NG Hotels & Resorts Icra Kurulu Başkanı Hediye Güral Gür

“İş yerinde hiçbir zaman patronun kızı havasında olmadım. Sonuçta sen de bu şirketin bir çalışanısın ve öyle bir lüksün olamaz!”

Onu herkes Türkiye porselen sektörünün dev isimlerinden Nafi Güral’ın kızı olarak tanıyor. O’ysa turizme kattığı değerler ile rüştünü ispatlayarak, kendi elde ettiği başarıları ile kariyer basamaklarını tırmandı. Üstelik “Patronun kızı” gibi olmadan, turizmci bir aileden gelmenin sorumluluk ve bilinci ile…

Bu ayın iş’te kadın bölümünde NG Hotels & Resorts İcra Kurulu Başkanı Hediye Güral Gür’ü dergimize konuk ettik. Güral Ailesinin üçüncü kuşak temsilcilerinden Hediye Güral Gür; kariyer yolculuğu, iş yaşamı, turizm yatırımları ve özel hayatına dair bakın neler anlattı…

Hediye Hanım, öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Eğitimimi Koç Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladıktan sonra işletme master’ı yaptım. Turizm eğitimim yok aslında. Sektörle tanışıklığım tamamen aileden geliyor. Ucundan bucağından hep turizmin içinde var olarak büyüdüm. Ne zaman ki birebir turizmle ilgilendim, o zaman sektörü gerçek anlamda anlamaya ve keşfetmeye başladım.

O dönemde hayalini kurduğunuz, kendinize yakın gördüğünüz bir iş var mıydı?

İnsan okuduğu bölümün hakkını vermek istiyor tabii. Asıl isteğim diplomat olmaktı. Konsoloslukta çalışmak, dünyayı gezmek bana çok cazip geliyordu. Bir gün babamla gelecek planlarım üzerine sohbet ederken bana “Sen Sefire olup hangi ülkeleri gezeceğini zannediyorsun? Seni ilk gönderecekleri yer Fransa mı olacak? Peki evlenmeyi düşünüyor musun, o zaman kocan seninle her yere gidecek mi, bunları bir düşün” dedi.

Haksız da değildi. Diplomat olmak bir kadın için güzel ve prestijli olabilirdi ama zorlukları da çoktu. Düşündüm ve iş hayatında olmayı seçtim. Okuldan 1999 yılında mezun oldum. Tam ben iş başvurularımı yapmışken o büyük deprem oldu. İstanbul’da tek başına yaşıyordum. Hatta Kasım ayında gerçekleşen ikinci depreme evde yalnızken yakalandım. Bu bende psikolojik bir etki oluşturdu.

Size şöyle tarif edeyim, daha çok yuvana, annenin babanın yanına dönme isteği gibi bir duygu yaşadım. İş görüşmelerimi sonuçlandırmadan evimi kapatarak Kütahya’ya geri döndüm ve şirketimizin İnsan Kaynakları departmanında çalışmaya başladım. O dönemde şirkette yeniden yapılanma sürecine gidildi. Bu sayede çok sayıda departmanla ilgili bilgi edinme fırsatı da yakaladım. Daha sonra Porselen Grubu’nun ihracat bölümüne geçtim. Üretim, satış ve ihracat bölümlerini her aşamasıyla tecrübe ettim diyebilirim.

 

Turizmle yollarınız nasıl kesişti?

Kütahya’da Porselen Grubu’nda çalışırken, İstanbul’a dönüşüm 2004 yılında evlilik sebebi ile oldu. 2005 yılında Sapanca’daki otelimizin projesinde çalışmaya başladım. Otelin inşaatının tamamlanmasıyla işletme tarafında görev aldım.
O dönemde eşimin işyeri de Sapanca’daydı. Çocuğum henüz 1.5 yaşında olduğu için, herhangi bir okul engeli yoktu. İşin başına aileden birinin geçmesinin doğru olacağı düşüncesi ile İstanbul’daki evimi kapatarak Sapanca’ya yerleştim. Yaklaşık 2 sene kadar orada kaldım. Dolayısıyla bilfiil işin içine girip, işletmeci kimliği ile tanışmam 2008 yılına denk geliyor.

Turizm, bu geçirdiğiniz altı yılda size neler öğretti?

Turizm, herkesin fazlasıyla fikir ürettiği, her türlü yoruma açık, ancak uzaktan bakıldığı gibi görünmeyenbir sektör aslında. İnsan odaklı ve incelikleri olan bir sektör. Hem çok keyifli hem zorlayıcı bir iş. Zor çünkü bir taraftan insana hizmet ederken diğer taraftan çok sayıda insanla çalışıp, yönlendiriyorsunuz. Herkes tatil yaparken siz çalışıyorsunuz mesela. Bu kadar zor ve meşakkatli olmasına karşın aynı zamanda keyif verici. Misafirlerinizden aldığınız sıcak bir teşekkür, samimi bir gülümseme için her şeye değer diyorsunuz. Keyif veren yanları da çok, zorlayıcı yanları da. Ben porselen işini de büyük zevkle yapıyorum. Çünkü porselen, çocukluğumun, hayallerimin şekillendiği bir iş olmuştur hep.

Turizmde kadın çalışan olmak nasıl bir duygu, anlatır mısınız?

Turizmin, özellikle de biz kadınlar için ideal bir sektör olduğunu düşünüyorum. Kadının doğasında misafirperverlik var zaten. Otelinizi eviniz gibi görüp, gelen misafirleri evinize gelen misafirler gibi ağırladığınızda işiniz daha da kolaylaşıyor. Kadın olmanın şöyle bir avantajı var, hem misafir ihtiyaçlarına hem tesis geneline daha farklı gözle bakabiliyorsunuz. Kadın olduğunuz için yerde gördüğünüz bir yaprak tanesi bile gözünüze çarpabiliyor. Ama erkekler öyle değil. Perde eğri duruyor diyelim, bir erkek çalışan yanından beş kez geçse de görmeyebiliyor.

Konaklama ve ağırlama sektörü için bu detaylar çok önemli tabii. Otelinizi isterseniz altınla kaplayın, yeterli ilgi ve kaliteli hizmet olmazsa, misafirinizi mutlu edemezsiniz. Misafiri en çok ilgilendiren, nasıl konuştuğunuz, nasıl gülümsediğiniz ve nasıl hizmet sunduğunuzdur. Bunların hepsi bir bütün. Dolayısıyla ben kadınları sektör bazında daha düzenleyici ve kontrolcü buluyorum. Kadın zaten genetiği itibari ile o yeteneğe sahip.

Turizmci bir babanın kızı olmak kariyer hayatınızı nasıl etkiledi?

Babamdan çok şey öğrendim elbette. Ama babam operasyonlarımıza birebir karışmaz. Babamın hep söylediği bir söz vardır, “İşi bilmekle iş bilmek aynı şey değildir” diye. Hakikaten her işi bilenden iyi bir işadamı olmasını bekleyemezsiniz. Profesyonel çalışma hayatımda işle ilgili babamdan çok şey öğrenmeme karşın, turizm işini, birlikte çalıştığım turizm profesyonellerimizle birlikte yürütüyoruz. Babam stratejik kararlarda yönlendirici oluyor.

 

Bir kadın yönetici olarak kendinizi nasıl anlatırsınız?

Özel hayatımda olduğu gibi iş hayatımda da sakin bir yapıya sahibimdir. Çok kolay öfkelenmem. Öfkelendiğimde ise arkadaşlarım sınırlarımın ne olduğunu ve neye ne kadar tahammül edeceğimi bilirler. Yapılan hataları fazla sorun etmem, sonuçta telafi edilebilir. Ama aynı hatayı tekrarlamamak lazım. Ayrıca yalana tahammülüm asla yoktur.

Peki turizm neyi affetmez?

Turizmin temeli insana hizmet olduğu için en önemli husus saygıdır. Haklı bile olsanız misafire, “sen haksızsın” deme lüksünüz yok. Bir şekilde orta yolu bulup düzgün bir şekilde kendinizi ifade etmeniz gerekiyor. Onun dışında, personelin de haddini aşacak ifadelerden kaçınması gerekmektedir.

İş kadını kimliğinize bir de anne olmayı eklersek, iş hayatıyla özel yaşamınızı nasıl dengeliyorsunuz?

Elimden geldiğince başarmaya çalışıyorum. Kadın açısından bir şeyleri dengeye oturtmak hiç de kolay değil. Erkek sadece işini düşünüyor. Evini çekip çeviren bir kadın var nasıl olsa. Öncelikleri belirlemek önemli bir ayrıntı. Önce işim, evim, çocuklarım diyorsanız sosyal hayatınız biraz daha geride kalabiliyor. Sosyal hayat olmadan da olmuyor. Mutlaka bir denge kurmak zorundasınız. Ama bizim işimizin bir güzelliği de, turizm bir anlamda sosyalleşmeyi de beraberinde getiren, hatta zorunlu kılan bir sektör. O noktada da şanslı buluyorum kendimi.

Patron kızı olmak ve olmamak arasında gelgitleriniz oldu mu hiç?

Hiçbir zaman! Aile işi de olsa iş hayatının belli yükümlülükleri vardır. İş yerinde hiçbir zaman patronun kızıyım havasında olmadım. Sonuçta sen de bu şirketin bir çalışanısın ve öyle bir lüksün olamaz! Üstelik bu tutumun size kaybettirecekleri bir hayli fazla. Ben patronum edasıyla dolaşmakla hiçbir şey öğrenemediğiniz gibi çevrenizdeki insanların saygısını da kazanmanız güç. Birlikte çalıştıkça, paylaştıkça saygı çoğalıyor, güven artıyor. İş hayatında eleştirilere ve müzakereye açık olmak lazım. Hatalı olduğumda arkadaşlarım beni düzeltebilmeli. İşini çok iyi biliyor olsan da her şeyi bilemezsin. Ancak bu kriterlere uygun olduğun sürece iş hayatında gerçek başarıyı yakalayabilirsin. Umarım biz de kendi çocuklarımızı bu iş ahlakıyla yetiştirebiliriz.

Biraz da NG Hotels&Resorts’ün otel yatırımlarından bahsedelim. Grubun gelecek planlarında yeni otel yatırımları da olacak mı?

Şu anda NG markası altında Güral Harlek, Güral Sapanca ve Güral Afyon olmak üzere üç otelimiz bulunuyor. Yeni yatırım olarak, İstanbul Basın Ekspres Yolu üzerinde bir otel projemiz var. Şu anda belediye ile imar izinlerini çıkartmaya çalışıyoruz. Yaklaşık 350 oda kapasiteli beş yıldızlı bir şehir oteli olmasını tasarlıyoruz.

İstanbul Avrupa’da kongre turizminim parlayan yıldızlarından biri. Dolayısıyla biraz daha toplantı ve kurumsal pazarda söz sahibi olacak bir tesis hazırlığındayız. 2016 başında İstanbul otelini tamamlamayı planlıyoruz.  Onun dışında son dönemde otel yapmak kadar işletmeciliğe de yeşil ışık yaktık. Bu anlamda gelecek dönemde işletmecilik ile de büyüyebiliriz.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir