Üniversiteler ve Turizm: Taşı Sık, Suyu Çıksın

Süregelen küresel sıkışıklık, hayatın tüm alanlarını olduğu gibi eğitimi de etkiledi. Bu etkinin orta vadede eğitim anlayışlarını ve mecralarını da ciddi manada değiştireceğini söylemek yanlış olmaz. Böyle bir musibet olmasaydı, Cambridge Üniversitesi 2021 yazına kadar tüm dersleri online işleyeceğini açıklamayacaktı örneğin… On yılda gerçekleşecek olaylar birkaç aya sığdı. Tabii ki bu noktada kritik bir soru gündeme geliyor. Bir üniversiteyi uluslararası arenada ne iyi yapar?

Mevcut ve mesleki bilgiye erişim, artık bu tarz bir listede aşağılarda olacaktır. Zira bu bilgiler sanal dünyada ve sahada herkesin öğrenebileceği şeyler. Yükseköğrenimdeki acımasız rekabette öne çıkmayı sağlayacak üç konu var. Bunların ilki yeni bilgi üretimi ve kullanımıdır; amiyane tabiriyle çeşmenin başını tutmaktır. İkincisi ise sunulan toplam deneyimdir. Üniversite kampüsü, etkinlikler, farklılaştırıcı unsurlar, çevrimiçi ve çevrimdışı imkanlar, kent ve ülke açısından namzet öğrencilerin ilgisi çekilebilmelidir. İşte buradaki yenilikçi ve yaratıcı yaklaşımlar önümüzdeki dönemde daha da önemli olacak. Üçüncü ve son konu da üniversitenin sunduğu kişisel ve kurumsal ilişki ağlarıdır. Doğru insanları tanımak ve doğru projelerde yer almak, insanın hayat çizgisini değiştirebilir.

Ülkemizdeki duruma bakalım. Şu an 206 tane üniversitemiz (yaklaşık %65’i devlet, %35’i vakıf) ve sekiz milyona yakın öğrencimiz bulunmakta. Bunların 178.000’i uluslararası öğrenci. 2001 yılında bundan on kat az uluslararası öğrencimiz ve sadece 76 üniversitemiz vardı. Radikal bir artış olduğu aşikâr ama her şeyin planlı gittiğini söylemek pek de mümkün değil. Bunun yanında, hedeflere henüz ulaşılamamış olması 81 ile yayılmış yükseköğrenim ağımızın büyük bir ekonomik potansiyeli olduğu gerçeğini ise kesinlikle değiştirmiyor.

Konunun turizm tarafında fark oluşturabilmek için iki noktaya yoğunlaşmakta fayda var. Birincisi fiziki imkanlar; kapsayıcı planlarla hayata geçirilecek turizm tesisleri, altyapı ve üstyapı yatırımları, diğer sosyokültürel ve ticari yapılar… İkincisi ise ilgili üniversite ve turizm yatırımcılarının arasında sinerji kurulmasıdır. Turizmci, dersliklerde ve üniversite koridorlarında aktif olabilmelidir. Öğrencilere ve öğrenci yakınlarına göre dinlence ve eğlence konseptleri oluşturabilmek de büyük fark ortaya koyacaktır. Üniversitelerin daha fazla sayıda kısa ve uzun vadeli uluslararası öğrenci çekebilmek için atacakları her adım da turizm açısından bir kazanım olacaktır. Karşılıklı desteklerle bir kazan-kazan senaryosu oluşturulması işten bile değildir.

Şimdilik kimsenin tam olarak tanımlayamadığı “yeni normal” de bu alanda kritik bir rol oynayacaktır. Kesin olarak bildiğimiz tek şey, eğitim ve turizmin insan hayatında her zaman merkezi bir konumda olacağıdır. Ne kadar ve ne şekilde değişlerse değişsinler… Vücudun suya ve ekmeğe, ruhun ve aklın da eğitim ve turizme ihtiyacı var. Eğitim ve turizmin bir araya geldiklerinde ortaya çıkardıkları çarpan etkisi de cabası. İşbu etkinin Türkiye’nin yumuşak gücüne, istihdamına ve sosyoekonomik kalkınmasına yapacağı katkı açıktır.

#onurilhan #ecetürkiye #turizmveeğitim #turizm #eğitim #yeninormal #üniversitelerveturizm

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir