Hadi Tonaroğlu: Şimdi Turizmde Rönesans İçin Tam Zamanı!

Yıllarca önce Sungate Hotel’de Ali Kırca’nın turizm konulu canlı yayınına davet edilmiştim. O zamanlar daha palazlanmadığımız için bizim kuşağı ayrı bir platforma oturtmuşlardı. Soldaki büyük platform ise, o zamanın turizm babaları için ayrılmıştı. Sektörden kimi ararsanız vardı.

Sevgili Kırca, herkese söz vererek turizmdeki sorunları ve çözülmesi gerekenleri soruyor ve cevap arıyordu. Programın sonlarına doğru bana da söz vererek görüşümü istedi. Ben teşekkür ederek söze başladım ve kısaca devam ettim: “Sayın Kırca, şu ana kadar dinlediğim sorunlar, benim naçizane 30 senedir bildiğim şahit olduklarım. İşin tuhafı, bu konuları anlatanlar şu soldaki platformda yer alan, sektörümüze yön verenler. Üstelik bahsettikleri sorunları oluşturanlar da kendileri. Bu arkadaşlarımızın çoğu benden eski. Eğer mevcut sorunlar 30 senedir değişmiyorsa… Bu sorunları anlatanlar da çözüm yerinde oturan hep aynı kişilerse, bunun adı turizm sorunları değil, turizm terörüdür. Demek ki bu arkadaşlar çözümden değil, sorunlardan besleniyorlar.” dedim ve verilen mikrofonu iade ettim.

Herkes şöyle bir kendi kariyer hikayesini gözden geçirsin. Göreceksiniz ki kariyer hikayeleri hep iğnesi kırılan plağın takılması gibi aynı.

Her sene aynı heyecan ile başlarız.

Aynı stratejilerle…

Gazeteler bile her sezon başı aynı turizm manşetlerini atar…

O günkü kurlara göre görünen aldatıcı artan (!) turizm gelirlerinden bahsedilir.

Patronlar, yöneticiler, personel hep aynı prototip profillere sahip kişiler…

Değişenler, otel sayıları… Acente sayıları artması…

Fiyat politikaları yanlışlıkları aynı…

Avrupa tur operatörlerinin baskısı ile oda kahvaltıdan önce yarım pansiyona, sonra da her şey dahile geçtik. Şimdi de ultra her şey dahil!

Yani anlayacağınız turizm tiyatrosu 40 yıldır aynı.

Şimdi de tosladık pandemiye…

Ve herkes feryad-ı figan… Niye? Çünkü strateji yok! Planlama yok! Çünkü bilgi ve beraberinde liyakat yok!

Bir atasözü vardır: “Dere geçerken at değiştirilmez” diye. Pandemi ile şimdilerde ne dere kaldı ne de değiştirilecek at!

Şimdi değişim için tam zamanı!

Bakın arkadaşlar! Ülkemizin dış işleri, iç işleri, sağlık, eğitim ve askeri ekonomik alanlarda muhakkak yıllardır bir hükümet planlaması var. Sadece turizmde bir hükümet veya devlet adına ne derseniz turizm planlamamız yok. Acıları bu yüzden çekiyoruz, darbeleri bu yüzden yiyoruz.

Bakın önüne gelen turizm yatırımı yapabiliyor. Oysa berber açarken bile ustalık belgesi şart iken.

İsteyen herkes otel müdürü olabiliyor. İster evlat, ister damat, ister maraba.. Kim kimi isterse otel müdürü yapabiliyor.

Diyeceksiniz ki devletin turizm okulları var. Evet var. Mesela Boğaziçi Üniversitesi’nde iki yıllık! Benim 42 yılda öğrendim diyemeyeceğim bir mesleği çocuk iki senede nasıl öğrenmiş oluyor? Diyelim ki öğreniyor. Peki nerede bu çocuklar? Yüzde kaçı sektörde? Devlet takip ediyor mu? Yok!

Ben 40 yıldır sektördeyim, devlet bizim vasıtamızla 40 yıldır gelen turiste “Ülkemizi-şehrimizi niye ve hangi kriterlere göre seçtiniz? Neler bekliyordunuz?” diye bir anket çalışması yapmadı. Gelenlerin neden tercih ettiğini bilemediğimiz için haliyle planlama da yapamıyoruz. Çünkü sektörü ciddiye almıyoruz. Çünkü sektörün önemini kavrayamadık. 40 yıldır bir kere turizm yatırımcısına “Neden bu sektöre yatırım yapıyorsun?“ diye sormadık. Dolayısı ile bilen de girdi sektöre, bilmeyen de…

Yatırımcıya “Bak bu yatırımı yapıyorsun ama bu kriterlere uyman lazım.” diyemedik. Çünkü kriterleri koyacak kurum ve kişilerde kriter koyacak bilgi yok. Çünkü seçmen kitlesi fazla olan Turizm Bakanı oldu ülkede.

İşte bu sebeplerle ülke turizminde artık bir Rönesans Zamanı!

Kim yapacak? Nasıl yapacak? Bilemem. Devletin işi.

Ama mesela; her ilde Vilayet Turizm Kurulları kurulabilir. Ama bu kurullarda görev alacak olan kişiler için sadece partili liyakatı aranmadan. Gerçekten sektörde en az 10 yıl mesai harcamış kişilerden oluşmalı. Bu kurullara başkan olarak, ülke turizmine emek vermiş tecrübe sahibi kişiler atanmalı. Her şehir kendi artı-eksi sorunlarını ve çözüm önerilerini, tespitlerini raporlamalı. Sonra bu raporlar, aynı şimdinin Sağlık Bilim Kurulu gibi bir üst oluşuma iletilmeli. Bu üst kurulda da TÜRSAB, TÜROB gibi oluşumlardan kimse olmamalı. Bu kurumlar kendi problemlerini bir rapor ile bu kurula aktarmalı. Yıllarını bu sektöre vermiş pratisyenler alınmalı. Ve sonunda bir Turizm Devlet Politikası ortaya çıkarılmalı.

Bunlara ilave olarak Yunanistan, İspanya, Fransa, Mısır ve Uzakdoğu ülkeleri gibi ülkelerin turizm politikaları mercek altına alınmalı. New York, Londra, Paris, Moskova ve Barselona  gibi şehir belediyelerinin turizm katkıları araştırılmalı…

Beş yılımızı bu çalışmaya ayırırsak, sonunda gelecek 50 yılımızı kurtarmış olabiliriz.

Muhakkak ki tavsiyelerimde imkansızlar da, saçmalıklar da vardır. Farketmez!

Ben fikrimi beyan ettim. Sizler de beyan edin. Gerekirse bu yazımı okuyanlar dahilinde kendi aramızda bir sosyal medya platformu kuralım. Burada fikirlerimizi tartışalım. Bunu yapmamız bile bir rönesanstır. En azından dikkat çekeriz.

#haditonaroğlu #turizmderönesans #rönesans #turizm

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir