Marriott International Türkiye İş Geliştirme Direktörü Begüm Kaya Şanver: “Hayalimdeki işe sahibim”

Röportaj: Hatice Ünal Bilen

Marriott International Türkiye İş Geliştirme Direktörü.  Aslen Endüstri Mühendisi. Büyük holdinglere iş başvurusu yaptığı bir dönemde tesadüfen turizmin radarına giren… Giriş o giriş, 15 yıldır otel zinciri, yatırımcı ve danışman kimliğiyle masanın dört bir yanında başarıyla oturmayı bilen. Meraklı, öğrenmeye, keşfe, yeni deneyimlere açık. Ciddi, analitik ve bir o kadar da eğlenmeyi ve sosyalleşmeyi seven bir iş insanı, Begüm Kaya Şanver.

İleride Marriott bünyesinde bölgesel bir role sahip olmayı hayal ettiğini söyleyen Kaya Şanver ile turizme başlama öyküsünden grup yatırımlarına; ilgi alanlarından gelecek planlarına kadar çok özel bir söyleşi gerçekleştirdik.

Marriott International Türkiye İş Geliştirme Direktörlüğüne uzanan kariyer yolculuğunuz nasıl başladı? Turizme giriş hikayenizi anlatır mısınız?

Aslen Ankaralıyım ama İstanbul’a taşınalı neredeyse 15 yıl oldu. O yüzden yarı yarıya da İstanbullu sayılırım. Bir mühendislik mezunu olarak, açıkçası kariyerimin başında turizm radarımda olan bir sektör değildi. Endüstri mühendisliğinden mezun olduktan sonra büyük holdinglere iş başvurusu yaptım. Pek çok sınıf arkadaşım gibi aklımda banka, hızlı tüketim, perakende, otomotiv gibi sektörlerde çalışmak vardı. Başvuru yaptığım yerlerden biri de Koç Holding’di. Tam o esnada Divan Otelleri Genel Merkezi’nde bir pozisyon açılmış, şirketin İnsan Kaynakları Müdürü de benim cv’mi Koç Kariyer sisteminden görüp çekmiş, bir nevi rezerve etmiş gibi de düşünebilirsiniz. Onun üzerine beni “İş Geliştirme” departmanındaki bir pozisyon için mülakata çağırdılar. O güne dek böyle bir departmanın varlığından bile haberim yoktu. Biz üniversitedeyken, Pazarlama, Satış, Finans, Tedarik Zinciri gibi departmanlar popülerdi. Divan o sırada, 20 yeni mezun pozisyonu açmış, sonradan 19’unun alım sürecini durdurmuş, bir tek İş Geliştirme bölümüne alım yapmaya karar vermiş, her şey kısmet. Benim turizm sektörüne girişim de böyle, yani biraz tesadüfi oldu.“Divan’ın otel sayısını ikiye katlamasında katkım oldu”

Ben Divan’a girdiğimde grubun 5 oteli vardı. Bu sayısının ikiye katlanmasında katkım oldu. İlk yurt dışı projesinde rol aldım. Derken turizm ve gayrimenkul sektöründe kariyer yapmaya başlamış oldum. Turizm ve gayrimenkul çok dinamik, proje bazlı çalışınca da asla sıkılmıyorsunuz. Yani giriş o giriş, neredeyse 15 yıldır bu alanda ilerledim. Divan’dan sonra bir danışmanlık serüvenim oldu. Servotel ve Jones Lang LaSalle şirketlerinde otel yatırımlarına dair fizibilite, proje geliştirme, alım-satım, markalama gibi pek çok farklı alanda çalıştım. Yatırımcılara danışmanlık verdik, bu rollerde neredeyse tüm otel zincirleriyle çalışma fırsatım oldu. Akabinde Galataport Projesi’ndeki The Peninsula Istanbul otelini geliştirdim. Hong Konglu lüks otel zinciri Peninsula Grubu ile 300 milyon EUR’luk yatırım için ortaklık kurulması süreçlerini yönettim. Derken Marriott Grubu’ndan teklif geldi. Türkiye’deki yeni projeleri geliştirmek üzere Türkiye İş Geliştirme Direktörü olarak şirket bünyesine katıldım.

Marriott International’a Türkiye İş Geliştirme Direktörü olma süreciniz nasıl gelişti? Bu, idealinizdeki bir teklif miydi?

Açıkçası kariyerimin başlarında sektörden kendime rol model aldığım kişilerden biri, Starwood Grubu’nun İş Geliştirme Direktörüydü, kadın bir yöneticiydi. Seneler sonra, Marriott International Starwood’u satın aldı. Bu turizm sektöründe bugüne dek gerçekleşen en büyük işlem, tam 13 milyar $ büyüklüğünde bir alım. Bundan 2 sene sonra, Marriott bana yabancı bir headhunter üzerinden ulaştı. Pozisyonu öğrendiğimde çok heyecanlandım.

Marriott International turizm sektöründe bir dünya devi. 7,500’i aşkın oteli ve 30 markası var. Hepimizin çocukluktan bildiği Sheraton markası ya da St. Regis, Ritz Carlton, Le Meridien gibi havalı markalar için çalışacak olmak, hele de bunları büyütecek olmak beni çok heyecanlandıran bir kariyer fırsatı oldu. Sadece bazen aile tanıdıklarımız annemlere kızınız ne iş yapıyor diye sorduğunda pozisyonumu anlatmakta zorlanıyorlar. “Marriott ve Sheratonların Türkiye’deki franchiselarını veriyor” diyebilirsiniz deyip işin içinden çıkıyorum. Aslında markalama ve proje geliştirme sürecinde merkez ofisimizdeki tasarım, hukuk, operasyon, teknik, pazarlama, finans, açılış vb. pek çok departmanla beraber çalışıyoruz. 30 markamız var ve franchise büyüme modellerimizden sadece birisi. Ancak bir cümlede işletme modeli/franchise modeli farklarını, markalarımızı, proje geliştirme ve markalama süreçlerini sektörden olmayan birine anlatmak pek de mümkün olmuyor. Tüm bu kariyer yolculuğuma bakınca, turizm yatırımları perspektifinden otel zinciri, yatırımcı ve danışman olmak üzere masanın her tarafında oturmuş oldum. Bu da bana müzakerelerde karşı tarafı anlamak ve okumak adına büyük avantaj sağlıyor.

Hayalim ise, ileride Marriott bünyesinde bölgesel bir role sahip olmak, yani pek çok farklı ülkede iş geliştirmeden sorumlu olmak. Ama bundan önce Türkiye’deki büyüme stratejilerimiz çerçevesinde 5 yılda 100 otele ulaşmak gibi iddialı bir hedefimiz var. Tahmin edebileceğiniz gibi bunu gerçekleştirmek için yoğun biçimde çalışıyorum.

TED Ankara Koleji mezunu olan Begüm Kaya Şanver, lisede aynı zamanda Uluslararası Bakalorya (“IB”) Programını tamamladı. Mezun olduğunda hangi bölümü seçmek istediğine dair çok net bir düşüncesinin olmadığını belirten Kaya Şanver, “Tıp, mimarlık, hukuk, işletme okumak istemediğimi biliyordum. Matematik ağırlıklı eğitimimden ötürü mühendislik bölümlerine yakın hissediyordum ama sosyal bir kişiliğim olduğu için de kendimi makine, elektronik, inşaat mühendisi gibi çok teknik bir alanda hayal edemiyordum. Derken endüstri mühendisliğini keşfettim ve Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’ne girdim, iyi ki de öyle yapmışım.” diyor. Mesleğini bugün yeniden seçme şansı olsa, tercihinin yine endüstri mühendisliği olacağını anlatan Kaya Şanver, “İnsana geniş bir bakış açısı katıyor, hem analitik hem sosyal tarafı güçlü kişiler için ideal bir seçim bence. Mühendislik alt yapısı üzerine istediğiniz alanda kendinizi geliştirme fırsatınız oluyor, böylelikle pek çok farklı alana yönelme şansı doğuyor. Hiç iş tecrübesi olmayan birinin üniversite çağında ne iş yapmak istediğini bilmesi imkansız, mesleğin bu esnekliği tanıması büyük avantaj. Sınıf arkadaşlarımın çoğu bankacılık, tedarik zinciri yönetimi, üretim planlama gibi pek çok farklı alanda kariyer yaptı. Özellikle İş Geliştirme ve Stratejik Planlama gibi bölümlerde çalışmak isteyenler için doğru bir başlangıç noktası.” diye de ekliyor.İlk iş tecrübenizde öğrendiğiniz en iyi şey neydi? O düsturu bugünlere, turizme nasıl taşıdınız? Buna paralel, yeni nesile hangi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Pandemiden herkesin öğrendiği ortak nokta, koşullara adapte olma kabiliyetinin önemi. İlk işimde müdürümü çok seviyordum, çok iyi anlaşıyorduk, ondan çok şey öğreniyordum. Kendisi akademik kariyerine devam etmek için profesyoneldeki rolünü bıraktı. Bu başta beni çok etkiledi. İki yıllık iş tecrübesi olan bir uzmanken, kendimi Hollandalı bir genel müdüre raporlarken buldum. İş hayatında çok yeni birisi için ürkütücü bir şeydi, beni “koruyan, kollayan, yol gösteren” yöneticim ayrılmıştı ama bundan pek çok şey öğrendim. Sonraki işlerimde de çok faydasını gördüm. Her durumda en iyi olana odaklanmak lazım. Kariyerimin başında böyle bir kişiyle çalışmak benim için büyük bir fırsattı. Ancak sonraki zamanlarda da daha bireysel çalışma düzenine adapte oldum. Bu Peninsula’daki pozisyonumda da çok işime yaradı, Hong Konglularla ortaklık kurulurken otel konusuna bakan tek çalışandım. Otel ekibi için ofisi tutmaktan şirketi kurmaya kadar pek çok süreçte tek başıma çalışmam gerekti ama bir şekilde başardım. Marriott’daki pozisyonumda yöneticilerim yabancı ve yurt dışındalar, pek çok konuda kendim karar almak durumundayım. Tabii karar almak demek sonuçlarının sorumluluğunu da almayı beraberinde getiriyor. İlk işimdeki deneyimlerimin buna çok katkısı olduğunu görüyorum. Gençlere tavsiyem, sorumluluk almaktan çekinmemeleri ve değişime açık olmaları.

Grubun Türkiye ve dünya pazarlarında 2021 yıl sonu büyüme hedefleri ve 2022 yılına ilişkin planları nelerdir? Önümüzdeki dönem için sürpriz anlaşmalar, yatırımlar, iş birliktelikleri var mı?

90 yıllık şirket tarihimizde, işteki başarının inovasyondan geldiğini gördük. Pandemi gibi bir krizde ya da diğer zor dönemlerde, krizler zorunlu inovasyonları beraberinde getirdi. Ve tabii bu da ileriye dönük fırsatları. Seyahat trendleri değiştikçe, başarılı olmak ve müşterilerimizin ihtiyaçlarına cevap verebilmek için otellerimiz inovasyona sarıldı. Geleceğin getireceklerine ve değişime hazır olmak adına, bir adım ileride olmak için muhakkak ekiplerinizi inovasyon yapma konusunda yetkilendirmeniz gerekli. Dünya sürekli bir değişim içinde, Covid-19 pandemisinde öğrendiklerimiz ve öğrenmeye devam ettiklerimiz gelecekteki iş yapış biçimimize entegre oldu ve olmaya da devam edecek.

“Türkiye, 2020’de en dirençli turizm pazarlarından biri oldu”

Türkiye 2020’de en dirençli turizm pazarlarından biri oldu ve 2021’de de benzer bir trend gözlemlemekteyiz. Hükümetin, vatandaşlar ve turistlerin sağlığı ve güvenliğine odaklanan girişimleri sayesinde, ikinci çeyrekte 4 milyonu aşkın turist geldi. Bunların %70’inden fazlasını yabancı turistler oluşturuyor. Bu seyahat konusundaki bastırılmış talebe işaret ediyor. Bugün, bu pazarda dünyaca ünlü 17 markamız altında 30 otel ve 6.000’den fazla odadan oluşan bir portföye sahibiz. İş gelişme açısından, hem birincil hem de ikincil pazarlarda iyi fırsatlar söz konusu. Ülke genelinde sözleşme imzaladığımız ya da inşaatı devam eden toplam 17 yeni projemiz var. 2022’nin sonuna kadar bunlardan 11 yeni otelimizin açılmasını ve portföyümüze 1.300’den fazla oda eklemeyi planlıyoruz.

Geliştirme fırsatlarının çoğu yeni projelerden oluşsa da, dönüşüm projelerine yönelik de artan bir talep gözlemlemekteyiz. 2019’dan bu yana altı dönüşüm anlaşması imzaladık, bunlardan beş tanesi hali hazırda Marriott International markaları altında hizmet vermeye başladı. Delta Hotels by Marriott İstanbul Levent, Sheraton İstanbul City Center ve Sheraton İstanbul Levent otellerimiz güncel dönüşüm projelerimiz arasında yer alıyor. Bunlara ilaveten, binaların kullanım amaçlarının değişiklik gösterdiği yeniden uyarlama projeleri görmekteyiz. Gayrimenkul geliştiricileri konut, ofis gibi farklı bir amaçla inşa edilmiş eski binaları konaklama tesislerine dönüştürüyor. Yakın zamanda bu tip dört proje (yeniden uyarlama) imzaladık.

Şirket olarak, mal sahipleri ve misafirlerin taleplerini karşılamak için mevcut oteller için dönüşüm-dostu bir strateji geliştirdik. The Luxury Collection, Autograph Collection, Design Hotels ve Tribute Portfolio gibi dönüşüm markalarımız, daha butik ve eşsiz otellerin kendi kimliklerini ve kişiliklerini korumalarına imkan tanırken; güçlü dağıtım, satış ve sadakat platformlarımıza katılmalarına da olanak sağlıyor. Pandemi sonrası dönemde bundan yararlanabilecek pek çok bağımsız otelci olduğundan şüphemiz yok. Buna ilaveten, Delta by Marriott ve Four Points by Sheraton ise klasik segmentteki otellerin dönüştürülmesinde odaklandığımız markaların başında yer alıyor.“Türkiye’de markalı rezidanslara yönelik güçlü bir talep görüyoruz”

Diğer önemli bir alan ise, odaklı-hizmet segmenti. Four Points by Sheraton ve Residence Inn by Marriott gibi markalarımızla bu alanda güçlü bir büyüme kaydediyoruz. Ayrıca Fairfield by Marriott markamız için Avrupa ve Orta Doğu’da ciddi bir büyüme potansiyeli gözlemlemekteyiz. Türkiye bu markamız için ideal bir pazar. Misafirlerine güvenilir bir deneyim ve sadeliğin güzelliğini yaşatan markamız, misafirlere yolda oldukları zaman da evin tüm konforunu sunuyor.

Son olarak, Türkiye’de markalı rezidanslara yönelik güçlü bir talep görüyoruz. Tüketiciler kendilerine uygun bir yaşam tarzı, bir dizi olanak ve hizmet sunan konutlara yönelirken, gayrimenkul geliştiricileri ise ürünlerini güvenilir markalarla farklılaştırmaya ve daha üst segmente taşımaya çalışıyor. Marriott International olarak şu anda Türkiye’de Le Méridien Residences Bodrum ve The Ritz-Carlton Residences, Bodrum da dahil olmak üzere üç tane markalı konut projemiz var. Yakın zamanda açılan The Ritz-Carlton Residences, Bodrum Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgesindeki ilk bağımsız markalı konut (yanında otel yer almayan markalı konut) projemiz. Global portföyümüz ise şöyle, Marriott olarak 30 lider markamız altında 138 ülkede 7.800 otelimiz var. Şirket olarak büyümeye devam ediyoruz. 2021 ikinci çeyreği itibariyle, 2,750 yeni otel projemiz var. Bu da yaklaşık 478.000 yeni oda demek, buna inşaatı devam eden 1.069 otel ve 212.000 oda dahil.

Pandemi sonrası turizm sektörü ne şekilde evrildi? Yeni normalde konaklama, seyahat sektörlerini domine eden yeni trendler neler?

Covid-19, Türkiye’de ve dünyada seyahat ve konaklama sektörünü önemli ölçüde etkiledi. Sadece işimiz üzerinde değil, aynı zamanda otellerimizi nasıl işlettiğimize dair de önemli bir etkisi oldu. Müşterilerin sağlık ve hijyene dair beklentileri çok yükseldi, şirket olarak bunlar artık hep en üst önceliğimiz olacak. Yeni hijyen protokolleri geliştirerek, standartlarımızı daha da yükselttik. Yeni temizleme teknolojileri kullanıyoruz, misafirlere temizlik sıklığına dair daha çok opsiyon sunuyoruz ve personelimizi yoğun eğitimlere tabi tutuyoruz. Misafirlerimizin yeniden gönül rahatlığıyla seyahat edebilmeleri için, yoğun temizlik programlarımızın yanı sıra, Marriott Global Temizlik Konseyi ile inovasyonlara devam edeceğiz. Bunun yanı sıra, tüketicilerin değişen ihtiyaçlarını gözeterek yeni hizmetler sunmaya başladık. İnsanları yeniden seyahat etmeye teşvik etmek ve ilham vermek adına güçlü stratejiler geliştirdik. Misafirlerimize kendi şehirlerinde tatil & konaklama paketleri (“staycation”) sunmaktan yeni hibrit toplantı ve etkinlik platformlarını piyasaya sürmeye kadar, en son seyahat trendlerine uygun hizmetler sunmaya ve tüketicilerin değişen ihtiyaçlarını daha iyi karşılayan yenilikler yapmaya devam ediyoruz.

“Turizmi, tatil odaklı seyahatler toparlayacak”

Şüphesiz ki seyahat trendleri değişti. İlk olarak tatil odaklı seyahatlerin arttığını görüyoruz. Sektörümüzdeki toparlamanın başını bu seyahat tipi çekecek. Bu açıdan, şirket olarak zengin bir resort ve tatil odaklı otel portföyümüz olduğu için şanslıyız. Diğer yükselen bir trend de, “bleisure” (business+leisure) yani iş odaklı seyahat eden kişilerin seyahatlerini uzatarak turistik amaçla da konaklamaları, uzaktan çalışma modelinin popülerlik kazanması bunun en büyük sebeplerinden biri. Uzun dönem konaklamalara uygun çok güzel markalarımız mevcu. Geniş ve mutfaklı odalarımız sayesinde, uzaktan çalışan ve evlerinden uzaktayken de ev konforunu arayan misafirlerimiz için çok uygun bir ürün. Lüks seyahat trendlerine baktığımızda, misafirler sevdikleri otellerde kapsamlı deneyimler yaşamak istiyor, ekiplerimiz misafirlerin destinasyonla bağlantısını güçlendirmek için yeni programlar oluşturuyor. Diğer bir taraftan, alan ve mahremiyet rağbette, bu alanda da özel villa ve havuzlu seçkin resortlarımız ön plana çıkıyor.

Salgınla birlikte birçok sektörde dijital dönüşüm hamlelerine tanık olduk. Marriott Grubu Otelleri, dijital alt yapı olarak sürece ne kadar hazırlıklıydı? Bu alana yapılan teknolojik yatırımlardan ve uygulamalardan da bahseder misiniz biraz?

Sektörümüzde dijitalleşme bir süredir artışta olsa da, pandemiyle beraber bu yükseliş ivmelendi. Artık daha holistik, teknolojik ve bir o kadar da kişiselleştirilmiş tecrübeler revaçta. Bunun için, teknolojiyi kullanarak mümkün olduğunca temassız bir şekilde ve halen kişiselleştirilmiş hizmet sunmaya çalışıyoruz. Artık pek çok üyemizin Marriott Bonvoy Mobil Aplikasyonunu kullandığını gözlemliyoruz. Misafirler mobil check-in & check-out ve otel personeli ile mobil chat gibi özelliklerden faydalanabiliyor, ayrıca pek çok yerde Mobil Anahtar hizmetimiz mevcut. Bu hizmeti sunan otellerimizde, misafirlerin telefonlarına aplikasyon üzerinden sanal bir anahtar yüklüyoruz. Böylelikle geleneksel plastik oda kartına gereksinim kalmıyor, kendilerine özel bu anahtarla odalarına girebiliyorlar. Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’daki otellerimizin %60’ından fazlasında Mobil Anahtar, mobil check-in&check-out hizmeti mevcut ve bu oranın daha da artmasını bekliyoruz.İş geliştirme ve proje geliştirme konusunda profesyonel deneyime sahip bir isimsiniz. Bu alanın günümüz şartlarında sunduğu avantajlar, dezavantajlar ve fırsatlar üzerine neler söylemek istersiniz?

İş Geliştirme ve Proje Geliştirme bölümlerinin en büyük avantajı, proje bazlı çalışmaktan ötürü çok dinamik olması. Sürekli farklı projelerde çalışmak, projelerin düşünce aşamasından hayata geçmesine kadar tüm evrelerinde rol almak çok keyifli ve öğretici. Tekdüzeliği sevmeyen yapıdaki kişiler için ideal bir iş. Ama bu bir yandan da işin zor tarafı. Proje bazlı işlerde genellikle zamanla yarıştığınız için çok yoğun çalışma temposu söz konusu oluyor, farklı ekiplerle çalıştığınız için adaptif bir yapınız olması lazım. Kısacası konfor alanınız pek yok. Bir taraftan aynı anda pek çok farklı projede çalışmak gerektiğinden zaman yönetimi ve önceliklendirme konusunda çok iyi olmalısınız. Projelerin oluşum aşaması genelde çok sancılı oluyor, aslında her yeni başlangıç gibi. Tıpkı bir bebek gibi, projeye emek veriyorsunuz, mesai harcıyorsunuz, gelişmesi ve başarılı olması için çabalıyorsunuz. Proje bazlı işlerde kurulu ve işleyen bir düzen / ekip olmadığından ilk dönemler çok meşakkatli oluyor. Örneğin, ben Galataport Projesi’ne ilk girdiğimde tüm ekip limanda gemi kaptanlarının misafirlerini ağırladığı tarihi şeref salonunda tek bir masa etrafında ADSL bağlantısıyla çalışıyorduk. Projenin ayağa kalkması yıllar aldı, ama Peninsula Otelleri ile ortaklık sözleşmesini imzaladığımızda tüm zorluklara değdiğini hissettim.

“Meşakkatli olduğu kadar başarı duygusu yüksek bir iş”

Marriott’daki işimde de sürekli yeni projeler üzerine çalışıyorum, belki de görüştüğüm 100 potansiyel projeden 5’i hayata geçiyor, asgari 20-30 milyon USD’lık yatırımlardan bahsediyoruz. Yatırımlar büyüdükçe riskler de ona göre oluyor, yatırımcılar da haklı olarak karar almadan önce defalarca düşünüyor. Her projenin kendine göre zorlukları oluyor, kiminde yatırımcılarla pazarlık süreçleri çok zorlayıcı oluyor kiminde mimari sorunları aşmaya çalışıyoruz, bazen hukuki konularda takılıyoruz. Bir projenin imzalanması asgari 4-5 ay sürüyor, bazen bu süre birkaç yılı bulabiliyor. Ancak, taraflar karşılıklı anlaşmaya varıp, sözleşmeyi imzaladığımızda yaşanan tüm zorlukları geride bırakıyorsunuz. Hele de üzerinde çalıştığınız otel projesi açıldığında bambaşka bir his oluyor. Geçenlerde benim geliştirdiğim iki otele gittim, biri Eminönü’ndeki Autograph Collection, Orientbank diğeri Kanyon’un yanındaki Delta Hotels by Marriott Istanbul Levent. Otelleri gezerken çok farklı bir his oluyor. Bu açıdan, iş geliştirme meşakkatli olduğu kadar başarı duygusunu en yüksek seviyede deneyimleyeceğiniz işlerden biri. Proje bazlı çalışmanın zorlayıcı diğer bir tarafı ise, proje gerçekleştiğinde hemen yeni projelere odaklanmak yani sürekli yüksek bir motivasyon gerektiriyor. Şirketimizin sahiplerinden Bill Marriott’un meşhur bir lafı var bu konuda “Başarı hiç bir zaman bitmez”. Biz sözleşme imzaları akabinde genelde yatırımcılarla kutlama yemekleri organize ediyoruz. Ertesi gün, projeyi operasyon ekibine devredip, yeni proje arayışına giriyoruz. Gülü seven dikenine katlanır, ne yapalım.

Biraz da sizi konuşalım mı? Bize profesyoneldeki ve evdeki Begüm Kaya Şanver’i nasıl anlatırsınız?

Özel hayatta eğlenmesini seven biriyim. Profesyonel yaşamda bu yönümü çok sık ortaya çıkarmıyorum elbette. Sonuçta bir nevi şirketin yüzü oluyorsunuz. Yatırımcılar sizin özelliklerinizi şirkete mal ediyor. O yüzden iş yerinde çok daha ciddi bir tavrım var. Sürekli kendimi aşmaya çalışırım, kendi sınırlarımı zorlamayı seviyorum, yaptığım her şeyi daha iyi nasıl yapabilirim diye çabalarım. Meraklı bir yapım var, öğrenmeyi yeni şeyler deneyimlemeyi çok seviyorum. Arkadaşlarıma sorsanız, Begüm’ün gitmediği workshop/eğitim yoktur derler. Oyunculuktan dansa, meditasyondan yaratıcılığa, kokuların doğasından kick boxa kadar ilgimi çeken ne varsa deneyimleme fırsatı bulunca kaçırmıyorum. Tabii pandemi atölye çalışmalarına ve eğitimlere biraz ket vurdu. Zira ben bu konularda biraz eski kafalıyım, online platformları pek tercih etmiyorum, inşallah kısa zamanda tekrar eski rutinlerimize kavuşacağız. Bir de çok yakın zamanda evlendim. O yüzden evde yepyeni bir Begüm var diyebiliriz. Evde daha çok vakit geçiren, dekorasyonla ve yemek pişirmeyle haşır neşir yeni bir ben. Zaman içinde farklı yönlerimi de keşfedeceğim sanırım.

“Profesyonel hayata dair anılarından en güncelini samimiyetle paylaşan Marriott International Türkiye İş Geliştirme Direktörü Begüm Kaya Şanver, zincir grupla bir anekdotunu şu sözleriyle aktarıyor: “Marriott için benimle sanırım 10 görüşme yaptılar, süreç altı aya yakın sürdü. Hatta son mülakatı herhalde Bill Marriott yapacak diye düşünmeye başladım. İsviçreli headhuntarla ön görüşme, İstanbul’da Bölgesel Başkan Yardımcılarıyla yüz yüze görüşmeler, Londra ve Washington ofisleriyle videokonferanslar. Son mülakat için Zürih’teki ofise çağırdılar. İş Geliştirme’den Sorumlu Başkanla (yani kısacası büyük patronla) kahvaltı mülakatı ayarlamışlardı. Sonradan öğrendim, bizim büyük patron pek kahvaltı yapmazmış, o sadece kahve ısmarladı. Tabii ben başta biraz heyecanlıydım, üstesinden gelmek için doğal davranmaya karar verdim. Normalde olsa ne yapardım diye düşündüm, ‘kendime krep söylerdim’, ben de öyle yaptım. Dev porsiyonda bir krep gelmesin mi, orman meyveli. Patronum güldü tabii. Sonradan ekip toplantısında anlattı, “Genelde insanlar karşımda gerilir, kahvaltı mülakatlarında sadece kahve içerler. Begüm bayağı rahattı, koca krebi yedi. Ben de bu kadar rahatsa, bu kızda vardır bir alamet dedim” diye anlattı. Bizim ekipte herkesin bir nickname’i, var, benim de ‘blueberry’ kaldı.Turizm – otelcilik gibi maskülen bir sektörde kadın olmak üzerine düşünceleriniz neler?

Pek çok sektörde olduğu gibi turizm ve gayrimenkul sektöründe de kadın yöneticiler maalesef azınlıkta. BIST400’deki halka açık inşaat ve gayrimenkul şirketlerine baktığınızda, yönetim kurullarındaki kadın yönetici oranı %10’un altında. Halbuki pek çok araştırma kadınların yönetimde etkin olduğu şirketlerde performansın arttığına işaret ediyor. Benim de dönem dönem aktif rol aldığım, Gayrimenkulde Kadın Liderler adlı bir platform mevcut. Sektördeki kadın yöneticilerin mevcudiyetini artırmak ve güçlendirmek üzere pek çok çalışma yürütüyoruz. Dünyada da benzer platformlar mevcut, mesela 30% Club dünyada yönetim kurullarındaki kadın yönetici oranını en az %30’a çıkarma hedefi için çabalıyor. Bu tip oluşumlarla farkındalık artıyor elbet. Marriott International da iş yerinde farklılıkları teşvik eden bir şirket. Çalışanlarımızın %50’den fazlası kadın, ayrıca üst pozisyonlarda da kadın yöneticiler aktif, örneğin global şirket başkanımız kadın. Ben Avrupa İş Geliştirme Ekibi bünyesinde çalışıyorum, toplam 18 iş geliştirmeciyiz, ben dahil ekibimizde 5 kadın yönetici var.

“Bazen yatırımcılar bir kadın yönetici görünce şaşırıyor”

Marriott bünyesine katılmamla birlikte, bu konuya dair daha farklı deneyimlerim oldu ve cinsiyet dengesizliğine dair farkındalığım daha da arttı diyebilirim. Önceki işlerimde, ekiplerimizde pek çok kadın çalışan ve yönetici vardı, yani günlük çalışma ortamında dengeli bir dağılım söz konusuydu. Marriott’a geçtikten sonra, mesaimin önemli bir kısmını yatırımcı şirketlerle geçirmeye başladım. Zira biz iş modelimiz gereği otel yatırımlarını kendimiz yapmıyoruz, yatırımcılarımız aracılığıyla markalarımızı büyütüyoruz. Bu doğrultuda, Marriott’un kendi ekibi ve çalışma ortamının yanı sıra, Türkiye’deki yatırımcı şirketlerin çalışma ortamının da bir parçası olmuş oldum. İşin benim bulunduğum kısmında, yani yatırım tarafında iş yaptığım kişilerin neredeyse hepsi erkek zira ben hep karar vericilerle çalışıyorum. Şirket sahipleri ve yönetim kurulları da konuştuğumuz gibi çoğunluk erkeklerden oluşuyor. Bu bir zorluk mu? Bazen öyle bazen de değil. Bazen yatırımcılar bir kadın yönetici görünce şaşırıyor. İşim gereği tüm Türkiye genelinde sık sık seyahat ediyorum, özellikle Anadolu’da bu başıma geliyor. Ancak çoğu zaman, erkek dominant bir sektörde yükseldiğim için beni takdir ettiklerini hissediyorum, elbette bunun da ayrı bir iş tatmini oluyor. Bir de kadınlara karşı “kırılgan” önyargısı olabiliyor. Mesela şantiye ayakkabılarım her daim arabanın bagajında duruyor, sabah topuklu ayakkabı ile toplantı yaparken, şantiye ziyareti gerektiren bir telefon gelirse, hemen şantiye moduna bürünüyorum, bu da kadınlara karşı olabilen “kırılgan” vb. önyargıları kırıyor sanırım. Bazen pazarlıklarda da şöyle konuşmalar geçiyor, “Begüm Hanım, valla 10 erkek katıldık toplantıya, tek başınıza bizi alt ettiniz”. Yurt dışındaki yöneticilerimin buna dair sevdiğim bir tabiri var, “müzakerelerde çetin ceviz (tough cookie) olman lazım” diyorlar.

Bundan sonrası için neler planlıyorsunuz?

İşimi çok seviyorum. Proje bazlı çalıştığım için asla sıkılmıyorum, ayrıca seyahat etmek sürekli yeni insanlarla tanışmak-iş yapmak, network geliştirmek tam bana göre. Fizibilite, mimari proje ve ticari pazarlık aşamalarında analitik yönümü kullanırken, sözleşme müzakerelerinde sosyal yönümü kullanabiliyorum. Bu yüzden hayalimdeki işe sahibim aslında, bunun bir adım ilerisi bölgesel bir role geçmek. Tabii ileride kendi otelim olsun ister miyim, neden olmasın? Bir Moxy otelim olsa hiç fena olmaz, bayağı cool olurdu. En büyük hayallerimden biri roman yazmak, zaman zaman birşeyler karalıyorum ama yolun çok başındayım.

#MarriottInternationalTürkiyeİşGeliştirmeDirektörü #BegümKayaŞanver #iştekadınröportaj #turizmdekadınröportaj #iştekadın #turizm #otelcilik #konaklama #marriottinternational #marriott #başarılıkadınhikayeleri #interview #haticeünalbilenröportaj

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir