Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng: “Gastronomi ve mutfak kültürüyle tanınan bir Türkiye hayalim var”

Röportaj: Hatice Ünal Bilen

Türkiye’deki ilk uluslararası perakende zinciri Metro Türkiye’nin ilk kadın CEO’su. Üstelik 23 yıllık bir kurum geçmişi de var. En güçlü tutkusu, finans. İş geliştirme, bütçe ve planlama alanlarındaki başarısı onu dinamik perakende dünyasında en güçlü kadın oyunculardan biri yapıyor. Tıpkı yıllarını adadığı kurumu gibi kapsayıcı, yenilikçi ve vizyoner bir bakış açısına sahip. Türüng’ün bir diğer tutkusu ise, Türk mutfağı. Bu ilgiyle gastronomi dünyasını yakından takip ediyor. Yeni lezzetleri keşfetmeyi ve geleneksel mutfakların modern yorumlarını deneyimlemeyi çok seviyor. “İşimle kişisel zevkim, tutkum tam da bu noktada birleşiyor. Kişisel ilgi ve hassasiyetlerimle iş hayatımdakilerin birebir örtüştüğünü söyleyebilirim.” diyen Türüng’ün en büyük hayali, Türkiye’nin sadece yaz turizmi ile değil, gastronomi turizmi ile de dünyanın sayılı ülkelerinden biri olması…

23 yıllık hizmetlerinin ardından bundan iki yıl önce Metro Türkiye’de CEO’luk koltuğuna oturan Sinem Türüng ile kariyerini, Metro Türkiye’nin geldiği noktayı ve ileriye dönük planlarını konuştuk.

 Metro Türkiye’ye CEO olarak atanmanızın üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Üstelik kurumda yeni de değilsiniz. 1999 yılına uzanan köklü bir geçmişiniz var. Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1999 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun oldum ve o günden bu yana Metro Türkiye’de çalışıyorum. Üniversite eğitimim sırasında iş geliştirme, bütçe planlama gibi alanlarda yaptığım çalışmalardan edindiğim tecrübeler Metro Türkiye’de kariyerime finans odaklı olarak başlamam için önemli bir dönüm noktası oldu. Finansa olan tutkum aynı zamanda Metro’nun dinamik perakende dünyası ile birleşince beni sürekli yenileyen ve geliştiren kariyer yolculuğum başlamış oldu.

Metro Grup bünyesinde hem ülkemizde hem de farklı ülkelerde çeşitli görevler aldım. Asya, Rusya ve Ukrayna Bölgesi Bütçe Planlama ve Raporlama Grup Müdürlüğü, Mayıs 2006’dan itibaren Metro Hırvatistan’da İdari İşler Grup Müdürlüğü ve Finans Direktörlüğü görevlerini üstlendim. 2014’te Metro Türkiye’ye CFO olarak geri döndükten sonra 2018’de satış ve operasyonun başına geçtim. 1 Ekim 2020’den bu yana da CEO pozisyonunda görevimi sürdürüyorum.

“Metro Grup içinde farklı kültürler, farklı dokularla çalışıp, günlük hayatta çözümler üretmek, birbirimizden öğrenmek ve öğrendiklerimizi paylaşmak, bana her zaman ilham veriyor ve işimi tutkuyla yapmamı sağlıyor. Öte yandan Türkiye’deki ilk uluslararası perakende zincirinin, ilk kadın CEO’su olmak da bu heyecana ek sorumluluklar yükledi. Yurt dışı deneyimlerim neticesinde Metro’nun çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda sergilediği bu vizyonu ülkemizde de aynı şekilde uygulamanın da ayrıca gururunu yaşıyorum.”

2022, Metro Türkiye açısından nasıl geçiyor? Ajandanızın şu anki ana gündem maddeleri neler?

30 yılı aşkın bir süredir Türk mutfak kültürünü ve değerlerini korumak, gelecek nesillere aktarmak amacıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz. Sadece kendi operasyonlarımızda çalışmalar gerçekleştirmekle kalmıyor; üreticilerimizi, tedarikçilerimizi ve müşterilerimizi de süreçlere dâhil ettiğimiz yaklaşımlar izliyoruz. Bu nedenle büyümeyi sadece rafa koyulan ürün sayısını artırarak değil, bu ülke topraklarına katma değer sağlayacak çalışmalarımızla da sağlayarak farkımızı ortaya koyuyoruz.

2022 yılında da odağımıza aldığımız sürdürülebilirlik, yerelleşme ve dijitalleşme çalışmalarımız ve yatırımlarımız devam ediyor. Gıda atıklarının önüne geçmek amacıyla yaptığımız çalışmalar sonucunda 2017 yılına kıyasla kendi operasyonlarımızdaki gıda atıklarımızı %51 azalttık. “Gıdanı Koru” kampanyası kapsamında T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) iş birliği ile yeme içme sektörüne gıda atıkları ile mücadelede yol gösterecek “Otel, Restoran ve Diğer Toplu Tüketim Yerlerinde Gıda İsrafı ile Mücadele Kılavuzu” isimli rehberimizi hazırladık. Kılavuzumuzu baz alarak 100’den fazla eğitim düzenledik ve saha çalışmalarına başladık. Divan Grubu ve Akkomarka ile kılavuz ve eğitimlerin uygulamasına ve ölçümlerine başladığımız pilot çalışmalarımız devam ediyor.

Son olarak yeme içme sektörünü desteklemek, sektörde sürdürülebilir uygulamaların yaygınlaşmasını sağlamak için TURYİD’in de içerisinde yer aldığı dernek, akademisyen, şef ve işletmecilerden oluşturduğu çalışma grubu ile ‘’Sürdürülebilir Restoran Kılavuzu’’nu yayınladık. Dünya standartlarında olan bu kılavuzumuz ile restoranlara yol göstermeyi ve çözüm ortağı olmayı amaçlıyoruz.

Sektörü teşvik edici çalışmalarımızın yanı sıra hem sürdürülebilir balıkçılık hem de sağlıklı beslenme için hayata geçirdiğimiz “Yediği Önünde Yemediği Yarında” projemiz kapsamında Metro Premium çipura ve levreklerimizi raflarımıza getirdik. Sürdürülebilirlik yolculuğumuza ise artık “Yarının Yanında, İşin Mutfağında’’ sloganı ile devam ediyoruz. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü (FAO) ve Muğla Alabalık Yetiştiricileri Birliği’nin iş birliği ile başlattığımız “Ölçekte Küçük, Değerde Büyük” projemiz kapsamında “Küçük Ölçekli Alabalık Yetiştiriciliğinde Gıda Güvenliği ve Sosyal Uygunluk” eğitimleri düzenledik. Verdiğimiz eğitimler akabinde teknik destek sağlanması ve ardından gıda güvenliği ve sosyal uygunluk denetimleri ile uygunluğu garanti altına alınan alabalıkların Metro Türkiye mağazalarında yerini alması ve küçük ölçekli üretimin sürdürülebilirliğinin sağlanması hedefleniyor.

HoReCa kanalında özellikle pandemi sonrası öne çıkan trendler neler? Pazar nereye gidiyor? Bu yılın ev dışı tüketim sektörü için nasıl devam edeceğini öngörüyorsunuz?

Metro Türkiye olarak KONDA iş birliği ile toplumun tüm kesiminin yeme-içme alışkanlıklarını izlediğimiz, sosyo-ekonomik gelişiminin bu sektöre olan etkisini takip ettiğimiz ‘’2022 Yeme-İçme Araştırması’’ yeme içme ve ağırlama sektöründeki işletmelere ışık tutacak, değerli bilgiler ortaya çıkardı. Araştırma sonuçlarına göre tüketicilerdeki sipariş verme veya dışarıda yeme eğilimleri artış gösteriyor. Evde yemek pişirme oranı ise %10 azalmış. Yani tüketicilerin dışarıda yemek yeme alışkanlıklarının artarak devam ettiğini söyleyebiliriz. Tüketiciler en çok gündelik bir ihtiyaç olarak dışarıda yemek yerken, sosyalleşme ihtiyacı ise ikinci sırada yer alıyor. Ayrıca yeni bir lezzet denemek için dışarıda yemek yiyenlerin oranında yaklaşık %60, ödül/kutlama nedeniyle dışarıda yiyenlerin oranında ise %90’lık bir artış var. Aynı zamanda tüketicilerin yarısından çoğu restoranlara yeni lezzet deneyimlemek, özel lezzetler tatmak için gidiyor. HoReCa için yeni lezzet, özel lezzet arayışının tüketicide artması ve ödül/kutlama için dışarıda yemek yemesi de dikkat çekici sonuçlardan biri. Zamandan tasarruf etmek için dışarıda yemek yiyenlerin oranında ise yaklaşık %50’lik bir artış gözlemleniyor.

Aynı zamanda araştırma sonuçlarına göre tüketicilerin sağlıklı beslenme tercihi artıyor, şekeri, tuzu ve yağı azaltıyor. Biz de Metro Türkiye olarak herkes için sağlıklı beslenme anlayışımız ile organik, katkısız, glutensiz, vegan beslenme şekillerine uygun ürün çeşitliliğimizi artırmaya devam ediyoruz. Şu an raflarımızda 300’ye yakın vegan ve 200’ü aşkın organik ürün sunuyoruz. Sağlıklı ürünlerde olduğu gibi yerel ürünlere olan talep de artıyor, her 4 kişiden 1’i yerli, toplumun yarısından fazlası ise yöresel ürünleri tercih ediyor. Tüm bu sonuçların ışığında tüketicilerin artık yerel, sağlıklı ve izlenebilir ürünlerle menüsünü zenginleştiren kafe ve restoranları tercih ettiğini net şekilde görebiliyoruz. HoReCa sektörünün de bu ürünlere tabaklarında yer vermesi, tüketiciyi yakalamak anlamında oldukça önemli.

“Yerel ürüne, üreticisine ve kooperatiflere verdiğimiz destekler devam ediyor. Mağazalarımızdaki ürünlerin %98 yerlilik oranı ile tüketicilerin yerel ürün talebini karşılıyoruz. Müşterilerimizin coğrafi işaretli ürün talebinin son 6 ayda %200’den fazla artmış olduğunu görmek de bizleri çok memnun eden bir diğer konu. Çünkü artık tüketiciler de yerel ürüne sahip çıkmak konusunda daha fazla farkındalık sahibi. Böylece biz de ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu görmüş oluyoruz. Yerel ürünlere olan ilginin yanı sıra mağazalarımızda bitki bazlı, organik, vegan, glutensiz gibi alternatif beslenme yöntemlerine yönelik ürün talebinin son 6 ayda %30’a yakın arttığını gördük ve bu doğrultuda ürün çeşitliliğimizi de artırdık.”

Metro Türkiye, Türk mutfağının lezzet sürdürülebilirliği adına neler yapıyor? Coğrafi işaretli ürünler, yerel ve tarımsal kalkınma üzerine yürüttüğünüz projeler neler?

Metro Türkiye olarak Türk mutfağını ileriye taşımanın yolunun yerelleşmeden geçtiğine olan inancımızla yerel ürünü ve üreticisini destekleyip kooperatifçiliğin gelişimini teşvik ederken, coğrafi işaretli ürünlerin şeflerin ellerinde işlenerek menülerde daha fazla yer almasını sağlamaya da devam ediyoruz. Tarımsal kalkınmanın ve katma değerli üretimin en önemli bileşeni olan kooperatiflerin gelişimine destek olmak, ürünlerini tanıtmak ve bu alanda bir farkındalık oluşturmak amacıyla kooperatiflerle uzun yıllardır iş birliği içindeyiz. 800’ün üzerinde üretici, üretici örgütü, kooperatif ile iş birliği yapıyoruz. Toplamda çalıştığımız tedarikçi sayısı ise yaklaşık 5.000. Kooperatifleri desteklemek için Tarım Kredi Kooperatifi’nin logolu meyve sebze ürünlerini satan ilk nokta olma başarısını gösterirken belirli bir bölgeye ait ürünleri kooperatiflerden almaya, kooperatifleşmeyi teşvik etmeye de devam ediyoruz.

“Türkiye’nin Coğrafi İşaretli ürün potansiyelini gündeme taşıyan ilk markayız”

Günümüzde değeri daha yeni anlaşılmaya başlanan Türkiye’nin Coğrafi İşaretli ürün potansiyelini yıllar öncesinden fark edip bu muazzam potansiyeli gündeme taşıyan ilk markayız. Coğrafi İşaretli ürünlerin korunmasını, ulusal ve küresel çapta tanıtılmasını, dolayısıyla yerel üreticiye ve ülke ekonomisine katma değer sağlamayı amaçlayan Coğrafi İşaretli Ürünler projemizi yerelleşme kapsamında yaptığımız en önemli çalışmalardan biri olarak görüyoruz. Bugün raflarımızda Finike portakalından Zile pekmezine, Taşköprü sarımsağından Aydın kestanesine kadar sezonuna bağlı olarak yaklaşık 200 Coğrafi İşaret tescilli ve aday ürün olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca faaliyet gösterdiğimiz 10 ülkeye son üç yılda 12.500 ton coğrafi işaretli ve yerel ürün ihraç ederek yerel ürünlerin dünya mutfağında tanıtımında önemli bir rol de oynuyoruz. Raflarımızda yer verdiğimiz Coğrafi işaretli ürünlerin sayısını 2023’e kadar her yıl %20 artırmayı hedeflerken buna paralel olarak ihracat miktarımızı da artırmayı amaçlıyoruz.

“Kadın istihdamını destekliyoruz”

Bunun yanında kadın istihdamını artırmaya yönelik projeleri destekliyor, yaklaşık 40 kadın girişimci ve kooperatifle çalışıyoruz. Örneğin Gaziantep’in ilk kadın çiftçi kooperatifi Moringantep ile moringa çayı ve yaprağı için iş birliği yapıyor, Mersin Kadın Kooperatifi’nden kurutulmuş meyve sebze alıyoruz. Tabii kooperatifler ile sadece iş birlikleri yapmakla kalmıyor, “ürünlerden nasıl daha çok verim alınır, ürünler nasıl daha doğal yetiştirilir, tohum nasıl saklanır, devamlılığı nasıl sağlanır?” gibi konularda da uzmanlardan eğitim almalarını sağlıyoruz. Örneğin; Türkiye Kooperatifçilik Vakfı ile Antalya’daki kadın kooperatiflerine de eğitimler verdik. Bu eğitimler aynı zamanda sürdürülebilir tarımı güçlendiriyor, yabancı tohumdan kaynaklanan yerel tohumun bozulma riskini en aza indiriyor. Eğitimlerin sonunda da üreticilerimize sertifika veriyor, yerel tohum kullanılarak yetiştirilen ürünler için %100 alım garantisi vererek de onları teşvik ediyoruz. Bugün geldiğimiz noktada tedarikçilerimizin %99’unu yerel tedarikçilerin oluşturmasından ve mağazalarımızda yerel ürün oranımızın %98 olmasından büyük gurur duyuyoruz.

Kadın istihdamını artırmaya yönelik projelerinizden bahsettiniz. Peki istidam oranınız ve gelecek hedefleriniz nedir?

Çeşitlilik ve kapsayıcılık hem global olarak hem de Türkiye’de önem verdiğimiz bir başlık. En temel adımı olarak gördüğüm Toplumsal Cinsiyet Eşitliği bakış açımız ile de kadınların daha çok iş gücüne dahil edilmesi ve yönetim rolleri için desteklenmesi konuları ajandamızın öne çıkan maddeleri arasında yer alıyor. Uyguladığımız politikalarla toplumda bu konuyu destekleyecek inisiyatifler alıyor ve kadın istihdamının güçlendirilmesi için çalışmalar yapıyoruz.

Türkiye ve Avrupa’da perakende ve tüketici malları sektörlerinde çalışan kadın liderlerin gelişimine yönelik çalışmalar yürüten LEAD Network’e Metro Türkiye olarak üyeyiz. Bu bakış açısıyla sürdürdüğümüz çalışmalar sayesinde kadın çalışan sayımız 1.400’e yaklaştı.  Bugün kadın istihdamını destekleyen politikalarımız sayesinde her üç 3 çalışanımızdan birisi kadın. 5 kişiden oluşan yönetim kurulu üyelerimizin 3’ü kadınlardan oluşuyor. Dünya ve Türkiye ortalamasının üstünde olan %60’lık kadın üst düzey yönetici oranımızla perakende sektörüne örnek teşkil ediyoruz. Hedefimiz yönetim kurulunda sahip olduğumuz kadın temsiliyeti oranına, tüm seviyelerde ve toplam çalışan sayımızda da erişmek.

Kurum içinde kadın çalışanlarımızın kendi potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı olmak ve kadın liderler yetiştirmek amacıyla “Kadınların Liderliği (Women Leadership Programme)” gelişim programımız bulunuyor. İş hayatında yetkinliklerini artırma ve deneyimlerini paylaşma üzerine bir araya gelen gönüllü kadın çalışanlarımızın oluşturduğu “Ticarette Kadınlar (Women in Trade)” uluslararası topluluğumuz mevcut. Kadın çalışanlarımızın bu topluluklarda yer almalarını ve farklı gelişim olanaklarından faydalanmalarını destekliyoruz.

Aynı zamanda kadın kooperatifleri ya da kadın istihdamı yaratan kooperatiflerle daha fazla çalışmayı, kadın şefleri geliştirmeye yönelik çalışmalara imza atarak kadın şeflerin sektörde daha fazla yer almalarını hedefliyoruz.

Dijitalleşme odağınızda ne var?

Dijitalleşme odağımızda ise, fiziksel alışveriş deneyimi ile dijital dünyanın kolaylık ve hızını bir araya getiriyoruz ve “fijital mağazacılık” anlayışı ile hareket ediyoruz. Mağaza içerisinde hızlı ve temassız alışveriş imkanı sunan Metro Fast çözümümüzü mağazalarımızda yaygınlaştırdık. Metro mobil uygulamamız ile mağaza içi navigasyondan ödemeye kadar tüketicilere alışveriş esnasında kolaylık ve pratiklik sunuyoruz. Aynı zamanda mağaza içerisindeki kiosklar ile alışveriş esnasında müşterilerimize ürünlerimiz hakkında bilgiler sunuyoruz. Diğer yandan profesyonel müşterilerimiz için de çoklu kanal deneyimi sunuyoruz. Mağazada başlayan alışveriş online sevkiyat ile profesyonel işletmelerin adresine teslimle tamamlanabiliyor. Önümüzdeki dönemde de dijitalleşme odağında çalışmalarımız devam edecek.

Biraz da size konuşmak isterim. Bize evdeki ve iş hayatındaki Sinem Türüng’ü nasıl anlatırsınız? Bu özelliklerinizle bağlı bulunduğunuz sektöre ve marka işleyişine neler katmış olabilirsiniz? 

Türk mutfağı en büyük tutkum diyebilirim. Gerek yaptığım iş gerekse kendi özel yaşantımda mutfağıma verdiğim değer sebebiyle gastronomi dünyasını çok yakından izliyorum. Yeniliklere ve değişimlere açık biri olduğum için zengin mutfağımızın çeşitli ürünlerini deneyimlemekten büyük zevk duyuyorum. Çünkü bir lezzetin kendi damak zevkinize uygun olup olmadığını deneyimlemeden bilemezsiniz. Bu nedenle yeni lezzetleri keşfetmeyi ve geleneksel mutfakların modern yorumlarını denemeyi çok seviyorum.

Türk mutfağı benim kadar Metro Türkiye’nin de vazgeçilmez konuları arasında yer alıyor. Metro Türkiye’de Türk mutfağının değerlerini korumak, sürdürülebilirliğini sağlamak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla çalışıyoruz. Bu konuda şeflerimizle projeler gerçekleştiriyor, yerel ürünlerimizi korumak ve yaygınlaştırmak konusunda yoğun bir şekilde çalışıyoruz. İşimle kişisel zevkim, tutkum tam da bu noktada birleşiyor. Bu anlamda kişisel ilgi ve hassasiyetlerimle, iş hayatımdakilerin birebir örtüştüğünü de söyleyebilirim.

İş dışı yaşamınızda neler yaparsınız?

Tatillerimde ve tek başıma seyahat ederken kitap okumayı seviyorum. Eğer zihnimi dinlendirmek istiyorsam sürükleyici bir kurgusu olan, tarihsel veya gerilim türünde romanları tercih ediyorum. Benzer eğilim film ve dizi seçimlerimde de öne çıkıyor. Özellikle BBC’nin dönem dramalarını ve klasiklerden uyarlamalarını seyretmeyi çok seviyorum.

“İş hayatımdaki temel yaklaşımım çok net: Dürüstlük ve samimiyet. Buna ek olarak gençlere kendilerini sürekli geliştirmelerini, yenilikleri takip etmelerini, öğrenmeye açık ve otantik olmalarını öneriyorum. Diğer yandan dünyamız pandeminin de etkisiyle çok hızlı bir değişim gösterdi. Esneklik, uyum sağlama daha da önem kazandı. Yıllar alacak değişimler, aylar içerisinde gerçekleşti. Hepimizin bu dönemi iyi okuması gerekiyor. Yetkinlik ve becerilerimizi yeni odak alanlara göre geliştirmek durumundayız. Gençlerin cesur olması ve başarısızlıklarından öğrendikleri ile hep ileriye bakabilmeleri, kendilerini daima geliştirmeye odaklanarak geleceğe hazır olmaları çok önemli.”

Bundan sonrası için iş ve özel hayatınızdaki planlarınız, hayalleriniz neler?

Gastronomi ve mutfak kültürü ile tüm dünyada tanınan, dünyanın dört bir yanından ziyaretçi çeken bir Türkiye hayali kuruyorum. Yerli turistlerimiz hafta sonları Gaziantep’e, Hatay’a birbirinden güzel yemekler için gidiyor. Neden yabancı turist de bunu yapmasın? Turistler yurt dışından denizlerimizi, doğal güzelliklerimizi görmek için gelirken neden Türk mutfağının doğal ve özgün lezzetleri için de gelmesin? İşte en büyük hayalim bu. Türkiye’nin sadece yaz turizmi ile değil, gastronomi turizmi ile de dünyanın sayılı ülkelerinden birisi olması. Bu nedenle bu potansiyeli hep birlikte ortaya çıkarmak, Türkiye’nin bu gizli hazinesini tüm dünyaya tanıtmak amacıyla var gücümüzle çalışıyoruz.

#metrotürkiye #sinemtürüng #röportaj #iştekadın #metro #kadınhikaye #kariyerhikaye #metro #gastronometro #gastronomi #gastronomiturizmi #türkmutfağı #türkiye

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir