Çipine Yandığım Garsonu

Yıl 2100… (Çok yakın gelecek) Otelcilik sektörü çağ atlamış, tüm sistemler son teknolojiyle ve teknolojik ekipmanlarla donatılmıştı. Artık otellerde hiç personel çalışmamakta, dolayısıyla dijital personel arama mecralarında da ne müdür ne resepsiyonist ne katçı ne de garson ilanı çıkmaktaydı. Kısacası otellerde robotlardan başka hiç kimse çalışmamaktaydı.
Otele gelen insanlar artık misafir değil, müşteriydi. Şoförsüz drone arabalar, uzaktan kontrollü araçlar, elektrikli bagaj taşıma aletleri, hibrit limuzin araçlar ve daha yüzlerce son sistem alet edevat binaları doldurmuştu. Otelin kapısına kadar gelen müşteriler, göz tanıma, yüz tanıma, saç teli analizi, kulak büyüklüğü, ayakkabı numarası vs. gibi teknolojilerle tanınıyor ve biliniyordu.
Rezervasyonu olan ve ücretini ödemiş müşterilerin otele girdikten sonra resepsiyondaki 50 dil bilen robotla göz göze gelmesi yeterli oluyordu. Müthiş bir teknoloji yani…
Otelin tüm temizlik ve hijyeni robotlarla yapılıyor. Perdeler gün ışığına ayarlı, yatak yorganları yatağa yanaşınca sensörlü olarak otomatik açılıp kapanıyor. Nano tekstil ürünlerde teknoloji artık son safhasına gelmiş kir leke tutmayan hatta kendi kendini temizleyen ürünler bile çıkmıştı. Oda ısısı, su sıcaklığı, televizyon vesaire onlardan zaten hiç bahsetmiyorum, siz düşünün artık…
Mutfak bölümü de tabii ki son derece ileri teknolojik, kocaman makineler düşünün, sebze çuvalları açılıyor, içine atılıyor, makine içinde soyuluyor, yıkanıyor ayıklanıyor, dilimleniyor. Makinenin diğer gözlerinde yemeğe göre baharatlar var, sisteme gramajları reçeteleri önceden girilmiş, pişme ve kaynama dereceleri programlanmış, makinenin ucundan da ne çeşit istendiyse yemek olarak çıkmaktaydı. Üstelik tabaklar porsiyon olarak çıkmakta, hatta garnitürlü tabak dizaynı bile yapmaktaydı. Yani bütün olarak atılan sebzeler , makinenin diğer tarafından hazır yemek tabağı olarak çıkmaktaydı. Aşçıya hiç mi hiç gerek yoktu. Hele hele bulaşıcı hiç yoktu. Mutfaklarda bulaşıkçılar yaklaşık 50 yıldır çalışmıyordu bile. İçine deterjan koyulmuş, su takviyesi yapılmış bulaşıkçı steward robotlar vardı. Bulaşığı bir tarafından sokup diğer tarafından temiz olarak veriyorlardı. Her şey çok basitti yani.

Ama ya robot çalışanlar? Hallerinden memnun muydu? Ya müşteriler?
Restoranın köşesinde arka tarafta robotlar kendi aralarında 5 volt enerjiye çalıştıklarını silikon vadisindeki köylerini, akrabalarını, yengesini ve halasını özlediklerinden bahsediyorlardı. Zor bir durumdu onlar için, sıla hasreti onlarda da vardı, sonuçta duygusal robotlar üretmişlerdi, hatta bazıları ağlayabiliyorlardı. Hatta tüküren, terleyen, gıdıklayan, gıdıklanan, robotlar bile üretilmişti. Hatta bir rivayete göre tuvaletten çıkan bir robot görülmüştü ama o kadar da değildi…
Aynı insanlar gibi, kaliteli işletmelerde huyları iyi olan, küfür etmeyen, daha yeni teknolojilerle üretilmiş, kolay güncellenebilen robotlar seçiliyor, şef hatta müdür bile olabiliyorlardı. Kötü sisteme sahip veya programları iyi olmayanlar ise aynı işyerinde senelerce kullanılıyor, yükselemiyorlardı. Versiyon atlayamayanlar da bir süre bekletilip, çöp olup, kırıma gönderiliyordu.
Bütün bunlar olurken restoranın bir bölümünde 120 yaşlarındaki genç çiftimiz özel bir akşam yemeğini kutlamaktaydı.

Nezahat, Nezahat… Niye geldik buraya! Bir sürü hesap kitleyecekler, pahalı bir yer burası…
Sus Şevket sus!.. Ömrümü yedin, ömrümü… Bırak da rahat rahat 100. evlilik yıldönümümüzü kutlayalım… Rahat ol… Bak işte, siparişlerimiz de geliyor…

“Bu garson niye bu kadar yavaş Nezahat, enerjisi mi azalmış, şarj edilmesi mi gerekiyor, şarjı mı yok, hep bize mi denk gelir böyle şeyler”
Bzzt… İşte efendiiiim… Yemekleriniz geldi… Afiyet olsun… Nefis kremalı yayla çorbası DRAJEsi, teriyaki sosla dinlendirilmiş közde pişmiş sığır eti DRAJE, karışık mevsim salatası lezzetinde renklendirilmiş drajeler… Şarap olarak da arzunuza göre kırmızı veya beyaz damla kapsüller…

Nezahat bunlar ne? Kocaman tabaklara birer draje koymuşlar… Yok mu şöyle zeytinyağlı ordövr tabağı, sarımsaklı mantı felan, hadi onu da bıraktım, kuru fasulye? ona da razıyım… Garson kardeşim rakı yok mu rakı…? Beyaz peynir, kavun, pilaki felan?
Sus Şevket sus…! Şimdi trend böyle, rezil etme bizi…

Nezahat bu robot kokuyo, hem de çok pis, midem altüst oldu, devreleri mi yandı acaba? Hem bu robotun tiki var, muck, muck, bak bak … Aaa küfür etti bu?
Sevmedim burayı Nezahat, ben yemiicem burda, iştahım kaçtı. Rakı da yokmuş… Robot garsonun tipini de beğenmedim… Baksana ne biçim bakıyo, dik dik, donuk donuk, kalkın gidin der gibi. Korktum valla. Hesap da eşek kadardır şimdi, ödeyemezsek yandık, burada bulaşıkhane de yoktur, teknolojik tabii, başımıza ne gelir, bu robotlar bize ne yapar bilmem. Sana da yan yan bakıyor Nezahat, gözlerini ayırmıyor…
Amaaan Şevket burada da mı kıskançlık. Robot o, robot…

Nezahat uzun bir şey uzattı bana, oha… ne bu?
Fiş uzatıyor Şevket, fiş… Kripto hesap, 150 bitcoin tutmuş, birkaç bitcoin de bahşiş ver Şevket.

Yuh…! Böyle hesap mı olur, müdür yok mu, şef nerde, devrelerinize virüs bulaşsın e mi, güncellenmemiş virüslü garson robot! Al bakalım şarjı teklemiş elektriksiz iletişimsiz entel robot. Şuna bak şuna, bahşiş verince gözleri bitcoin simgesi oldu sevimlilik yapıyor çipince. Topla drajeleri, koy çantana da gidelim. Ah Nezahat ah… Bizim mahallede “Nurinin yeri” diye bir lokanta vardı bir zamanlar, garsonlarla ne güzel anlaşırdık, arkadaş gibiydik, gitmediğim zaman merak eder, beni arar, hal hatır sorarlardı. Bir de şu robotun duruşuna, bakışına bak… Çipsiz herif!
Restoranın diğer bir köşesinde ise robotlar toplanmış fenalaşan garson arkadaşını ayıltmaya çalışıyorlardı.
N’oolmuş, n’oolmuş…
İnsanlara dayanamamış, intihar etmiş, parmağını prize sokmuş…
Ne kadar meraklısınız yaa!… Açılın bi, dağılın, adam kendine gelsin…
Birikim birikim… Çok bunalmıştı son zamanlarda… Son olayda da müşterinin birinin çorbasından hafıza kartı çıkmış, müşteri de şaka yapmış “ Robot bey bakar mısınız, beyninizi düşürmüşsünüz” diye gülüşmüşler. Bizim meslek zor… İnsanlarla uğraşmak kolay değil tabii.
Müdürü çağırın, müdürü… Müdür nerde ?
Bzzzt… Geldim geldim… Ben müdür XTP2390… Ben müdür… ben müd… be…
Aaa… Şarjı bitti müdürün…

Aykut BAKAY
TUROYD – Turizm Otel Yöneticileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

Çipine Yandığım Garsonu” için bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir