Deniz, kum, güneş, nefret, para

Deniz, kum, güneş, nefret ve para…

Normalde bakınca ilk üçü haricinde diğerleri alakasız gibi duruyor. Ama öyle değil. 2021 bitti diye sevinirken 2022 kucağımıza neredeyse bir dünya savaşı bırakmak üzere… Bu psikoloji ve sosyo-ekonomik durum içerisinde turizm beklentilerimizi konuşmak istedim.

Öncelikle bir anekdot anlatmak istiyorum. Bosna savaşından yaklaşık 10- 12 sene sonraydı. Bosna göçmeni teknik ekip liderimizle birlikte Pakistan’da bir fabrikanın modernizasyonu projesine gitmiştik. Uzakdoğu’da Avrupalı tipler Almanya’da Türklerin karşılaştıklarında birbirine gösterdiği yakınlık gibi bir sıcaklık duyar. Otelin ilk günü kahvaltıya indiğimizde üç Avrupalı bize sıcak bir günaydın ve nasılsınız diye laf atmışlardı. Sohbete başlayıp üç dakika sonra “Ee nerelisiniz?” diye sorunca sorup sorduğuma pişman oldum. “Sırbistan’dan geliyoruz” deyince bizim teknik müdür “Kusura bakmayın Tezer Bey benim iştahım kaçtı odaya çıkıyorum.” diye hemen masadan kalktı. Adamlar da bana anlamsız suratlarla bakarken ben de dönüp “Biz Türk’üz… Size iyi günler beyler.” diye masama döndüm. Bir daha ne onlar bize baktı ne de biz onlara… Hatta arkadaşıma “Başka otele gidelim” dedim ama “Gerek yok, konuşmasak yeter.” diye cevap vermişti. Gerçekten o an korktum çünkü yüzü bembeyaz olmuştu. Gözleri doldu. Bıçağı sıkıyordu. Neyse olaysız bir haftadan sonra memlekete döndük.

İşte savaşın milletler üzerindeki travması böyle oluyor. Bu savaş bitse de, barış gelse de biz Ukraynalı ve Rus turistleri uzun zaman aynı otellerde ağırlayamayız. Bu travma sonrasında ikisi de birbirinden nem kapacaktır. Zaten bu kadar yıkım ve oluşan sefalet yüzünden çok uzun süre Ukraynalılar belini doğrultup tatile gidemez. Ruslar desen, Avrupa bu işin hesabını kaç sene sonra kapatacak Allah bilir. Hem ekonomik yaptırımlar hem de oluşacak sıkıntılardan dolayı da hiçbir yere gidecek durumları olmayacak. Keza diğer bölge ülkeleri de… Yani bunun en ağır etkileri Moldova, Beyaz Rusya, Polonya, Finlandiya, İsveç ve hatta AB üzerinde de olacak. 

Araplardan yaz turisti olmaz. Onu da geçelim. İranlılar zaten artık neredeyse turist değil ev sahibi konumunda… Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri sözleşip tüm halkı beraber gelse Bodrum kapasitesinin yarısı etmez. Çinliler soru işareti. Türki Cumhuriyetler keza aynı şekilde. 

E biz kimden bu yaz para kazanacağız? Pembe hayalleri bırakıp ciddi planlar ve stratejiler yapmak için önümüzde sadece iki ay kaldı. Tabii bu arada çok sağlam duruşumuzu bozmadan, tarafsız ve etkilere kapalı bir politika sürdürmemiz gerekiyor. Bir tarafa doğru kayarsak diğer taraf ve destekçileri için zaten cıs olacağız. Tarafsız kalmayı başarırsak en azından yaraları sarabilecekleri güvenli ve huzurlu ortamı bulabilecekleri bir ülke imajıyla turist çekebiliriz. Bu aşamada Rus, Ukraynalı ve AB ülkesi ayırt etmeden güvenli ortamı ile, hizmet ve kalitede çok net olmalıyız. Huzuru ve barışı bulabilecekleri ülke olmak her milletten insan için çekici bir argümandır. Tabii bunun için iç güvenlik sorunlarını, düzensiz göçmen çekincelerini, ne olduğu belirsiz Ortadoğulu potansiyel suç unsurlarını da bertaraf etmemiz şart. 

Ülke olarak her türlü duygunun, her türlü tehdidin, her türlü siyasetin ve her türlü güzelliğin kavşak noktasıyız. Bunu İsviçre gibi kullanmak ve duygusal olarak Yeni Zelanda kadar uzak durmakla başarabiliriz. 

 Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yolda “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyerek bu mottoda buluşmamız ve bunu herkese anlatmamız gerek.  

Yeni sezona hazırlanırken herkese barış dolu, bol kazançlı ve mutlu bir bahar dilerim.

#tezeröner #rusya #ukrayna #savaş #turizm #seyahat #türkiye #2022

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir