Eski İl Kültür ve Turizm Müdürü Nedret Apaydın ‘kültür elçisi’ oldu

Röportaj: Hatice Ünal Bilen

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

Kendisini İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü görevindeyken “İstanbul turizmine sadece makamıyla değil, cani gönülden bağlı bir isim” olarak nitelemiştim pek çok kereler. “İstanbul’u gezin, görün, yaşayın” derken ki samimiyeti ve çabası buna bir ispattı da Müdürlük’teki vazifesine vedasının ardından kurucu başkanlığını üstlendiği İstanbul Kültür Elçileri Derneği, bu görüşümün tuzu biberi oldu adeta.

Temmuz 2017 itibari ile oluşumunu resmen duyuran İSKED ile bu defa o çok tutkunu olduğu İstanbul’un kültür ve sanat yolculuğunda insanı dönüştürmek üzere kolları sıvayan eski İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Nedret Apaydın yanlış anlaşılmasın, bu dernekle sadece İstanbul’un kültür ve sanatına dokunmayacak; bir medeniyet beşiği olarak rol model aldığı şehir kültürü üzerinden tüm Türkiye’nin ve dünyanın kültür elçisi olacak!

Nedret Bey, İstanbul İl Kültür Turizm Müdürlüğü görevinizin sonlanmasıyla birlikte sizi bir süredir İstanbul Kültür Elçileri Derneği (İSKED) faaliyetlerinizle takip ediyoruz. Kurucu başkanı da olduğunuz derneğin çıkış noktasından ve faaliyetlerinden bahseder misiniz?

İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü görevindeyken bilgilerimizin dışında bir de sahadaydık. O esnada bu işte ne kadar eksiğimiz olduğunu daha fazla anladım. Görev esnasında bir kültür sanat derneği kurmanın bir ihtiyaç olduğunu düşündüm. Türkiye’de 110 bin tane geçerli dernek var. Bu derneklerin sadece yüzde 5’i kültür sanat derneği. İstanbul’da 374 tane kültür sanat derneği var ama çoğu tabela derneği. Ben gittiğim her yerde soruyorum, diyorum ki, bana üç tane kültür derneği ismi söyler misiniz, insanlar söylemekte zorlanıyorlar. İşte bu bir ihtiyaç. Eleştirmek kolay, İstanbul’da bir şey yapmak için biz dedik ki, bir dernek kurmak lazım. Müdür görevimdeyken arkadaşlarımızla, çok iyi bir ekiple tüm hazırlıkları yaptık.

Çok iyi bir ekip derken o dönem kimlerden destek aldınız?

Daha ziyade protokol arkadaşlarımızdı. Kaymakamlar, belediye başkanı arkadaşlarımdı. Fakat görevden ayrıldıktan sonra protokolden ziyade hızlıca eyleme girişebileceğimiz arkadaşlarımızdan oluşan bir yönetim arzu ettim. Akabinde İstanbul İl Kültür Turizm Müdürlüğü görevimden ayrıldım ve resmi olarak Temmuz 2017 yılı itibari ile İstanbul Kültür Elçileri Derneği’ni kurduk. Çok hızlı büyüdü. Gerçekten benim tahminimden de çok iltifat gördü. Buradaki temel esasımız şuydu, İstanbul’da hepimizin şikayetçi olduğu bir insan kalitesi problemi vardı. Herkes eleştiriyor, herkes konuşuyor, herkes şikayet ediyor ama bu konuda bir şey yapıyor musunuz diye bir sormak lazım. Tam da biz bu konuda bir şey yapmak içi kurulan bir derneğiz.

 “İSKED, araziye, sokağa, bizim insanımıza talip bir dernektir”

 Sözünü ettiğiniz “insan kalitesi” sorununu biraz daha somutlaştırarak anlatır mısınız?

İnsan kalitesi dediğimiz şey şu, derneğimizin sosyal medya hesapları ve web sitesinden de deklare ettiği üzere kuruluş amacı şu, bizim insanımızın hayatında nezaket, görgü, saygı, edep, kural, tiyatro, sinema, edebiyat gibi fevkalade önemli kavramların daha fazla yer almasını istiyoruz. Çünkü İstanbul kültürü dediğimizde asgari 20 tane böyle kriter meydana çıkıyor. Bizim insanlarımız birebir konuştuğumuzda çok iyi ama kamusal ve sosyal alanda maalesef hepimizi üzen ve şikayetçi olduğumuz davranışlar gündeme geliyor. Dedik ki, bu neden oluyor, nerede hata var, bizim nereye dokunmamız lazım? İşte İSKED, araziye, sokağa, bizim insanımıza talip bir dernektir.

Derneğimiz, biraz öncede söylediğim gibi alı ay gibi bir zamanda çok hızlı büyüdü. Süleymaniye’de ofisimizi açtık. Derneğin yönetim, denetim, danışma, gençlik, genel kurulunu oluşturduk. Beş tane kurul, 11 tane de komitemiz var. Beş kurulun esprisi şu, yönetim ve denetim kurulunun kanunen olması gerekir. Biz üzerine danışma kurulu ve genel kurulu dahil ettik. Danışma kurulu kendi alanında sektörde başarısını ispat etmiş insanlar, dostlara biz diyoruz ki, lütfen sizi de kurulumuza üye yapalım. Bu resmi bir üyelik değil. Onlara imza sorumluluğu vermiyoruz. Dolayısıyla bizim insanlarımız hangi kültür grubundan olursa olsun dernek ve vakıfa üyelik açısından son derece ürkekler. Bütün Türkiye’de yaşayan insanların yüzde 14 erkek, yüzde 11 kadın derneklere üye olmuş. Bütün nüfusumuzun yüzde 26’sı derneklere üye. Türkiye’deki derneklerin yüzde 65’i memleket, cami ve spor derneğinden oluşuyor. Dolayısıyla toplumu, şehri, insanı dönüştüren dernekler kültür sanat dernekleri. İşte tam bu noktada biz diyoruz ki, kültür sanat tek başına kültür sanat değildir. İnsanı dönüştüren, davranışlarını değiştiren çok önemli etki gücüne sahip değerlerdir.

İnsanı dönüştürmek çok iddialı bir söylem. İSKED bu anlamda ne tür projelerin hazırlığında, biraz daha açabilir misiniz?

Çok iddialı evet ama ben çok uzun yıllardır kültür müdürüyüm, beraberinde de eğitimciyim. Bizatihi şunu özellikle ifade etmem lazım, cezaevi dahil eğitimin her alanında çalıştım. Kültürün her alanında çalıştım. Sokağı, insanımızı çok iyi biliyorum. Bu alan büyük bir ihtiyaç. Hem Cumhurbaşkanımız da söyledi, bu anlamda çok başarılı olabilmek için sivil toplum kuruluşlarına daha fazla gayret düşüyor diye.

Bizim bu noktada iddiamız şu, toplumda önce sorunları tespit edelim istedik. Örnek, İstanbul özelinde söylüyoruz ama şunu da özellikle belirtmeliyim, İstanbul Kültür Elçileri derken buradaki İstanbul kelimesi il anlamında değil, bir medeniyet anlamında İstanbul, bu çok önemli. Biz zaman içerisinde ki şu an da başladık, sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’mizde hatta dışında da bu misyonumuzu sürdürme hedefindeyiz. Şu anda Ukrayna, İngiltere, Kosova, Makedonya’da da temsilcilikler açmaya başladık. Biz şunun iddiasındayız, İstanbul süzme bir medeniyettir, medeniyetin sonucu ortaya çıkmış bir davranış kalıbıdır. Bu medeniyetin içerisinde biz ve bizden önceki medeniyetler de var. Hepsi birleştiğinde çok güzel bir sinerji ortaya çıkıyor.

“Kültür dünyanın, insanlığın hafızasıdır”

Bizim tüm derdimiz, kültür dünyanın hafızasıdır diyoruz. İnsanlığın hafızasıdır. Bizler de İstanbul’da bizden önceki medeniyetlerin hepsini birleştiriyoruz, ortaya bir İstanbul kültürü çıkıyor. İşte biraz önce tarif etmeye çalıştığım nezaket, saygı, görgü, ilgi, kitap okuma, tiyatroya gitme gibi değerlerin hepsi İstanbul kültürünün içinde var.

Peki burada şunu soruyoruz, neden bugünkü insanlarımızın çoğu böyle değil? İlk olarak sorunu bir tespit edelim, ondan sonra neler yapabileceğimizi düşünelim. Sorunu tespit için birinci olarak hemen başladık. Bu şehirde mülteciler var. “Mülteci ve Şehir” diye uluslararası bir panel yaptık. Onların şehri olumsuz dönüştürücü etkisi var. Olumlu değil, olumsuz dönüştürücü etkileri var. Şehrin kültürünü bozmadan bu şehre nasıl uyum sağlarlar noktasında onlara yönlendirici olmak istiyoruz. İlk panelimizi Antep’te yaptık. Bu konuda muzdarip Türkiye’nin iki tane ili var; Antep ve İstanbul. Antep’in belediye başkanı ve valisi olmak üzere bütün üst düzey yöneticileriyle oturduk, konuştuk. Çok güzel, uluslararası bir panel yaptık. Şimdi İstanbul’da yapacağız.

Antep’te şöyle de bir sonuç çıktı, onu da eklemek isterim, gelenler kendi istekleriyle gidene kadar bizim misafirimizdir. Hükümetimiz kalma hakkı verirse yine de bu ülkenin misafiridir. Ama önemli olan Antep, İstanbul kültürünün bozulmaması. Burada kendi kapalı devre gettonun dışında daha fazla kamuyla irtibatta olması lazım. Kamu nezdinde belediye başkanımız, valimiz, rektörümüz çok gayretliler, gözlerimizle gördük. Şimdi benzerini İstanbul’da yapalım dedik. Biz kamuya yol göstericiyiz, formatör gibi düşünün. Yapmalarını ümit ediyoruz, arzu ediyoruz. Sağ olsunlar hepsi de katılım gösterdiler.

İkincisi İstanbul’da 156 ülkeden 30 bin tane yabancı öğrenci var. Bu çocuklar üniversiteyi okuyorlar ve gidiyorlar. Biz diyoruz ki, bu çocuklar geldiklerinde kültür şoku yaşıyorlar, burada kapalı devre yaşıyorlar, gidince de irtibatını kesiyorlar.

“İstanbul Kültür Elçisi” projemizi bu kapsamda İçişleri Bakanlığı’na sunduk, kabul ettiler, protokol imzaladık. Bu öğrencilere İstanbul kültürü, yemeği, tarihi, müziğiyle alakalı bir program hazırladık, yaklaşık 8 ayı bulan bir programdan söz ediyoruz. Ondan sonra modül modül devam edecek.

 “İstanbul kültürüyle alakalı tüm eylemlerde söz sahibi olmak istiyoruz”

 Mülteciler ve yabancı öğrenciler dışında bu “dönüşüm” projesi Türkiye’nin kendi halkları için nasıl işleyecek peki?

O kadar büyük bir şehirde yaşıyoruz ki, bırakın derneği vakfı, arkasında çok büyük gücü olan dernekler vakıflar bile bu işi çarçabuk kendi başına yapamaz. Devlet ve STK’lar bir arada yürümek zorunda. Dolayısıyla bizim burada önceliğimiz şu, kurduğumuz komiteler yoluyla bunların şehir kültürüne ve insan kalitesine etkisiyle alakalı senede en az bir tane rapor çıkartacağız ve o raporu Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, milletvekillerimizin tamamı ve STK’lara göndereceğiz. Bu konularda bir eylem, bir fikir, bir teori çalışması yapıyorsanız bizim fikrimizi alın. Biz bu konuda çok yetkin, yetişkin insanlardan oluşan komitelerimiz var. Dolayısıyla başta kamu olmak üzere başka kurumların da İstanbul ve İstanbul kültürüyle alakalı yapacakları tüm eylemlerde biz söz sahibi olmak istiyoruz. Bu iddiamız, ekibimize güvendiğimizden. Ekibimiz incelendiğinde kendi alanlarında çok iyi isimler.

Çok da geniş yelpazeli bir oluşum bildiğim kadarıyla. Ayrışmanın tartışıldığı bugünlerde bunca farklı statü ve kimliği bir araya getirmek zor olmadı mı?

İdeolojik, siyasi, etnik hiçbir ayrım gütmeden fevkalade geniş bir yelpazeden oluşuyor İSKED. Bizim için iki tane şart vardı, bir tanesi mesleğinde başarılı olsun ve İstanbul ile bizim insanımızla bir derdi olsun. Bunun için de gayret etsin. Dolayısıyla incelendiğinde toplumun her kesiminden, her renginden, bir araya gelmesi bile hakikaten zor olan, konuşması bile güç olan insanlar bir araya geldiler.

Bu dernek çok şaşırtıcı bir şekilde kiminle konuşsam evet böyle bir oluşuma ihtiyaç vardı düşüncesi hemen hemen herkesin gönlünden geçmiş. Bunun bir ihtiyaç olduğunun farkına varmış ama birisinin de ateşi yakması lazımmış. Benim de görevden kaynaklanan, devlet millet bunun için bize o makamlarda oturttu, bunun için maaş veriyor. Birisinin de çakmağı çakıp ateşi yakması lazımmış. Bu derneğe hiçbir arkadaşımız zorla üye olmuyor. Dernek bir gönüllülük işi. Bir akşam bir araya geldiğiniz zaman işten sonra 4-5 saat vaktinizi ayırıyorsunuz. Para vermiyorsunuz, bir makam vaat etmiyorsunuz. Dolayısıyla bugün 200 kişi, yarın 2 bin, 5 bin kişi ihtiyaç hissettiği için dernek böyle gidiyor.

Derneğimiz çok kısa bir zamanda çok hızlı büyüdü. Gerçekten tanındı ama resmi bir tanıtım toplantısı yapmadık. 22 Mart’ta Swiss Hotel’de bir tanıtım toplantısı yapmayı planlıyoruz. Hem orada derneğimizi tanıtacağız hem projelerimizi anlatacağız. O günkü mottomuz “İstanbul Kültür Elçileri Buluşuyor” İstanbul Kültür Elçisi hisseden, bu konuda sorumluluk taşıyan herkes İstanbul Kültür Elçisi’dir. Bizim onlara kapımız sonuna kadar açık, bekleriz diyoruz. Herkese de ısrarla şunu tavsiye ediyorum: Bizim derneğimiz olması da şart değil, mutlaka dernek ve vakıflara üye olun, gayret edin, destek verin. Aksi takdirde eleştiri hakkınız olmaz, olmamalı.”

Şu an üye sayınız nedir, yılsonu için ne olmasını hedefliyorsunuz?

Şu an 200 üyemiz var. Her ne kadar farklı siyasi görüş, etnik kimlikten insanlardan oluşsak da belli bir kaliteyi yakalamış insanları bir arada tutmak lazım. Aksi halde bunca çeşitliliği saygıyı kaybetmeden bir arada tutmak son derece zor olur. O manada bugün bıraksak bir ay içerisinde derneğin üye sayısının bini geçeceğinden eminim. Çok seçerek, süzerek, tek tek bakarak, konuşarak, anlatarak bünyemize arkadaşlarımızı dahil ediyoruz. Dolayısıyla bu yılın sonunda bini aşmamasını arzu ediyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir