Hindistan’dan döndü, Şanlıurfa’ya gitti. Neden mi? Gürkan Boztepe yazdı…

Mükemmel gastronomi turu için; yeni lezzetler keşfetmek için… Kültür ve tarih anlamında efsane hikayeleri dinlemek, dergah görmek için… 12 bin yıl öncesine uzanan Göbeklitepe’yi görmek için… Şanlıurfa çarşılarında kendimi kaybetmek için… Sıra Gecesi’nde eğlenmek nedir, deneyimlemek için… Yöresel kıyafetli kadınlar ile fotoğraf çektirmek için… Harran Ovası’nı görmek için… Dünyadaki ilk üniversiteyi görmek için… Vatanını çok seven dost canlısı insanı ile kaynaşmak için…

Orada neler mi yaptım?

Önce Vali ve Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı Tarık Açıkgöz ile bir araya geldim. Belediye Başkanlarımız çok sıcakkanlı, sağ olsunlar hepsi tek tek ilgilendiler. Hele konu Gastronomi Turizmi olunca içlerindeki özel bilgiler-kimsenin bilmediği sadece evlerde yapılan Şanlıurfa yemeklerine kadar bana anlattılar.

Şehir aslında çok kompakt ama yanınızda turizm acentesi rehberi olması zaman kaybettirmiyor. Esas konu lezzetler. Ben sadece kebap yiyeceğim sanıyordum ama özellikle ciğer konusu burada bence son noktada. Kahvaltı bile ciğer yemek bir yaşam tarzı olmuş adeta. Özellikle eski çarşı ve ara sokaklarda kendinizi kaybedebilirsiniz. Ama en doğru adres Sanayi’deki Ciğerci Yusuf (ciğeri sütte terbiye ediyor). Sunumlar mükemmel, otantik. En lüks taburede küp şeklinde özel ciğerlerden yerken soğan ve isotu sakın unutmayın.

Urfa’da ciğerden daha önemlisi tirit bence. Bunu yapan bir nokta var. Tirit her yerde yenmez, her zaman da yenmez! Özellikle sarımsaklı yoğurt- et ve özel hamurdan mükemmel tereyağı ile ortaya süper bir yemek çıkmış. Ama aslında burada kahvaltı çeşidi (sadece tiritçiye gidiliyor). Adres Tiritiçi Nabi Usta… Bu arada yöresel kahvaltı konusunda da otantik ve çok gelişmiş bir mekan önereceğim size.Tam meydanda Zahter Köy Kahvaltıcısı…Buranın sahibi değerli arkadaşımız Fatih Zahter; Valilik dahil yanımızdan ayrılmadı, sağ olsun yerel lezzetleri koruyan böyle neferlerin olması çok önemli. Gastronomi Turizmi deyince daha anlatacağım neler var neler… Ciğer-kebap-zahter-isot-fıstık-cevizli el yapımı sucuk-pestil-tirit-biber-lebeni (soğuk buğday ) bostana (narlı salata)-borani… İlk buğdayın bu bölgede üretilmesi sadece bizim için değil, dünya için de çok önemli.

Göbeklitepe ise başlı başına bir dünya cevheri!

Neden mi?

Klasik tarih biliminde, insanlığın büyük dönüşümünün M.Ö. 10 bininci yıllarında, tarımın bulunuşuyla başladığı varsayılıyordu! Tarım yerleşik hayatı, yerleşik hayat da binlerce yıl içinde kültür, sanat ve dini, yani uygarlığı meydana getirmişti. Göbeklitepe ise 12.000 yıl öncesine dayanınca insanlık tarihi bildiğini unuttu. Her şey, 1983 yılının sıradan bir gününde tarlasını karasabanla sürmekte olan bir çiftçinin, toprak altında bulduğu oymalı taş ile başladı! İhtiyar çiftçi, dünyanın gelmiş geçmiş en ‘gizemli’ arkeolojik kazılarından birini başlatacağından habersizdi. 1996 yılında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında Alman Arkeolog Harald Hauptmann danışmanlığında başlatılan çalışmalar, başlangıçta sıradan bir arkeoloji çalışmasını andırıyordu! Kazı devam ettikçe, klasik bir arkeoloji araştırmasından beklendiği gibi, ortaya çıkan bulguların soru işaretlerini aydınlatacağı umuluyordu.

Fakat soru işaretlerini gidereceği düşünülen bulgular, tam tersine kafa karıştırmaya başladı! Kazı alanı belirginleşmeye başladıkça, arkeologların şaşkınlığı daha da arttı! Ortaya çıkan yapılar, heykeller ve simgeler, insanlık tarihiyle ilgili bildiğimiz hiçbir şeyle uyuşmuyordu! 23 Nisan 2008’de The Guardian’ın attığı başlık kafa karışıklığını oldukça iyi anlatıyordu: “Arkeologları Sersemleten Kazı Alanı”! Şanlıurfa’nın 17 kilometre doğusunda yer alan Göbekli Tepe’nin ünü bir anda tüm dünyaya yayıldı. Konuyla ilgili haber ve köşe yazıları katlanarak artmaya başlamıştı. Herkes, hiçbir tarihçi ve arkeologun tatmin edici bir açıklama getiremediği Göbekli Tepe’yi konuşmaya başladı.

Yani aslında sadece Göbeklitepe’yi görmek bile başlı başına çok önemli… Biz oradayken Valilik özel izniyle İngilizler çekim için gelmişti. Umarım ülkemizde de sahip olduğumuz değerler çok daha iyi anlaşılır.

Dönelim şehre…

Bir sıra gecesine gittim; anlatılmaz yaşanır. Mekanların hepsi otantik, girişte ayakkabılarınızı çıkarıyorsunuz ve loca şeklinde yer sofralarında mükemmel yerel türküleri dinleyebiliyorsunuz. Bu arada çiğ köfte (gerçek) yapımı devam ediyor. Masanıza sırayla çiğ köfte-şıllık tatlısı-çay siz sormadan geliyor. Akşam sıra gecesi öncesi en iyi kebap ve tatlıcı olarak bilinen Çulcuoğlu Restoran’da mükemmel bir yöresel yemek yedim. Kebab çeşitleri beni kendimden geçirdi. Özellikle bu şehre ve ülkeye değer katan Çulcuoğlu Restoran ve ailesine teşekkür etmek lazım. Her gelen yerli yabancı turist buraya mutlaka uğruyor. Gaziantep’te İmam Çağdaş neyse, İstanbul’da Hamdi Restoran-Hacı Abdullah neyse Şanlıurfa’da da Çulcuoğlu Restoran o, gerçek bir marka… Bu arada Cevahir’de iyi bir mekanmış ama zamanım olmadı oraya da ayrıca gideceğim. İstanbul’da da bu lezzetlerin sunulması bence Şanlıurfa kültürünün yayılması için çok önemli… Kebap çeşitleri deyip geçmeyin! Tabakta neler var? Patlıcanlı kebap, soğan kebabı, Urfa kebabı ve tatlı çeşitleri de çok başarılı ama benim size önerim direkt, Şıllık tatlısı.

Harran Belediye Başkanımız Mehmet Özyavuz bana odasında Kaymakam Bey (Ömer Faruk Çelik) ile yedirdiği Siverek tavanın ve soğan kebabının tadı ise hala damağımda. Güzel sohbetlerimizi fazla uzatamama sebebimiz, şehir cenazeleri ve Gazimizin hastane çıkışı olmasıydı. Vizyonlu Harran Kaymakamımız çok atak, önümüzdeki günlerde kendisi şehri temsilen İtalya Milano’da olacak. Böylesine genç, dinamik ve vizyonlu kaymakamlarımızın olması ülkemiz için çok büyük bir kazanç. Eyyübiye Belediye Başkanımız Mehmet Ekinci ve Türkiye Belediyeler Birliği (UCLG) ile 13-14 Mart tarihlerinde “Sürdürülebilir Turizm ve Yerel Kalkınma Forumu” yaptık. Orada Gastronomi Turizmi ve Şanlıurfa yerel lezzetlerini ön plana çıkarttık. Eyyübiye şu an İstanbul’da Ataşehir neyse o; yeni gelişen özel bir bölge…

Tüm bu organizasyonlarda yanımdan hiç ayrılmayan GTD Şanlıurfa Temsilcisi, acenteci dostum Bonega Tur sahibi Abdurrahman Acar kardeşim ve değerli ekip lideri Abdüllatif Uyguner kardeşimize İstanbul’dan kucak dolusu sevgiler…

Gastronomi Turizmi ve Gastronomik Marka Kentler hızla büyüyecek, bu çok önemli, bizim rakiplerimiz Türkiye’de değil, dünyada!..

Kalın sağlıcakla…

 

 

 

Genel içinde yayınlandı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir