Didar Sevdil Yıldırım: “Daha iyi bir dünya için neferim”  

Röportaj: Hatice Ünal Bilen

Mart 2021’den bugüne Tahsildaroğlu A.Ş.’de CEO’luk görevini üstlenen Didar Sevdil Yıldırım ile yeniden yapılanan köklü peynir markasını ve Horeca kanalına dönük yeni yönetim stratejilerini konuştuk.

Didar Sevdil Yıldırım, Mart 2021’den bu yana Tahsildaroğlu’nun CEO’su. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Aynı zamanda ODTÜ’den İktisat Masterı ile London Business School’dan Finans Masterı bulunan Yıldırım, Cambridge Üniversitesi’nin Döngüsel Ekonomi ve Sürdürülebilirlik Programı’nın ilk mezunlarından. 80’ler Türkiye’sinde yepyeni ekonomi modelleri oluşurken rotasını ekonomi-finans yönünde çizen Yıldırım, kariyerine 1988 yılında Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman olarak başlıyor. 1999 yılına kadar SPK’da Piyasa Düzenleme ve Gözetim Dairesi, Denetim Dairesi, Araştırma ve Geliştirme Dairesi ile Uluslararası Menkul Kıymet ve Borsalar Komisyonları Birliği IOSCO kurul/komisyonlarında ve OECD çalışmalarında görev aldıktan sonra 1999-2009 yılları arasında Yapı Kredi Yatırım, Turkish Yatırım ve BGC Partners’da Genel Müdür Yardımcılığı yapıyor.

Yıldırım’ın anlattığı, Türkiye ekonomisinde değişimin ana motoru olarak finansal sistemin yeniden yapılandığı, sermaye piyasalarının oluşturulduğu, borsa ve halka açılmaların önem kazandığı bir dönem. Yapı Kredi ile başlayan yatırım bankacılığı yılları ise oldukça parlak; devletteyken hukuki/teknik/kurumsal altyapısını oluşturdukları sermaye piyasaları aracılığıyla büyümeye kaynak oluşturulmasında, uluslararası sermayenin çekilmesinde, büyük halka arz ve şirket satın alma süreçlerinde aktif rol oynuyor.

Finanstan sanayiye geçiş

Didar Sevdil Yıldırım’ın 35 yıllık mesleki kariyerindeki üçüncü önemli adımı sanayiye geçişi oluyor. 1990’larda iktisadi reformun başını çeken mali piyasalardaki değişim rüzgarı sanayiye geçerken Yıldırım, sanayi kuruluşlarından teklifler alıyor. 2009 yılında headhunter firma aracılığıyla Yıldız Holding adına Murat Ülker’den gelen iş teklifini kabul ediyor; Kurumsal Finansman ve Sermaye Piyasaları Finans Koordinatörü olarak göreve başlıyor. Değişim finans kapitalden sanayi kapitale iş zekası tarafında da yayılırken; Yıldırım da Türk şirketlerin uluslararası standartlarda iş yapma, finansal kaynak temin etme, üretimden iş geliştirmeye/satışa rasyonelleşme sürecine katkı veriyor. Yıldırım, bilgi ve vizyon aktarımının ağırlıkla finansal sektörden sanayiye olduğu bu dönemde, sanayicilerin de kıymetli tecrübe ve iş zekalarının farklı iş modellerinde de değerlendirilmesinde aktif rol alıyor. SPK’da çalıştığı dönemde yasal altyapısını oluşturdukları girişim sermayesi yatırım ortaklıkları için sanayicilerin de kurucu ve lider yatırımcı olmasına öncülük ediyor.

Geleneksel Türk sanayisinin örnek aldığı Murat Ülker’i lider yatırımcı olarak bu alana çekerek, “Gözde Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı”nı kuruyor. Türkiye’de borsada işlem gören en büyük girişim sermayesi yatırım ortaklığı olan Gözde, sanayideki iş tecrübe ve birikimin girişim sermayesi ekosistemine çekilmesinde diğer iş insanlarını da cesaretlendirici bir referans da teşkil ediyor.

2012-2018 döneminde halka açık ve halka kapalı şirketlerde (TAV Havalimanları Holding A.Ş., İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş., Denizli Cam A.Ş. ve AGT San ve Tic. A.Ş.) Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Yıldırım; bu şirketlerde Denetim, Kurumsal Yönetişim, Riskin Erken Teşhisi ve Yönetimi, Aday Gösterme komitelerinde komite üyelikleri ve başkanlıkları sorumluluklarını alıyor. Borsanın alanında lider şirketlerindeki bağımsız yönetim kurulu üyelikleri devam ederken, 2014 yılında halka kapalı bir şirket olan AGT Sanayii’den gelen bağımsız yönetim kurulu üyeliğini de kurumsal dönüşümün mimarı olmak üzere kabul ediyor. Türkiye’nin Çin’den sonra en büyük üretici olduğu MDF sektöründe o tarihlerde 6. sırada olan AGT’nin sağlıklı bir büyümeyle, finansal piyasalarda yaşanan her türlü krize rağmen ilk 3’e yerleşmesinde çok etkili oluyor.

2018 yılında yaşanan kur krizi, Yıldırım’ın şirketin finansal yapılanmasında ve risk yönetimindeki maharetini daha da gözler önüne seriyor. AGT’den gelen CEO’luk teklifini kabul eden Yıldırım, 2019-2020 yılları arasında AGT Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de Genel Müdürlük görevini üstleniyor. 5 yıl öncesinde Ortadoğu ve Rusya ağırlıklı ihracat pazarları olan AGT’nin en büyük pazarı Kanada olmak üzere ihracat yaptığı ülke sayısı 92’ye çıkıyor. Üstüne üstlük, bu başarı lojistik imkanların da kilitlendiği pandemi krizine rağmen gerçekleştiriliyor. Pandemi döneminde bile tek bir gün fabrikanın ve dağıtım ağının durmadığını söyleyen Yıldırım, değil Türkiye dünya genelindeki en büyük kriz yaşanırken bile, şirket cirosunu reel olarak yüzde 50’nin üzerinde büyüttüklerini belirtiyor.

Mart 2021’den bugüne Tahsildaroğlu Süt Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de CEO’luk görevini sürdüren Didar Sevdil Yıldırım ile yeniden yapılanan köklü peynir markası Tahsildaroğlu’nu ve HoReCa kanalına dönük yeni yönetim stratejilerini konuştuk.33 yıllık ekonomi-finans geçmişinizden sonra gıdaya nasıl yöneldiniz?

O güne kadar Gözde Girişim de dahil olmak üzere çalıştığım tüm finansal kurumlarda hem “satış (sell side)” hem de“alış (buy side)” tarafında  çalıştım. Ülker Grubu ile başlayan gıda sektörü tecrübem, üretim/yatırım/sürdürülebilirlik/şirket finansmanı ve dijital dönüşüm konularında işin mutfağına girmemi sağladı. Dünyanın lider kuruluşları arasında yeralan Şişecam’ın iştiraki Denizli Cam Sanayii AŞ, yine kendi alanında lider olan TAV Havalimanları Holding AŞ ve İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ile reel sektör şirketlerinin stratejik yönetim, finansman, yatırım, dijital dönüşüm ve iş geliştirme süreçlerindeki tecrübem daha da pekişti. Her ne kadar aralarında Şok Marketler’in de olduğu çok sayıda şirketi satın alarak portföyüne katan Gözde Girişim’in fikir sahibi ve icrayı yöneten tepe yöneticisi olarak görev almış olsam da, genel müdürlük pozisyonunu resmen ilk kez üstlendiğim yer AGT oldu. 2014-2020 arasındaki dönemde önce bağımsız yönetim kurulu üyesi, sonrasında genel müdür olduğum AGT Sanayii’deki deneyimim, erkek yoğun bir sektörde dünyanın en zorlu döneminde bile fark oluşturabilmem açısından değerli bir tecrübe oldu.

Türkiye’nin sosyo-politik ve iktisadi olarak hakettiği bir sisteme ve yaşam düzeyine kavuşması hep en temel misyonum oldu. Buna bir vazife olarak baktığımda, iktisadi tarafıyla önce devlet, devletten sonra özel sektörü bir yere getirmeye çalışıyorsunuz. Fark oluşturmak için tabii ki sadece “istemek” yetmiyor; araştırarak, tecrübelerinden istifade edeceğiniz kişilerle çalışarak iyi bir teknik donanıma sahip olmak gerekiyor. Sonrasında da icraat. Sermaye piyasalarında çalıştığım dönemde de sanayide de, tabiri caizse her zaman “sahaya inip bizzat yerinde incelemeye, icraya, aksiyon almaya” çok önem verdim. Bir de değişimi öngörebilmek önemli. Ekonomide ihtiyaç ve riskleri ileriye dönük projekte edebildiğiniz, buna göre teknik/kurumsal/hukuki hazırlıkları yapabildiğiniz oranda, avantajlı oluyorsunuz. O zaman iyi senaryo da gerçekleşse istenmeyen kötü senaryo da gerçekleşse, değişimi gelişime dönüştürebiliyorsunuz. Bir de “disiplinler arası etkileşimin geliştirici olduğunu” düşünüyorum. Sadece tek bir alanda çalıştığınızda, belli konularda ihtisaslaşabiliyorsunuz; ancak aynı anda çok farklı perspektifleri yakalayamayabiliyorsunuz. Oysa, küreselleşen dünya artık aynı anda çoklu sayıda parametre hesaba katmanızı size zorunlu kılıyor. Bu noktada da farklı sektörlerden ya da farklı tecrübelerden gelen iş zekalarını, şirketlerin yönetim ve karar süreçlerinde değerlendirebilmek önem kazanıyor.

Nitekim 2000’lerin başında Godiva’yı satın alan ve uluslararasılaşma yönünde önemli bir değişim sürecine girmiş olan Yıldız Holding’ten bana da teklif bu şekilde geldi: “Biz uluslararası şirket satınalmalar ve yatırımlarla daha da büyümek, sermaye piyasalarından daha etkin yararlanmak, mevzuata daha iyi uyumlanmak, finansal kurumlardan daha etkin faydalanmak istiyoruz; bize bize rağmen doğruyu söyleyecek bir profesyonele ihtiyacımız var; bu kişi siz olur musunuz?”.

Yıldız Holding’in beklentisi buydu. Peki Tahsildaroğlu size nasıl bir talepte bulundu?

Bu sorunuzu yanıtlamadan önce kısaca markanın doğuşunu anlatmak isterim. Tahsildaroğlu’nun köklü geçmişi rahmetli Kerim Tahsildaroğlu’nun Makedonya’daki ticaret yıllarına dayanıyor. Tahsildaroğlu markasının Türkiye’deki lezzet yolculuğu ise, yaklaşık 50 yıl önce aile büyüklerinin Türkiye’ye göç etmesi ve gıda toptancılığı yapmasıyla başlıyor. Yönetim Kurulu Başkanımız Selman Tahsildaroğlu, rahmetli babası ve merhum kardeşi Muammer Tahsildaroğlu başta olmak üzere aile fertleriyle bugünkü şirketin temellerini atıyor. Toptancılık ve mandıra işletmeciliğinden sonra aile, 1996 yılında Çanakkale’nin Ezine Bayramiç ilçesinde bugün içinde olduğumuz fabrikayı kuruyor. Hissedarlarımız ve yönetim kurulumuzda şimdi ailenin üçüncü jenerasyonundan da üyeler var.

“Tahsildaroğlu’nu kurumsallaştırarak büyüme yolculuğuna eşlik etmek için geldim”

Sorunuza geri gelir isem; geleneksel peynir sektörünün güç markası Tahsildaroğlu bir aile şirketi… Bana iş tekliğini yaptıklarında talepleri; kamu ve özel sektörde şirket yönetimi konusundaki bilgi ve tecrübemi, Tahsildaroğlu’nun büyümesi ve güçlenerek gelecek nesillere aktarılması için değerlendirmem; bunun için gerekli kurumsal/ticari/teknik yapıları oluşturmam, ihracat ve tüm satış kanallarında markanın kalite odaklı gelişimini desteklemem ve tabii ki şirkete değer katmamdı.

Herhangi bir şirketin kendi sektöründe bugün çok iyi olması, yarın kalıcı olacağı anlamına gelmiyor. Çünkü dünya değişiyor. İş yapış şekliniz, piyasada konumlanmanız, değişime bir şekilde adapte olabilmeniz de lazım. Aile şirketlerinin gelecek nesillerde de sürdürülebilirliğini sağlaması için, ortak değerlerin özünü korurken ileriye dönük dinamikleri de iyi öngörebilmeniz, aile fertlerinin kişisel hassasiyetlerinin ötesinde rasyonel kıstaslarla şirketin yönetimini tesis edebilmeniz, uluslararası rekabeti de gözönüne alarak iş yapış modellerinizi gözden geçirebilmeniz lazım.

“Ezine peynirinin farkını Tahsildaroğlu’nda öğrendim”

Elbette gıda, diğer sektörlerden biraz daha farklı. Bazen sektör de sizi sürükleyebiliyor. Başka sektörlerde mal satmak, özellikle ekonominin krizde olduğu dönemlerde daha zor olabilir. Gıda sektörü ise kendine özgü hassasiyetlerine rağmen, iktisadi açıdan “defansif” yani zor dönemlerde bile iyi iş yapabildiğiniz bir sektördür. Pandemi koşullarının da bir kez daha teyit ettiği gibi, en ciddi kriz dönemlerinde bile insanlar yemek yemeye devam eder. Tahsildaroğlu’nda işe başladığımda, elimde bir hazine buldum. Geleneksel Türk peynirlerini zaten çok seven bir tüketici olmama rağmen, Ezine tipi olgunlaşmış beyaz peynirin sadece lezzetiyle değil, sağlığa katkısıyla da çok özel bir gıda olduğunu şirkette üretim süreçlerine girdikçe çok daha iyi öğrendim.

İki kız çocuğu sahibi olan Didar Sevdil Yıldırım, bireyin topluma karşı sorumluluğuna ve duyarlılığına geniş anlamlar yükleyen bir iş kadını ve de anne! Aslen bankacı bir annenin kızı olduğunu ve bu hassasiyetle yetiştirildiğini aktaran Yıldırım, iş ve özel yaşamı boyunca daima kolektifin maksimum faydasının izini sürdüğünü söylüyor. Özünde değer oluşturma perspektifiyle bakan biri olduğuna vurgu yapan Yıldırım, hayatta herkesin en iyi halini gerçekleştirmesi gerektiğini de savunarak, halen kendini “en iyi” mertebesinde görmediğini içtenlikle dile getiriyor. Bu anlamda nesnel koşulların etkisini göz ardı etmeyen Yıldırım, “ben değil, biz” bilinciyle hareket etmenin önemine dikkat çekerek, “insanı” yönetim odağına aldığını belirtiyor. Hissedarından çalışanına, tüketicisinden tedarikçisine “paydaş kültürün önemine” inanan Yıldırım, mutlu ve sağlıklı çalışanların, egolarının esiri olmadan kolektifin menfaatini düşünen yöneticilerin daha başarılı sonuçlar doğurduğunu düşünenlerden ve savunanlardan. Kendini daha iyi bir gelecek için talepkar ve değişimi yöneten bir idareci olarak tanımlayan Yıldırım’ın iş prensibinde kolektif menfaatleri gözardı eden kısa vadeli menfaatlere yer yok!

Şirketin dışarıdan atanan ilk kadın CEO’su olarak iki yılınız nasıl geçti? İşe nereden başladınız? Bu yeni yolda vizyonunuz ne oldu?

Şirkette benden önce yine alanlarında ihtisas sahibi 3 genel müdür daha görev yapmış; ben kariyeri gıda sektörü ile sınırlı olmayan ilk genel müdürüm. Göreve geldikten sonra yaklaşık 1-2 ayım aile şirketinin yerleşik kültürünü tanımak; tedarikten fabrikaya, müşterilerinden mali işlerine analiz etmekle geçti. Geçmiş iş tecrübelerim ve birikimimle, tespitlerimi yapmak çok kolay oldu diyebilirim. Ancak, aile şirketlerinin kurumsallaşması, aile fertleri arasındaki ilişkilerin yönetimi başlangıçta epey inişli çıkışlı oluyor; göründüğü kadar da kolay değil! Ancak biliyoruz ki, değişim herkes için ve kimseye istisnası yok. Birey/şirket olarak siz dünyaya uyum sağlamak durumundasınız, dünya size değil!

Tahsildaroğlu mesleki açıdan peynir işinde ihtisaslaşmış bir şirket ve tüm aile şirketleri gibi kendi alanları dışında gerçekleşen dinamikleri de yakalama ihtiyacı var. Biz de bu süreci yaşıyoruz hep birlikte…

Küçük bir örnek verelim; Tahsildaroğlu’nun Ezine peynirinin bugünkü yerine gelmesinde çok özel bir yeri var; ancak bunu daha öteye taşıyabilmemiz lazım. Mesela farklı kültürlere sınır ötesine… Tahsildaroğlu 20’yı aşkın süredir içlerinde ABD’nin de olduğu yabancı ülkeler ihracat yapıyor. Ancak gittiğimiz piyasalarda daha çok etnik pazarlarda tercih ediliyoruz. Bizim kapsama alanımızı çok daha fazla genişletmemizi hakeden çok kıymetli bir ürünlerimiz var. Bunun için, Ezine peyniri, Türk kaşarı başta olmak üzere sadece lezzetiyle değil, şifasıyla da çok özel olan peynirlerimizi etnik olarak yakın olduklarımıza ek olarak yabancı kültürlere de çok daha iyi anlatmamız, yaygın satış yapabilmemiz lazım. Bu kapsamda, olgunlaşmış beyaz peynirin faydalarını izah ederek yerli/yabancı tüketiciyi bilinçlendirmeye çalıştığımız gibi, yeni sunumların yanı sıra değişen ihtiyaç ve tercihleri karşılayacak yeni ürün çıkartmamıza da ihtiyacımız var.

Bu doğrultuda ilk adımımız, “Gurme Ezine” ile oldu. Yönetim Kurulu Başkanımız Selman Tahsildaroğlu, Ezine Olgunlaşmış Peynirinin geleneksel rahiyasını koruyacak şekilde salamurada küçük teneke ambalajlarda sunmayı çok istiyordu, yaptık. Patenti kendimize ait olan asansör sistemini de içerecek çok şık bir tasarımla, Gurme Ezine 2021 Eylül ayında piyasayla buluştu; ardından yurt dışından da çok ilgiyle karşılandı. ABD başta olmak üzere yabancı ülkelere de Gurme Ezine’yi ve ardından çıkan Gurme Klasik’i ihraç ediyoruz.

Gurme Ezine Peynir ile neyi hedeflediniz?

Biz “Gurme” kategorisi ile giderek makineleşen gıda sektöründe özüne uygun geleneksel yöntemlerle tümüyle el işçiliği ile üretilen Tahsildaroğlu Ezine’yi ve onun şifalı lezzetini daha geniş coğrafyalara yaymak, genç jenerasyonlara da tanıtmak istedik. Peyniri çok sevmemize rağmen Türkiye halkı olarak, olgunlaşmış beyaz peynir şifasını çok iyi bilmiyoruz ya da dünyaya iyi anlatamamışız. “Gurme” markasıyla bu ev ödevimizi tam yapmak istiyoruz; Türkiye’nin ve peynir sektörünün tanıtımını en üst şekilde yapıp bayrağı yukarı çekmeyi hedefliyoruz.

Doğal fermentasyon süreci peynirin rahiyası gibi şifasını da artırıyor. Gurme Ezine ile keçi/koyun/inek sütünden 18 ay olgunlaşmış beyaz peyniri piyasayla buluşturduktan sonra, ulusal /ulusalararası şeflerce de çok beğenildi. Ardından Ocak 2022’de Türkiye’nin ilk 24 ay olgunlaşmış peynirini tanıttık, çok daha fazla beğenildi. Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkanı Zeki Açıköz’ün de deyimiyle, 24 ayar kıvamındaki 24 aylık Gurme Ezine Altın Beyaz Peyniri çıkardık. Asıl büyük bayrak dikiş bu ürünümüzle oldu. Ocak 2022’de Anfaş Fuarı’nda sunduk.

Markanın “Gurme” kategorisinde başka ürünleri de var mı?

Ürün kategorisi olarak “Taze Ürünler” ve “Olgunlaşmış Ürünler” olmak üzere iki ana aksta üretim gerçekleştiriyoruz. “Taze Ürünler” kategorisinde ise; kaşar, dil, örgü, çeçil gibi geleneksel peynirlerin hemen hepsi mevcut. Bunların dışında bu sene ürün gamımıza “Gurme “Gurme Shiffa”yı da ekledik. “Gurme Shiffa”, fiyat rekabetini katma değer farkıyla aştığımız bir ürün grubumuz. “Taze” kategorisinde neler yapabiliriz derken sağlık şapkasını eklemeyi düşündük.

Onun da hikayesi şöyle; bundan 10 yıl öncesinden ucu Çin’deki iş seyahatlerime uzanan alternatif tıpla ilgili projelerle de ilgilenmem gerekti. Fitoterapiye, fonksiyonel tıbba ilgim zamanla daha da yoğunlaşmak durumunda kaldı. Bu arada yurt dışından çeşitli anti-inflamatuarları araştırırken “turmeric”i keşfettim; şimdi hepimizin iyi bildiği Türkçesiyle “zerdeçal” Ancak, bundan 10 yıl kadar önce zerdeçal şifasıyla pek bilinen bir baharat değildi. Pandemi bize “sağlığın” asli önemini bir kez daha öğretti. 2021 senesinde ülkelerde sosyal açılmalar başladığında, hayat normale dönmeye çalışırken, biz de Türk taze kaşarı ile şifalı baharatları birleştirmek istedik. Bunun için ilk olarak dünyada peynirde hiç kullanılmamış olan zerdeçal karabiberi Türk kaşarında kullandık.

Ardından Biberiye ve Pul Biberli, Dağ Kekikli ve Kimyonlu’yu çıkardık. Tanıtımını ilk kez 2021 Aralık ayında Antalya’da Winetolia’da yaptığımız Gurme Shiffa’yı, perakende tüketici dostu açılır kapanır şık ambalajlarda 200 gr’lık sunduk. Özel ambalajının tedarikçimizden temin edilmesi için 5 ay kadar da bekleyince, ürünün raflara girmesi 2022 yazını buldu. Hala bir TV ya da dijital reklamı olmamasına rağmen, özellikle yabancı turistlere hizmet veren lüks otel ve restoran şeflerinden çok ilgi görüyor. Ürün perakende zincirlerde pandemi hafifledikçe tekrar başlayan tadım aktiviteleri ile tanıtıldıkça da çok beğeni topluyor.Fonksiyonel Tıp ile markayı buluşturmanız nasıl oldu? Bunu biraz daha açabilir misiniz?

İnsan doğasını anlamaya ve alternatif tıbba olan merakımla takip ettiğim Fonksiyonel Tıp’ta bağırsak florası çok önemlidir. Bizim olgunlaşmış peynirimizin bağırsak florasını, bakteri yapısını besleyici özelliği var. Her ne kadar Fonksiyonel Tıp, genelde süt ürünlerine mesafeli yaklaşsa da, doğada yetiştirilen keçi ve koyun sütü ağırlıklı üretilen olgunlaşmış beyaz peynirin istisnai bir yeri var. Tıbbi çevrelerde de anlatılması lazım. Geçen sene Gurme Ezine’yi yeni çıkardığımızda, Amerikalı doktor ve The New York Times’ın en çok satan yazarlarından biri olan Mark Hyman Eylül ayında Sabancı Holding’in davetiyle Türkiye’de özel bir konferans verdi. Konuşması sonrasında dinleyicilerden gelen bir soru üzerine, kendisi de “doğal ortamlarda yetişen keçi/koyun sütünden geleneksel peynirlerin aslında sağlık için çok faydalı olduğu; ancak modern endüstriyel koşullarda çoğu peynirin bu şekilde üretilmemesinin problem olduğunu” belirtti. Tahsildaroğlu’nda Kaz Dağları eteklerinde otlayan keçi ve koyun sütü ağırlıklı ürettiğimiz Ezine peynirini daha sonra kendisine de gösterdik. Çok memnun oldu ve bizden bu konuda yapacağımız bilimsel çalışmaların sonuçlarını paylaşmamızı da rica etti.

Tahsildaroğlu’nun CEO’su Didar Sevdil Yıldırım, kadın/iş kadını olmanın zorluklarına dikkat çekiyor, reel sektörde iş kadını olmanın ise sektörel olarak çok daha zor olduğuna vurgu yapıyor. Sözlerinde kadının anaç, kolektif ve toplayıcı özelliklerine atıfta bulunan Yıldırım, iş dünyasında erkek gibi düşünen kadın modellerini ise asla onaylamıyor. “İş kadını olup da erkek gibi düşünmek meziyet değil. Masada fark oluşturmak için kadının duyarlılığına ve duygusal zekasına ihtiyaç var. Erkek kadın cinsiyet ayrımı yapmıyorum; doğru işe doğru kişiyi seçerken liyakata önem veriyorum” diyen Yıldırım, “Erkek gibi düşünen değil, kadın gibi düşünen kadına ihtiyaç var. Ne kırılgan ne de kendini erkeğe beğendirmeye çalışan kadına da değil… Rekabetçi bir donanıma sahip, kadın olmanın ek duyarlılıklarını da masaya getirebilen yöneticilere ihtiyaç var. Bir şirketi yönetirken de böyle, bir ülkeyi yönetirken de… İşte o zaman gerçek anlamda daha kapsayıcı oluyorsunuz, riskleri daha iyi yönetiyor, daha stratejik iş modelleri kurabiliyorsunuz.” diye de ekliyor.

Yurt içi pazarda güçlü bir oyuncusunuz İhracat hedefleriniz neler?

2023’te Türkiye’deki bazımızı daha da kuvvetlendirerek devam edeceğiz. 2022’de oldukça güçlendik. Artan süt fiyatlarına paralel birçok firma tonajda küçülme yaşarken biz yüzde 10’a yakın büyümeyle gidiyoruz. Neredeyse bir yılda yedi zam gördük. Buna rağmen, zamların hepsini fiyatlarımıza yansıtmadık.Bu dönemde zam krizini nasıl yönetiyorsunuz?

Çiğ süt piyasasında peşpeşe zamlarla karşılaştığımızda elbette finans sektöründeki tecrübemden çok istifade ettim. Krizi yönetmek konusunda 3 önemli adım attık. Bunlardan ilki katma değerli ürünlere yöneliş oldu ki, biraz önce de belirttiğim “Gurme Ezine”, “Gurme Klasik” ve “Gurme Shiffa” ile bunu başardık.

İkinci olarak, kanal sayımızı artırdık. Tahsildaroğlu, HoReCa sektörüne doğrudan satış yapan bir marka değildi. Ağırlıklı perakende odaklı bir strateji izlenmiş. Otellere ve restoranlara özel bir yöneliş olmamış. 2021 yılı itibariyle turizm sektörüne yöneldik. Hatta HoReCa zinciriyle çok ciddi temaslarımız oldu. Benim bile bir genel müdür olarak gidip anlattığım zamanlar oldu. Bu stratejiyi ise ancak bu sene yaygınlaştırabildik. İnşallah gelecek sene daha iyi olacak. Bundan sonraki hedefimiz, “Gurme” ve katma değerli “Gurme “Gurme Shiffa” ürünlerimizi havaalanlarına sokmak, Türkiye’den hediye olarak gitmesini sağlamak.

Üçüncü olarak da, 2021 yılı başında planladığım “Ayazma Çiftliği” markamızı devreye soktuk. Ayazma Çiftliği, gerek olgunlaşmış beyaz peynirde gerekse taze ürünlerde, Tahsildaroğlu kalitesi ve lezzetini gelir ve fiyat duyarlılığı yüksek hanehalkına, evdışı tüketime yaymayı hedefleyen ürünümüz. Çiğ süt edinim maliyetlerimizde yaşadığımız peşpeşe fiyat artışları, Ayazma Çiftliği markamızın stratejik öneminin satış ve dağıtım ağımızca da daha iyi anlaşılmasını sağladı.

#tahsildaroğlu #didarsevdilyıldırım #iştekadın #röportaj #turizmdekadın #gastronomidekadın #tahsildaroğluezinepeyniri #ezinepeynir #peynir #ezine #hotelrestaurantdergisi #interview #businesswoman

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir