Tezer Öner: Turist Ömer Antalya’da…

Meşhur Türk filmlerindendi… Turist Ömer… Uzayda, dağda, şehirde, Almanya’da… Naif, güzel yürekli, saf, temiz, cahil, eğlenceli ama kendini kurnaz zanneden, herkesin aldattığı veya duygularıyla oynadığı bir Anadolu evladı… Yaşı yetenler hatırlar yetmeyenler mutlaka seyretsin… Şu an baktığımda kendimi de sektördekileri de öyle görmeye başladım. İşin kötüsü bu imajı şu an yurt dışına satıyor olmamız.

Reklam, pazarlama ve halkla ilişkiler son yıllarda bütünleşik pazarlama iletişimi adı altında toplam bir algı ve pazarlama yönetimi sistemine geçmiş durumda. Bunun içinde gazete – dergi reklamından tutun, sosyal medyada bir paylaşımın hatta bireysel bir yorumun bile önemi var. Hal böyleyken yapılan yanlış tanıtım ve reklamlarla son günlerde sıkça iletişim ve algı yönetimi sorunlarımız konuşulur oldu.

Dünyadaki tüm ülkeler sınırlarını sıkı sıkı kapatırken, Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkeler turiste test ve aşı zorunluluğu koyar ve bunu tüm reklamlarında ve pazarlamalarında üstüne basa basa söylerken, biz Mevlâna misali ne olursan ol gel havasına girmiş durumdayız.

Ben aşılıyım reklamı bir iletişim faciası 

Gel de… Adam gelir mi? Ben olsam gelmem. Maskelere yazılan saçma sapan ben aşılıyım reklamı bir iletişim faciası. Ben turist olarak düşündüğümde ilk aklıma gelen o garsonun aşılı olması değil ki… İşin kendimizi aşağılama yönü bir tarafa… Garson bana gelip önüme tabak koyup gidecek on saniye yani… Ama yan masamdaki potansiyel taşıyıcı Rus, Ukraynalı, İngiliz veya Alman bir metre yanımda üç saat içki masası muhabbeti yapacak. Onu kim denetliyor? Şu anki prosedüre bakarsak hiç kimse…

Arkadaşlarımdan biriyle konuyu telefonda tartışırken aklımıza ilk gelen buydu. Yahu ben İngiliz’im, işi bitirmişim, ülke güvenli ama Türkiye’ye tatile gidiyorum aynı otelde 250 tane Belaruslu aşısız ve ne olduğu belirsiz adamla havuz, restoran, sosyal alanlar ve salonları paylaşacağım. Aynı masalara, aynı şezlonglara oturacağım. Gider miyim? Hayatta gitmem…

Algıyı en başından yanlış yönetiyoruz 

Peki işin algı yönetimine gelelim. Bu reklamlar ve bu pazarlama anlayışıyla Türkiye klas ve tercih edilen bir ülke görünümüne sahip olur mu? Mümkün değil. Algıyı en başından yanlış yönetiyoruz. Dolayısıyla kaliteli zengin turiste değil, mafya kılıklı en düşük kültür seviyesinden Ortadoğulu ve Rus – Ukraynalı turiste geceliği 20 USD’den bir de her şey dahil oda satmaya çalışıyoruz. Ha bu arada yerli turiste aynı oda 100 USD. Bu da bizim diğer ayıbımız ama onu başka zaman yazacağım. Sonra ayağını votka ile yıkayan turist kalkıp benim pırlanta gibi aslan parçası garsonuma köle muamelesi yapıyor. Eh yapar tabii… Biz ona açıyoruz bu yolu… Hesap ödemeden check-out yapıp ülkesine kaçan, barda havuzda kavga çıkaran ve abuk sabuk davranan adamlarla hesapta turizmden para kazanmaya çalışıyoruz. İşletmeci veya yerel halk haklı olsa bile yabancıya iltimas geçip hakkımızı yediriyoruz. Neden? Çünkü onu getiren seyahat acentesinin benim misafirime iyi davranın yoksa önümüzdeki ay getireceğim 1000 kişiyi rüyanızda görürsünüz tehditlerine boyun eğiyoruz.

Bu işler dünyanın hiçbir yerinde böyle olmuyor arkadaşlar. Kurallar çerçevesinde turist müşteridir ve müşteri her zaman haklıdır. Ama o çerçeveyi siz çizersiniz. Çerçeveniz sağlam değilse de işte o zaman 20 USD’a oda satmak için gider kapı kapı dolaşırsınız.

Algı yönetimi bir bütündür 

Algı yönetimi reklam, halkla ilişkiler, pazarlama ve satışı içeren bir bütündür. Sattığınız ürün size ne ifade ediyorsa müşterinize de onu yansıtırsınız. Bunu sakın unutmayın…

Yazları bizim trafik ışıklarında soyulmuş buzlu ceviz satan bir çingene dostum var. Elindeki sepeti süsler, yapraklar, çiçekler… Cevizleri özenle dizer. Kabuklu kabuksuz aranjmanlar yapar… Satarken kendi sepetini sana gösterip bir de oluşturduğu kompozisyona öyle bakar ki sanırsınız ki cevizlere aşık… Bu adam böyle bakıyorsa tadı kim bilir nasıl der ve “Ver şunlardan 10 tane…” dersiniz…

Biz önce kendimiz kendi sahip olduğumuz değerlere bakalım, âşık olalım, değer verelim ki turist zaten merak ve ilgi duyar o zaman…

Kendi değerlerimizi bileceğimiz günlerin yakın olması dileğiyle…

#tezeröner #agondanışmanlık #turizm

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir