Songül Göktaş-Rosati: 2023’te seyahat sektörünün tamamen düzeleceğine inanıyorum

Röportaj: Hatice Ünal Bilen

Bentour Reisen Almanya Genel Müdürü Songül Göktaş-Rosati ile turizm kariyerini, şirketin Türkiye ve dünya pazarındaki büyüme ritmini ve 2021 planlamalarını konuştuk.

Bentour Reisen Almanya’nın Genel Müdürü. 1990 yılından bu yana turizm sektörünün içinde. Uçuş kabin görevlisi olarak adım attığı profesyonel iş hayatında uzun yıllar pek çok ünlü yapıtın operasyonunda görev alan Songül Göktaş-Rosati, 2000’lerin başında Yeni Ekonomi’ye ilgi duyduğunu, bir yıl gibi kısa bir sürenin ardından da klasik tur operatör piyasasına geçtiğini anlatıyor. Öger Tours’ta rezervasyon müdürlüğü ile başlayan görev tanımını ileriki yıllarda tüm havalimanı istasyonları dahil olmak üzere satış & pazarlama sorumluluğuna taşıdığını ve bu süreçte klasik turizm dünyasına ilk çağrı merkezini kazandırdığını belirten Göktaş-Rosati, ardından üretim müdürlüğü ve genel müdürlük unvanlarını da terfi listesine eklediğini belirtiyor.

2016 yılında Thomas Cook Grubu’nun Türkiye pazarı sorumluluğunu üstlenmesinin ardından 2019’da gerçekleşen şirket iflasını takiben 1 Mart 2020 itibari ile Bentour Reisen Almanya’nın genel müdürlük pozisyonuna transfer olduğunu ifade eden Songül Göktaş-Rosati ile turizm kariyerini, şirketin Türkiye ve dünya pazarındaki büyüme ritmini ve 2021 planlamalarını konuştuk.

En baştan başlayalım. Çocukluk, ilk gençlik hayallerinizde de turizmci olmak var mıydı?

Aslında çocukken hayalim, bir çocuk yardım kurumu olan UNICEF’te yardım görevlisi olmaktı. 10 yaşındayken okulumuzda bir dersimize UNICEF’ten bir elçi gelerek üçüncü dünya ülkelerinde yaşayan çocuklardan ve yaptıkları çalışmalardan bahsetmişti. Benim için bu bir ilham kaynağı idi. İlk paramı kazandığım gün itibari ile UNICEF’in bir destekçisiyim.

Eğitim hayatınızdan bahseder misiniz kısaca?

Ben Almanya’daki ikinci nesil Türklerdenim, Almanya’da okula giden ilk nesile aitim. Yaşadığımız kasabada ilk yabancılar bizdik. Okulda tek Türk bendim. Bu her zaman kolay olmadı. O yüzden babam bizleri daima daha çok çalışmamız ve başarmamız için teşvik etti. “İşte ancak o zaman bizleri kabul ederler.” derdi. Sanırım şu an bulunduğum yere ulaşmamda en önemli etkenlerden biri de budur. Devamında ailemin de isteği üzerine okuldan sonra hemşirelik eğitimi gördüm. O dönem tıp ve insanlar hakkında pek çok şey öğrendim. İyi bir dereceyle de eğitimimi tamamlayıp, bulunduğum muayenehaneyi de çalıştırsam bir müddet sonra yaşadığım kasaba bana dar gelmeye başladı. Bir şekilde açılıp dünyayı tanımam gerekiyordu. O yüzden uçuş görevlisi olarak iş aramaya başladım. Bir de tabii hep İstanbul’da yaşamak gibi bir hayalim de vardı… 1990 yılında İstanbul Havayolları’ndan gelen bir teklif ile bu hayalimi gerçekleştirdim. Ancak Almanya’da geride bıraktığım ailem, arkadaşlarım ve güzel hayatıma hasret duymaya da başladım. Türkiye’nin ekonomik ve sosyal hayatı 90’ların başında benim alışık olduğum şekilde değildi. O yüzden Türkiye serüvenimi iki yılın ardından noktalayıp tekrar Almanya’ya döndüm. Hemen akabinde son derece gelişmiş felsefesi olan Stella Musical AG şirketinde görev aldım. Çok şey öğrendiğim bu şirkette de hızlı bir şekilde yükselebildim. Bu görevimde en son 200 çalışanın görev aldığı bir çağrı merkezini yönetirken, İstanbul’dan eğlence bölümü kurmak için bir teklif geldi. Mydonose Showland’dan gelen bu teklifin şartları ve verilen görev mükemmeldi, hemen kabul ettim.“Turizm en büyük tutkum”

Ne var ki, 1999 Marmara depreminde yaşananlar beni derinden etkiledi. O dönem İstanbul’a taşınma planları yapan partnerim ve şimdiki eşim de bu fikrin çok da iyi olmayacağını düşünmeye başladı. Eşimden gelen evlilik teklifiyle hayatlarımızı bileştirmemiz üzerine  hayallerimdeki şehir İstanbul’dan ayrılıp Hamburg’da yaşamaya karar verdim. 2000’li yılların başında, ilk internet patlaması ile mondus.com isimli bir şirkette çalışmaya başladım. Yeni ve potansiyeli yüksek bu firmanın hizmeti, B2B pazarlama için karşılaştırma platform hizmeti veriyordu. Son derece heyecan verici bir dönemde, Oxford ve Standford’daki arkadaşlarla çalışma imkanı bulmuştum. Bu dönemde, bir arkadaşım Öger Tours’un bir ilanına dikkat çekerek, bu işin benim için biçilmiş bir kaftan olduğunu söyledi. Haklıydı, çünkü turizm benim en büyük tutkum! Bu süreçte gelişim ve inovasyonun hep ön planda olan şirketlerde çalışabildiğim için şanslıydım. Edindiğim tecrübe ve bilgiyi harmanlayıp, turizmde görev aldığım kurumlara da uyarlama imkanı buldum. 2016 yılında Thomas Cook Grubu’nun Türkiye pazarı sorumluluğunu verdiler bana. 1 Mart 2020’de ise Bentour Reisen Almanya’daki görevime başladım.

“Seyahat etmek benim için her zaman bir tutku olmuştur. Bu tutkumun profesyonel mesleğe dönüşümünü ise yaşamıma sunulan büyük bir ayrıcalık olarak görüyorum. Dünyaya ve ülkelere seyahat etmek, yeni insanlar ve kültürleri keşfetmek hayatımı her daim zenginleştirdiği gibi yeni şeyler öğrenmeme de kapı açmıştır. İşte bu karşılaşmalar, yaşamayı değer kılan en özel anlardır.”

Bentour Reisen ile nasıl el sıkıştınız? O süreci biraz daha detaylandırır mısınız?

Turizm, bir anlamda küçük ve herkesin birbirini tanıdığı bir sektör alanı. 10 yılı aşkın süre Sayın Kadir Uğur ve oğlu Deniz Uğur’u tanıyor, kendilerine büyük bir saygı duyuyordum. Sürekli katılım sağladığımız organizasyonlarda karşılaşıyor, bilgi alışverişinde bulunuyorduk. Örneğin, Türkiye turizminin yaşadığı en büyük kriz yılı olan 2016’da sıkça telefonlaşarak birlikte çözüm arayışlarında bulunmuştuk. Aramızdaki kimya çok iyi ve tabir-i caizse aynı frekanstayız diyebilirim.

2019 yılında Thomas Cook iflasını duyurunca, Uğur Ailesi beni aradı ve destek olmak istediler. Bu beni çok etkiledi. Diğer piyasa katılımcılarından da iyi teklifler almama rağmen, odağım öncelikle Bucher ve Öger Tours GmbH’nın kurtarılmasındaydı. Öger’e yeni bir aile kazandırma hedefime ulaştıktan sonra kendimi düşünme zamanı gelmişti. Öger’in Anex Tours GmbH’ya devredilmesinden sonra, Öger için çalışmamaya ve bir süreliğine işime ara verip yaşananları hazmetmeye karar verdim. Almanya’da tabii krizli yıllardan sonra 2019’da Öger Tours olarak rekor yıllarımızdaki sayılara ulaşıp, tek kuruş borcumuz olmadığı bir dönemde bağlı olduğumuz Thomas Cook Grubu iflas edince, bu durumun beni derinden etkilediğini tahmin edebilirsiniz. Tabii ara verdiğimde birçok iş görüşmesi yaptım ve sonunda Bentour Reisen’e katılmaya karar verdim. Sunulan kontratın rakamsal içeriğinden çok, Bentour Reisen’de doğru yerde olacağımı hissetmem, kararımın en önemli etkeniydi.“Bentour’a gelmemin bilgisi büyümeyi tetikledi”

Bentour Reisen’e katılımınız pazarda ve medyada nasıl karşılık buldu? Bu transfer, şirketin 2020 büyüme planlarına ne şekilde etki etti dersiniz?

2020 yılına Bentour çok iyi başlamıştı. Yüzde 25’lik bir büyüme ile son derece umutluyduk. Sanırım benim de Bentour’a gelmemin bilgisi büyümeyi tetikledi. Genel olarak haberi pazar iyi karşıladı. Gerek ticari gerek tüketici bazında Bentour’a gelmemin haberi geniş çaplı yer aldı. Her zaman gerek pazardaki acente ve taşımacı firmaları gerekse medya ile iyi bir iletişim içerisinde olmaya önem verdim.

Her türlü zorluklara ve olumsuz şartlara rağmen 2020’yi de en iyi şekilde tamamlayabildik. Bir spesiyalist olarak, son derece hareketliydik ve Safe Tourism’in Almanya’daki tanıtımı için elimizden geleni yaptık. Türkiye’ye seyahatler düzenleyen ilk operatör olmakla beraber, partnerlerimizin de yanında durarak kendilerine her türlü desteği sağladık. Türkiye hijyen konseptini çok iyi hayata geçirdi, bu anlamda piyasada öncü rolünü üstlendiler. Biz de her şeyi test ettik. İnsanların tatil planlamalarında Türkiye’nin her zaman önemli bir rol oynayacağına eminim. Unutmayalım ki, Türkiye, Almanların İspanya’dan sonra en çek tercih ettiği ülkedir.

2021 Yaz Kataloğu’nu yakın bir zaman önce online platformda tanıttınız. Yeni sezona dair Türkiye pazarıyla ilgili beklentilerinizi sormak isterim. Alman turist hedefleriniz, odaklandığınız seyahat programları neler olacak? Özetle bu yıl için kaç senaryoyla ilerleyeceksiniz?

Evet ilk defa kataloğumuzu bir online platformunda tanıttık ve gerçekten çok güzel geri dönüşümler aldık. Açıkçası 2021 yılında Türk turizm pazarının tam anlamı ile toparlanacağını düşünmesek de, beklentilerimiz 2019 yılındaki volumün yarısına ulaşacağı yönünde. Biz de yeni sezon için çeşitli senaryolar ile hazırlandık. En iyi durumda 200 bin turiste hizmet verebileceğimizi öngörsek de, daha gerçekçi baktığımızda bu sayı 120 bin, en kötü şartlarda ise 90 bin olacağını düşünüyoruz. Elbette planlamalarımızı günümüzün dinamiklerine göre güncelliyoruz. Yerinde ve gerçekçi bir planlamanın da zor olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bir Türkiye spesiyalisti olarak, tabii ki bizim için destinasyon olarak ülkemiz en ön planda. Dolayısı ile felsefemiz gereği önümüzdeki sene içinde geniş ve derin bir Türkiye ürün yelpazemiz olacak. Portföyümüzü hazırlarken en güncel trendleri tespit edip, müşterilerimizin isteklerine göre hareket ettik. Çoğunluğun tercih ettiği deniz-kum-plaj programının dışında tabir yerinde ise, kişiye özel ürünlerimiz ile çeşitli kitlelere hitap etmek istiyoruz. Örneğin ilkbahar da yayınlanacak olan Megalogumuzun ana teması “Türkiyeyi yaşamak” olacak. İçeriğinde ülkemizin çok daha özel yönünü gösteren ürünler bulunacak. Doğu Ekspres’in rotalarından tutun, tekne üzerinde yoga seyahatleri gibi ürünler ile Türkiye’nin çeşitliliğini sunup, güzel hikayeler ile Türkiye’yi yeniden anlatmak istiyoruz.

Malum, tüm dünyada uluslararası hava ve seyahat trafiğinde yoğun ve giderek artan kısıtlamalar uygulanmakta. Almanya tarafından da dönem dönem Türkiye’nin tamamı için seyahat uyarıları geldi. Almanya perspektifinden Türkiye’nin güvenlik zafiyetleri neler? Tur operatörleri olarak etki gücünüz nedir?

Öncelikle Almanya’da bu sezon iki ülke arasındaki ikili anlaşmanın çerçevesindeki uygulamanın başarılı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Dolayısıyla ancak elinde negatif bir PCR testi olan yolculara Türkiye’den uçuş izninin verilmesini kapsayan bu anlaşmanın yeni sezonda da tekrar devreye gireceğine inanıyoruz. Tur operatörleri ve turizm dernekleri bu yönde fikir birliği içerisinde. Ayrıca turizm sektörü, siyaset dünyası ile bu günlerde aralarındaki iletişimi yoğunlaştırdı ve sürekli fikir alışverişi içerisinde.

Kendini pozitif düşünen, iletişimi yüksek, açık sözlü, hedefe odaklı ve destekçi bir insan olarak tanımlayan Songül Göktaş-Rosati, “Evdeki ve işteki SGR arasında pek fark yok aslında. Ben bir aile insanıyım. Belki tek fark, özel hayatımda uzun süreli plan yapmam, daha çok spontan ve günü yaşayan biri olmam.” diyor. En belirgin özelliklerinin doğallık, yardımseverlik, dürüstlük ve kibarlık olduğunu söyleyen Göktaş-Rosati, işinden arta kalan özel zamanlarında ailesi ve arkadaşlarıyla vakit geçirmekten, eşi ve kızıyla birlikte seyahat etmekten ve golf oynamaktan büyük keyif alıyor. Geleceğe dair en büyük arzusunun, ileriki nesillere yaşanabilecek bir dünya bırakmak olduğunu anlatan Göktaş-Rosati, bu vesile ile kalıcılığın ekolojik, sosyal ve ekonomik anlamda hayatın önemli bir odağı haline gelmesi temennisinde bulunuyor, salgının tüm dünyaya pek çok şey öğrettiğini umduğunu söylüyor.“Turizmde normal artık Güvenli Turizm’dir”

Bu yeni normalde Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler ile Alman turistlerin tatil eğilimlerinde nasıl bir değişim söz konusu? Tatilciler, Alman Hükümeti kararlarına nasıl bakıyor? Türkiye pazarındaki gelişmeleri ne şekilde değerlendiriyor?

Turizmde normal artık Güvenli Turizm’dir. Kitlesel bağışıklığa ulaşamadığımız sürece kısıtlamalar ile yaşamaya devam edeceğiz. İnsanların seyahat etme arzusu var. Ancak bu arada kamping, yazlık evinde tatil, doğada tatil gibi yeni trendler de artmaya başladı. Bu trendler esasında pandemiden önce de başlamıştı. Fakat klasik yüksek standartlarda olan güzel bir otel de de tatil yapma talebi de her zaman var olacak. Türkiye bu anlamda özellikle tesislerin geniş alanları, en üst seviyedeki güvenlik ve hijyen standartlarının yanı sıra yüksek kalite anlayışı ile bana göre alternatifi olmayan bir destinasyon. Bilinçli ve sürdürülebilir seyahat anlayışı daha ön plana çıkmaya başladı. Türkiye’nin de bu nedenlerden dolayı önümüzdeki sene de kazananlar arasında olacağını tüm samimiyetimizle inanıyoruz.

Alman turist için Türkiye’de pandemi sonrası en güvenilir seyahat rotaları olarak hangi bölgeler ve şehirler ön plana çıkıyor? Bu bölgelere yönelik yeni planlamalar, yeni anlaşmalar, yeni pazarlar, yatırımlar söz konusu mu?

Geçtiğimiz sezonda olduğu gibi, klasik destinasyonlarımıza talep olacağını düşünüyoruz. Başta Antalya olmak üzere; İzmir, Bodrum ve Dalaman bölgeleri öne çıkıyor. Fakat Didim bölgesine de yakın zamanda yatırımların olacağını ve bu bölgede de artış olacağını düşünüyorum. Bu bölgede de bazı yeni çevrelerin turizme açılacağı biliniyor. Ama tam net bir tahmin yürütmek güç. Kesin söyleyebileceğimiz bir şey varsa, o da Türkiye’nin çok potansiyeli olduğu. Benim temennim, turizm bölgelerine yatırım yapılırken; insan, doğa ve çevrenin de dikkate alınması. Geleceğin her zamankinden çok daha fazla kalıcılığa ihtiyacı var çünkü.

“Turizm pazarı, iş seyahati pazarından daha çabuk toparlayacak”

Pandemi karnesinde Almanya ile Türkiye’yi kriz yönetimi, sektöre destek ve faaliyetler konusunda nasıl kıyaslarsınız? İki ülke bu süreçte birbirini doğru anlayabildi mi? Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın salgın dönemindeki tanıtım ve pazarlama çalışmaları hakkındaki görüşlerinizi de sormak isterim.

Bence her ülke krizi en iyi şekilde yönetmeye çalıştı. O yüzden bir kıyaslamanın doğru olacağını düşünmüyorum, kaldı ki her ülkenin alt yapı imkanları farklıydı. Fakat bir gerçek var ki, ülkemiz Türkiye çok hızlı bir şekilde reaksiyon gösterdi ve verilen destekleri de kullanmaya başladı. Kısa bir süre sonra Almanya’da da destek paketleri sunuldu. Fakat maliyetleri karşılamıyorlar. Almanya’da birçok seyahat acentesi iflasın eşiğinde. Türkiye çok güzel bir kampanyayı hayata geçirdi ve hemen uyguladı. Fakat bunların tanıtımının goturkey ve soysal medya platformlarında yeterli olmadığını düşünüyorum. Güzel görsel ve filmler haricinde tüm kanallarda geniş kapsamlı bir iletişim ağına da ihtiyacımız var. Burada “yeterli” diye bir kavram olmamalı. Güven ve umudu oluşturup, sürdürebilmemiz için anlatım şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor.

Bentour Reisen olarak Türkiye pazarı dışında en yüksek hacim getiren pazarlar, destinasyonlar hangileri? Dünya pazarlarında normalleşme için tahminleriniz neler?

Bentour’un pazarları Almanya, İsviçre, Avusturya ve Hollanda’dan oluşuyor. Şu an bütün pazarlarda durumlar kolay değil. Seyahat sektörünün tamamen düzelmesi konusunda ben de birçok uzmanın da telaffuz ettiği gibi, 2023 yılına inanıyorum. Turizm pazarı, iş seyahati pazarından daha çabuk toparlayacaktır.

#bentourreisen #bentourreisenalmanya #songügöktaşrosatiröportaj #iştekadın #turizmdekadınröportaj #turizmvekadın #turizm #seyahat #safetourism #güvenliturizm #covid19

           

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir