Tezer Öner: Ege’de para ve insanlık paradoksu

Son günlerde içimiz, ciğerlerimiz yanarken bir yandan da işimiz gereği ekonomi ve piyasaları da takip etmeye devam ettik. Covid süreciyle sarsılan turizm sektörünün bu sene toparlanma senesi olacağını ve üç ana turizm başlığından deniz-güneş turizminin ülkeye gelir anlamında lokomotif olmasını bekliyorduk…

Ancak çok üzücü bir felaketle hem bölge halkı hem de sektör olarak derinden yara aldık ve sarsıldık. Bu günleri de atlatacağız, kimsenin şüphesi olmasın. Neden oldu? Nasıl oldu? Kim yaptı? Doğa intikam mı alıyor tartışmalarına girmeyeceğim. Beni ilgilendiren büyük resim ve bundan sonrası için olacaklar…

Öncelikle felaket bölgesindeki halka geçmiş olsun demek ve yaralarını saracak acil ekonomik ve sosyal tedbirleri almak gerekiyor. Tüm insan, hayvan ve bitki kaybımız için derin bir üzüntü duyuyoruz. İçimiz yanıyor. Peki bu yaraları sardık diyelim, kısa ve orta vadede durum nasıl görünür? Yatırımlar ve yaşam nasıl etkilenir?

Öncelikle bölge halkı tüm tarım ve hayvancılık ile özellikle bal gibi yöresel anlam ifade eden ormancılık ürünlerini ve gelirlerini kaybetti. Doğal güzellik, estetik ve oksijen kaynaklarımız ormanlarımızı kaybettik. Eski ekolojik dengeye dönmesi yaklaşık 40 sene sürecek. O da başka felakete maruz kalmazsak.

Geçen günlerde televizyonda bir ekonomist Türkiye’ye yeterince yabancı yatırımcı gelmediğini ve yeterli sermayeyi çekemediğimizi söyledi. Ben de hemen sektörü ve bu olan felaketleri düşündüm. Kendi kendime dedim ki neden gelsin?

Yabancı gözüyle empati yapalım mı?

Turist olsam artık bu bölgeye gelmem. Neden? Çünkü doğal güzelliği yaşamak istediğim için geliyordum, artık yok. Bölge halkı üzgün ve perişan, onların içinde nasıl eğlenebilir, gülebilirim ki? İnsanların gülmediği bir yerde ben nasıl eğlenebilirim?

Yatırımcı olsam neden yatırım yapayım? Ya benim de otelim yanarsa bir gün? Ya böyle bir felaket gene olur ve tüm rezervasyonlarım iptal olursa? Bu ülkede yeterince önlem olduğuna beni kim inandırabilir artık? Üstelik artık en az on yıl çıplak tepeler ve tüm orijinalliğini yitirmiş bir bölge olacak. Bölgede oteli olan da artık bir yangın ekibi ve ekipmanı oluşturmayı kesin düşünüyordur. Bu riske girmek ister miyim? Ülkede yatırım ve yatırımcının hem ekonomik hem de fiziksel olarak nasıl korunduğuna ilişkin çok kötü örnek oldu bu felaket.

Kendi içimizde bile ayrıştık. Bölgenin en önemli geçim kaynağı turizm sektörü “Sakın rezervasyonlarınızı iptal etmeyin, bölgeden kaçmayın, oraları yalnız bırakmayın!” diye feryat ettikçe insanlar bu zamanda nasıl tatil yapmayı düşünüyorsun diye tepki veriyor. Bunun adı tatil değil güzel kardeşim. Bu artık destek olmak. Git orada para harca, alışveriş yap, bölgeye maddi manevi katkı ver, yalnız olmadıklarını göster, göbek atmana gerek yok! Ama orada ol…

İnanılmaz bir sivil dayanışma ve yardımlaşma örneği verirken bir yandan da maddi manevi hatta fiziksel olarak orada olmak gerekir. Sadece güzel güneşli yaz günlerinde değil, her zaman bölgenin insanıyla olmak aynı zamanda her yazlıkçı ve tatilcinin bugüne dek birikmiş insanlık ve vefa borcudur.

Milli birlik içinde hep beraber olalım… Bu sene de, seneye de ve sonsuza dek…

#tezeröner #turizmyangın #yangın #egeyangın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir