Türkiye’de kış turizminin en büyük sorunu ne?

Türkiye’de sürekli tartışılan bir kış turizmi sorunsalı vardır. Neden gelişmiyor? Neden yatırım yapılmıyor? Neden bu tatil anlayışı tabana yayılamıyor? Neden çok pahalı gibi sürekli dolap beygiri gibi sorulan soruların etrafında dolaşıp bir türlü çözemiyoruz. Bu sefer kış turizmi yazmak istedim. Bir de bu bakış açısını deneyelim bakalım…

Öncelikle kış yaşamı bir anlayıştır. Farklı alışkanlıklar ve farklı disiplinler gerektirir. Her şeyden önce daha fazla tehlike barındırır. Avrupa’daki kayak merkezleri hep orada asırlık yerleşim olan kasabalarda kurulmuştur. Yerel halk dağları avucunun içi gibi bilir. Kayıplar çok hızlı bulunur. Çığ nerede olur? Sis ne zaman basar? Tipiye nasıl yakalanır ve nasıl kaçılır? Dağ sığınma kulübeleri bakımı ve erzaklarının her zaman dolu ve taze tutulmasından başlar St. Bernard kurtarma köpeklerine kadar her şey hazır ve mevcuttur. Bizde ise tüm kayak merkezleri sonradan kondurmadır. Kurtarma ekipleri, helikopter ve teçhizat sınırlıdır. Hatta çok uzun yıllardır askeri destekle sürdürülen işlerdir. Daha yeni sivil ekipler oluştu. 25 yıl çok yeni sayılır. Avrupa ise 1700’lerden beri dağcılık, kayak ve kış turizmi yapmaktadır.

Biz kış turizmine suni bir pahalılık kattık. Çok az dağ oteli ve dağ yerleşimi olduğu için koca nüfusa kış turizmi olanaklarını düşününce arzın azlığı ve talebin fazlası doğal olarak yıllarca çok pahalı kayak turizmi ve sosyetenin Uludağ hikayeleri ile sonuçlandı. Milli park alanları olması da tesisleşmeyi yavaşlattı. Bunun en büyük sebebi ise, kış turizmi planlayacak devlet kadrolarının olmaması ve klasik belediyecilik anlayışıyla yapı ve ruhsat işlerinin sürdürülmesiydi.

Halbuki İsviçre, Fransa, Karadağ, Slovenya, Avusturya gibi ülkelerde tamamen ayrı birimlerce denetlenen ve planlaması yapılan bir dağ yerleşimi ve kış turizmi uygulaması var. Dağın kayak için uygun olup olmaması, pist uzunlukları, pistlerin konumu, telesiyej ve teleski tipleri ve yerleşimleri, teleferik veya ulaşım şekilleri veya zorlukları, dağın karakteri, tipi, sis ve çığ risklerine kadar detaylı inceleme yapıldıktan sonra bir de buna o bölgede yatırım yapmanın efektif olup olmadığının hesaplanması gerekiyor. Çünkü astarı yüzünden pahalı olacak bir tesise de o fiyatlarla kimsenin gelmeme riski var. Sonuçta yapılan işin bir mantığı olması gerekiyor. Kayak için uygun olmayan ama her kar yağan dağa tesis yapmaya kalkarsak elimizde hayalet dağ tesisleri oluşmaya başlar ki bu da ekolojik dengeyi boşuna bozmak demek olur.

Uludağ gibi sonradan oluşan dağ yerleşimleri kışın 2 ay çok yoğun bir nüfus ardından 10 ay bomboş olunca da doğal olarak bir senelik masrafı 2 ayda almak gerekiyor. Bunun sonucu aşırı pahalı ve gereksiz bir turizm modeli demektir. Halbuki Avrupa o kayak merkezinde zaten kasaba olarak yaşadığı için 12 ay yaşam ve ekonomik hayat devam etmektedir. Ona göre alt yapı ve ona göre aktiviteler mevcuttur. Alpler’deki tesislerde ayrıca sezonun uzun olması da onlar için pozitif bir etken elbette. Ama esas olarak dağ turizmini sadece kayak ibaret zannetmek de bizim hatalarımızdan en önemlisi…

Dağ demek esas olarak ve ilk anlamda dağcılık demektir. Buna trekking, dağ bisikleti, yamaç paraşütü, kampçılık, sağlık tesisleri, özellikle düşük basınç terapisi ve alyuvar sayısını artırmak için yapılan spor ve sağlık kamplarını da düşünmek gerekir. Bunların ilavesi ile sezonu en azından 10 aya çıkarmak gayet mümkündür. Hatta otellerde yapılabilecek özel bölümlerle kongre ve toplantı turizmi de 12 ay demek olur.

Sonuçta her işte olduğu gibi burada da karşımıza planlama, bilgi ve yetkinlik gibi öz değerler çıkıyor. “Yaptım, oldu” demek daha önce yapılan olimpiyat tesislerinde kızımızı haybe kaybetmek gibi sonuçlar doğurur. Başımıza gelenlerden ders alarak doğru planlamalar yapacak kişilerle yapılacak her yatırım mutlaka değer katacak ve dağlarımızı turizme kavuşturacaktır.

Sömestr tatilinin yaklaştığı bu günlerde güzel bir dağ havası alabilmenizi dileyerek tüm ülkemize başarılı ve bol kazançlı bir kış sezonu diliyorum.

#tezeröner #kışturizmi #kayak #kayakturizmi #2022

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir