Tezer Öner: Git o turisti bul getir, saçlarını yol getir!

“Dükkânı açıp önüne bir sandalye koyup oturarak müşteri bekleme devri sona erdi. Çok daha agresif olmamız gerekiyor. Türkümüzdeki gibi; ‘Git o turisti bul getir, saçlarını yol getir…”


Biz de “iyi esnaf” olmak diye bir kavram vardır. İyi esnaf mahallesinde veya çevresinde saygın, hizmetinde kalitesine özen gösteren, fiyatlarında makul olan, mahallesinde sevilen, zor zamanda kapısı çalınan, güven duyulan, hilesi hurdası olmayan, bir nevi mahallenin abi-babası gibi davranan özel bir kişiliktir. Mahalledeki tüm esnaflar da buna göre davranır ve hatta Anadolu’da bu esnaf grupları daha sonra loncalar kurup “Ahilik” düzenini geliştirmişler ve bir etik değerler toplumu oluşturmuşlardır…

Bu esnaflar içinde reklam yapmak, öne çıkmak, kendini övmek yakışık almazdı ve hatta övgülerden utanıp sıkılırlardı. Alçak gönüllülük esastı. Dolayısıyla sen kendini övme, seni başkaları övsün anlamında birçok da atasözümüz oluştu. İşte turizm sektörümüzdeki otellerin pazarlama davranışlarına bakacak olursak neredeyse hepsini böyle mahalle esnafına benzetesim geliyor. Pazarlama konusunda kendileri değil, acentelere bel bağlanmış veya Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın faaliyetleri ile sınırlı kalmış bir anlayış söz konusu. Bazıları biraz sosyal medya çalışmaları yapıyor, o kadar…

Eşimle ara tatil sebebiyle Uludağ ve diğer kar otelleri için bir arama yapalım dedik. Bursalı olarak gayet iyi bildiğim eski dağ otellerinin ne sosyal medyası var ne de telefonlarını bulabildim. Bursalı arkadaşlarımdan telefon istedim de rezervasyon durumu nedir diye bilgi aldım. Bu durum neye sabebiyet veriyor? Kar sezonu açılınca 2 ay yoğun bir turist akını zaten az sayıdaki otel için fazlasıyla yeterli ve hatta talep o kadar yoğun oluyor ki rakamlar stratosfere çıkıyor. Sonra sosyal medya ve görsel medyada haberler “Uludağ’da bu sene tost 500 TL oldu. Pizza 1250 TL”. Neden? Çünkü tüm yatırımın ve işletmenin maliyetini 2 ayda çıkarıp bir de kar elde etmek istersen öyle olur. Alplerdeki gibi 12 ay oteli açık tutmayı başarırsak bu 2 aya da yüklenmemize gerek kalmaz. Aynı durum resort oteller için de geçerli. Ama bu şekilde otelleri yaz kış açık tutmak o riske girmek için belli doluluk oranlarını tutturmak ve ona göre de pazarlama yapmak gerekir. İşte bu konuda esnaflığımız tutuyor. “Abi bizi bilen biliyor.” “Bizim kendi özel müşteri kitlemiz var.” “Bizim reklama ihtiyacımız yok.”

Öyle mi? O devirler geride kaldı. Vahşi kapitalizmle çılgın bir yarış içerisinde olan bir dünyada yaşıyoruz artık. Tüm ülkeler ve turizm sektöründeki her potansiyel öne çıkmak için uğraş veriyor. Bazı ülkeler geliştikçe müşteri olma potansiyelleri artıyor. Mesela Çinli turist 2 yıl önceki bahar bayramında 400 milyon seyahat gerçekleştirdi ve bunun 7 milyonu yurt dışınaydı. İskandinav ülkeleri onları çekebilmek için özel reklamlar yaptı hatta sokaklarına ejderhalar ve Çin fenerleri falan astı. Bu kısmı Ekonomist Dr. Şeref Oğuz hocamdan alıntıladım. Herkes ekonomi için yeni çıkışlar ve pazarlama yolları arıyor.

Biz hala yeterince agresif değiliz. Ne sezonu yani satış sürecini uzatmaya çalışıyoruz ne de gelir seviyemizi yukarı çıkartmaya çalışıyoruz. Bunu yapmanın tek yolu olarak gördüğümüz sadece fiyatları artırmak. Haydi fiyatları artırdık. Sonuç ne oluyor peki? Zengin Avrupalı turist veya Ruslar Fransa, İsviçre veya İtalya Alplerini bırakıp Uludağ’a mı koşuyor? Tabii ki hayır! Geçen sene gelen iş insanı Hüseyin abi bu sene de geliyor. Gelirken de “ben eski müşteriyim” diye al takke ver külah bir pazarlıkla ve ahbap çavuş ilişkisiyle özel fiyatlar alıyor. O rakamları da kırk yılda bir dağa çıkan yeni görmemişlerimiz veya orada olmayı maharet sanan üç kuruşunu biriktirerek gelen sosyete meraklılarımız ödüyor. Tüm bu paragrafta gerçek kayak meraklılarını ve kış sporlarına gönül veren masum ve mağdur kişileri ayrı tutuyorum. Onlar bu sistemin ve bu sürecin kurbanları olarak benim gözümde en çok haksızlığa uğramış olan ve üzüldüğüm kesim.

2 aydır spor kanallarında kış sporları seyrediyorum. Tek bir Türk kayakçı da yok. Çünkü kar ve dağ tesisleri denince bizde hep pahalı tatil ve lüks akla geliyor. Ben zengin kesimin kendisini iyi hissedeceği alanlar olmasın demiyorum. Ama mesela Uludağ’da ikinci bölge açıldı. Birinciden daha lüks tesisler yapıldı. Çünkü o tesis maksimum 3 ay çalışacak ve sonra ya tamamen kapanacak ya da çok küçük bir kısımda hizmet vermeye devam edecek. O kadar yatırım bir şekilde çıkarılmak zorunda.

Sonuçta geldiğimiz noktada her şey pazarlama ve gelire dayalı ekonomik dağılımla alakalı bir dengesizliği işaret ediyor. Dükkânı açıp önüne bir sandalye koyup oturarak müşteri bekleme devri sona erdi. Çok daha agresif olmamız gerekiyor. Türkümüzdeki gibi; “Git o turisti bul getir, saçlarını yol getir…”

#tezeröner #kış #turizm #tatil #kayak #pazarlama #türkiye

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir