Gastroshow’dan çağrı: “UNESCO, gastronomiyi sanat olarak tanımalı”

Türk ve dünya gastronomisinin önemli temsilcilerinin ağırlandığı Gastroshow’dan UNESCO’ya bir çağrıda bulunularak, “UNESCO, gastronomiyi sanat olarak tanımalı” mesajı verildi.

Gastronomi Turizm Derneği ve Turkuvaz Medya Grubu iş birliğiyle 30-31 Mayıs tarihlerinde Turkuvaz Medya Merkezi’nde düzenlenen Gastroshow, Türk ve dünya gastronomi dünyasının önemli temsilcilerinin ağırladı. İki gün boyunca devam eden etkinlik, gastronomi dünyasının keşfi ve anlamlandırılması hedefiyle yemek kültürü, mutfak sanatları, sürdürülebilir tarım, gıda israfı, yerel gıda hareketi ve daha birçok konuda bilgi sahibi olan uzman isimleri bir araya getirdi.

Bakan Ersoy: “Türk turizmi gastronomi ile büyüyecek”

Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, ülkemizin turizm gelirinin 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 12 artarak yaklaşık 56 milyar dolara ulaştığını belirterek,  Türkiye’nin dünya turizminde ilk 5 içinde yer aldığını söyledi. Gastronomi ile turizm arasında son yıllarda giderek güçlenen bağa dikkat çeken Ersoy, “Gastronomi dünyasının temsilcileri, turizm pazarının gerçek aktarımları arasında yer almakta, turizmin gelişmesine büyük katkılar sağlamaktadır” dedi.

“İstanbul, İzmir ve Bodrum gastrocity olarak öne çıkıyor”

Zengin bir gastronomi kültürüne sahip olan ülkemizin, bu zenginliğinin uluslararası kuruluşlar tarafından da tescil edilmesinin önemine dikkat çeken Ersoy, bu alanda 6 yılda tamamlanacak çalışmaların iki yılda tamamlanarak Michelin Rehberi’nde yer alındığını belirtti. Bakan Ersoy sözlerini şöyle devam etti: “Mutfak zenginliğimizin ve yaratıcı rehberliğimizin uluslararası bağımsız bir kuruluş tarafından tescillenmesiyle, gastronomi turizminde ortaya koyduğumuz iddia daha da ileri bir boyuta taşınmış oldu. Yapmış olduğumuz bu çalışmalar ve tanıtım faaliyetleri ile İstanbul, İzmir, Bodrum gibi destinasyonlarımız birer gastrocity olarak öne çıkmaktadır.”

Gürkan Boztepe: “Misafirlerimizin çoğu Anadolu bağlantılı”

Gastronomi Turizmi Derneği (GTD) Başkanı Gürkan Boztepe yaptığı konuşmada, Anadolu’nun yemek ve lezzet kültürüne değinerek, “Bugün T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Turkuaz Medya desteğiyle yapılan bu organizasyonun çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Buraya gelen misafirlerimiz dünyanın çeşitli yerlerinden gelerek ülkemizin gastronomi turizmine büyük katkıda bulunuyor. Burada dikkat edilmesi gereken temel konu, misafirlerimizin çoğunun Anadolu’yla bağlantılı olması. Burası sadece fine dining şeflerinin olduğu bir yer değil, aynı zamanda global olarak da kültürümüzü yaydığımız bir konumda bulunuyor” diye konuştu.

“Dünyada Gastronomi Turizmi ve Türkiye’nin Gücü” ve Uluslararası Mutfak ve Sokak Lezzetleri” panelleriyle devam eden Gastroshow konuşmalarından öne çıkan başlıklar ise şöyle:

Erik Wolf: “Gastronomi, klasik sanattan farksız bir alandır”

“Dünyada Gastronomi Turizmi ve Türkiye’nin Gücü” panelinin konuşmacıları arasında yer alan Dünya Gastronomi Derneği Başkanı Erik Wolf, gastronominin klasik sanattan farksız bir alan olduğunu belirterek,“UNESCO’nun gastronomiyi sanat olarak tanımasını istiyoruz. Çünkü bir şefin müşterilerine sunduğu yemek, adeta bir performans sanatçısı gibi sanat eseri görevi görür” dedi.

Tahir Amiraslanov: “Yemeği, UNESCO’nun bir kültür ve bir sanat olarak tanıması gerekiyor”

Azerbaycan olarak dünya mutfağına katkı sunmaya devam edeceklerini ifade eden Azerbaycan Gastronomi ve Aşçılar Federasyonu Başkanı Tahir Amiraslanov, “Azerbaycan olarak dünya mutfağına çok büyük katkılar sunduk, sunmaya da devam ediyoruz. Biz Azerbaycan’da insanı mutlu etmek için yemeğin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden Sayın Wolf’ün de dediği gibi, yemeği bir kültür ve bir sanat olarak Unesco’nun tanıması gerekiyor.” dedi.

İgor Bukharov: “Karadeniz mutfağını proje haline getirdik”

Rusya Restoranlar ve Otelciler Federasyonu Başkanı İgor Bukharov, Karadeniz bölgesinin ürünleri ve yemeklerini ayrı bir proje haline getirdiklerini söyledi. Bu projenin çalışmalarına başladıktan sonra anladık ki bu sadece Rusya’ya değil, tüm Karadeniz’i birleştiren bir proje haline geldiğini söyleyen Bukharov, “Bu projenin içerisinde 662 yemek ve ürünü birleştiren bir veri tabanı oluşturduk. Dünya mutfakları arasında Karadeniz mutfağı basit ve lezzetli bir mutfak olduğunu anladık. Proje kapsamında birleşik Karadeniz mutfağının menüsü oluşturuldu. Veri tabanımızda yer alan 662 yemek arasında uzun listede 162 yemek, kısa listede ise 73 yemek bulunuyor. Projenin geliştirilmesinde sadece turizmciler değil, tüm yemek yelpazesindeki kurumlar yer alıyor” dedi.

Somer Sivrioğlu: “Gastronomi bir sanattır, restoranlarımızda sanat eseri sunuyoruz”

Gastroshow’un panelinin özel oturumunda konuşan Şef Somer Sivrioğlu, son 7 senede TV programlarıyla gastronominin halka yayılmasında büyük rol oynadıklarına inandığını belirterek, “Şefler olarak güzel yemek yapıp bunu da insanlarımıza anlatma konusunda biraz olsun katkımız olduysa bu bizi mutlu eder. Biz programlarımızda ülkemizde coğrafi işaretli ürünlerden yemekler yapılmasına önem veriyoruz; çünkü bu mutfağımızı ve ürünlerimizi dünyaya anlatmamızda önemli bir rol oynuyor. Biz şefler olarak yaratıcılığı ve el emeğini ön plana çıkardığımız için sanat eseri niteliğinde tabaklar ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Biz bu açıdan restoranlarımıza gelen müşterilerimize sanat eseri niteliğinde yemekler sunarak onları mutlu etmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

Nuri Develi: “Develi bir lezzet durağı değil, anı defteridir”

“Uluslararası Mutfak ve Sokak Lezzetleri” panelinde konuşan Develi Lokantası Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Develi, Develi Lokantası’nın kuruluş hikayesinden bahsetti. “Bugün karşınızda dördüncü kuşak aile bireyi olarak bulunuyorum. Bundan 112 yıl önce Gaziantep’te büyük babam tarafından kuruldu bu şirket.  Babam 22 yaşında tek başına İstanbul’a gelerek cebinde 70 lira parayla bu şirketi kurdu. Tek kişiyle başlayan hikayemiz 16 lokasyon ve yüzlerce çalışanla devam ediyor. Bugün Develi de dahil olmak üzere bir lezzet durağı değil anı defteridir. Çünkü biz restoranlarımızda tarihten gelen lezzetleri bugüne kadar koruyarak getirmeyi başardık. Bu sebeple biz Develi olarak, misafirlerimize sadece yemek sunmuyor onlara aynı zamanda geçmişteki anılarına yolculuk yapıp aynı lezzetleri bulma imkânı sunuyoruz.”

Murat Başyazıcılar: “Ürünlerimizi küresel olarak tanıtacak faaliyetlerde bulunmamız gerekiyor”

“Uluslararası Mutfak ve Sokak Lezzetleri” panelinde konuşan bir diğer panelist Başyazıcı Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Murat Başyazıcılar ise şöyle konuştu: “Kayseri deyince akla pastırma sucuk mantı geliyor. Bizim hikayemiz 1950’lerde bu yemeklerle başladı. Aynı dönem pastırma imal ederek iş hayatına başladık diyebilirim. Özellikle Doğu Anadolu’daki meraları ziyaret ettiğimde bıraktığımız mirası gözümle görmek benim için çok değerli oldu. Pastırma, Orta Asya’daki atalarımızdan gelen bir ürün fakat Kayseri’de benimsenip dünyaya yayıldı diyebilirim.” Ürünlerini kendi besi çiftliklerinde ürettiklerini belirten Başyazıcılar, “Hayvana verdiğimiz gıdaları kendimiz görüp denetleyebiliyoruz. Pastırmanın dünyada hakkettiği yeri bulamaması bizim onu iyi anlatamayışımızdan kaynaklanıyor. Bu açıdan bizim de İtalya ve Fransa gibi kendi ürünlerimizi küresel olarak tanıtacak faaliyetlerde bulunmamız gerekiyor.”

Sağlıklı, glutensiz ve az baharatlı ürün grupları da üretmeye başladıklarını da söyleyen Başyazıcı, “Sucuklarımızı ve pastırmamızı da glutensiz üretmeye başladık. Şu anda Türkiye’deki zincir marketlerin çoğunda varız ve ürünlerimizi ülkemizin dört bir yanına dağıtabiliyoruz” diye konuştu.

“Kahramanmaraşımızın lezzetlerini sadece ülkemize değil, tüm dünyaya tanıtmak istiyoruz”

Gastronomi kültürümüzü tüm dünyaya duyurmamız gerektiğinin altını çizen Başyazıcılar: “Biz Sabırtaşı ailesi olarak Kahramanmaraş’tan başladık yolculuğumuza. Aslında ailemin evde içli köfte yapmasıyla başladık, bu yolculukta eşim de bana çok büyük destek oldu. Kahramanmaraş’ımızın lezzetlerini sadece ülkemize değil tüm dünyaya tanıtmak istiyoruz. Ayrıca Kahramanmaraş’ta endemik bitki olan yaban pancarıyla yaptığımız çorbamızı da tüm dünyaya tattırmak istiyoruz. Biz Sabırtaşı Restoran olarak en iyi sokak lezzetleri ödülleri de dahil olmak üzere çeşitli ödüller alarak müşterilerimize severek yiyebilecekleri lezzetlerimizi sunmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Şimdiki hedefimiz ise Kahramanmaraş lezzetlerini tanıtan bir yemek kitabı yazmak olacak” dedi.

Ünlü şeflerden Türk mutfağı yorumu: “Yemeklerimiz çok lezzetli ama sunumda eksik kalıyoruz”

Gastroshow’da ünlü şefler modern Türk mutfağının dünyaya açılmasını konusunu ele aldı. Murat Bozok, Cüneyt Asan ve Birkan Erköylü konuşmalarında, Türk mutfağının lezzete sadık kalarak modernize edilmesi görüşünde birleşti.

Murat Bozok: “Türk mutfağı 20 yıldır atılım içinde”

Gastroshow’un ikinci bölümünde Sofra Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Esra Sinanoğlu moderatörlüğünde gerçekleşen “Modern Türk Mutfağı” panelinde konuşan konuşmacılardan Şef Murat Bozok, Türk mutfağının dünyaya açılması için önce teknik anlamında bir standarda sahip olması gerektiğini belirterek, “Modern Türk mutfağı deyince dünyanın en lezzetli mutfağı olduğunu hissediyorum. Çünkü anne lezzeti diye bir kavram var. Ancak teknik ve lezzet açısından dünyanın en iyisiyiz diyemem. Kendi ürünlerimize olan sadakatimiz çok yüksek sayılmaz. Özellikle yurt dışı mutfağına fazla özeniyoruz. Biz yemeği yaparken öncelikle yemekleri rafine etmemiz gerekiyor. O açıdan lezzetini bozmadan yemeği görsel olarak rafine etmeliyiz. Biz şefler olarak üstümüzde büyük sorumluluk var. Örneğin baklava gibi, yapımı zor ama bizim coğrafyamızda çok iyi yapılıyor. Fakat teknik konusunda babadan oğula kalan bir usul ile ilerleniyor. O yüzden bu tip yemeklerde gelişmek ve dünyaya açılmak istiyorsanız tüm kuşaklar aynı teknikle çalışmalı” dedi.

Son 20 yılda Türk mutfağının gelişiminin de göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çeken Bozok, şöyle devam etti: “Eskiden gastronomi konusunda yazarımız bile yokken şu an ana akımda programlar, özel aşçılık kursları ve büyük gastronomi yatırımları var; o sebeple bu gelişimi görmezden gelemeyiz.”

Cüneyt Asan: “Yemeklerimiz lezzetli ama dünyaya sunmada eksik kalıyoruz”

Mutfağımızı modernize etmemiz gerektiğini belirten Günaydın Restoran Zinciri Kurucusu Cüneyt Asan, “Bizim yemeklerimizin lezzet anlamında sorunu yok ama onları dünyaya sunma konusunda bir takım eksikliklerimiz var. Gastronominin sürdürülebilir olması için öncelikle devletin destek olması ve kalifiye eleman bolluğunun olması gerekiyor. Eğer ürünlerinizin pazarlamasını doğru yapamazsanız onu satmada ve dünyaya ihraç etmede de başarılı olamazsınız. Tüm bunlara rağmen Türkiye’de önümüzdeki 10 içinde büyük gelişmeler olacağına inanıyor.  Çünkü eğitimli bir nesil de yetişiyor. Yurt dışında başta sarma ve kuru fasulye olmak üzere zeytinyağlı yemeklerimizle temsil edilmemiz gerekiyor” dedi.

Birkan Erköylü: “Yemeklerimizin farkı hikayesi olması”

Ben uzun yıllar Türk-Osmanlı mutfağı kültüründe çalıştığını belirten, Feriye Lokantası Şefi Birkan Erköylü, “Yemek dediğimizde hem kültürel hem teknik anlamda geleneğe bağlı kalacak şekilde modernize etmeliyiz. Yemekleri modernize ederken sunum teknikleriyle müşterileri şaşırtmak gerekiyor. Biz şefler, yemeğin tadını değiştirmeden farklı teknikler kullanarak modernize edebiliyoruz. Bunun içinde modern teknoloji ve aletlerden yararlanıyoruz” dedi.

Gastroshow’da iklim değişikliği ve gastronomi turizmi konuşuldu

“İklim krizinin ekmek kokusunun yok olmasından anlıyoruz”

Gastroshow’da, dünyanın en önemli konu başlıkları arasında yer alan iklim değişikliği ve gastronomi turizmindeki yeni trendler de mercek altına alındı. Özellikle Türk kahvesinin dünyaya tanıtılması üzerinde durulan Gastronomi Turizmi panelinde, Arzum Yönetim Kurulu  Başkanı Murat Kolbaşı tarafından  yurt dışında gittiğiniz her restoranda Türk kahvesi isteyin çağrısı da yapıldı. “Sağlıklı beslenme ve Dünyadaki İklim Değişikliğinin Yemeklere Etkisi” panelinde moderatörlük yapan Çevre Mühendisi Doç. Dr. Efsun Dindar, gıdanın iklim krizi sonrası sağlığa etkisine ilişkin dünyanın ısındıkça yok olmaya mahkum olduğuna dikkat çekerek, “Doğaya saygı duyup ekolojik dengeyi bozmadan gelecek nesillere sağlıklı bir gıda kültürü bırakmamız gerekiyor” dedi.

Demet Sabancı Çetindoğan: “Üretici kadınlarımızla yöresel ürünleri ekonomiye kazandırıyoruz”

Demsa Group Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan, MEB sertifikalı eğitimlerle kadınları istihdama kazandırdıklarını belirterek, “Bizler üretici kadınlarımızla unutulmaya yüz tutmuş yöresel ürünleri ekonomiye kazandırmak ve kadın istihdamını artırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bu anlamda Türk gastronomisini geliştirmek için özel çalışmalar yürütüyoruz. Biz il il gezerek her yörenin kendi ürünlerini farklı amaç ve tekniklerle üretilmesini sağlamaya çalışıyoruz” dedi.

Bülent Akarcalı: “Sürdürülebilirliği devlet değil, özel şirketler sağlayabilir”

Panelde söz alan bir diğer konuşmacı olarak Eski Turizm Bakanı Bülent Akarcalı, Fransız mutfağı Avrupa’nın bir numaralı mutfağı olsa da, Fransa’da turizm bakanlığı olmamasına dikkat çekti.  Akarcalı, “Türkiye’deki temel sorun bununla ilgili kurumlar olmasına rağmen her şeyin devletten beklendiği bir durum oluşuyor. Fakat sürdürülebilirliği sağlamak için kurumların buna hizmet edip kendi imkanlarıyla çaba göstermesi gerekiyor. Bu sebeple sürdürülebilirliği devlet değil özel şirketler sağlayabilir. Türkiye’nin yeterli sermaye ve birikimi var; şu aşamadan sonra devletin özel şirketlerin önünü açması gerekiyor. Türkiye’de turizmin gelişme turizm mevduatının az olmasından kaynaklanıyordu. Gastronominin gelişmesi sunum ve tekniğin de aynı şekilde gelişmesi gerekiyor” dedi.

İlhan Koçulu: “Tüketim çılgınlığı toprağın verimini azalttı”

Panelin konuşmacıları arasında yer alan Koçulu Peynircilik Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Koçulu, israfa dikkat çektiği konuşmasında, “İklim krizi olduğunu ilk önce israf ve ekmek kokusunun yok olmasıyla anladığımızı düşünüyorum. Biz insanlık olarak soyumuzu sürdürmek yerine çok fazla israf ediyoruz. Eskiden topraktan aldığımız verim daha yüksekken artık bu tüketim çılgınlığıyla iyice azaldı. Adana bölgesinde toprağın PH değerleri son yıllarda çok fazla düştü. Bu da toprağın verimini düşürüp bizleri belki de ilerde kıtlığa sürükleyecek. Gastronominin temel amacı soframıza yemek koymaktır fakat biz bu israf anlayışıyla temel amacımızın dışına çıktık” dedi.

Sema Soykan: “Dünyaya meyve ve kuruyemiş alışkanlığını biz kazandırdık”

Ülke olarak kültürel ve tarihi olarak zengin bir coğrafyada yaşıyoruz. Bundan sonra da kültürel ve dil zenginliğimizi sonraki kuşaklara doğru şekilde aktarmamız gerekiyor. Biz ülkece 1700 yılından beri avokado yetiştiren bir ülkeyiz. Fakat o dönem avokado ağaçları ülkede yasaklanınca 250 yıldan fazla süre ülkemizde yetişmese de son yıllarda ülkemizde avokado yetişiyor. Osmanlı döneminde meyve ve kuruyemiş çok yaygın olduğu için dünyaya da bu alışkanlığı biz verdik diyebiliriz.

Gastronomi dünyasına yön veren pek çok önemli ismi ağırlayan Gastroshow’un son panelindeyse “Gastronomi Turizmindeki Yeni Trendler” konusu ele alındı.

Murat Kolbaşı: “Gastronomi turizminin büyümesi için devlet desteğini artırmalıyız”

Gastronomi turizminin büyümesi açısından stratejik olarak devlet desteğinin artırılması gerektiğini belirten Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, “Bizim döner gibi ürünlerimize bile yurt dışında sahip çıkılması bizi üzse de ülkemizde bazı şirketlerimiz kendi değerlerimize sahip çıkmada büyük yardımcı oluyor. Gastronomi turizmin her noktasında yer alıyor. Yemek ve kahve tüm dünyada çok farklı noktalara gidiyor. Bu açıdan bizim de ülke olarak yemeklerimizi geliştirip bir standart sağlamamız gerekiyor. Gastronomiyle turizmi iç içe geçirip bunu kültürümüze de entegre etmeliyiz” dedi.

Türk kahvesinin UNESCO tarafından tescil edilen ilk içecek Türk kahvesi olduğuna dikkat çeken Kolbaşı, “Türkiye’de gastronomi son yıllarda tüm dünyadaki önemini artırdı. Ancak elimizde Türk kahvesi gibi tescilli bir ürünü var. Bizim de bunun iletişimini ve tanıtımını daha da artırıp herkese göstermemiz gerekiyor. Odağımızı da Türk kahvesine verip kahvemizin dünyaya tanıtımını doğru şekilde yapmalıyız” dedi.

Ali Onaran: “Türk kahvesini yurt dışında tanıtmalıyız”

Pronto Tur Yönetim Kurulu Başkanı Ali Onaran, Türk kahvesi tarihsel öneme sahip olduğunu belirterek, “Türk kahvesini yurt dışına tanıtmalı ve bunu diğer ülkeler gibi doğru şekilde pazarlamalıyız. Bizim aynı zamanda Türk kahvesini dünyaya devletimizin desteği ve markalarımızın girişimiyle yayılımını artırmalıyız” dedi.

Sam Çeviköz: “Türk kahvesini tüm dünyaya tanıtmak istiyorum”

Türkiye’de üçüncü nesil kahve akımını kendisinin başlattığını belirten Espressobar Kurucu Ortak Sam Çeviköz, “Türk kahvesini Avustralya başta olmak üzere tüm dünyaya tanıtmak istiyorum. Kendi ekibimizi de bu doğrultuda kurup onlardan büyük destek aldık. Türkiye’de üçüncü nesil kahve ilk biz başlattık şu anda hedefimiz dördündü nesil kahveyi oluşturmak. Bu açıdan başarıyı sağlamanın temel yolu doğru ekibe güvenip onların bilgilerinden yararlanmaktan geçiyor” dedi.

#gastroshow #gastronomiturizmiderneği #gtd #gürkanboztepe #kültürveturizmbakanı #mehmetnuriersoy #gastronomi #etkinlik #gastronomiturizmi

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir