Önce turizme sonra sürdürülebilirliğe kafayı taktı: Melek Çubuk

Röportaj: Hatice Ünal Bilen – Fotoğraflar: Enes Karadayı

ANIMA’nın kurucusu. Aynı zamanda Turizmde Sürdürülebilirlik Derneği’nin de Kurucu Başkanı. Turizm endüstrisinde 25 yıla dayanan köklü bir deneyimi var. Tiyatrocu olmak isterken aldığı eğitimle turizmin neşesine kapılıp, bir daha içinden çıkamayanlaran biri o da. Sektörde kalırken en büyük idealinin ülke turizmini üst seviyelere taşımak için çalışmak olduğunun altını çizen Melek Çubuk için sosyal sorumluluk bilinciyle üretim ana kıstas! Turizmde sürdürülebilirliğe baskın vurgusu da hep bu yüzden!

TUSDER faaliyetleriyle, TGA’nın GSTC ile gerçekleştirdiği konaklama tesisi sertifikasyonlarından ibaret sayılan turizmde sürdürülebilirlik algısında boyut değişimine odaklandıklarını belirten Melek Çubuk ile turizme girişini, ANIMA hikayesini ve TUSDER ile süregelen sürdürülebilirlik vizyonunu konuştuk.


Kaç yıldır turizmin içindesiniz, sektöre girişiniz nasıl oldu?

25 senedir profesyonel olarak turizm endüstrisine emek veren, hem eğitimli hem de alaylı bir turizmciyim. Turizm eğitimime İstanbul Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nde başladım ve Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği bölümü ile devam ettim. Lise yıllarında stajlarla başladığım turizm endüstrisinde üniversiteyi bitirdiğim 1998 senesi itibarı ile profesyonel olarak çalışmaya başladım.

Aslına bakarsanız çocukluk ve ilk gençlik hayallerimde kesinlikle turizmci olmak yoktu. Benim hayalim tiyatro oyuncusu olmaktı. Bununla ilgili eğitimler de aldım. Ancak ailemin direnci ve benim de o zamanlar henüz bu kadar idealist olmamam nedeni ile tiyatro aşkımı kalbime saklayarak her çocuk gibi Anadolu Lisesi sınavlarına girdim. O zamanlar ne olmak istediğimi bilmiyordum ama 09.00-17.00 bir işte çalışamayacağımı çok iyi biliyordum.

Sınav sonunda kendimi “Etiler Turizm” diye adı geçen meşhur lisemizde buldum ve turizmin neşesine kapılınca bir daha çıkamadım. Üniversiteyi bitirdiğimde bazı arkadaşlarım yurt dışına gitti, bazıları ise farklı bölümlere geçti. Ben de sosyoloji ile devam etmek istiyordum ancak daha okulu bitirmeden çalışmaya başladığım İremtur’da turizm endüstrisinde kalmaya karar verdim. Özellikle üniversitede sosyal sorumluluk bilincim çok gelişmişti ve ülkeme faydalı çalışmalar yapmak isteği içimde kıpır kıpırdı. Bu nedenle de turizmde kalırken en büyük idealim, Türkiye’yi turizmde daha üst seviyelere taşımak için çalışmaktı.

İlk profesyonel turizm deneyiminiz, İremtur. Neden acentecilik? Turizmin bu kolunu seçerken nasıl bir hedef belirlediniz kendinize?

Şöyle anlatayım. Üniversiteyi bitirmeden İremtur’da yurt dışı turlar departmanında çalışmaya başladım. Çok keyifliydi, hayal gibiydi. Henüz üniversiteyi bile bitirmemiştim ama gruplarla dünyayı geziyor ve para kazanıyordum. İstediğim şeyi bulmuştum. Turizm tam da benim gibi aslında içinde gezmek var, eğlenmek var, merak var, öğrenmek var, insan var, iletişim var, vizyon var.  İşte bu yüzden her gün seçtiğim meslek için kendimi kutlar ve şükrederim.

Ben bugüne dek hep acentelerde çalıştım. Çalışma şartları yoğun ve zordur hepimizin bildiği gibi. Genç bir kadın olarak geç saatlere kadar çalışmak çok yorucu ve zor olsa da, o zamanlar keşfettiğim işkolikliğim sayesinde ben çok mutluydum. İremtur’un 99 krizinden çıkamaması üzerine kariyerime MICE ve halka satışlı turlar yapan çeşitli şirketlerde çalışarak devam ettim. 2008 senesinde çalışmaktan keyif almamaya başladım. Mutsuzdum çünkü kendimi gerçekleştiremiyordum, sadece çalışıyordum. E hani projeler üretecektim, ülkeme turizm için katkı sağlayacaktım. İçimdeki o idealist genç kadın kıpırdanmaya başlamıştı. Olmak istediğim yerde değildim. Bir süre böyle devam ettikten sonra 2009’da ANIMA’yı kurdum.

“Kadınlar, MICE sektöründe yönetici olarak değil ama girişimci olarak daha çok yer bulabiliyor. Kadın olmak, her yerde olduğu gibi burada da zor! Özellikle teknik konularda bir kadının bilgi sahibi olduğuna inandırmak vakit alabiliyor. Bunun dışında çok seyahat ettiğimiz ve son derece esnek saatlerde çalıştığımız için evde de hayat çok kolay olmayabiliyor. Bu nedenle baktığınızda MICE sektöründeki kadın yöneticiler genelde bekardır ya da sektörden evlidir. Benim ya da derneğin özellikle MICE sektöründe kadın yönetici ya da girişimciyi desteklemek ile ilgili projelerimiz yok. Ancak genel olarak kadın istihdamını ekosisteme dahil etmek üzerine birçok projemiz mevcut.”

ANIMA’yı kurmak sizi mutlu edebildi mi pekala? Geçen sürede ideallerinizdeki projeleri ne kadar gerçekleştirebildiniz?

ANIMA’yı, daha çok ülke tanıtımı ile ilgili projeler geliştirmek ve bir taraftan da MICE endüstrisinde farklı işler yapmak niyeti ile kurdum. İsmini özenle seçtim. ANIMA’nın en sevdiğim anlamı, tüm insanlarda bulunan “dişi ruh” demek olması. Fakat bunun dışındaki diğer anlamlarının her biri de kuruluşunun bir amacını anlatıyor.

Benim ANIMA kurulduktan sonra anlatabileceğim öyle başarı öykülerim yok. Ama birkaç tane başarısızlık öyküsü anlatabilirim. İdealleriniz varsa ama bunu nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız ya da yalnızsanız işte o zaman turizm endüstrisinin yıkıcı yüzü ile karşılaşabiliyorsunuz. ANIMA’nın MICE kısmı kurumsal müşterilerimiz için devam ederken Aydın bölgesine, İstanbul Surları’na ve birkaç yere daha projeler geliştirdim. Bunları uygulamak için çok çalıştım ama tam istediğim gibi gerçekleştiremedim. Bu şekilde içerisinde bir iflas ve bir sarsıntı barındıran 6-7 sene geçirdim. İdealist olduğum kadar inatçıyımdır da. Sarsıntılardan sonra toparlandım ve daha emin adımlarla devam ettim. Tam toparlanmış ve işleri yoluna koymuşken pandemi patladı ama pek çok kişinin aksine benim için meslek hayatımın en verimli zamanı oldu. Pandemide geliştirdiğim projeler ve bağlantılar ile geri dönüşüm hız kazandı.

“Sürdürülebilirliğe kafayı taktım”

Ben sürdürülebilirliğe kafayı takmış ve buna da fazlasıyla kafa yoran biri olarak elbette bunu ANIMA’nın da odağına koydum. Şu anda ve önümüzdeki zamanlarda tüm işlerimizde bu odakla hareket ediyoruz ve buna göre planlama yapıyoruz. Sürdürülebilir turizme hizmet eden işletmeleri ve destinasyonları desteklemeye özen gösteriyoruz. Bu nedenle de ülkemizde sürdürülebilir turizmin tam olarak bilinmemesi ve önem verilmemesi nedeni ile bu sene üçüncüsü gerçekleşecek olan Sürdürülebilir Turizm Zirvesi’ni organize etmeye başladık. Zirvemiz ile özellikle turizm endüstrisinin dikkatini çekmeye çalışıyoruz.

Bir diğer projemiz ise, sürdürülebilir etkinlikler alanında devam ediyor. Müşterilerimiz için gerçekleştridiğimiz tüm etkinlikleri sıfır israf ile yapmaya çalışıyoruz. Biz kendimizi sürekli geliştiriyoruz. “Sustainability Means” markamız ile sürdürülebilir lüks etkinlik ve seyahatler planlıyoruz. Önümüzdeki aylarda lüks segment markaların sürdürülebilirliğe bakışlarını anlatabilecekleri etkinliklerimize de başlıyoruz. Yine sürdürülebililik odaklı “Faydaya dönüşüm; Ekotuğla” projemiz ile plastik tüketimine dikkat çekmeye çalışıyor ve plastik atıkları faydaya dönüştürüyoruz.

Üstelik de TUSDER Başkanlığı şapkanızı da bu çalışmalarınıza dahil ederek. Sırası gelmişken dernekten biraz bahsetmenizi isterim. TUSDER- Turizmde Sürdürülebilirlik Derneği nasıl kuruldu? Sektöre dönük faaliyetleri neler?

Dediğim gibi sürdürülebilirliğe kafayı takmış birisi olarak bu konu ile ilgili çalışmalarıma ağırlık verdiğim bir dönemde, benimle aynı fikirde olan insanlarla yollarım kesişti ve derneğimizi kurduk. Kuruluş amacımız sürdürülebilir turizmi anlatmak, yaymak, yeni projeler üretilmesine destek olmak ve hali hazırdaki turizm projelerini de sürdürülebilirlik kapsamında yeniden değerlendirmektir.

Biz henüz yeni bir derneğiz. İç dinamiklerimiz ve projelerimizi oturtuyoruz ama hızlı bir şekilde de büyüyoruz. Kuruluşumuzdan birkaç ay sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde uluslararası konuşmacıların da katıldığı Sürdürülebilir Turizm Zirvesi 22’yi gerçekleştirdik. İki gün süren zirvede çok değerli konuşmacıları ağırladık ve turizme bambaşka bir perspektiften baktık. Öğrencileri de dinlediğimiz etkinliği, ilk defa sürdürülebilir etkinlik kriterlerine uygun olarak gerçekleştiren organizasyon olduk. Bu sene deprem ve seçimler nedeni ile önceliklerimiz değiştiğinden pek çok projemizi 2024 senesine erteledik. Depremden hemen sonra Hatay’a gittik. Hatay’da turizmin devamı ve kültürel mirası korumak ile ilgili önümüzdeki dönemde hayata geçireceğimiz projeler geliştirdik.

23 -24 Kasım’da bir “yerel kalkınma modeli olarak sürdürülebilir turizm”i konuşacağımız Sürdürülebilir Turizm Zirvesi 23’ü gerçekleştireceğiz. 2024’de ise, eğitimler ve yurt dışı merkezli sertifikasyon çalışmalarımız olacak. Bunlara ilave olarak, sürdürülebilir turizm ile yola çıkmak isteyen yerel yönetimlere de danışmanlık verdiğimizi belirtmek isterim.

Turizmde “sürdürülebilirlik” kavramı sizce karşılık buluyor mu? Pek çok sektör için bir etiket vazifesi görüyor nitekim de!

Sürdürülebilirlik kavramdan çıktı, sadece dillere pelesenk olan bir kelime haline geldi ve içi boşaltıldı. Aslında ağırlığı çok olan bir kelime, sorumluluğu büyük. Sürdürülebilirlik kavramı benim için hayatın devamı demek! Sürdürülebilirlik bazı kurumsal firmaların büyük bütçeler ayırdıkları ve bu bütçeleri kullanmak zorunda oldukları bir alanken, bazı firmalar için yeşil badana yapmanın kolay yolu oldu. Birçok şeyde olduğu gibi bu kavramı da daha anlamadan, tüketiyoruz.

Turizmde ise sürdürülebilirlik bambaşka bir boyutta, daha doğrusu olmayan bir boyutta. Turizmde maalesef sürdürülebilirlik yok denecek kadar az. Biz sürdürülebilirliği TGA’nın GSTC ile gerçekleştirdiği konaklama tesisi sertifikasyonlarından ibaret sanıyoruz. Sürdürülebilir turizm 4 ana başlıkta ve 12 maddede inceleniyor. Sadece çevresel değil, bunun kültürel, sosyal, finansal ve yönetim boyutları da var. İşte tam da bunu anlatmaya çalışıyoruz. Sürdürülebilir Turizm Zirvesi’ne maalesef en az katılım turizmcilerden oluyor. Öncelik olarak görmüyorlar ama bizim geçen seneki zirvemizde google’ın paylaştığı veriler de, geçen günlerde booking.com’un paylaştığı veriler de artık turizm satın alımlarında sürdürülebilirlik kriterlerinin fiyatın önüne geçtiğini görüyoruz.

Bu sebeplerle sektörün bu konuya çok ciddi ve hızlı bir şekilde önem vermesi gerektiğini düşünüyorum. Biz de aslında bunun için kurulduk, hedeflerimiz yüksek. Zirvemizde tekrar anlatacağız ve sene boyunca gerçekleşecek toplantılarımızda daha detaylı inceleyeceğiz, eğitimler ile de pekiştireceğiz.

MICE tarafında neler oluyor? Bu yıl sezona hangi beklentilerle girdiniz? Şu ana kadar sezon nasıl geçiyor?

Tabii çok kötü geçen ve izlerini henüz silebildiğimiz bir dönemden çıktıktan sonra şu anki durumumuza bile şükrediyoruz. Ancak bana göre MICE turizmi Türkiye’de hala hak ettiği yerde değil! Öncelikle MICE turizminin gelişmesi için tüm bileşenlerin rekabeti bırakıp hep birlikte hareket etmesi gerekiyor. Turizmi geliştirmek için çok ideal bir konumdayız. Ülkemize dünyanın her yerinden çok rahat ulaşım sağlanabiliyor. O zaman gelişmek için bize gerekli alt yapının sağlanması gerekiyor. Daha çok etkinlik mekanı, kongre merkezi, fuar alanı, fark oluşturacak mekan alternatifleri gerekiyor. Atıl durumda kongre merkezlerimiz var, onları kullanılabilir hale getirmek gerekiyor. Incoming MICE için fark ortaya koyacak zenginliklerimiz var. Kolektif akıl ile MICE turizmi için özel bir yol haritası belirlenmelidir. MICE turistinin kişi başı geliri ve turist profilinin, kitle turizminden çok daha yukarıda olduğu bilinci ile dikkatlerin bu tarafa çevrilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunların yanı sıra MICE şirketlerine özellikle tanıtım ile ilgili teşvikler de verilmeli. Bu genel olarak daha politik bir yaklaşımdı.

“Zorla ayakta duran bir MICE endüstrisi var”

Turizm sektörünün kendi içerisindeki karneye gelirsek, orada da bambaşka bir boyut var. Sektörün kendi içerisinde kuvvetli bir yapılanmaya ve birliğe ihtiyacı var. Çok iş yapıyoruz, çalışmaktan uyumaya bile zor vakit buluyoruz ama iş sonuna baktığımızda attığımız taş kuşu ürkütüyor mu? Ciddi düzenlemeler ve kararlar gerektiğine inanıyorum. Kurumsal firmaların ağır baskısı altında zorlanarak ayakta duran bir MICE endüstrisi var. Doğruyu söylemek gerekirse, hizmet bedelleri ve  ödeme vadeleri üzerimizde bir karabasan gibi duruyor. Bunun yanı sıra maalesef işimiz herkesin yapabileceği bir işmiş gibi de görülüyor. Her yer organizasyoncular ile doldu. Bir yerlerden bağlantı sağlayan herkes organizasyon yapmaya çalışıyor. Yasal olarak da buna bir düzenleme getirilmezse sanırım globalleşmek için gereken kalite istediğimiz yere gelemeyecek.

İstihdam ise bambaşka bir sorun, ben bugün çalıştıracak eleman bulamıyorum. Bu konuda çok iyi çalışan STK’lar var. Herkesin kafa kafaya verip sorunlarımıza çözüm üretmesi gerekiyor ki, MICE şirketleri sağlam dursun. MICE şirketleri sağlam dursun ki, incoming MICE gelişsin ve dünya markası olabilelim.

Yıl sonunda tablo hem ANIMA hem sektörünüz için nasıl olur?

2024 için umutluyum, zaten ben hep umutluyumdur. Kendi adıma yeni girişim ve markalarla fark oluşturacağımı ve aynı zamanda MICE turizmine de büyük katkı sağlayabileceğimi düşünüyorum. Bence iyi gidiyoruz, bize teşvik verilirse daha çok dolaşıp, daha fazla yabancı grupları ağırlama imkanı bulabiliriz. MICE turizm endüstrisi içerisinde özel bir yere sahip, tüm turizm bileşenlerini kapsıyor. Hem orta hem de üst segmente hitap ediyor. Hak ettiği yere 2024 senesinde geleceğini umuyorum. Tabii vize krizi bir an önce çözülmeli ki yurt dışı MICE da tekrar hareketlenebilsin.

“Atladığımız konulardan birisi, sanat ve MICE”

Dünyada artık MICE turizmindeki toplantılar festival havasında gerçekleşiyor. Diğer taraftan dijitalleşmeyle birlikte çevrimiçi toplantılara ilgi büyüyor. MICE, pandemi sonrası ne yönde evrildi? Bu konudaki görüşlerinizi de paylaşır mısınız?

Herkes artık fark arıyor. Markalar da her sene bir önceki seneyle aynı organizasyonları yapmak istemiyor. Bununla birlikte teknoloji çok gelişiyor. Üst düzey teknolojiyi takip etmek ve etkinliklerde kullanmak gerekiyor. MICE turizmi bir iletişim aracıdır ve bu nedenle de festival havasında geçmesi hatta şaşalı olması çok normaldir. Aslında hep böyleydi ama biz biraz geriden gidiyorduk. Pandemi bizi dünyayla eşitledi aslında. Biz yurt dışında ne yapılıyorsa aynısını burada yapabilecek her türlü teknolojiye ve kaynağa sahibiz, bize düşen helvayı yapmak!

MICE, pandemi sonrası daha ufak toplantı ve organizasyonlara dönüştü. Pandemi sırasında gerçekleşen bölgesel etkinlikler, müşterilerimize böyle de olabileceğini gösterdi. Çoğu kurumsal firma herkesi bir şehre toplayarak yaptığı etkinlik sayısını azalttı. Dünyada ise bizden daha farklı bir yere evriliyor. Ben yine lafı sürdürülebilirliğe getirmek istiyorum. Dünya artık sürdürülebilir etkinlikler ve destinasyonlar istiyor. Bizim acilen bu konuya gereken önemi vermemiz gerekiyor. Dünyayı yakalamak için vizyonumuzu yenilememiz ve geliştirmemiz gerekiyor.

Atladığımız en önemli konulardan birisi, sanat ve MICE. Sanatı dahil eden yeni projeler geliştirmeliyiz. Dünya oraya gidiyor, sanat çok önemli bir araç, bunu kullanmaya başlamalıyız. Kültürel mirasımızı, sanatı, tarihi değerlerimizi bir araya getiren yaratıcı çalışmalar yaparak dünyayı yakalayabilir ve ilgi çekebiliriz.

Bir diğer önemli konu da, yerel yönetimlerin yaptığı birçok festivalin standardını yükseltilmesidir. Özellikle uluslararası festivallerin bu işin profesyonelleri tarafından gereken standartta gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Yerel yönetimler profesyonel MICE şirketleri ile çalışmalıdır.

Sektörel yolculuğunuzu ve kariyer adımlarınızı böyle anlattınız. Biraz da sizi tanıyabilir miyiz? Ev ve özel yaşamındaki Melek Çubuk nasıl biridir?

Çok farklı değilim aslında. İşte nasılsam evde de öyleyimdir. Eğlenmeyi ve yaşamdan keyif almayı çok severim. İş dışındaki vakitlerimi de genellikle okuyarak, yazarak  ya da bir şeyleri araştırarak geçiriyorum. Tarihi belgeseller ve filmler izlemeye bayılıyorum. Mobilyaları boyadığım, örgü ördüğüm zamanlarım da çoktur ama bu aralar pek vakit bulamıyorum. Gezmek tutkum, bazen tek başıma çıkar ve İstanbul’u gezerim. Akşamlarımı ise genellikle benimsediğim bir yaşam modülünün eğitimleri ile geçiriyorum. Oğlumla dışarıda ya da evde geçirdiğim vakitler ile sitemizdeki sokak canları ile ilgilendiğim anları ise hiçbir şeye değişemem.

Bundan sonrası için iş planlarınız, paylaşmak istediğiniz kişisel hedefleriniz, hayalleriniz var mı?

Bahsettiğim yeni markalarımızı geliştirmek istiyorum. Ayrıca önümüzdeki sene yurt dışında da bir şirket açarak global projelerimize start vermeyi hedefliyorum. Hayallerim olmaz mı, çok! Sürdürülebilir turizmde üst sıralara çıkacağımız bir Türkiye hayal ediyorum.

#melekçubuk #anima #tusder #turizmdesürdürülebilirlikderneği #iştekadın #turizmdekadın #röportaj #turizm #sürdürülebilirlik #kariyer #tga #gstc #sunsetcruises #mice #miceturizmi #imice

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir