Marjinal, cevval ve samimi: Tijen Günyol Dilber

Röportaj: Hatice Ünal Bilen

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

 “Turizme 32 yılımı adadım; çok emek verdim, yıprandım. Ama asla pişman değilim. Yine sorsalar turizmi seçerim.”

Türkiye’nin ilk kadın genel müdürü… Hatta Dedeman Grubu’nun negatif kadın yönetici algısını yıkarak ilk kadın genel müdür olmayı başaran yılmaz bir ruh. Hem samimi, muhabbeti koyu hem cesur, dobra hem de sivri ve erkek gibi. Mazisi yaşını almış, gelin görün ki turizme dair hayalleri hala ilk günkü gibi genç ve kıpır kıpır…

O, turizmin kanatsız F16 pilotu… İlk gençlik hayalleri gibi marjinal ve sıra dışı bir otelcilik anlayışıyla örülü bir çizgisi ve yönetim stili var çünkü. Belki hayalini kurduğu gibi F16 koltuğuna oturamadı ama neredeyse bir ömür adadığı otel yöneticiliği koltuğunda çok uzun yıllar ideallerine taş çıkarırcasına rüzgar gibi esti…

Bu ayki iş’te kadın bölümümüzde Ramada Encore Istanbul Airport Genel Müdürü Tijen Günyol Dilber’i konuk ettik.

2

 Tijen Hanım, turizmle tanışıklığınız ilk nasıl başladı, otelcilik hikayenizi bizimle paylaşır mısınız?

1984 yılında fen lisesinden mezun oldum. O yıllarda aklımda kesinlikle turizm-otelcilik yoktu. Başkaları öğretmen, doktor, polis olmak isterken ben F16 pilotu olmak istiyordum. F16 pilotu olayım, patalog olayım, ölüleri inceleyeyim gibi marjinal isteklerim vardı benim. Hiperaktif ve farklı istekleri olan bir çocuktum.

Ancak ideallerim benim istediğim gibi gerçekleşmedi. Onun sebebi de şuydu, annem ve babam ben lisedeyken ayrıldılar. Annem tekrar evlendi, o kişi çok sevdiğim bir beydi, kendisi otelciydi. Türkiye’ye Ramada’yı işletme olarak ilk getiren kişiydi.

Anladığım kadarıyla annenizin ikinci evliliği kaderiniz için bir dönüm noktası olmuş.

Aynen öyle oldu. Üvey babam beni turizme yönlendiren kişi olmuştur. Birgün bana “Neden otelci olmayı düşünmüyorsun?” diye sormuştu.

Aslında kişiliğim gereği öyle çok okumakla, eğitimle ilgisi olan biri değildim. Okumayayım, hayata atılayım, hemen para kazanayım türünden emellerim vardı. Gerçi yine de aile zoruyla okulumu devam ettirmek zorunda kaldım. Kaldı ki ailemde herkes üniversite mezunuydu. Neticede Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünü bitirdim. Ben eğitimime devam ederken, üvey babam da bir şekilde turizmi aklıma soktu. Dolayısıyla bütün hayallerimden vazgeçtim.

Otelciliğe ikna oluşunuz sizin gibi marjinal hayalleri olan biri için zor olsa gerek.

Öyle ama bir şekilde ikna oldum işte. Çünkü kendisi bana otelciliğin güzelliklerini öyle güzel anlattı ki, kendimi o resmin dışında tutamadım. Türkiye’de bir kadın genel müdür olmadığını, ilk olursam bunun da marjinal olacağını söyledi. Bu işi yaparsam sıklıkla yurt dışı seyahatlere çıkabileceğimi, hatta oradaki otellerde genel müdürlük bile yapabileceğimi söyledi. En alt kademeden başlarsam, bütün departmanları dolaşırsam bu işin de çok zevkli ve keyif verici olabileceğini ikna edici bir dille anlattı.

Bir de şunu söyleyeyim, üvey babam albay emeklisi. Aslında beni F16 pilotu olmam konusunda en iyi ikna edebilecek insanlardan biri. Fakat o da benim için en doğru meslek olarak otelciliği uygun gördü. Ben de “Tamam, deneyeyim” dedim. Yaşım da çok genç tabii… Üniversiteye giderken aynı zamanda 1986 yılında Ramada Otel’in rezervasyon bölümünde turizme başlangıç yaptım.

Ardından iki yıl sonra genel müdürlük stajı için seçildim ve 300 kişi arasından üçüncü oldum. Akabinde 12 sene boyunca bir staja tabi tutuldum. Birçok rolün sonunda en son genel müdürlük rolünde bana üç farklı ülke oteli önerdiler. Bunun içinde Türkiye de vardı ve ben bir hata yaparak, bütün uyarılara rağmen Türkiye’yi seçtim.

7

Türkiye’yi seçmek neden bir hataydı, bunu biraz daha açabilir misiniz?

Çünkü kendi memleketinizi seçmemeniz gerekiyor. Fakat ben dinlemedim. O dönemler ülkemi de özlemiştim, staj dolayısıyla İsviçre’de bulunuyordum. Neticede Antalya Rönesans Oteli’ni seçtim. Ama beni orada genel müdür yapmadılar. Araya birtakım entrikalar girdi. Bana düşen görevse genel müdürlük yerine satış direktörlüğü oldu. Bir buçuk sene boyunca o görevde kaldım. Vaatleri genel müdürlük olunca talebimi bir kez daha yeniledim. Fakat patron kendi yeğenini genel müdür yaptı ve böylece benim de Ramada hayatım bitmiş oldu, onca senemi de yakmış bulundum.

Listenizde Türkiye dışında hangi ülkeler vardı, ilerleyen süreç nasıl devam etti?

Benim listemde Türkiye dışında Singapur ve Malezya da vardı. Biliyorsunuz, asıl otelcilik oralarda. Aslına bakarsanız vakti zamanında genel müdürüm de oraları tercih etmemi salık vermişti. Dediğim gibi, yanlış bir kararla “ülkem de ülkem” dedim. Ama her işte bir hayır vardır. Antalya Rönesans Otel’den sonra Dedeman Otelleri’nde çalıştım. Dedeman Antalya’nın genel müdür yardımcısı oldum. Sonra İstanbul’a dönerek yine Dedeman’ın merkezinde satış pazarlama müdürü olarak görev yaptım. Daha sonra Özbekistan Dedeman’ın açılış genel müdürü oldum. Dolayısıyla ben hem Türkiye’nin hem de Dedeman Grubu’nun ilk kadın genel müdürü oldum.

Akabinde Kıbrıs Dedeman’da üç sene çalıştım, tesisi karlılıkta üçüncü sıraya çıkardım. İlerleyen süreçte Dedeman Şile’nin açılışını yaptım.

Dedeman Özbekistan’la gelen genel müdürlük görevi, kariyerinizde gecikmiş bir haktı, öyle değil mi? Aslında çok daha öncesinde hak ettiğiniz o koltuğa oturduğunuzda ilk neler hissettiniz?

Tabii çok mutlu oldum. Ramada Otelleri’nde bu emelimi gerçekleştirememiştim ama Dedeman Grubu ideallerime ulaşmak için iyi bir fırsat oldu. Ama orada da bu idealime çok kolay nail olamadım. Çünkü Dedeman merkezde çalışırken genel müdürlük için bir kez başvurum olmuştu. O dönemin İnsan Kaynakları Müdürü “Dedemanlar kadın genel müdür kabul etmiyor, boşuna bekleme” demişti.

4

Dedeman Grubu’ndaki o algıyı nasıl yıktınız?

Bekledim ve “Dedeman’larda genel müdür olacağım” kararımdan bir an olsun vazgeçmedim. Evet, bir kadın genel müdür düşünmüyorlardı. Benim için güzel bir gelişmeyle İnsan Kaynakları Müdürü değişerek yerine bir başkası geldi. Ona da aynen “Ben genel müdür olacağım” dedim ve oldum…

Dedeman Grubu Otelleri ile bir 10 yıllık teşvik-i mesaim oldu. İki yıl geçtikten sonra Ramada’lardan teklif geldi ve Kayada Ramada Genel Müdürlüğü ile yuvaya dönüş yaptım. İki sene sonunda işletme isim hakkına döndü ve ayrıldım. Daha sonra ayrılarak 2009 yılında Grand Cevahir Hotel’e genel müdür olarak geçtim. Ondan sonra da bir şahıs işletmesi olarak Ramada Encore Istanbul Airport Otel’e geçtim.

Burası franchise oteli. Ama Ramadalar’da da bir değişiklik oldu. O zaman Cendant Grubundaydı. Wyndham Grubu’na geçtikten sonra bir teklifle evvela danışman olarak geçtim. Ben de zaten artık turizmi sonlandırmak istiyordum. “Burası benim son otelim olsun” dedim ve görevi kabul ettim.

Bu kararı verirken, turizmi gerçekten sonlandırabileceğinize inandınız mı?

Bundan sonra artık danışmanlık hizmeti veririm, otel genel müdürlüğü yapmam diye düşünüyordum. Bitsin istedim. Çok yorulmuş ve emekli de olmuştum. Fakat biliyordum ki, turizm kesinlikle sonlandırılabilecek bir iş değildi, ben sadece hayal kuruyordum. O güne kadar sektörde çok sayıda insan yetiştirdim. Birçok otelin genel müdürü de benim yetiştirdiğim isimler, bundan da büyük mutluluk ve gurur duyuyorum.

Ancak artık gençlerin önünü açmak lazımdı… Bırakayım, yerimi daha taze ve genç beyinlere bırakayım istedim. Ama olmadı işte. Siz otelciliği bırakmak isteseniz, bir şekilde o sizi bırakmıyor. O sıra Ramada’nın isim hakkını alarak Ramada Encore Istanbul Airport Hotel genel müdürlüğü ile yuvaya dönüş yaptım.

Ben 32 yılını turizme adamış biri olarak bu iş için çok emekler verdim, çok yıprandım. Hatta çok geç evlendim, çoluğum çocuğum olmadı. Ama sorsanız, asla pişman değilim. Bugün tekrar hayata gelsem yine aynı turizmi seçerim. Çünkü bu işi çok seviyorum.

Otelcilikte bir kadın olarak, 32 yılın çetelesini çıkarmanızı istesem, neler söylemek istersiniz?

Türkiye’de çok zor. Bu süreçte çok farklı ve çirkin tekliflerle karşılaştım. Erkeklerin arasından sıyrılarak bir şeyler başarmak için çok çabaladım… Çok piştim… Çok erkek gibi oldum. Yıllar içindeki yıpranmışlıklarımı ve emeklerimi hesaba katacak olursa, çok zordu.

1

Türkiye’nin ilk kadın genel müdürü olmanın ağırlığını hissettiniz mi?

Elbette. Dedim ya, çok zordu, çok şeyler yaşadım. İzin vermediler, kabul etmek istemediler, önüme taş koydular. Ama ben çok sivri bir insanım. Dolayısıyla hiçbir zaman doğrularımdan vazgeçmedim, yine de vazgeçmem. Erkek egemen bir sektörde ancak bir erkek gibi yer edinebildim. Beni sektörde çok iyi tanırlar, sağ olsunlar çok da severler. Ama ben bu düzeye geldiysem sivriliğimle gelmişimdir. Bildiğim tek doğru var, bu sektörde kadın olduğunuzu hiç belli etmeyeceksiniz, hep erkek gibi davranacaksınız.

“Ne yazık” diyorum ben iş ve özel hayatım boyunca da dominant bir kadın oldum. Maalesef bunu yakın çevreme de yansıtmak zorunda kaldım. Bu sektörde sıyrılmak da, bir yerlere gelmek de çok zor oldu. İş hayatım boyunca çok çirkin tekliflerle karşılaştım ama hiçbir zaman kendimden ödün vermedim. Tanıdığım, benimle beraber yola çıkan ve bu tekliflere açık olan birçok arkadaşım var. Nitekim ben o karakterde olsaydım çok daha çabuk genel müdür olurdum.

Ama ben buraya tırnaklarımla kazıyarak geldim. Bir buçuk sene oda, tuvalet temizledim, bir buçuk sene teknik serviste televizyon tamir ettim, iki sene mutfakta soğan soydum. Keşke benim gibi genel müdürler olsa da oteller bir yerlere gelse. Bunu gerçekten içimden hissederek söylüyorum, ukalalık olsun diye de söylemiyorum. Şu anda böyle yöneticiler maalesef çok yok. Patronlar da anlamıyor.

Şu anda piyasada çok kısa sürede genel müdür olanlar var. Ben çok üzülüyorum, bu kadar kolay olunabileceğini bilseydim hiç bu kadar tırmalamazdım.

Hazır konu buraya gelmişken, görüş ve tavsiyelerinizi almak isterim. Gençler kariyerlerini planlarken zaman zaman hatalı tercihler yapabiliyorlar, tıpkı sizin vakti zamanında yurt dışı otelleri yerine Türkiye’yi seçmeniz gibi. Bu konuda turizmi seçmek isteyen gençlere tavsiyeleriniz olur mu?

Dönem dönem üniversitelerde ders veriyorum. Öğrenciler bana “Ne zaman genel müdür olurum?” diye soruyorlar. “Çok uzun zaman sonra” diyorum. Çevremdekilere de aynı şeyi salık veriyorum bana danışanlara da çok amiyane bir tabirle “Çabuk genel müdür olabilirsiniz, bunun yolları var ama hiç tavsiye etmem” diyorum. O yollara gitmeye hiç gerek yok.

Onun dışında zincir işletmelerde çalışmayı dikkate almak lazım. Franchise sonuçta Ahmet’in, Hasan’ın, Hüseyin’in oteli. Hiçbir şekilde yabancıların standartları franchiselarda geçerli değil. Çırağan, Swiss, Four Seasons gibi ciddi zincir otellerde çalışmak ve onların vasıtasıyla yurt dışına açılmak bence çok kıymetli. Bunu dikkate alırlarsa çok daha başarılı olacaklarına inanıyorum.

5

Anlattığınız kadarıyla iş dünyasında son derece hırslı, gözüpek, cesur ve çalışkan bir duruşunuz olmuş. Bunlar arasında unuttuklarımı da hesaba katarak bana evdeki ve işteki Tijen Günyol Dilber’i kendi ağzından nasıl tanıtırsınız?

Ben çalışma olarak tatlı sert bir insanım. Çok disiplinliyim, benden çok çekinirler ama onun yanında severler de… Detaycı, mükemmeliyetçi ve hırslıyım. Her işin güzel, düzgün, programlı bir şekilde yürümesini severim. Personel sirkülasyonundan hoşlanmam. Her ne kadar bu otelde patronun sözü geçse de benim de sözüm geçer.

Bütün piyasa bilir, sözünü esirgemem, hiç fark etmez, cumhurbaşkanı bile gelse, doğruluğuna inandığım şeyin sonuna kadar arkasında durur ve söylerim. Yalakalıktan hoşlanmam. Allahtan başka hiç kimseden korkmam.

Siz böylesiniz de turizmci olmak neyi ve ne tür bir duruşu ister, kabul eder?

Turizmci olmak, bir kere özveri, sabır, istek, sevilmek, peşinden koşmak ister. Üniversitede turizm okuyan birçok öğrenci var. Onların yüzde 70’i bu mesleği isteyerek okumuyorlar. Bunun altında size sıralayabileceğim pek çok neden var. Fakat turizm bu şekilde asla okunmaz.

Turizm bugün Türkiye gelirinin yüzde 60’ını karşılayan lokomotif bir sektör. Ama bakıyorsunuz sıralamada en sondayız. Haberlere bir bakın, Turizm Bakanlığı’ndan bahseden hiç kimseyi göremezsiniz.

Öyleyse turizm için neler yapılmalı? Otelcilikle tanışıklığı neredeyse Turgut Özal dönemlerine denk gelen duayen bir turizmci için günümüz politikaları hangi düşünce ve yaklaşımlarla şekillenmeli, anlatır mısınız?

Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal ile başlayan süreç turizm adına çok önemli bir başlangıç teşkil etmiştir. O yıllarda sektör adına teşviklerle başlayan çok güzel gelişmeler oldu. Ama gelişen süreçte ne oldu, şu anda sektör olarak tamamen aşağıya iniyoruz. Turizmde çok fazla teşvik veriliyor. Kentsel dönüşüm projeleri gibi birtakım güzel çalışmalar yapılıyor. Ama hep ağır işliyor, çok sayıda otel yapılıyor. Gelin görün ki gelen giden turist yok…

Öncelikle şunu kabul etmemiz gerekiyor, bizim artık beş yıldızlı otele değil, dört yıldızlıya ihtiyacımız var. Butik, lüks ve kongre otellerine de ihtiyacımız yok. İnsanlar anlamıyorlar. Yıldız vermede çok özensiz davranılıyor. Denetleme yok. TUROB olsun TÜRSAB olsun, körler sağırlar birbirini ağırlar zihniyetiyle hep aynı kişiler başa geçiyor. Ne yazık ki gençlere de temsil olanağı verilmiyor. Anlayacağınız sektörün hiçbir katmanında bir yeni fikir, taze kan yok…

Türkiye’de bir turizm politikası olarak, ivedilikle yeni bir turist potansiyeli oluşturulması gerekiyor. Bu Araplara artık bir dur demek lazım. Yeter artık! Türkiye özellikle de İstanbul Arabistan oldu. Turist bir gelsin, ondan sonra otel açılsın…

Taksim bitti artık. Taksim City Center değil, bunu önce anlamak ondan sonra da turistlere anlatmak lazım. Taksim’e bakıyorsunuz, Arabistan olmuş. Oraya asıl “Beyoğlu” olarak bakmak lazım.

Yapılacak, anlatılacak çok şey var tabii. Sektör de böyle, sivil toplum kuruluşları da böyle. Yıllardır hep aynı isimler hep aynı söylemler… Aynı tas aynı hamam devam ediyor. Koltukları atın, koltuklar yok artık, herkes ayakta! Koltuklar artık duayenlere, dinazorlara kalmış. Ben de kendimi aynı kategoriye koyuyorum. Bunun için mantaliteyi biraz değiştirmek lazım. Türkiye turizminde acilen yeni fikirlere, yeni düşüncelere ihtiyaç var.

x

Bahsettiğiniz bu yeni fikirler ve düşünce arayışlarla sizin turizmde yolunuz ne olacak?

Turizm adına belki yeni ve farklı bir sivil toplum kuruluşunun başına geçebilirim. Bu bir otelciler birliğinin ya da bir kentsel dönüşümün ortak olduğu bir birliğin başı olabilir. Hepsinin bir çatı altında toplandığı bir platform olabilir. Bu kuruluşun altında bir danışmanlık olabilir. Bakanlığın altında bir kuruluş olabilir, onun başına geçebilirim.

Çünkü ben bu tür bir yapıya sahip olabilecek birkaç insanın aynı çatıda toplanabileceğini düşünüyorum. Şu an da bu tür bir fikir aklımda var ama artık tek bir otelin genel müdürü olmayı düşünmüyorum. Bu son olabilir. Çünkü söylediğim gibi, bilgi ve tecrübelerimi aktarabileceğim bir oluşum içinde olmak istiyorum. Buna insanların ve sektörün fazlasıyla ihtiyacı var. Tabii bu konuda Bakanlığın bize destek olması gerekiyor. Sanırım en fazla bir yıl içinde de projeyi götürmek istiyorum.

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir