Meltem Bayazıt Tepeler: İstanbul’un çok ekmeğini yedim, teşekkür ederim

Röportaj: Hatice Ünal Bilen – Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

Meltem Bayazıt Tepeler, merhum Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Emekli Oramiral Vural Bayazıt’ın kızı. KM Events’in kurucusu, aynı zamanda TUED-Türkiye Uluslararası Etkinlikler Derneği’nin de kurucu Başkanı. 1994 yılından bu yana etkinlik sektörünün içinde. Profesyonel hayatta 27 yılı geride bırakmış olsa da, protokol sofralarıyla tanışıklığı çocukluk yıllarına dayanacak kadar köklü. Baba mesleği gereği dünyanın pek çok ülkesini görme fırsatı bulduğunu, tüm hayatını enternasyonal topluluklar içinde geçirdiğini anlatan Bayazıt Tepeler, işte tam da bu sebeple baba mesleğine çok şey borçlu olduğunu söylüyor. Ne var ki, uzun seneler bu yaşam biçimini profesyonel iş hayatına dönüştürmeyi aklından geçirmediğini anlatan başarılı iş kadını, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlediği ilk konser organizasyonu ile etkinliklere ilk adımı attığını belirtiyor. Bahsettiği yıllar, bundan 30-35 yıl öncesi. Etkinlik dediyse, o senelerde ne bir kavram ne bir meslek olarak sektörde henüz yer bulabilmiş değil! Küçük ölçekli davetler, doğumgünü organizasyonları, düğünler ve kutlamalardan ibaret, bahsi geçenler.

Boğaziçi Üniversitesi’nde doktorasını yaparken bir yandan küçük çaplı etkinlikler düzenlemeye devam ettiğini dile getiren Bayazıt Tepeler, hayatındaki ilk büyük ve en kalabalık işini 23 Nisan Hugo Çocuk Şenliği’ni düzenlemek üzere aldığını söylüyor. Üstelik de bir kanalın canlı yayını için, aynı anda 10 bin insanı misafir ederek. “O zaman sektör o kadar boş ki. Benim ki tam bir cahil cesareti. Ama kendime de öyle bir güvenliyim. Ortada ne bir şirketim var ne de bir ekibim.” diye anlatan Bayazıt Tepeler, araştırma görevliliği pozisyonundan bir süre müsaadesini isteyerek, apar topar ilk şirketini kuruyor. Yanına da sınıf arkadaşı ve o zamanki ortağı Klodya’yı da katarak…

Türkiye’de etkinlik sektörünün adım adım kök salışına hizmet eden, KM Tanıtım Organizasyon firması ile ülkenin ilk destinasyon düğününü planlayan deneyimli iş insanı Meltem Bayazıt Tepeler, etkinlik sektörüyle ilk tanışmasından KM Group’a uzanan yolculuğunu bu samimi röportajı ile paylaştı…

KM Tanıtım ve Organizasyon doğuyor

Sene 1994. O zamanki ortağım, sınıf arkadaşım Klodya ile KM Events’i kurduk. Hatta resmiyete döküşümüz 1995’tir. Çok hızlı büyüdük. O kadar ki kurumsal etkinlikler, düğünler, davetler ve doğumgünleri olarak çeşitli kollara bile ayrıldık. 2-3 yıl içinde sektörün lider firmalarından biri olmuştuk. O yıllarda adımız, KM Tanıtım ve Organizasyon idi. Fakat 3-4 yıl sonra Klodya ile yollarımızı ayırdık. Ardından baba mesleğiyle ilgili kutlamalar, özel etkinlikler ve protokol davetlerine yöneldim. Çok uzun yıllar Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yemeklerini organize ettim. 2004 yılında NATO Zirve toplantısının Başbakanlık yemeğini düzenledim. Papa Benedict XVI, George Bush, Tony Blair, Chirac, Schröder ve Aliyev gibi VIP konukları ağırladım. 2004-2006 aralığı protokol, devlet yemekleri, özel davetler ve düğünler alanında sıçrama yaptığımız yıllar oldu. O dönem etkinlik sektörü kollara ayrılmaya başlamıştı. Çünkü ilk başladığımızda biz her şeyi yapıyoruz derken, bir süre sonra kulvarlaşmak zorunda kaldık. KM Events olarak, 2004’teki Nato Zirve Yemeği ile beraber bambaşka bir kulvara sıçradık. Artık çok özel ve önemli davetlerde en hatırlanan isimdik. 

Türkiye’nin ilk destinasyon düğünü planlayıcısı

2008-2009 ise, destinasyon düğünleri ve davetleriyle ilgili kafamda birtakım fikirlerin oluşmaya başladığı dönemler olmuştur. Türkiye’de ilk destinasyon düğünü kavramını da biz oturttuk. Bu önemli davetleri yaparken özellikle Papa yemeğinde patrikhane ile çok sıkı ilişkiler kurduk. Bundan 15 yıl evvel patrikhanede çok önemli Yunan düğünleri olurdu. O sıralar organizasyonlar için bütün oteller beni öneriyordu.

İşte o zaman şunu fark ettim, bazı insanlar başka ülkelere gidiyor, kendi misafirlerini de beraberinde götürüyor, başka bir ülke de o insanları ağırlıyor, düğün yapıyor. Demek ki dünyada böyle bir trend var. Tabii o zaman Türkiye’de böyle bir kavram henüz yok. Bir süre sonra pek çok ülkeden müşterim olmaya başladı. Yunanistan, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Azerbaycan ve Rusya gibi birçok ülkenin önemli insanları düğünlerini ülkemizde  yapmaya başladı. Hatta ‘Düğünler ve İstanbul’ diye bir kitap hazırladım. Kitap, tamamen İstanbul’un destinasyon düğünlerini tanıtmak maksadıyla yazılmıştır. Türk örf ve adetlerini, düğün geleneklerini anlatan, ülkemizi çok güzel tanıtan bir bilgi kitabıdır o.

Destinasyon düğünlerinin Türkiye ekonomisine kattığı değerin rakamsal karşılığı nedir? 

2005’lerle başlayan o sürecin dünyada çok büyük bir değeri var. Ne yazık ki ülkemizde önemi çok yeni fark edilmeye başlanıyor. Son 3-4 yıldır diyebilirim hatta. Bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanımız  “Hint düğünleri” diye demeçler vermeye başlamıştı. Devletimiz bu sektöre yatırım yapmaya hazırlanırken bu şanssız pandemi dönemine rast geldik. Ancak hala bu niş sektörün önemini tam olarak kavrayabilmiş değiller.

Aslına bakarsanız,  destinasyon kutlama sektörü, Türkiye’nin yumuşak gücüdür. Niye derseniz, belli bir gelir seviyesinin üstündeki Hintli, Suudi , Körfez Bölgesi insanı ya da Rus düğün organizasyonu için farklı bir ülke arayışına giriyor. Bu insanlar düğünlerini herhangi bir kır lokantasında yapmıyor. Ya Çırağan Sarayı’nı tercih ediyor ya da Four Seasons Hotel’i ya da bu otellerin dengi bir oteli. Öte yandan bu çok özel davetler tek gecede olup bitmiyor, en az 3 gün 3 gece devam ediyor. 3 günlük bir düğün paketi olarak düşünün. 300 kişinin 300’ünün de büyük bir alım gücüne sahip olduğu…

Bir kongre turizmi gibi düşünmeyin. Çünkü insanlar kongre alanında yer, içer, yatar ve sona erince de giderler. Bu kitle öyle değil. İstinyepark, Zorlu Center ve Kapalıçarşı’ya alışverişe giden bir zümre bu. Dolayısıyla kutlama sektörü dediğiniz salt bir etkinlik sektörü cirosu ile kıyaslanacak bir alan değil. Yabancıların Türkiye’de ev almasına da olanak veren bir sektör aslına bakarsanız. 

Dolayısıyla sektörümüzün ekonomiye katkısıyla ilgili bir rakam vermem çok zor. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim, uluslararası bir düğünün cirosu 6 milyon dolara kadar çıktı. Buna sadece etkinlikler dahil. Elbette bu rakamların 50 -100 bin dolar kadar tuttuğu da oluyor ama bu rakam da  da iyidir. 

Bu pazarı domine eden ülkeler hangileri? En çok kimler Türkiye’de düğün yapmak istiyor?

Hindistan ve Pakistan bizi çok seviyor. Bir dönem Azerbaycan ve Rus pazarı kutlamalarda bizi tercih ediyordu.  İlişkilerimiz krize girmeden evvel Suudilerle çok güzel düğünler yaptık. Körfez ülkeleri iyi bir pazar. Dubai’deki şirketimi de bu sebeple kurdum. 

Ondan da kısaca bahsdeyim, KM Events Turkey-Dubai’nin kuruluşu 2016 yılına dayanıyor. Türkiye satış noktası olarak faaliyet göstermekte. 

Neden Dubai diyecek olursanız, biraz önce bahsettiğim ülkelerin üst zümresini temsil eden isimleriyseniz muhakkak Dubai’de ya bir eviniz ya bir işiniz vardır. Dubai, bu bahsettiğim bölgelerin New York’udur. Dolayısıyla uluslararası bir iş yapmak istiyorsanız orada mutlaka bir elinizin olması gerekir. Biz de bu hedefle yola çıktık, 2016 yılında satış ofisimizi kurduktan sonra işlerimiz katlanarak büyüdü. Ta ki bu salgın krizine kadar. 

Ancak ülkemiz için güzel de bir haber vereyim, şu anda 2022 satışlarına çalışıyoruz, konfirme edilmiş birçok düğünümüz var. Bu yıl için gerçekleşecek olan 10 destinasyon düğünümüz var. Onlar da ağırlıklı Amerika ve İngiltere pazarından. Baktığınız zaman bu pazarların orijini Ortadoğu ülkeleridir. Misal, İran kökenli ama Los Angelas’tan geliyor. Bu arada Malezya ve Avustralya’dan da talep aldık.

“Bir etkinlikle 6 milyon doları gördüm”

Aslında Türkiye’ye gerçek anlamda niş bir sektör hediye ettik. KM Events de bunun liderliğini yaptı. 2019’u yakalayamasak da 2022’de ona yakın cirolar bekliyorum. Bunlar çok büyük rakamlar, ben bir etkinlikle 6 milyon doları gördüm. Bu noktada yanlış bir algı da oluşturmak istemem. Çok daha mütevazı etkinlikler de yaptık. 

İlk bakışta insanların ne kadar harcayacaklarını öngöremiyoruz. Bizler müşterilerimize her seçeneği sunarız. Bazen her hizmeti almak bazen de çok mütevazı kalmak isterler. Kimileri de kriz fırsatçılığına girip, düşük bütçelerle Türkiye’de her işi yaptırmanın yollarını arar. KM Events, bu konuda son derece dik duran bir firma olmuştur. 

Hani Antalya’yı yanlış pazarladığımız bir dönem vardı ya… Ucuz deniz kum güneş… Biz etkinliklerimizde İstanbul markasını daima ayrı tuttuk. Şu anda Bodrum markasını çok ayrı tutuyoruz. Bizim izimizden yürüyen diğer firmaların ülkemizi, özellikle de İstanbul ve Bodrum’u ucuzlaştırmalarına karşı tavrımız her zaman çok sert oldu. Nitekim bu kimseye bir şey kazandırmaz! Sadece ülkemize kaybettirir. Elbette ki alternatif ucuz şehirlerimiz,  seçeneklerimiz olmalı. Ama bir Bodrum da Saint-Tropez mantığında pazarlanmayı hak etmiyor mu? 

“Lütfen İstanbul ve Bodrum’u ucuza pazarlamayalım”

İstanbul ve Bodrum dışında Türkiye’de lüks kategoride farklı hangi destinasyonlar öne çıkıyor? 

İstanbul çok özel, dünyada bir tane. Kıymetini iyi bilmek lazım. Buradan da meslektaşlarıma bir çağrıda bulunmak istiyorum: Lütfen İstanbul’u ucuza pazarlamayalım. Bunu yapanlar ülkemize uluslararası alanda çok büyük zarar veriyor. Aynı şekilde Bodrum’u ucuza pazarlamayalım. Çünkü o hataya Antalya’da bir kere düştük, bir daha da düzeltmemiz zor görünüyor. Ayrıca Çeşme’de de çok büyük bir ışık görüyorum. 

Bu arada KM Events olarak, pandemiden sonra Türkiye’nin farklı destinasyonlarını da canlandırmak gibi hedefimiz var. Bundan üç yıl evvel bir Urfa turu yapmıştım. Urfa’nın Marakeş’ten bir eksiği yok hatta fazlası var. Ama Marakeş bir marka olmuş; Urfa, Urfa kalmış… 

Pandemiden sonra yapılacak çok işimiz var. Hatta TUED-Türkiye Uluslararası Etkinlikler Derneği de bu amaçla kurulmuştur. Bu aşamada devletle bir arada çalışmak, iş birliğiyle ülkemizdeki önemli merkezlerin markalaşmasını sağlamak birincil ödevimiz olmalıdır. 

Urfa bu anlamda çok güzel bir marka olabilir. Kapadokya zaten başlı başına bir marka. İstanbul kadar önemli diyebilirim. Mardin muhteşem bir merkez. Tüm bu yerlerin her biri için ayrı bir pazarlama stratejisi oluşturulması önemli. Ne İstanbul’u Antalya gibi ne de Bodrum’u Antalya gibi pazarlayamazsınız. Her biri için ayrı bir strateji oluşturmak şart!

“İstanbul’un çok ekmeğini yedim”

İstanbul’un çok ekmeğini yedim, şehrime çok teşekkür ederim. KM Events olarak İstanbul satarak bugünlere geldim. Dubai’den de İstanbul sattım, şimdi Bodrum satışlarımız başladı.  Bu yaz sezonu için Bodrum’da harika destinasyon düğünleri planlıyoruz, bu koşullarda yapabilirsek tabii! Çünkü şu an müşterilerimizle yapılıp yapılamayacağı ihtimalleri üzerinde duruyoruz. Her şeyimiz hazır, bir tuşa basmaya bakıyor. 

Bütün bu olumsuzluklara rağmen ben ümidimi hiç kaybetmiyorum. Bu süreçte önemli olan ayakta durabilmek, ekiplerimizi dik tutabilmek. Çünkü ekiplerimizi kaybetmez isek, her şeye yeniden başladığımız o gün geldiğinde işlerimize çok rahat kaldığımız yerden devam edebileceğiz. 

Bir de insanlar artık etkinlik yapmaya çok aç ve susuz. Bu sebeple pandemi sonrası bir patlama yaşanacağına inanıyorum. Bugünler sandığımız kadar kolay geçmeyecek, o çok belli. Belki 500-600 kişilik düğünler hemen olmayacak. Yine de sektörü niş ve butik gruplarla ayakta tutmak mümkün. Bana hep kişi sayısı soruluyor. Benim hayatımda en çok para kazandığım, bundan 18 yıl evvel, İtalya’da Como Gölü’nde yaptığım 40 kişilik bir davettir. Sayı 40 ama davetliler prenses, kont, kontes… Benim işim kişi sayısıyla ilgili değil. Harcama kapasitesi kişi sayısıyla ilgili değildir. Bazen de 1.000 kişilik iş yaparsınız, attığınız taşa değmez. Bizim işimizde kişi sayısından çok kişinin kim olduğu önemlidir. Destinasyonlar için ise hedeflenen pazarlar kadar onları doğru tanıtımak hayatidir. 

“10 TL’lik tişört satana destek var, bize yok!”

Doğru tanıtım için çözüm önerileriniz var mı?

Devlet, bu sektörde elini taşın altına koyan her firmaya destek vermelidir. Ama bakıyoruz ki, hiç destek yok, tamamen kendi olanaklarımızla yürüyoruz. Dediğim gibi pandemi öncesinde Cumhurbaşkanımız destinasyon düğünlerinin tam önemini kavramaya başlamıştı, iş yarıda kaldı. 

Benim önerim şu olabilir, devlete sunmak üzere projeler geliştirilebilir. Devlet de bu projeleri ciddiyetle çalışacak firmalarla el ele çalışabilir. Ben bir tişört markası olsaydım, Dubai’deki şirketimi kurarken devletin bana bir sürü teşviki olacaktı. Turquality’e bile giremiyoruz. Tamamen kendi imkanlarımla, kendi paramla, cebimden ödeyerek Dubai’de beş yıldır Türkiye satıyorum. Hiçbir fuarda desteğim yok. 10 TL’lik tişört satana destek var, bize yok. Teşvik yok! 

Bir de şu var, bugün acenteler fuara giderken birtakım destekler alıyor. Şunu da üzülerek ifade edeyim, ben uzun yıllar sırf düğün sektöründe olduğum için dışlandım, anlatabiliyor muyum? Çemberin dışında bırakıldım çünkü düğün sektörünü o zamanlar bilmiyorlardı. Öyle fuarlara katıldım ki, karşımda Türkiye’nin stantı ve bir sürü acente var. Bense onların karşısında tek başına KM Events olarak yerimi alıyordum.

“Acenteleşmemek için çok direndim”

O zamanlar acente de değildim ama olmam gerekiyordu. Neden değildim? O dönnem YEPUD-Yaratıcı Etkinlikler Planlama ve Uygulama Derneği Başkanı’ydım. Aynı zamanda derneğin kurucu başkanıyım. İsmine bir bakın, yaratıcı yani kreatif. Ben kreatif kelimesini her zaman acenteden farklı tuttum. Çünkü acente dediğinizde leb-i derya bir okyanustan bahsediyorsunuz. Bugün uçak bileti satan da acente. O kreatif kelimesinin acente kavramının içine hapsedilmesini açıkçası gururuma yediremedim, çok uzun yıllar direndim. Bakın, bir düğün organizasyonu faaliyetinde acente koşulu, bir bizim ülkemizde bir de Portekiz’de vardır. Dünyanın başka hiçbir ülkesinde, hiçbir meslektaşımın acentesi yok.

Devam edeyim, o sıralar YEPUD Başkanlığım bitti, hemen arkasından Dubai maceram başladı. Macera diyorum çünkü tek başınaydım. Tek başına bir şirket nasıl kurulur, orada tecrübe ediyorum. O caddelerde yürürken bu işlere nasıl kalkıştım diye ağladığımı hatırlarım. Tabii çok sonralar iyi ki kurmuşum diye kendime teşekkür etmedim de değil. Fakat çok sancılar yaşadım. Çünkü yanımda hiç kimse yoktu. Devletin hiç teşvik vermediği bir sektörüz.

TUED kuruluyor

O zaman dedim ki, Türkiye’de uluslararası etkinlik düzenlemek, bu alanda uzmanlaşmak isteyen herkese kapısı açık olacak bir oluşum başlatalım. Hemen akabinde TUED’i kurduk. Madem devlet bu sektörün yanında değil. O zaman onun yanında olabilecek bir dernek kuralım ve bu dernek devletle iş birliği halinde çalışsın… 

O aralık Dubai’de şirketimi kurdum ve acente olmam gerektiğini farkettim. Daha doğrusu artık acente olma dönemim başlamıştı. Çünkü misafirlerim benden artık sadece etkinlik mekanı, lokanta, dekor, ses-ışık değil, konaklama da talep etmeye başlamıştı. Hakikaten hayatım boyunca beni hep müşterilerim yönlendirmiştir. Dolayısıyla 2016 yılında acente oldum ama hala da “ben acenteyim” diye gezmeme sebebim budur. Çünkü kreatif kavramıyla acenteyi birbiriyle eşleştiremiyorum. Biz tamamen kreatif bir iş yapıyoruz, bir hikaye anlatıyoruz. Her düğün bir hikayedir, her kutlama bir hikayedir, hiçbiri birbirine benzemez.

Acenteleşmenin hiç artısı olmadı mı? 

Elbette, çok artısı oldu. Şöyle ki, bir süre sonra kendimizi misafirlerimize concierge hizmeti verirken bulduk. Acente hizmetlerini de gönül rahatlığıyla kendim vermeye başladım. Nitekim pandemide yine concierge hizmetimizi şirketleştirdik. KM Beyond Luxury Travel and Concierge Services adı altında Seyahat ve Konsiyerj  şirketimizi kurduk. Üst segment faaliyet gösteren bir şirket o. Çok özel müşterilerimiz için bu hizmeti zaten veriyorduk. Şimdilerde bu hizmeti pandeminin de sağladığı fırsatlarla branşlaştırdık. 

Bugün KM Group çatısı altında KM Events, KM Beyond Luxury Travel & Concierge Services ve  KM Home Collection dışında iki markamız daha yolda. Amacımız sayıyı 5’e tamamlamak.  Bunlardan bir tanesi ile ilgili küçük bir tüyo vereyim, KM Fragrances ile kokular üzerine yoğunlaşacağız. Diğeri de sürpriz kalsın.

Etkinlik sektörünün en fazla kreatif tarafını sevdiğini söyleyen Meltem Bayazıt Tepeler, “Belki kongre sektöründe olsaydım bu yönümü bu kadar kullanamazdım. Ancak bu niş segmentte bir hikaye anlatıcı olacaksınız, bir film yönetmenliği gibi. Özellikle benim bölümümde ses, ışık, dekor, hikaye, müzik ve oyuncuların hepsi var.” diyor. Kreativitesi kadar network olanaklarının da cazibesine değinen Bayazıt Tepeler için işin en sevmediği yanı ise, psikolojik tarafı. İnsan psikolojisi ile uğraşmanın türlü zorluklarından bahseden deneyimli iş insanı, her şeye rağmen her anından keyif aldığı bir sektörün içinde olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek yoluna devam ediyor. İleriye dönük planları arasında yeni markası KM Home Collection’ı ihracata açmak olan Bayazıt Tepeler, tamamen yerli üretim kumaşlarını dünyaya açmak konusunda oldukça hevesli ve heyecanlı. Türkiye’nin tekstil alanında iyi bir konumda  olduğunu ancak bir marka oluşturma konusunda yetersiz kaldığını ifade eden Bayazıt Tepeler, “Tekstilde bir dünya markası oluşturmak istiyorum. Ben de hayaller bitmez.” diyor. 

TUED’e yeniden dönmek isterim.  Orada devletle ilişkileriniz nasıl?  

Şu an tamamen bambaşka bir iş birliği halindeyiz. Çünkü dediğim gibi pandemiye yakalandık. Ocak 2020’de kurulduk, şubatta salgın başladı. Daha çok genç ama farklı bir vizyonu olan bir derneğiz. Kuruluş amacımız sebebi ile de uluslararası etkinlikler konusunda yatırım yapmak isteyen herkese kucağımızı açtık. Bu alana yatırım yapacak insanlara teşvikler ve know- how sağlamak, yol gösterici olmak temel amacımız. Ama son bir yıldır dünyada sektörler durdu. Özellikle de bizim sektörümüz durdu.

Peki biz bu dönemde neler yapıyoruz? Etkinlik sektörünün tüm paydaşları, tüm STK’lar bir araya geldik ve devletle gerekli temasları kurduk. Devlet yetkilileriyle hemen hemen her hafta bir görüşmemiz oluyor.  Şu anki amacımız, sektörümüzdeki mevcut sıkıntıyı çözmek. Evet, pandemiden her sektör bir parça da olsa etkilendi. Tüm sektörler zorda ama bizim sektörümüz durdu. Biz sıfırız. Dolayısıyla sektör çökerken devletten yurt dışındaki projelerimiz için teşvik talep etmek gibi bir lüksümüz yok. 

“Ekibimi kaybetmek üzereyim”

Sektör hangi destek ve teşviklerle normale döner? Devletten tam olarak beklentiniz nedir?

Yakın bir zamanda 18 sivil toplum kuruluşu bir araya gelerek Ankara ziyareti gerçekleştirdik. Çok da güzel geri dönüşler aldık. Sorunumuzun farkındalar ve çözüm bulmaya çalışıyorlar. Bizi en çok sıkan ve üzen konularda biri, kısa çalışma ödeneğinin sona ermiş olmasıydı. Neyse ki, Cumhurbaşkanımız kararıyla üç ay daha uzatıldı.

Bir başka konu, yeni kısıtlamalar çerçevesinde düğün ve davetlere yasak geldi. Biz yasaklıyız, bize devlet diyor ki, “Sen iş yapma ama çalışanın maaşını öde.” Burada çok büyük bir haksızlık var. Sen restoranları kapıyorsun ama paket servise izin veriyorsun. Bana direkt yasak getiriyor ama “Bana ne, sen maaşını öde” diyor. 

En büyük problemlerimizden bir tanesi de, biz çok özel bir kitleye hitap ediyoruz. Düşünün, muhatap olduğunuz Kazakistan’ın en zengin adamı. Ben o kişinin karşısına herhangi bir Ayşe’yi, Fatma’yı çıkaramam ki… Bu çocuk en az üç lisan konuşuyor. Kolej mezunu. Ben şimdi bu çocuğu devletin verdiği 1500 TL ile tutamam ki… Ekibimi kaybetmek üzereyim, hepimiz aynı durumdayız. Çünkü çok niş bir segmentiz. Yarın öbür gün sektör açıldığında işlerimizi yaptıracak ekibimiz olmayacak, gene iş yapamayacağız. Çünkü o çocukları kaçırmış olacağız. Ben onlara bir yıldır cebimden maaş veriyorum. Bunlar pahalı çocuklar. Bu sıkıntıyı çözmek de önceliklerimiz arasında geliyor.

“Normalleşmemiz 2023’ü bulacak”

Turizm-etkinlik sektörü ne zaman normalleşir, bir öngörünüz var mı?

Ben çok iyimser bir insanımdır, çok iyimserdim daha doğrusu. Hatta geçen yıl pandemi başladığında sektördeki arkadaşlarımızla bu iş eylül, ekimde çözülür diye konuşuyorduk. Aradan bir yıl geçti. Yeni mutantlar oluştu, şu anda üç mutant var. Şimdi ben 2021’in sonunda kaç çeşit mutant olacak, bunlara kaç çeşit aşı geliştirilecek, gerçekten öngöremiyorum. 2022 ile beraber insanların artık yavaş yavaş normalleşmeye başlayacağını düşünüyorum. Yine de eski kıvama gelmemiz 2023’leri bile bulacak.

Ama size şöyle güzel bir tüyo vereyim. Pandemi öncesinde Dubai şubemizden çok iyi bir verim almıştık. Bir de benim oğlum Toronto’da okuyor, onu çok sık ziyaret ettiğim için orada da bir müşteri kitlem oluştu. Kanada’da Ortadoğu kökenli çok sayıda insan ikamet ediyor. Ağırlıklı olarak da İranlılar. Oralarda da toplantılar yaptım. Yine Türkiye satıyorum. Tam kendi kendime neden burada da bir satış ofisi açmıyorum dediğim anda çıktı bu salgın krizi. Tam da dünyada üç şubesi olan enternasyonel, lider bir şirketleşme şekline dönüşüyorduk. Başımıza bu salgın geldi.

Dolayısıyla en çok etkilenen sektör bizdik, özellikle de uluslararası etkinlik sektörüydü. Biz de fırsat bu fırsat diğer markalarımızı çıkarttık. Bir yandan da devletle olan ilişkilerimizi güçlendirmeye çalışıyoruz. Ama dediğim gibi şu anda hepimizin önceliği çok farklı. Hepimiz tek bir şeye odaklandık. Çünkü şu anda yangın yerindeyiz, yangını söndürmeden diğer atılımlarımızı yapmamız söz konusu değil. Yine de ensemizi karartmıyoruz. Ben güzel şeyler düşünüyorum. 

“Her şey dijitalleşebilir ama kutlamalar dijitalleşemeyecek”

Bu pandemi süreci bize şunu da açıkça gösterdi, her şey dijitalleşebilir ama kutlamalar  dijitaleşemeyecek. Kimse online ortamda kutlama yapmak istemiyor. O yüzden benim gönlüm çok rahat. Belki de 500 kişilik Hint düğünlerinin yerini benim o Como Gölü’nde yaptığım çok büyük cirolu, 40 kişilik düğünler alacak. Sırf bunu düşünerek Türkiye Tanıtım Ajansı ile bir proje gerçekleştirdim. Kapadokya’daki organizasyonumu da bu sebeple yaptım. Dünyanın en ünlü 8 lüks segment etkinlik planlayıcısını ülkemizde ağırladım. Onlara iki gün İstanbul’da, üç gün Kapadokya’da bir masal yaşattım. Adam diyor ki, bu nasıl bir yer? Ben eminim oradan da geri dönüşler alacağız.

Bakın, lüks segment ayrı pazarlanır, böyle pazarlanır. Siz bir tur operatörüne Türkiye’yi farklı pazarlarsınız, milyon dolarlık, 40 kişilik yemek yapan adama farklı anlatırsınız. Ben onları mütevazı bir dönercide yemek yediremem ki. Ben onlara öyle muhteşem bir şey sunmalıyım ki adamın aklına “Catherine Zeta Jones ile Micheal Douglas’ı evlilik yıldönümlerinde buraya getirmeyelim” düşü yerleşmeli. Biz bugüne kadar hep adete odaklanmışız, sen niteliğe bak. Öyle bir 30 kişi getir ki, cihana bedel olsun. 

KM Groups’un kurucusu Meltem Bayazıt Tepeler, sanatın her türlüsüne ilgi duyan bir isim. Beş yaşından beri piyano çalan başarılı iş kadını; lise yıllarından beri şarkı söylüyor, arya vazgeçilmez bir tutku onun için. Yaşamında çok farklı ilgi odakları olan Bayazıt Tepeler, dans etmeyi, yağlı boya tablolar çalışmayı ve şiir yazmayı da çok seviyor. Hatta yeni şiir kitabını yakın bir zamanda çıkarmaya hazırlandığını anlatan Bayazıt Tepeler, “Sanatın pek çok alanına ilgi duyuyorum. Bunları kendi mesleğimde birleştirebildiğim için başarılıyım. İlgi alanlarımın uzun yıllarımı verdiğim niş kutlama segmentine katkıları çok fazla. Nitekim müşterilerime bir düğünü bir şiir yazar gibi, bir kitap yazar gibi, bir tablo çizer gibi anlatıyorum.” diyor.

Ya etkinlik sektöründe kadın olmak? Artıları ve eksileriyle anlatır mısınız? 

Etkinlik sektöründe kadın olmak çok zor. Dünyanın neresinde olursanız olun, bir kadının olmazsa olmaz görevleri var. Eşlik, annelik ve aile gibi. Etkinlik sektörü birkaç yıl evvel Forbes dergisi tarafından dünyanın en zor üçüncü mesleği seçildi. Çok zor bir meslek. Çünkü zamanı yok. Babam kalp ameliyatındayken düğün yaptığımı, 6 aylık bebeğimi 40 derece ateşte bırakıp uçakla uluslararası bir toplantıya gittiğimi bilirim. Böyle zamanlarda doğal algılanan pek çok görevinizi başkalarına devretmek zorunda kalıyorsunuz. Bu sektörde çalışırken anlayışlı bir aileniz yoksa bir kadın olarak mücadele etmek ve yükselmek çok zor. Benim en büyük şansım eşim oldu. Beni hep destekledi, yaptığım işe saygı duydu, yükselmemi büyük bir gururla izledi. Misal, oğlum gece montajda doğdu. Şimdi ne mutlu ki, ikinci jenerasyon olarak oğlum ve kızımla beraber çalışıyoruz. KM Beyond Luxury travel and Concierge Services şirketimde oğlum çalışıyor, kızım ise tüm destinasyon kutlama Etkinlikleriyle KM Events’i yürütüyor.

#kmgroup #kmevents #meltembayazıttepeler #iştekadın #iştekadınröportaj #turizmdekadın #etkinlik #turizm

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir