hiç ayırmadığım Kindle sayesinde istediğim kadar çok kitabı aslında yer kaplamadan beraberimde götürmüş oluyorum. Biyografiler, kriminal romanlar baş tercihlerim. Zaman zaman da çok uzun yıllar önce okuduğum kitapları yeniden okurum.  Bu günlerde Stefan Zweig’in ‘Dünün Dünyası’ adlı eserini yeniden okuyorum. Ailece ortak hobiler etrafında birlikte zaman geçirmeyi çok seviyoruz; beraber futbol, basketbol, tenis oynamak, yüzmek, kayak yapmak ve film seyretmek en baş tercihlerimiz. Seyahat etmeyi çok severiz, gittiğimiz her yerde müzeler, galeriler, gastronomi keşifleri, şehir turları, çocukları memnun edecek aktiviteler ve mevsimine göre kış ya da yaz sporlarından oluşan bir programı kendimiz organize ederiz ve uygularız. Tabii, 2020 Mart’ı itibariyle bu aktivitelere bir ara verdik ve heyecanla yeniden yapabileceğimiz günleri bekliyoruz.

Bundan sonrası için planlarınız neler? Kişisel ve profesyonel hayata dair hayalleriniz var mı?

Profesyonel anlamda en çok arzu ettiğim,  Bocuse D’Or Dünya finallerinde Türk bir şefimizi ve ekibini görebilmek ki bu önce Türkiye elemelerini, ardından her daim çok dişli rakiplerin bulunduğu Avrupa kıtası elemelerini geçmek anlamına geliyor. Bunu başarabileceğimize inanıyorum.

#GLEventsExhibitonsTürkiye #GülperiErkanlıröportaj #fuarcılık #fuar #sirhaistanbul #gastronomifuar #iştekadınröportaj

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir