Gastronomik mirasımızı sürdürülebilirlikle enkazdan çıkarabiliriz

Anadolu mutfağında önemli bir yere sahip olan ve aralarında Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep, Kilis, Diyarbakır, Malatya ve Hatay’ın da bulunduğu şehirler bir yandan deprem felaketinin yaralarını sarmaya çalışırken bir yandan da sahip oldukları kültürel mirasları yaşatmak için bir mücadele veriyor.


Reha Tartıcı/ Gastronomi Yazarı

Evet biliyorum… Acımız derin… Can kayıplarımız yürek parçalayacak kadar fazla. Ama dikkatlerden kaçmaması gereken bir konu daha var ki, bunu konuşmanın bence tam da zamanı! Nitekim yüzyıllık bir kültürün gastronomik mirasları asrın felaketiyle birlikte tıpkı insanlarımız gibi enkaza gömüldü. Kültürel mirasların yok olmamasını, unutulmamasını sağlamak ve gerekli tedbirleri almak kadim Anadolu mutfak kültürüne karşı olan borcumuz.

İşte tam da bu noktada karşımıza yine “sürdürülebilirlik” kavramı çıkıyor. Peki bizler sürdürülebilirliğin daha da doğrusu “gastronomide sürdürülebilirliğin” ne anlama geldiğini ve onu sağlayabilmek için yapılması gerekenleri yeterince biliyor muyuz?

Son yıllarda bölgelerin sürdürülebilir gelişiminde gıda ve gastronomi, belirleyici unsurlar olarak daha fazla kabul görüyor. Buradan hareketle bölgelerin çekiciliğini ve rekabet gücünü artıran faktörlerin ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğe katkıda bulunabileceği teorisi pek çok alanda yaygın bir kanı haline dönüşüyor. Kabul gören bu yaklaşıma göre ise sürdürülebilirlik genel olarak sürekliliğin sağlanması, bir ekosistemin veya sürekli bir sistemin varlığının sürdürülmesi, bozulmaması ve aşırı kullanımla tüketilmeden korunabilmesi anlamına da geliyor.

Sürdürülebilirlik adına kaynaklar süreklilikle değerlendirilirken, aynı zamanda bu kaynakların korunmasına da özen göstermek artık zaruridir.

Diğer bir ifade ile sürdürülebilirlik, “toplumların sosyal, kültürel, bilimsel ve doğal tüm kaynaklarının etkin kullanımını sağlayan ve bu kaynakların korunması ve geleceğe aktarılmasına dayanan bir süreç” olarak tanımlanmalıdır. Bölgenin karşılaştığı bu büyük deprem felaketi sonrasında yaşanan yıkım bizlere bir kez daha sahip olduğumuz kültürel varlıkların yok olma ya da yaşanan kayıplarla kültürel hafızanın kaybolma noktasına geldiğini gösterdi. Yaşanan bu acı tecrübe sürdürülebilirliği sadece çevresel etkiler açısından değerlendirmememiz gerektiğini bir kez daha gösterdi. Bizler de artık sürdürülebilirliği sadece çevresel yönüyle değil, sahip çıkılması gereken değerlerin sonraki nesillere kayıpsız aktarılabilmesi yönüyle anlamalı ve uygulamalıyız.

Kısacası asrın felaketi olarak niteleyebileceğimiz deprem felaketi hepimizin bir kez daha aynaya bakmasını sağladı ve yıllardır bildiğimiz ama görmek istemediğimiz deprem gerçeği ile bizleri yüzleştirdi.

Hiç vakit kaybetmeden yaralarımızı sararken geçmişimizden gelen değerlerimizi gelecek nesillere taşıyacak adımları atmalıyız.

#rehatartıcı #gastronomi #deprem #kültürelmiras #sürdürülebilirlik #türkmutfakkültürü #afet #kahramanmaraş #türkiye

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir