“Otel yapmak kolay değil ama çok keyifli…”

Mimarinin insanlığı mutlu etmek için varolan bir sanat olduğunu anlatan Mimar Tanju Verda Akan, estetik ve fonksiyonu başarıyla harmanlayan bir tasarımın evlerinden uzaktaki insanları rahat ve huzurlu kılmak için doğru bir yaklaşım olacağını söylüyor.

Temelleri Mimar Tanju Verda Akan tarafından atılan Akan Mimarlık İstanbul’un en önemli mekanlarına ve turizm alanlarına başarılı projeler üretmeyi sürdürüyor. Holiday Inn Şişli, Divan Taksim, Divan Mersin, Dedeman Park, The Marmara Taksim ve Girne Colony Hotel gibi birçok göz alıcı otel ve renovasyon çalışmasının yanı sıra çok sayıda tek ev ve toplu konut tasarımları da bulunan Akan Mimarlık’ı ve otel projelerini Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Tanju Verda Akan ile konuştuk.

Akan Mimarlık ne kadar süredir otel projeleri üretiyor? Turizm geçmişinizden başlayarak, sektöre yönelik projelerinizden bahseder misiniz?

Turizm tesisleri bizim senelerdir yapmakta olduğumuz projeler. Çalışma konularımız arasında özellikle son 5-6 senedir daha yoğunlukla çalıştığımız bir proje ve uygulama alanı diyebiliriz. Bildiğiniz üzere, Türkiye’de turizm patlaması yaşanmaya başladığı andan itibaren otel yatırımları da bir hayli arttı. Bu dönemde Akan Mimarlık olarak bizim otel yapalım gibi bir girişimimiz olmadı. Ancak bu türlü bir ihtiyaç kapımıza gelince “tabii yaparız” dedik. Çünkü daha evvel birkaç otel deneyimimiz olmuştu. Anadolu’da Didim’de, sahil kasabalarında küçük butik oteller, Uskumruköy’de dört yıldızlı bir otel yapmıştık. Otel mimarisi bildiğimiz bir konuydu. Esas yoğunlaştığımız konular eski eserlerin korunması ile ilgili projelerdi. Bu anlamda imalatını da kendimizin yaptığı çok sayıda renovasyon projemizin yanısıra çok özel ve büyük tek evleri bunlara ilave edebilirim. Tek evlerden sonra toplu konut projelerine yöneldik. Onların çoğunu da otel projeleri konseptiyle butik siteler olarak tasarladık. Arka avluya bakan bütün evler sanki beş yıldızlı bir otelin havuzuna bakıyor etkisi yaratıyor. Neo Vista projemiz buna güzel bir örnektir. Tekevler, toplu konutlar derken kendimizi yine bir şekilde otel projelerinin içinde bulduk.

“İSTANBUL’DAKİ İLK BÜYÜK PROJEMİZ HOLIDAY INN ŞİŞLİ OLDU”

Şehir otelciliği anlamında ise İstanbul’da ilk en büyük projemiz Holiday Inn Şişli oldu. Otelin mimari ve içmimari projelerini biz yaptık. Orada misafiri son derece mutlu eden, keyifli bir çalışma gerçekleşti. Turizm yapılarında en temel konulardan biri de lokasyondur ve konsept ona göre belirlenmelidir. Otel kimlere hitap edecektir, onların ihtiyaçları nelerdir? Şayet bütün bu unsurlar doğru bir şekilde tespit edilir ve uygulanırsa başarılı bir proje de ortaya çıkar. Biz Holiday Inn Şişli’de şunu gördük, otel lokasyonu itibariyle iş oteli olmaya uygundu. Bununla beraber bölge dokusu itibariyle özel bir mimari de gerektiriyordu. Biz o projede Şişli’nin eski evlerinin mimari özelliklerini otelin cephesine taşımak istedik. Otelin içmimarisinde art deco ağırlıklı bir tasarımı tercih ettik. Hatta bu yaklaşımı otel içindeki Deco Restaurant’a kadar taşıdık. Bizim için çok keyifli bir çalışma oldu diyebilirim. Holiday Inn Şişli misafirleri de mutlu eden bir otel. Bunu konaklayanların tekrar geri dönüşlerinden de anlayabiliyoruz. Otel son 3-4 senedir yüzde 80- 90 doluluklarla çalışıyor. Bu da bizi fazlasıyla gururlandırıyor. Akabinde birkaç otel daha yaptık. Bunlardan biri Divan Elmadağ idi ki otelin mimari projeleri ve içmimari uygulama projelerini biz hazırladık. Proje bütün inşaat ve dekorasyon faaliyetleriyle beraber yaklaşık 2 senede bitti. Orada iç mimariyi üstlenen Thierry W. Despont’un ekibiyle uyumlu bir çalışma ortaya koyduk. Daha sonra The Marmara Taksim’in renovasyonunu yaptık.

26

The Marmara Taksim’i hangi projeler takip etti? Devam eden projeleriniz arasında hangileri var?

Şu anda mülkiyeti Halk GYO’nun Levent Büyükdere Caddesi üzerinde inşaatı devam eden Dedeman Park Oteli yapıyoruz. Otelin mimari, içmimari ve uygulama projelerini komple biz hazırladık. Aynı zamanda imalat kontrolörlüğünü de yapıyoruz. Otel 2015 yılı sonu gibi açılır diye düşünüyoruz. Yine şu an Girne’de Colony Hotel’in renovasyon projesini yürütüyoruz. Bu kapsamda 180 odanın tamamını yenileyeceğiz. Otelin yanına yapılacak ek binanın projelerini de hazırlıyoruz. Otelin örnek odalarının imalatını da biz yaptık. Bu arada Divan Mersin’in içmimari ve dış cephesini de biz yapıyoruz. Projenin örnek odaları hazırlandı, dış cephesinin imalatı bitmek üzere. Yaklaşık altı ay içinde açılacağını düşünüyoruz.

Gündeminizde yeni projeleriniz var mı?

Bunların dışında tabii ki birçok yeni projelerimiz var. Fakat bazıları henüz görüşme aşamasında olduğundan şu an paylaşmak istemiyorum. Sadece Holiday Inn Kartal ruhsat aşamasında olan bir otel, ruhsat alınmasından sonra projenin içmimari çalışmalarını da biz yürüteceğiz, onu söyleyebilirim.

Merak ediyoruz, ne tarz projeler sizi daha fazla mutlu ediyor? Otel projelerinin sizin için değeri, ayrıcalığı nedir?

Otel tasarlamak elbette Kolay değil ama çok keyifli… Çünkü tüm detaylarını, malzemelerini seçip, örnek çalışmalarıyla işletecek olan kuruma veya mal sahibine beğendiriyorsunuz. Akan Mimarlık’ın şöyle bir tarzı var, biz tüm çalışmalarımızda alanların huzur verici olmasına ayrıca özen gösteriyoruz. Hangi konseptte olursa olsun, ana çıkışımız bu oluyor. Çünkü insanlar zaten evlerinden uzaktalar, en azından konakladıkları otellerinde 2-3 gece de olsa aradıkları konfor ve rahatlığı bulsunlar istiyoruz. Bunun belli başlı temel noktalarından biri de oda metrekareleri ki, bunu bir mimar olarak sağlamak zorundayız zaten.

“MİMARİ İNSANLIĞI MUTLU ETMEK İÇİN VAROLAN BİR SANATTIR”

Estetik ve fonksiyon, birini öbürüne feda etmek zorunda olmadığınız iki temel unsur… Güzel bir tasarımla hem fonksiyonu hem estetiği aynı anda değerlendirebilirsiniz. Zaten mimari de ilk gereken ihtiyaç karşılanması açısından, fonksiyondur. Ve estetikle birleştiğinde, yaşayanları mutlu eden mekanlar yaratırsınız. Yani fonksiyon ve estetiğin hoş bir birleşimini sunmak durumundasınız. Bu temel esaslar çerçevesinde üretimlerimizde tamamen bize özel tasarımlarımızla ön plana çıkmaya özen gösteriyoruz diyebilirim. Bizim yaptığımız pek çok obje üretim de bize ait tasarımlardır. Bir otelde kullandığımız objeleri başka bir otelde kullanmayı tercih etmiyoruz. Bir objeyi bir başka yerde kullanmamız gerektiği zaman ise bunun yolu değişimden ve farklılaştırmadan geçer. Hiçbir zaman birbirinin kopyası objeleri kullanmak tercihimiz olamaz.

27

 

Kullanacağınız malzemelerin seçiminde hangi etkenler rol oynuyor? Son yıllarda otel projelerinde trendlere yön veren, en fazla tercih edilen ürünler neler?

Biz biraz önce de söylediğim gibi bir otelin konseptine bağlı kalmak kaydıyla çoğunlukla doğal malzemelerle üretimlerimizi gerçekleştiriyoruz. Bunların başında taş ve ahşap geliyor. Kimi zaman taşa benzeyen seramikler de kullanabiliyoruz. Seramikte sonuçta pişmiş toprak. Kumaş konusunda da çok titiz davranıyoruz. Kumaşların çoğunu dokutturuyoruz. Halıları özel imalatlarla yaptırıyoruz. Tamamen bize ait, çok farklı desenleri tercih ediyoruz. Standart bir halı deseninin sırf rengiyle oynayarak kullanmayı tercih etmiyoruz. Yine perdelerimiz yüzde 90 bu görüşle tasarlanıyor.

Bir konuda daha görüş ve yaklaşımlarınızı almak isteriz. Son dönemde otellerde ‘yeşil yaklaşımlar’ daha ön planda. Siz turizm yapılarında yeşile ne kadar sadık çalışıyorsunuz, bu anlayışınızı mimari ve içmimari uygulamalarınıza ne ölçüde yansıtıyorsunuz?

Tabii ki, bu konuda fazlasıyla titiz olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu anlayışımızı kullandığımız doğal malzemelerle de üretimlerimize yansıtıyoruz. Hatta şu an inşaatı devam eden Dedeman Park Oteli yeşil bir bina. Orada da dönüşümü mümkün doğal malzemelerle çalışıyoruz. Yatırımcı sertifika beklentisi içinde olsa da olmasa da doğayı korumak, çevreye zarar vermemek bizim en önemli düsturumuz oluyor.

Mimari faaliyetleriniz haricinde bizimle paylaşmak istediğiniz farklı uğraşlarınız ve hobileriniz de var mı?

Takdir edersiniz ki, dünya kültür mirası üzerinde önemle durulması gereken bir konu. Ben de bu anlamda ülkeme faydalı işler yapmaya çalışıyorum. Ülkemiz binlerce yıllık geçmişi ile bir açık hava müzesi gibi. Burada öyle bir denge kurmalı ki doğru kullanmak, iyi korumak ve gelecek nesillere doğru bir miras bırakmak gerekiyor. Baktığınızda çok iyi niyetle yapılmış restorasyonlar var. Fakat neticeleri kötü. Bunda yüksek oranda bir bilgisizlik söz konusu olabiliyor. Bu yüzden ciddi bir eğitimle bilinçlendirme kampanyası ve yönetim planıyla hareket etmek kaçınılmaz oluyor. Biz bunun ilk yönetim planını Dünya Bankası için Pamukkale’de yaptık, onlar onayladı ama Kültür Bakanlığı tarafından bir yol kat edemedik. Çünkü o dönem üç – dört tane Kültür Bakanı değişti ve en son gelen bu konuda bir karar almak istemedi. Gerçi şimdi Pamukkale’de kısmen bir uygulama olduğu söyleniyor ama tam olarak da bilemiyoruz. Yine de en azında benim çok uzun süreli gayretimle 2863 sayılı kanunda yapılan değişiklik sırasında kanuna girmesini sağlayabildik. İstanbul’u benim de içinde bulunduğum dört kişilik bir akademik kadroyla yaptık. Bursa’yı da Akan Mimarlık olarak biz yaptık ve Dünya Miras Kültür Listesi’ne bu sene kabul edildi. Bu benim kendi işlerim dışında hobi olarak devam ettirdiğim, bir türlü kopamadığım bir alan. Bu şekilde kültür mirasımıza faydalı işler yapmaktan da son derece mutluluk duyuyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir