Hadi Tonaroğlu: “TÜRSAB’ın arıza çıkarmasına gerek yok!”

Bir turizm sezonu daha bitiyor. Aslında bu bitiş her zamanki gibi klasik bir sezon bitişi değil. Sektörü perişan eden pandemi süreci de yavaş yavaş bitiyor. Mühim olan bu süreçten sonra nasıl yol almamız gerektiğini bilebilmek, fark edebilmek, cesurca uygulamaya geçebilmek…

Sağlık Bakanlığı’nın son açıklamaları umut verici. Çünkü ülke genelinde kırmızı azaldı, hatta bitti. Ama tam bu sırada İngiltere bizim kırmızı listede aldığımız süreyi uzattı. Akabinde Fransa da bizi kırmızı listeye aldı. Tuhaf olan bu. Çünkü bakanlıkça kırmızı bittiyse, iki Avrupa ülkesi niye bizi hala kırmızı olarak nitelendiriyor? Acaba iki taraftan biri yalan mı söylüyor? Bekleyip göreceğiz. Bu durumda Turizm Bakanlığımız devreye girmeli. Önce Sağlık Bakanlığımız ile irtibata geçip yapılan açıklamaların doğruluğunu teyit ettirip, raporları belgelendirmeli. Akabinde İngiltere ve Fransa ile irtibata geçip, bizim hakkımızda niye böyle bir karar aldıklarını sorup açıklama istemeli. Bir haksızlık varsa düzeltilme yoluna gidilmeli. Çünkü bu ikili görüşmeleri özel sektör olarak, sektörün dinamikleri yapamaz. Devlet, sektörümüze bu desteği vermeli.

Şimdi OTA’lar bu işi nasıl yapacak?

OTA olarak nitelendirdiğimiz online turizm seyahat acenteleri yeni bir atılıma girmeye başladı. Örneğin booking.com artık gezginler için uçak, kiralık araç, günlük veya haftalık tur organizelerine de start verdi. Bu kaçınılmaz bir gelişme idi. Şimdi bakalım TÜRSAB hala otelcileri hedef alıp, misafiri sen taşıyamazsın ben taşıyacağım kavgasını bırakıp ne gibi bir reaksiyon gösterecek? Bence böyle bir engelleme çalışmasına girerlerse rezil olurlar ve uluslararası sektörel platformda ilkel bir reaksiyon diye eleştiri alır ve komik duruma düşerler. Çünkü turizm, disiplin kuralları belirlenmiş bir yapıda olmalı. Bu disiplin içinde tekelcilik olamaz. Çünkü uygulamalar bu disiplin kuralları içinde standart yapıya kavuşturulur. Bir otelci, devletin belirlediği standartlara uyduğunda kendi transferini yapabilmeli. Ama aynı otelci, günübirlik bir tur satamamalı. Ve zaten satmayı da istemez. Çünkü bir otelin en büyük gider kaynağı personelidir. Bunun üzerine bir de kokartlı rehber kadrosu, sair acente kadrosu istihdam edemez. Ayrıca araç kontratları riskini alamaz. Çünkü işlerine gelmez.

Şimdi OTA’lar bu işi nasıl yapacak? Basit. Kalkıp burada araç kiralama ve tur satışları için onlar da kadro istihdam etmekten kaçınacakları için sektördeki mevcutlar içinde kendi standartlarına uyum sağlamayı kabul eden resmi acenteler ile bu işleri müşterilerinin hizmetine sunacaklar. Yani TÜRSAB’ın arıza çıkarmasına gerek yok. Çünkü yine kendi üyeleri bu hizmeti verecekler.

Devletin rolü

Devlet olarak nitelendirdiğim aslında Kültür ve Turizm Bakanlığı. Şimdi otellerde satış fiyatı belirleme amatörlüğü var. İstisnalar hariç tabii. Ama bu istisnalarda çoğunluk hatalarından etkileniyor mecburen.

Otelci korkak! Evet korkak!

Ya satamazsak?

Ya yandaki daha ucuza verdiyse?

Ya sezonu kaybedersek?

Gibi daha fazlası ile isimlendirilebilecek korkuları var ki, artık bu korkular yavaş yavaş paranoyaya dönüyor. Pandemi de bunun tuzu-biberi oldu.

Birincisi, ülkemiz asla turizmde ucuz pazar değildir, olamaz!

Örneğin Akdeniz çanağında en yeni oteller bizde.

Kaçan kadroları toparlarsak, en iyi hizmet bizim otellerde veriliyor.

Mutfağımız olağanüstü!

İşte devlet-i ali burada devreye girmeli. Nasıl mı?

Basit, örneğin tarımda birçok üründe devletin belirlediği taban fiyat uygulaması var. Devlet konaklama sektörüne diyecek ki:  “Sevgili arkadaşlar, 2023 yılbaşından itibaren her konaklama tesisimiz belgelerinde kategoriler paralelinde şu fiyatlardan aşağı satamaz. Bu belirlediğimiz fiyatlar turizm pazarlama prensibimizdir. Siz daha ucuza da satsanız, ben bu satış değeri üzerinden vergi alacağım.”

Bu durumda devlet ikinci bir karar almalı. 2022’den itibaren önümüzdeki 10 yıl boyunca ülkemizde turizm belgeli yeni otel yatırımına izin verilmeyecektir. Çünkü eskiden mesela bir milyon turist geliyordu ama arzda yüz bin yatak kapasite vardı. (lütfen rakamlara takılmayın). Bu neyi doğuruyordu? Arz, talebi karşılamadığı için  konaklama fiyatlarımız yükseliş gösteriyordu. Fiyatlar bu kadar yükseldiğinde de gelen turistin sosyal ve ekonomik kalibresi haliyle yükseliyordu. Yani kalite artıyordu. Oysa şimdi talepten çok ama çok fazla yatak kapasitesi var. Neden, çünkü devletin turizm konaklama istatistik verileri ile sezon sonu gerçekleşen verileri mukayese edip organize edecek bir programı yok.

Demek istediğim şu. Devlet el koymalı. Bugün İstanbul, Beylikdüzü tarafındaki otellerin fiyat politikaları başta Tarihi Yarımada’daki otelleri inanılmaz zor durumda bırakıyor. Çünkü standart yok. Şu an itibarı ile İstanbul otellerini sadece sağlık turizmi otelleri ayakta tutuyor. Ama Bizans’ını, Osmanlı’sını, Boğaziçi’sini görmek için gelmesi gereken gerçek turist yok! Beyrut, savaş öncesi gece hayatı ile Ortadoğu’nun Paris’i idi. Son yıllarda da İstanbul bu rolde idi. Oysa şimdi İstanbul’un gece hayatını düşünen yok. İstanbul’da her taraf Ortadoğulu, Iraklı, İranlı ve Kuzey Afrikalılarla dolu. Bunun adı turizm olamaz. Çünkü turizm ülkeler arası kültür alışverişidir. Benim bu saydığım ülkelerden alacağım kültür yok!

#haditonaroğlu #turizm #pazarlama #pandemi #türsab #konaklama

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir